HABER MERKEZİ
Tüm halkın, Ortadoğu halklarının, insanlığın, PKK dostlarının; Önder Apo ve mücadele eden tüm arkadaşların Parti kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. PKK resmi kuruluşunun 40. yıl dönümünü yaşıyor. Grup aşamasıyla birlikte yarım asırlık bir tarihe sahip. PKK’den önce de Kürdistan’da kurulmuş bazı partiler var. Ancak tamamıyla parti kavramına denk düşecek bir partiden söz edilecekse bunun PKK olduğu açıktır. PKK kadar kongrelerini, konferanslarını ve toplantılarını zamanında yapan bir parti yoktur. İllegal ve zorlu koşullarda mücadele ettiği düşünülürse sadece Kürdistan’da ve Ortadoğu’da değil dünyada bugüne kadar kongresini, konferansını ve toplantılarını zamanında yapan başka bir parti bulmak zordur. Yine PKK gibi tarihi destansı bir mücadeleyle geçen bir parti yoktur.
PKK herhangi bir partinin devamı olmadığı gibi, herhangi bir partiden kopmayla da kurulmamıştır. Dayandığı hiçbir siyasi miras yoktur. Kuşkusuz olumlu ve olumsuz yönüyle önceden de bir mücadele tarihi vardır. Ama PKK bunlara dayanmaktan çok, eleştirel bir bakışla ele almıştır; kendisinden önceki isyanlara ve direnişlere böyle anlam vermiş ve değerli kılmıştır. PKK Kürdistan tarihine ve toplumuna eleştirel bir bakışla yaklaşmıştır. Kürt toplumu ve bireyi böyle güçlendirilmiş; her türlü zorluk ve baskı karşısında bu yaklaşımı ve yöntemiyle ayakta kalmıştır. Eğer Kürt tarihi ve toplumuna böyle yaklaşıp zayıflıklarını gidermeseydi ağır saldırılar karşısında ayakta kalmaz; şimdiye kadar 10 defa tasfiye olur, tarih sahnesinden çekilirdi. Bu açıdan PKK’nin tarihsel olarak ortaya çıkışı, gelişmesi ve bugünlere gelmesi başlı başına incelenmesi, araştırılması gereken bir konudur. PKK’nin ne çıkışına, ne tarihine, ne bugüne gelişine yüzeysel ve genel geçer değerlendirmelerle yaklaşılamaz. Eğer en başta da Kürtler kendilerini güçlü ve yenilmez kılmak istiyorlarsa; özgür ve demokratik yaşamı kazanmak istiyorlarsa bu tarihe bakmaları ve bu tarihten çok şey öğrenmeleri gerekir.
PKK’nin tarih sahnesine çıktığı Kürdistan, Ortadoğu ve dünya koşullarının da iyi irdelenmesi gerekir. Çünkü bu koşullar PKK’nin şekillenmesinde önemli rol oynamışlardır. Apocu grubun tarih sahnesine çıkışı 1973’tür. Bu yıllar Kürdistan’da egemen sınıf anlayışıyla Kürdistan’da mücadelenin başarıya görülemeyeceğinin anlaşıldığı yıllardır. Yine bu yıllar Türkiye’de devrimci demokratik mücadelenin önemli darbe yediği yıllardır. Bu yıllarda bırakalım yeni örgüt kurmayı, kurulan örgütler tasfiye olmakta ve dağılmaktadır. İbrahim Kaypakkaya bir çıkış yapmak istemiştir. Bu da yeni bir örgüt kurma biçiminde değil de, içinde olduğu örgütsel yapıdan kopma biçiminde olmuştur. Bu yıllarda mücadele kararlılığı olan yeni bir devrimci örgüt kurmak başlı başına bir cesaret işidir; devrimci bir duruş ve irade ister. İşte bunu Önder Apo gösterebilmiştir. Kuşkusuz Türkiye’de sıkıyönetimin kalktığı, seçimlerin yapıldığı süreçten sonra başka gruplar da ortaya çıkmıştır. Ancak Apocu grubun ortaya çıktığı zaman ve koşullar farklıdır.
Şunu bir daha vurgulamalıyız; PKK tarih sahnesine bir Önderlik hareketi olarak çıkmıştır. Bu açıdan grup dışındaki siyasi çevreler gruba Apocular, demiştir. Bu, grubun kendisine taktığı bir ad değildir. Grup kendisine Kürdistan Devrimcileri, demektedir. Ancak Apocular denilmesi de grubun ortaya çıkış gerçeğine uygun düşmektedir. Gerçekten de gruba damgasını vuran, geliştiren Önder Apo’dur. Önder Apo gerçeği olmasaydı ne PKK oluşabilirdi, ne de bugünlere gelinebilirdi. PKK’nin bugünlere gelmesini sağlayan Önder Apo’nun kadrolara ve partiye kazandırdığı özelliklerdir. Bu açıdan Önder Apo’nun arkadaşlarına, kadrolara ve partiye kazandırdığı özellikleri de öğrenmek ve anlamak da çok önemlidir.
PKK daha grup aşamasında en zor koşullarda direnecek ve başaracak bir özellikte şekillenmiştir. PKK devrimciliği, zorluğun başladığı yerde anlamlı olan bir devrimciliktir. Ya da PKK ve PKK’liler zorlukların başladığı yerde kendi kimliğini bulur. Zaten Kürdistan devrimi zor olduğu için PKK tarih sahnesine çıkmıştır. Bu açıdan PKK kolay yolardan mücadele etme ve kazanmanın partisi değildir. Zor koşullarda mücadele edip başarmanın partisidir ve bunun tarzına sahiptir. Zaten bu karaktere sahip olmadan Kürdistan’da hiçbir parti ve siyasi hareket ayakta kalamaz. Eğer bazı partiler ayakta kalıyorsa bunu sağlatan PKK’nin varlığı ve mücadele ederek yarattığı değerler ve ortaya çıkardığı siyasi ortamdır. Bunu anlayamayanlar tarihi gafleti yaşayanlardır.
