HABER MERKEZİ – Önder Apo’nun çözümlemelerinden …..
Gidiyorum, ardıma bakıyorum, durum yine aynı. Ülkeye hemen hemen olanca gücümüzle yükleniyoruz. Sonuçlarına bakıyorum, sınırlı bir gelişme var. Bu, devrimci kararın, bunun emredici pratik yaşamının fazla başarıyla yapılanmamış olduğunu; eski hafif, kendi kendini inceltmeyen, yontmayan ve kendini gelişmeye hasretmeyen durumun devam ettiğini gösterir. Devrim olduğu için, sonuç dediğim gibi yamandır, yakılmadır, hem de kısa sürelerde tasfiye olmadır. Bazı raporlarınızı okudum. Ülkeden ve buradan iyi cümleler sıralıyorsunuz. Fakat bunlar aslında bir devrimcinin yazmaması gereken cümlelerdir. Alışmışız, bir ölüm tarzı vardır. Kürdistan’da buna yaşamadan ölüm tarzı denir. Bu şereften yoksun, iddiasız ve intikamsız ölüm tarzıdır. Bunu yaşamak ahım şahım bir olay değildir. Bildiğimi doğrultuya ve yürüyüş tarzına nasıl getireceğiz? Biz bunu hala bir kader gibi görmüyoruz. Bunu zamana da bırakamayız. Şu andaki başarı tamı tamına günlük pratiğimize düzen verme ve buna egemen olma ile ilgilidir. Biz kaderci anlayışla kendimizi başarı havasına kaptıramayız. Zaten böyle bir başarı da yoktur. Kendimizi ne oluruna, ne ölümüne terk edebilir, ne de sonuçta zafer kesindir deyip aldatabiliriz. Zafer günlük pratik yapıcı çalışmayla ilgili bir olaydır. Bu büyük bir duyarlılık ve sorumlulukla, soluk soluğa ve günü gününe kazanmakla mümkündür. Yani sizinki bu tarza gelemez, böyle yaşayamaz ve başaramaz. Kaderi eskiden neyse, şimdi de öyledir. Biz bunları her bakımdan ele alıyoruz. Kişilikleriniz bir hayli aşınmış, artık buna gelmelidir.
Haydi bir öndere ihtiyacınız olduğunu kabul edelim. Bari ona layıkıyla karşılık verin. Bunun olanağı vardır. Şimdi ortam açısından buna da ulaşılmıştır. Haydi eskiden sizi çok yorduk ve zorladık veya ortam bazı gelişmeler için hiç elverişli değildi diyelim. Fakat şimdi elverişli olmadığını iddia edemezsiniz. Şimdi vardır. Her yerde bir gelişmeye damgamızı vurabiliriz. Kürdistan tarihinin bilinen özelliklerini artık hortlatmayalım. Bu halkın çok kötü bir kadercilikle yaşadığı onursuzluğa bir daha meydan vermeyelim. Bizim derdimiz onurlu ve şerefli bir yaşamdır. Veya başka türlüsüne rıza gösterilmeyecek bir yaşam olanağı yakalanmışken, çoklarının buna kastetmesine uygun bakamayız. Asıl şerefsizlik buna kastetmektir. Sorun az yemek çok yemek veya kötü yaşamak rahat yaşamak değildir. Sorun şerefli ve onurlu bir noktada kayıp vermemektir. Bu PKK’nin büyüklüğüdürPKK’nin Kürdistan’da en büyük olmasının temel özelliğidir. Şimdi birçok kişilik bununla çelişiyor. Neyle karşı karşıya olduğunuzu ve neyle uğraştığınızı bileceksiniz. Sağduyu, hazırlık ve doğruluk konularında bir parti görevlisinden beklenenin ne olup olmadığını artık kendi kendinize iyice kavratacak ve kararlaştıracaksınız.
X.: …
P.Ö.: Gayet tabii. Biz kişilik sorununu ele alırken, Dersim’de kemalizmin tam başarıya ulaştığını söylüyoruz. Kemalizmin kendisi orada bir katliam temelinde gelişiyor. Dersim’de şöyle bir durum yaşanıyor: TC’nin geliştirdiği yaşamı, yine TC’ye taş çıkartırcasına kendileri yaşıyorlar. Diğer yandan terör ve katliam vardır. Aslında böyle bir durumun romanı yazılmalıydı. Bu nasıl bir tiptir ki, daha atalarının kanı kurumadan kalkıp İstanbul’a gidiyor ve orada o kirli ve düşürülmüş yaşamı kendisine reva görebiliyor? Bu korkunç bir durumdur. Pratikte bizi zorlayan böylesi durumlardır.
