HABER MERKEZİ – PKK-PAJK’lı tutsaklar adına yazılı açıklama yapan Deniz Kaya, şu hususlara dikkat çekti:
“Zindanlarda bulunan PKK ve PAJK tutsakları olarak tecridin yarattığı ağır koşullara rağmen, gelişmeleri yakından takip etmeye çalışıyoruz. Edindiğimiz çok sınırlı bilgilerle, biliyoruz ki Türk devleti Medya Savunma Alanları’na dönük kapsamlı ve derinlikli komplike savaş silahlarının eşliğinde bir işgal saldırısı başlatmıştır. Adına Pençe-Kilit operasyonu dediği bu kapsamlı saldırının önceki işgallerden ayırt edici yönleri bulunmaktadır. Türk devletinin hangi parçada olursa olsun bütün Kürt kazanımlarını yok etmeye dönük zihniyet ve devlet yapılanması olduğu bilinen bir gerçektir. Özellikle 2015 yılındaki “Çökertme” planıyla sonuç almayı ve Özgürlük Hareketi’ni tasfiye edebileceğini varsaymış, başta Medya Savunma Alanları olmak üzere Bakur ve Rojava’da yerli işbirlikçi çetelerine ve ihanetçi Kürt çevrelerine dayanarak kısa sürede sonuç alabileceğini düşünüyordu. Ancak gelişmeler tersine dönmüş, özellikle Gare zaferinden sonra gerilla, hamle üzerine hamle yapmış, Türk ordusunun Medya Savunma Alanları’na üslenme ve arazi tutma girişimini bertaraf etmiştir.
KDP İLE ERDOĞAN’IN KADERİ BÜTÜNLEŞMİŞTİR
Yine KDP’nin işbirliği ve ihanetine bel bağlayan Türk devleti istediğini alamamış, başta Özgürlük Hareketi olmak üzere Kürt aydın, sanatçı çevreler ve en geniş anlamda da Kürt halkının ihanete karşı duruşuyla, KDP’nin belli oranda gerillayı çevreleme harekatı ve gerilla ile olası bir çatışmanın önüne geçilmiştir. Türk devletinin Kürdü Kürde kırdırtma politikası, gerillanın duyarlı yaklaşımıyla etkisiz kılınmıştır. Ancak Türk devletinin, adına Pençe-Kilit dediği saldırılarında KDP ile daha derin ilişkilerle KDP’yi savaşın içine çekme planları olduğu barizdir. KDP ihanetinin vardığı düzey itibariyle TC’ye teslim olmuş, onun her dediğini yapar hale gelmiştir. Bunun en çarpıcı örneği de Medya Savunma Alanları’na saldırıdan birkaç gün önce Kürt Federe Başbakanı Mesrur Barzani ile Dolmabahçe’de Erdoğan’la verdiği resimdir ve bu hemen her şeyi anlatır niteliktedir. Bu resim kamuoyunda, Barzani hanedanlığının işbirlikçi, köleci, teslim olmuş, Kürt adına ama Kürtlüğü reddeden bir yapıyla karşı karşıya olduğunun çarpıcı bir örneğidir. Özellikle Barzani hanedanlığının Kürtlük diye bir derdinin kalmadığı, ailesel çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuğu, son 30 yılı aşkın bir süredir Güney Kürdistan’da yaptığı vurgunlar sonucu halkın maddi değerlerini denetimine alarak, başta ABD olmak üzere Türkiye ve dünyanın değişik ülkelerinde paraları stoklayan bir soygun çetesine dönüşmüştür. Barzani hanedanlığının en üst tabakası ganimetlerini koruyabilmek için hemen her şeyi yapabilecek konuma düşmüştür. Özgürlük Hareketi’ne, gerillaya saldırmasının temel nedenlerinin başında bu soygunculuk gelmektedir. PKK’nin öncülük ettiği özgürlük mücadelesi bütün dünyada ve Kürdistan’da, Kürdün kazanımlarını koruma