HABER MERKEZİ –
Özgürlüğü çağrıştıran ilkler hafızalardan çıkmaz. Burada yılların özgürlük özlemi gizlidir aslında. Canlılık enerjisi aslında özgürlük arayışlarıdır. Bir tohumun, toprağın kucağında patlaması, milim milim ilerleyerek günışığına çıkması ve yüzünü Güneşe çevirmesi evrenin özgürleşme arayışını da ifadelendirir.
Kadın, doğanın onun bir parçası olduğunu fark ettiğinde heyecanlanmadığı düşünülemez. Filizlenen ışıltılar göz pınarlarına yansıdığında, yaşam coşkusunu her tarafa yayıyordu. Toplumsallaşmaya doğanın kucağında yaşayarak tanımaya başladığı demlerin ilkleri kazınmıştır belleğine.
Şimdi PKK’de Kadın Tarihini görüyoruz. PKK’de Kadın Tarihi, ana nehri besleyen, temiz bir kaynak suyu paklığıyla ana suyu besler ve gittikçe de gürleşir. Bu küçük ırmağın suyu damla damla Ninhursag’dan, Star’dan başlayarak Geliye Zilan, Dersim, Leyla Qasım’dan PKK’deki kadının kanatlanmışına kadar devam etmiştir. Ve PKK’de kadın, bu ırmağın daha da coşkun hali oluyor. Kadının ilklerle uyanışı, kadın ordulaşması milyonlara varan kitleselliği sağlamıştır.
Kürtlükle ulusal bilince ulaşmalı, Kürdistan sömürgeleştirilmesiyle kadının sömürgeleştirildiğini anlamak ve hissetmek, Kürdistan’ın özgürleşmesinde kendi özgürlüğünü görmek, bunu önce fısıltıyla, söz ve propagandayla dillendirmek, bir anaya, bir kadına ulaşmak, halkın, kadınların sevgisini, saygısını kazanmak… Ve zindan işkencelerine karşı Sakinece direnmek ve özgürlüğün tutsak edilemeyeceğini göstermek. Yani PKK ile Önderliğin de belirttiği gibi “kadının kaybettiği itibarının tekrardan iade edilmesidir” gerçekleşen.
PKK’yle beraber gerçekleşen, susturulan dillerin sözlenmesi, bükülen boyunların dikilmesi, kuşatılmış beyinlerin ve yüreklerin şahlanışıydı esasında. Kürt kadını, gözlerini henüz dünyaya açmış bir bebek gibi yeniden yaşamanın sevincini hissediyor. Ve bir anlamda “ben de varım” diyen, kadının özgürlük sahnesine çıkışıdır yaşanan. Kürt kadını PKK’ye önce gönül bağıyla bağlandı. Çünkü gönül gözünü en derinden gören, hisseden gözdür. PKK’de hakikatin ilmek ilmek işlendiğini bilir, görür.
Geleneksel yaşam kadının rengini mutfak ve evin avlusuna mahkum olma dışında bir yaşam alanı sunmamıştır. PKK ile beraber emeğin, alın terinin değerini bilmek kadar; doğayla bütünleşme, sorunlar kadar mücadele gücü göstermek, silahı eline almak, gecenin karanlığında yürümeyi öğrenmek, onlarca kilo erzağı günlerce taşımak, yıldızların dostu olmak, güneşe karşı alnı açık saatlerce ülkesinin nöbetini tutmak, zozanların sonsuz ıssızlığında ay ışığında gölgesiyle beraber yürümek, ormanların kuytuluklarında güvenle ağaçların dostluğu ile yaşamak. Asi zirvelere ter içinde ulaşıp, özgürlüğün doyumsuzluğunu hissederek soluklanmak… Ve her adımda tüm analarımız kadınlar adına yaşamak ve savaşmak zorunda olduğunun bilinciyle tarihsel görevleri üstlenmek…
Zulüm gören, işkence, tecavüze, hakarete uğrayan kadınları hissetmenin ağırlığıyla, ağır yürüyüşün sonunda yoldaşının sıcaklığıyla kefiye altında ayazlara meydan okumak… Düşmanın üzerine giderken binlerce yılın öfkesiyle ilk mermi sıkıldığında kadınların adına olduğu bilinciyle bunun coşkusunu yaşamak. Savaşta son mermisine kadar savaşarak, bombasını kendinde patlatmak ve düşmanın eline esir düşmeyi kabul etmemek ve Kürt kadınının onurlu direnişini göstermek. Bu duruştur halkın mezarlıklara anıt gibi yaklaşması, toprağından şifa beklemesi, yüzünü sürmesi tıpkı Rahime Kahraman gibi.
İlk olarak dağlara ulaşıldığında, ilk ateş yakıldığında, ilk defa manga yapıldığında, ilk tekmil alındığında, ilk toplantı yapıldığında yaşanan heyecanlarla beraber önünde sonsuz bir yaşamın uzandığını bilmek…
Evde baba, abi, büyüğü diye bellediği erkeğe dair yaratılan egemenlik, korku, şiddet örgüsünün çözülmesiyle, özgürleşen, benliğinden kopan kadın zihniyeti. Hep “evet” diyerek önünde baş sallamayı, boyun eğmeyi öğrendiği erkeğe karşı başı dik durabilmek ve gerektiğinde “hayır” diyebilmek öyle kolay değildi tabii ki.
Erkekteki köhnemiş, düşmana karşı ezikliğini kadına karşı terapi ile aşmaya çalışan, namus olgusu ile kadını ele alan, ya da mülkleştiren, kadını küçümseyen yaklaşımlara karşı başlangıçta sessiz bir isyan ve ardından Önderliğimizin dil, düşünce, ruh vermesiyle tüm bunlara “hayır” demeyi öğrenebilmek.
Mangalarda, takımlarda tek başına bir kadın gerilla olarak yaşamanın zorluklarını hissetmek kadar özgür geleceğin umutlarını içinde hissetmek. Sonra özgürlük umudu tüm toplumda dağıldığında, kurtuluşunu dağlarda görenlerin sayısının artmasıdır.
Özgür kadın olmak Beritanca uçurumlardan atlamak, Zilanca fedaice bombaları patlatmak, Semaca bedeni ateşe vererek Güneşimin sıcaklığıyla buluşmakken, özgür erkek olmak kadını komutan kabul edip Sema Yüce ile ateşlerle buluşup, Fikri Baygeldi ile olmak. Ve Şehit Berçem’in yaralıyken, kurtarmaya çalışan Şehit Şerif gibi olmaktır.
Özgür kadın olmak Reber APO ile beraber özgürlük adına yaşanan ilkleri, acıları da güce dönüştürerek doğru sınıf ve cins savaşımını vermek ve kendisiyle tüm kadınları da özgürleştirmeyi esas almaktır. Mangalarda tek kalan kadın gerillaların şimdi milyon kadınlara dönüştüğünü bilmektir.
Mizgin AGİRİ/PAJK Online