PKK Kürt soykırımının uluslararası bir sistemin pratikleşmesi olarak yaşandığı bir coğrafyada ortaya çıkmıştır. Çıktığı coğrafyada bırakalım sınırların değişmesine, mevcut ülkelerin iç siyasi dengelerinin değişmesine bile izin verilmemektedir. Afganistan ve İran’da yaşanan siyasal değişiklilere nasıl bir tepki verildiği bilinmektedir. İran İslam Devrimine Irak devletiyle savaştırılarak karşılık verilmiştir. Türkiye’de devrimci demokratik hareketlerin gelişmesine ve PKK’nin tarih sahnesine çıkmasına ise 12 Eylül askeri faşist darbeyle cevap verilmiştir. İran’da ABD elçiliğinin basılması sonrası ortaya çıkan belgelerde Adana konsolosluğunun hazırladığı bir belgede PKK’ye dikkat çekilmiştir. Konsolosluk sunduğu raporda Türkiye’de ortaya çıkan Apocu grubun çok tehlikeli olmasından söz eder. Yani PKK’nin kabul edilmeyeceği ve daha baştan ezilmesine karar verilen bir hareket olduğu gerçeği vardır. Bu yönüyle PKK çıkışıyla birlikte sadece soykırımcı sömürgeci Türk devletini değil, NATO’yu da karşısında bulmuştur.
PKK Kürtlerin soykırımı üzerine kurulmuş Ortadoğu siyasi düzenini kırmak için de tarih sahnesine çıkmıştır. Çünkü Kürtlerin soykırım üzerine kurulan bu statüko parçalanmadan Kürt halkını özgür ve demokratik yaşama kavuşturmak mümkün değildir. PKK böyle bir inanç, iddia ve kararlıkta çıktığı için 12 Eylül faşizmi NATO’nun desteğiyle 1980 yılında bir kök kazıma hareketi başlatmıştır. Bu açıdan PKK’nin kökünü kazıma saldırıları yeni değildir; daha baştan itibaren kök kazıma saldırılarıyla karşılaşmıştır. AKP-MHP faşizminin kök kazıma saldırıları, bu kök kazıma zihniyeti ve politikalarının bugün kazandığı içerik ve biçimdir.
PKK önceleri sadece Türkiye için hedef olurken; Önder Apo’nun ideolojik politik düşünceleri tüm Ortadoğu halklarını etkileyince düşmanları çoğalmıştır. Önder Apo’ya yönelik 1998’de gerçekleştirilen uluslararası komplo bu gerçeği ifade etmektedir. 20 gün önce ABD’nin 3 PKK yöneticisiyle ilgili aldığı karar hem 1998 komplosunun önemli oranda boşa çıkarıldığını hem de PKK’nin Ortadoğu’da süren 3. Dünya Savaşında önemli bir güç olduğunu göstermektedir. Bu güç esas olarak ideolojiktir, bu ideolojiden kaynaklanan politik çizgisidir. PKK’nin ABD’ye yönelik bir eylemi yokken hatta DAİŞ’e karşı en etkili mücadeleyi PKK verirken nasıl oluyor da DAİŞ’e karşı koalisyon kuranlar, PKK’ye karşı düşmanlık gösteriyorlar. Bunun ideolojik etkiden kaynaklandığı açıktır. Önder Apo’nun çizgisi Ortadoğu’da tüm halkları etkilemektedir. Öyle ki Suriye’de Araplar Abdullah Öcalan bizim de önderimiz, demektedirler. Çünkü bu Önderlik tüm halkların ve farklılıkların bir arada yaşadığı demokratik ulus çizgisini savunmaktadır. ABD’nin aldığı karar esas olarak da Önder Apo’nun demokratik ulus çizgisinin etkili hale gelmesine karşı alınmıştır.
PKK sadece Kürtleri ayağa kaldırmamış, tüm Ortadoğu ülkelerinde demokratik devrimi mayalamıştır. Ortadoğu’da demokratikleşme dinamizmini ortaya çıkaran Önder Apo’nun örgütlü demokratik topluma dayalı toplumcu demokrasi çizgisidir. Batının bireyciliğe dayalı ve egemenlerin hakimiyeti altında olan demokrasi anlayışına karşı PKK’nin ön gördüğü ezilen, sömürülen topluluklara dayalı toplumcu demokrasi Ortadoğu’nun geleceğine yön verecektir. PKK’nin çizgisi böyle bir güce ulaşmıştır. Her ne kadar PKK’ye saldırılar ağır olsa da korkunun ecele faydası yoktur. Ortadoğu’da PKK çizgisindeki toplumcu demokrasi galebe çalacaktır. PKK öncülüğünde Kürtler hem kendilerini özgür ve demokratik yaşama kavuşturuyorlar hem de Ortadoğu’da demokratik devrimin öncülüğünü yapıyorlar.
PKK 45 yıldır öyle büyük bir devrimci mücadele vermiş ve değerler yaratmıştır ki, hiçbir karşı devrimci rüzgar kökleri derinde olan bu meşe ağacını deviremez. Direniş iradesi gösterildiği müddetçe PKK’ye yönelik tüm saldırılar yenilgiye mahkumdur, yenilecektir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika/Mustafa KARASU