ve onları daha da büyüterek ileriye taşıyan temel özelliğinden ötürü, Barzani hanedanlığı saldırmaktadır. En az TC kadar PKK’den, Önder APO’dan, özgürlük güçlerinden, her parçadaki Kürt halkından korkmaktadır. Zira ağır suçlar işlemiştir. O yüzden ihanet ediyor. Bu hanedanlık ile Erdoğan ve AKP’nin kaderi bütünleşmiştir. Suçlarını deşifre eden Kürt halkının özgürlük gücü PKK ve Başkan APO’dur. Saldırıların esas nedeni budur. Bu konu nettir. Hiçbir onurlu Kürt ve Kürdistan’lı bu hanedanlığın yalan, çarpıtma ve demogojilerine kanmamalıdır. Onlar kendilerini Kürdi gibi gösterseler de Kürt’lükle bir alakaları kalmamıştır. Erdoğan ne kadar Kürt’se onlar da o kadar Kürt’tür. Erdoğan’a ‘Kürt’lük değerlerini savunuyor’ denilebilir mi? Hayır. O, Kürtlüğe düşmandır. Kürtlük değerlerini imha etmek ve yok etmek için çalışmaktadır. Barzani hanedanlığıyla buluştukları zemin budur.
HERKESİN YAPACAĞI BİRŞEYLER VAR
KDP Kürt ulusal birliğinin sağlanmasının önünde hep engel oluşturmuştur. Ulusal birliğin gerçekleşmemesi için yığınla entrika ve oyuna başvurdular. Şimdiye kadar birliğin oluşmasını engelleyebildiler. Ancak başaramadılar. Zira Kürt halkı esas olarak birliğini, on milyonlar içerisinde yarattı. Bunun en çarpıcı örneği de 2022 Önderlik Newroz’unda, alanlara akan milyonlar ortaya koydu. Newroz alanlarının göstermiş olduğu, Barzani hanedanlığını artık dışarda bırakan onu Kürtlükten saymayan –ki doğrusu da budur – yurtsever halkımız ve yurtsever güçler gerçekleştirecektir. Bu gerçekleşme ise, Türk devletinin kapsamlı ve derinlikli başlattığı şiddetli saldırıyı boşa çıkarma, başta gerilla olmak üzere halkımızın direnişiyle olacaktır. 2022 Newroz gerçekliği yine gerillanın fedai savaşçılığı bu yılın kesin ve mutlak zaferini sağlayacaktır. Tutsaklar olarak buna inanıyoruz. Zindan direnişçiliğini bu temelde daha da yükselterek 2022 yılının zaferinde var olacağız. 2022 yılı Önderliğimizin fiziki özgürlüğünün sağlanacağına olan inancımızı belirterek başta Kürdistan halkı olmak üzere, bölge halklarını ve ilerici insanları mücadeleye etkin katılmaya çağırıyoruz. Bu imha saldırılarına karşı hemen her insanımızın yapabilecekleri vardır. Gerilla fedaice savaşıyor. Gençlere gerilla saflarına katılmaları için çağrı yapıyoruz. Yine gücü olan, sokaklarda, meydanlarda direnişin sesini herkese duyurmayı esas almalıdır. Gücü bu tarz şeyleri yapmaya yetmeyenler de inançlarına uygun dua etmelerini ve başarı dileklerini gündemleştirmeliler. Böylesine kapsamlı, uluslararası ve bölgesel gerici güçlerin desteğini alan bu saldırıların etkisizleştirilmesi ve yenilgiye uğratılması her birimizin üzerine düşen tarihsel sorumluluklardır. Bu sorumlulukları yerine getirmek için harekete geçme zamanıdır. Mutlaka başaracağız ve Önderliğimizi özgürleştireceğiz. Mutlaka zaferi sağlayacağız. Bu inançla tekrar halkımızı çeşitli ve yaratıcı eylemlerle mücadeleye çağırıyoruz.
Zafer fedaice savaşan gerillanın ve direnen halkımızın olacaktır.”