S.: …
P.Ö.: Biz bunun tedbirini almamış olsaydık, o tehlike olurdu. Bunu birbirini vurmadan da yapabilirler. Bundan sonra PKK’de değer yemek yoktur. Fakat bunun hangi çabayla bağlantılı olduğunu göremezseniz, gaflete düşersiniz. O söyledikleriniz olanak dahiline girebilir.
M.S.: …
P.Ö.: Tabii. Kürt insanı birbirini boğazlamada, birbirini yemede ileri bir düzeydedir. TC’nin de bunu körüklemesi söz konusu. PKK bu konuda bütün bu oyunları boşa çıkaran bir harekettir. PKK bir yasa işletiyor. Bu nedenle Kürdistan’da yaratılan kişiliklerin edebiyatı da yapılmalıdır. Kürt insanı çok hoşgörüsüz, çok sevgisizdir. Örneğin aile içinde oluşan bağlılığın çok iyi tahlil edilmesi gerekir. Aniden komşusuyla çatışmaya girebilir; bir tarla parçası veya bir hayvan için katil olabilir. Çocuklarını ve akrabalarını çok severler, fakat aynı zamanda bir çatışma da vardır. Yani sevgi ile intikam duyguları bir arada, iç içe bulunuyor. Çok aşırı bağlılık, birbirini vurmaya kadar gidebiliyor. “Birisi benden vurdu mu, ben de vururum” anlayışı egemendir. Bir de göze göz, dişe diş ilkesi var. Günümüzde kendi başına bile elealındığında, “sen bana ne yaptınsa, ben de sana onu yaparım” mantığı egemendir. Ben eleştirileri arkadaşların gelişmesi için yapıyorum. Bazıları da bu eleştirilere dayanarak, birbirlerinin canını yakmaya çalışıyorlar. Yapısal özellik… Bizim sıradan geliştirici eleştirisel yaklaşımımızı bile intikam alma aracı haline getiriyorlar. PKK’nin içindeki eleştirisel yaklaşımı intikama çevirmek çok tehlikelidir. Hesap sorma birbirini yerle bir etme temelinde geliştirilirse, sıradan insanların durumuna düşülür. Bunları aşmaya ve gidermeye çalışıyoruz.
Biz PKK’de yaşamı ilerletmeye çalışırken, büyük insanlık hareketini de her türlü meydan okumaya karşı geliştiriyoruz. Ailelerin yaşam tarzını incelemeye değer gördüm ve inceledim. Bugün sömürgeci egemenlik altında süren aile yaşamı bana büyük bir sapma olarak geliyor. Evet evlatlara bağlılık ve evlat büyütme şekli bana
ihanet gibi geliyor. Daha düne kadar faşist orduya davul zurna eşliğinde insan gönderiyorlardı. Gençlerimizi akın akın gönderdiler. Biz zorunlu askerlik yasası çıkardık, zorbela birini çıkaramadık. Bunu kırmak için çok çalıştık. Sevdim diyerek bağlanıyorsunuz. Oysa bu aile ortamında düşmanın kahredici yaşamını görmek mümkündür. Korkunç ve kahredici bir yaşam. Bizim ilişkilerde çözümleme ve özgürleştirme ihtiyacını duymamızın nedeni açıktır. Bu yaşama olmazsa olmaz. Dış düşmanı bırakın, yalnız içimizdeki düşman bile bizi boğmaya yeter. Her şeyini
feda etmeye hazır olan sizler, birbirinizi boğmaya yeltenirseniz, sonu ne olur? Eleştiri adı altında çirkinlik, kötülük ve gammazlıkla intikam almayı basit bir olay mı sanıyorsunuz? PKK hareketi uluslaşmak ve özgürleşmekten öteye insanlaşma hareketidir. Bu nedenle mücadelemiz yalnızca Kürt halkının kurtuluşu için değildir, dünya insanlığının da kurtuluşunu ifade eder. Kürt halkının yüceliği son tahlilde dünya insanlığının da yüceliğini ifade eder. Dünyanın bir yerinde bir halk bu kadar düşmüşse, herhalde insanlığın yükselişinden söz edilemez. Kürdistan’ın bu denli gözardı edilmesi, dünya ahmaklığının da ölçüsü olmaktadır ve bu çelişkiden insanlığa ulaşacağız. Sizleri üzmek istemiyorum, fakat işlerin sandığınız gibi basit ol madığını belirtmeliyim. Bu konuda inancınızı ve cesaretinizi kırmayın. Çabanızı esirgemeyin ve yaşamın üzerine gidin. Ucuz ve yüzeysel devrim kesinlikle mümkün değildir. Bu hiçbir devrimde mümkün olmadığı gibi, bizde daha da çelişkilidir. Gençsiniz, yorgun da değilsiniz. O zaman hızla hedefe varmak sizin için fazla zor olmasa gerekir. Sorunları tekdüze ele almamaya gayret edin ve başaramayız biçiminde bir inançsızlığa düşmeyin. PKK’deki önderlik bu tür düşüncelerin zıttıdır. Çok iyi görebilir, çok iyi çözebiliriz.
