HABER MERKEZİ –
Bir PKK militanı örgütsel olduğu oranda eylemci de olabilir
“Eleştirinin en temel görevi olarak bu yanlış pratiği düzelteceğiz veya düşünceye dayanmayan, eleştiriye dayanmayan pratiği, eleştirisel düşünceyle, PKK’nin ideolojik, siyasi, hatta askeri düşüncesiyle birleştireceğiz. Sizler de birleştirmeyi bileceksiniz. Kendi başına pratik olmaz. PKK’nin ideolojik, siyasi, hatta askeri çizgi esaslarından kopuk bir gerilla ordulaşması olmaz. Yaptığınız basit bir köylülüktür ve demagojidir. Kendinizi buna nasıl inandırmışsınız, ben şaşıyorum. Bu geri düzeyi kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz? 5. Kongre’ye doğru giderken, bir de bu yönüyle ve “bu kör pratiğe, bu kara demagojiye kendimizi nasıl kaptırdık” deyip birbirinize yüklenin. Bunu yapmak için kongre tam yeridir ve yapmak gerekir. Bu yapılmadığı için çok kaybettik ve hala nasıl eleştirdiğimi, nasıl meselelere açıklık getirme gücünü sergilediğimi görüyorsunuz. Öyleyse siz niye bunu küçük bir alan çalışmasında yapamıyorsunuz? Diliniz mi kopar, yoksa korkuyor musunuz? Eğer böyle değilse, kendinizi çalıştırmayı bileceksiniz. Unutmayın ki, iyi aydınlatılan bir sorun zafer demektir; iyi bir sistem kurmak, doğru bir eylemin yönünü iyi planlayabilmek (bu düşünceyle ilgilidir) bir zafer ve beş-on yoldaşın erken şahadetinin önlenmesi demektir. Sözde sizin duygularınız var, sözde sizde yürek var ama insan gibi değil. Ben buna yürek demem. Çünkü; geviş getirenlerin yürek atışları, insan yüreği, hele savaşçı yüreği gibi asla olamaz.
Bu kör pratik yaklaşımlar düzeltilmeli, aydın ukalalığı ise terk edilmelidir. Aydın ukalalığı ideolojik güç, eleştirisel güç değildir, laf ebeliğidir. Eleştiri gücü veya eleştirisel düşünceyle PKK içinde önderlik etmek demek, pratiği doğru yolda düzenlemek, sevk ve idare etmek kadar, gerekli olan düşünce gücünü de sürekli yenileyerek, güçlendirerek hazır tutmak demektir. İdeolojik önderlik veya politik-askeri önderlik bunu sağlayabildiği oranda önderliktir. Başka türlü devrim olamaz ve devrimcilik yürütülemez.
Çoğu kadro ve savaşçı kendine köylü üslubunu takmıştır. Her birinin çok köhnemiş yöntemlerle sorunlara yaklaşım durumu var. Hiçbirisi 20 yıldır ne ağzını, ne şurasını burasını değiştirmemiş. Ben bunun kölelikle bağlantısını koydum.
Bir de şunu düşünelim: Ya devrim başarısızlığa mahkumdur (buna beni de inandırın ki, ben de sizin gibi yapayım ve işleri ucuz idare edeyim; 15-20 yıldır sizler nasıl yaşadıysanız, ben de öyle yaşayayım) ya da devrim zafere mahkumdur ve o zaman da siz beni anlayın. Şimdi “devrim zafere mahkumdur” mu iyidir, yoksa “devrim yenilgiye mahkumdur” mu iyidir? Veya “sizin gibi olmaya mahkumuz” mu iyidir, yoksa “benim gibi olmaya mahkumuz” mu iyidir? Tercihi tam yapalım ve dürüst olalım. Eğer sizin düşünceniz, tartışmanız, planınız, tertibiniz durumu kurtarıyorsa ben bir şey demeyeceğim. Ama kurtarmadığını hepiniz söylüyorsunuz ve benim yeterliliğimi de yine hepiniz kabul ediyorsunuz. O zaman kabul ettikleriniz bütün ana özellikleriyle olmalıdır. Yoksa hayranlık duygularıyla veya kendi zayıflıklarınızı bize dayanarak gidermek biçiminde değil. Bu bir istismar ve kendini aldatmak olur.
En alt düzeyden, en üst düzeye kadar bütün yapımızda ideolojik, siyasi düzeyin zayıflığı hakimdir. Özellikle örgütsel yönetimde zayıflık var. Yine savaş gerçekliğimize, ordu gerçekliğimize çok yanılgılı yaklaşımlar var. Bunların üzerinde çok durduk. Ve nasıl giderilmesi gerektiğini ortaya koyduk. Yani ideolojik, siyasi düzeyde herkes eksikliğini, yanılgısını, yanlışlıklarını gidermelidir; doğrusuyla tamamlamalıdır. Yine örgütsel anlamda, özellikle örgütsel yönetim gerçeği anlamında herkes kendini yargılamalı veya eleştiri-özeleştiriye tabi tutmalıdır. Bu konuda çok yoğun, büyük bir eksiklik, yanlışlık yaşanıyor. Ancak, bir PKK militanı (savaşçısı da dahil) örgütsel olduğu oranda eylemci de olabilir. Örgütsellik, bilinçli ve planlı olmak demektir. İlişkilerinizde de bu doğrultuda uyumlu oldunuz mu ve birçok ilişkiye olumlu anlamda sahip oldunuz mu, örgütlüsünüz ve bu örgütlülük eylemde de başarı demektir. Bunun dışında hiç kimse rastgele ve örgütten, bilinçten kaçarak eylemci olacağını sanmasın. Ben örgütlülüğün de ideolojik, politik gelişmeyle bağlantısını koydum ve her savaşçımız, özellikle her militanımız bu düzeyi tutturmakla mükelleftir.
