PKK tarihine baktığımızda, Kürdistan Devrimi için sağlanılan teorik, ideolojik ve siyasal gelişme düzeyi, o denli karmaşık olan pratik mücadele ve savaş düzeyiyle bağlantılı değerlendirilmektedir. Teori ile pratiğin birlikteliği ancak böyle devrimci bir partiye yaraşır bir gelişkinlik göstermekte; bu teorik ve pratik mücadele hangi soruna yansıtılırsa, o sorunun sağlıklı ortaya konuluşunu sağlama ve çözümüne gitme imkânını vermektedir. Kadın ve ailenin kurtuluş sorununda bu daha da belirgin olarak böyledir. Partimizde hiçbir partiye nasip olmayacak tarzda kadın ve aile teorik olarak ele alınıp çözümleniyor; olası kurtuluş yolları ve biçimleri üzerinde duruluyor. Bununla yetinme durumuna düşmeden, saflara yoğun bir kadın gücü çekiliyor ve savaşımın her düzeyine yayılıyor. Hem sorunun açığa çıkarılmasına, hem de bunun çözümüne bizzat kadın öznesiyle cevap verilmesine, dolayısıyla en doğru yöntemin tutturulmasına özen gösteriliyor.
Sadece Ortadoğu’da değil, çağdaş birçok ülkenin öncü gücünde bu soruna teorik, planlı ve pratik savaşım gücüyle yaklaşıldığını söylemek zordur. PKK bunu biraz başarmıştır. En az Kürdistan Devriminin temel siyasal ve sosyal içeriğindeki yaklaşımların, devrimin birçok yönüne ilişkin gelişmelerin burada kendini açığa çıkarması ve dikkati çeker bir biçimde daha şimdiden ulusal ve uluslararası düzeyde etkisini duyurması, soruna doğru yaklaşıldığını ve özgün yaratıcı temelin yakalandığını açıkça göstermektedir. Ana hatlarıyla yöntemi belirledikten sonra, şimdiye kadar gerek teorik gerekse pratik alanda sağladığımız gelişmeleri de görmekte yarar vardır. Unutulmamalıdır ki, hiçbir toplumsal sorun, sağlam teorik bakış açısına kavuşturulmadan, sağlıklı bir pratik adıma kavuşamaz. Kürdistan’da halkın bilincinin hemen her düzeyde son derece karartıldığı, ondan da öteye kimliğinin önemli ölçüde aşındığı ortadadır. Bütün ulusal ve toplumsal düzeyin yitirilişi teoriye daha fazla görev yükler. Çünkü gerçek hem bilinç düzeyinde, hem de bilincin dayandığı maddesinde tahrip edilmiştir. Bu tahrip derecesi ne kadar ilerlemişse, teoriye yüklenmek de o denli gerekli oluyor. PKK’nin, teoriye kendi somutu nedeniyle böyle yaklaşmasının önemi şimdi daha iyi anlaşılıyor. Uzun bir süre teorik faaliyetin, ideolojik-politik çalışmanın böyle çizgi düzeyinde ısrarla yürütülmesi, gerçeğimizin hiçbir toplumsal ve ulusal gerçekliğe benzememesi nedeniyledir.
Kadın ve ailenin kurtuluşu sorununa da yüksek bir teorik, ideolojik ve siyasal yaklaşım göstermemizin nedeni bundan dolayıdır ve daha fazla kavrayış gücü geliştirmemizi gerekli kılmaktadır. Geneldeki yitiriliş ve karanlıkta boğuluş bu alanda daha yoğun yaşanmaktadır. Dolayısıyla eğer bu sorun aydınlatılmak ve çözüme gidilmek isteniyorsa, kavrayış gücünün yüksekliği ve pratik adımların ilkeli gelişmesi kadar, bu denli iç içe ele alınmayı, zorunlu biçimde bir devrim görevi olarak başarılmasını ve bu sahanın da böyle ele alınmasını şart kılmaktadır. Bu nedenle çeşitli ülke pratiklerine bakarak, “Neden onlarda öyle değil de, bizde böyledir” biçiminde kendimizi yanlış anlayışlara kaptırmamıza gerek yoktur. Mevcut somut koşullar anlayışı şartlandırır ve ilkeye işlerlik sağlar. Yapılan da budur.
Sadece eskiyi eleştirmek ve suçlamakla yetinmiyoruz; yeniyi veya yaratmamız gerekenin ne olduğunu, kavrayışta ve uygulamada buna nasıl yönelmemiz gerektiğini de ortaya çıkarıyoruz. Unutmamak gerekir ki, doğru bir karar verebilmek ve doğru bir tutuma ulaşabilmek için bağımsız kişilikler gereklidir. Bütün yönleriyle bağımlı kişiliklerin, duyguda, düşüncede ve davranışta böyle olanların özgür kararlara ve bundan kaynaklanacak yaşantı biçimlerine ulaşmaları zordur veya ulaşsalar bile bu yaşam oldukça çarpıktır. Partimizde sağlanan en soylu gelişmelerden birisi de, kadın-erkek yaklaşımlarında bağımsızlıkçı tutumun büyük bir dirayet, sabır ve çabayla gerçekleşmiş olmasıdır. PKK ortamında varılan büyük çözüm veya soruna verilen cevap, aslında bağımsız kadının ve erkeğin gerçekleştirilmesidir.
Parti içi eleştirileri göz önüne getirdiğimizde görülecektir ki, çekilen en önemli sancılardan birisi de, mevcut ilişki tarzının, aile ve kabile anlayışının ölümüne içimize taşınmak istenmesidir. Parti bu konuda ilkeli ve ölümüne bir mücadeleyle buna karşılık veriyor. Çünkü parti bu yaklaşımların ulusal ve toplumsal düzeyi güdükleştirdiğini, en az düşmanın katliamları kadar toplumu çarpıklaştırdığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla buna karşı savaşım, ideolojik ve siyasal bir savaşım oluyor. Sonuç olarak PKK’lileşmek, savaş gerçeğine yaklaşmak, bağımsız kişiliğe ulaşmak, özellikle kadına dayatılan kölelikten kurtulmak ve kadının aleyhindeki ilişki düzenini aşmak isteyen herkes, tepeden tırnağa kadar bağımsız olmalı, özgür tutumun sahibi olmalı, özgün irade ve düşüncenin sahibi olmalıdır. Öyle ki, davranışı da tamamen özgürlüğün bir ifadesi olsun. Partinin özgürleşme düzeyini bu ilkenin uygulanışına bağlarken, bunu topluma taşırmak gerekir. Bu, oldukça büyük bir cevaptır. PKK’nin belki de tam açığa çıkmamış, fakat mutlaka ulaşılması gereken bir gelişim düzeyi var. Toplumun kurtuluşu öncelikle PKK içinde böylesine bir cevaba kavuşuyor. Denilebilir ki, bu cevap tutarlı bir biçimde topluma yansıtılırsa, çok köklü bir devrim daha şimdiden sağlam bir esasa kavuşmuş olur.
Önder Apo