Dahası mücadelemiz görkemlidir. Bu çelişki tarzı olmasaydı, kendimi yaşatmam olanaksızdı. Yani bu çözümleme ve sonuca gitme tarzımız olmasaydı, benim yaşamam söz konusu olmazdı. Neyi nasıl yaşayacağım? Şu anda amansızca birbirine geçmiş çelişki-ilişki mantığının ürünüyüm. Benim yaşamım budur ve bu iyi bir yaşam
tarzıdır. Sizde gördüğüm şudur: Yaşamı bu kapsamda ele almak yerine, yüzeysel ve çok kolay benimsiyorsunuz. Eleştirilerimizin asıl nedeni işte buydu. Bazı arkadaşlar da yaşamdan umut kesmiş, tıkanmış ve sırtüstü yere uzanmışlardır. İkisi de tehlikelidir. Tıkanmış, ölmüş bitmiş, kaderci bir yaşam, yaşama en büyük saygısızlığı işliyor.
Yaşamı olduğu gibi yerine getirmek ve kolay yaşamı arzulamak, kesinlikle hayal kırıklıklarına yol açar. Bu sonuçta ya mücadelenin kırılmasına, ya da çok kof bir liberalizm batağına gömülüp bitirilmeye yol açabilir. Ben hala en iyisini yaptığımızı ve hallettiğimizi söylemiyorum. Fakat mücadele meydanındayız. Mücadele ortamı iyi tutuluyor, herkes boyunun ölçüsünü alabilir. İsteyen beynini ve yüreğini konuşturabilir. Silahla halletmek isteyen silahla halledebilir. Burası er meydanıdır. Sizler de en azından yiğitlikten dem vurduğunuz için, bunu er meydanında halledeceksiniz. Kurallarına ve özüne göre yapacaksınız. Bizim yaşayıp yaşayamayacağımızı, yaşama hakkımızın olup olmadığını bu belirler. Bu kavga yaşamımızı belirleyecektir. Bu kavgada yer almadan, bu kavgada belli bir savaşım düzeyini tutturmadan yaşayamazsınız. Yaşarım dersiniz, fakat bu sahtesi olur. Kavgasız elde edebileceğinizin kıymeti yoktur. Bunun için sizi sürekli sabırlı ve inatçı bir kavganın içinde tutmaya çalışmak, bu kavgayı uzun vadeli kılmak, halkların özgürlüğü ile eş düzeyde tutmak bence doğrudur. Biz buna büyük özen gösterdik. Belki zordur. Fakat bizim gerçeklerimiz söz konusu olduğunda kesinlikle gereklidir. Eğer hümanist bir yanınız varsa, bu kavgada yer almanız çok önemlidir. Hala oldukça güçlü ve diri tutmak, kurallarıyla yürütmek istediğimiz budur. Kendinizi buna vermelisiniz. Bunda kararlı olmalısınız. Bireysel önyargılarınızı, düzenin veya düşmanın tahrik etmiş olduğu kişilikleri ve tarihin düşürdüğü ve tıkattığı kaderciliği kendinize layık görmeyin ve bunlara boyun eğmeyin. PKK’deki özgürlük, sonuçta bir şeyler yakalanabilecek bir özgürlüktür. Diğerlerinde bir şey yoktur. Benim sözüm bu konuda kararlı olduklarını söyleyenleredir. Ben kendini kişisel başarılarına kaptıran, iddiasını yitiren ve kendini her türlü olumsuzluğa terk eden kişilikleri istemiyorum. Onların burada kalmalarını istemiyorum. Burası onlara yük olur. Böyle yaklaşım göstermek isteyen varsa, kendisine karşı, son nefesimize kadar kavga verebiliriz. Bizi bugüne kadar yaşatan budur. İnanıyorum ki, sizin yaklaşımlarınızda da bu vardır ve sizi yaşatacak olan da budur.