Ben gelişmemi eleştiri-özeleştirime borçluyum
Tarihi açıdan şunu söylüyorum: Kendimizi ilk defa adam edebilecek bir düzeyi yakaladık. Hiç utanmanıza gerek yok. Aslında utanılması gereken yer ısrarla savunduğunuz geçmişinizdir, takıntılarınızdır. Kendinizi yeniliğe, gelişmeye açmak ayıplardan, utançlardan kendini kurtarmaktır. Dolayısıyla yaşama gücü göstermek istiyorsanız, yine yaşama savaşta iddialı olarak katılmak istiyorsanız bu silahı yerinde kullanın. Çünkü bu, böylece yenilenmiş, dolayısıyla kendini öncelikle kazandırmış kişilik olur. Eski kişiliğinizle büyük bir zaferin sahibi olmak şurada kalsın, yaşamın kenarından bile geçemez, onu anlayamazsınız ve hiçbir zaman büyüklük şansını yakalayamazsınız. Madem büyük eleştiri-özeleştiri kazandırıyor, madem bu insanımızı yapan en temel silahlarımızdan birisidir; o zaman bu silah partimizi gerçekten kazandıracak bir parti de yapacaktır. O halde neden kullanmayalım? Bile bile kullanmazsak bu suç olur, kendimize yapılabilecek en büyük kötülük olur.
Geçmişte bu silah layıkıyla kullanılamadı. Hatta kendini örtbas etmek amacıyla cetvel gibi pişmiş aşa su katma gibi kullananlar da oldu. Eleştiri-özeleştiriyi kimse böyle istismar etmesin; onun gerekleri yerine getirilirse, an be an yaşanırsa bir anlam ifade eder. Sırf durumu kurtarmak, biraz daha kendini incelterek dayatmak için eleştiri-özeleştiri yapmak kendine de, partiye de büyük kötülük yapmak demektir. Hiç kimse kesinlikle bu tarza düşmesin.
Ben de kendime eleştiri-özeleştiriyi uyguluyorum. Ve bunu günlük gelişmelerle kanıtlıyorum. Gerçek gelişmeyi kendimde yaratarak, “kendimi pakladım” diyorum. Sizler de bunu esas alın. Ben gelişmemi eleştiri-özeleştirime borçluyum. Siz de bizden biraz cesaret alın ve kendinizi geliştirin. Zayıflıklarınızı neden örtbas ediyorsunuz, neden fırsat bulduğunuzda o kadar pisliğe dalıyorsunuz, kendinizi bireyselleştiriyor, kendinize tapınıyorsunuz, bu size yakışır mı? Tarihe karşı, halka karşı, yoldaşlara karşı biraz sorumluluk olmalı.
Her şeyden önce PKK hareketi, tarihi olarak bir yargılama hareketidir. PKK sömürgeci hukuku, onun tüm anayasal, yasal hükümlerini geçersiz ilan etme ve bu anlamda bir isyanla kendi ulusal hukukuna ilk adımı atma hareketidir. Yani, vahşete ve ulusal imhaya karşı, insanlığı ve ulusal kurtuluşu esas alan, toplumsal dağılmaya karşı, toplumun yeniden kuruluşunu gündemleştiren, eylemini bu temel amaca göre geliştiren bir harekettir. Yalnız siyasi değil, askeri, hukuki, ekonomik bütün alanlara dayatılan bir toplumun hukuku, bir halkın haklarını savunma hareketi oluyor.
Zaten bu anlamda ulusal kurtuluş çizgisi, genelde Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’ne bağlıdır. Uluslararası yasaları, insan haklarını sonuna kadar gözetir. Bu konuda PKK’nin sahip olduğu ölçüler, tümüyle evrenseldir. Bunun yanında sömürgeci imha siyasetine karşı, ulusal kurtuluşçudur. Yine toplumsal dağıtmaya karşı da, toplumun yeniden kurtuluşuna sonuna kadar bağlı kalmayı esas alır. Çıkışıyla da büyük ve kapsamlı bir örgütlenmedir. Bu da, kuşku götürmez bir gerçekliktir. PKK, insanın var olmasını, ister kabile aşiret düzeyinden ister çok gelişmiş bir ulus düzeyinden gelsin, hepsinde haklı olanı esas alma, “insanım” diyenin ulusal özelliklerini, toplumsal gelişmesini sağlama, normal gelişmeye karşılık verme biçiminde bir temel insani ilkeyi esas alıyor. Zaten hukukun da gerçek anlamı budur.
Tabii bu ilkesel çıkışın anlam ifade edebilmesi için güç haline gelmesi gerekir. Farklı bir hukuktan bahsedebilmemiz için, partinin güce kavuşması gerekir. Nitekim güçlendikçe cezalandırmalardan bahsedebiliyoruz. İşte, sömürgeci güçler ve işbirlikçilerin hedef alınması gibi, cezalandırmalar gerçekleşebiliyor. Bu da bir anlamda hukuktur; karşı hukuk, özgürlük hukuku, gerçek adalettir. Hem de hiç tereddüt etmeden bu amaçlarımızın üzerine gitmek için düşmanın zorba gücüne veya sözümona Türk hukuku arkasındaki gücüne karşı adaletin, gerçek anlamda hukukun gücünü oluşturuyoruz. Bu anlamda bizim savaşımımız en hukuksal hakları esas alan, bir halkın hukukunu gerçekleştirmek, haklarını almak için mutlak verilmesi gereken bir savaştır.”
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın 5. Kongre’ye sunduğu Politik Rapor’dan derlenmiştir