PKK’nin kuruluş yıl dönümünü sadece bir yıl dönümü olarak karşılamamak gerekmektedir. Aynı zaman da bu kuruluş yıl dönümü mücadeleye aşama kaydettirmek anlamına da gelmektedir.
HABER MERKEZİ
PKK’nin 40. yıl dönümünü karşılamaya sayılı günler kaldı. Bir partinin tarihin de 40. yıl dönümünü geride bırakmak önemli olduğu kadar, anlamlıdır da. Çünkü 40. yaşa girmek, bir yaşam içerisinde olgunlaşma dönemine erişmek demektir. İnsanların, toplulukların ya da örgütlerin oluşumunda, yaşamında ve gelişiminde de böyledir. Tüm bunlar içinde 40 yılın birikimi, tecrübesi, olgunluğu sonraki yılların bir güvencesi anlamına gelmektedir.
PKK, 27 Kasım’la birlikte mücadele tarihinde böyle bir döneme girmiş olacaktır. Ancak bu 40 yılın öncesi de vardır. PKK’nin birden ortaya çıkmış olmaması, öncesinde bir mücadele dönemi yaşama gerçekliği de söz konusudur. Apocu Hareketin bir düşünce olmaktan çıkmaya başlaması yönünde 1973 yılının bahar aylarında Önder Apo’nun önderliğinde bir grubun katılımı ile gerçekleştirilen Çubuk Barajı toplantısı ile birlikte başlayan bir süreçte vardır. Yine en az Çubuk Barajı toplantısı kadar önemli olan Önder Apo’nun Haki ve Kemal Pir’le tanışmasıyla birlikte başlayan/oluşturulan ortaklaşa yaşam, ideolojik çalışma ve tartışmalarla birlikte örgüt olma yönünde atılan adımlar da söz konusudur. Asıl olarak ta Apocu Hareketi 25-27 Kasım tarihleri arasında Amed’in Lice İlçesinin Fis Köyünde gerçekleşen toplantı ile partileşmeye götüren de atılan bu adımlar olmuştur.
Bu şekilde PKK nefes nefese yürütülen beş yılı geride bırakan bir mücadele sonucunda kurulmuştur. Bu yönüyle de aslında PKK’nin 40. yıl dönümü 45. yılını geride bırakmak anlamına da gelmektedir.
40 yıldır PKK bu gerçekliğin bilinci ile kuruluş yıl dönümünü karşılamaktadır. Onun içindir ki, PKK’nin kuruluş yıl dönümünü sadece bir yıl dönümü olarak karşılamamak gerekmektedir. Aynı zaman da bu kuruluş yıl dönümü mücadeleye aşama kaydettirmek anlamına da gelmektedir. PKK’nin kuruluş ilanının ifade ettiği en birinci anlam da budur. Beş yıl gibi bir süre ideolojik mücadele yürütülmüş, grup örgütlenmesi içerisinde olunmuştur. Yine bu süre içerisinde Kürdistan Yurtsever Gençlik Örgütü gibi bir örgütlenme arayışı ve çabası içerisine girilmiş, hatta bu konuda adımlar atılmıştır. Haki Karer’in 18 Mayıs 1977’de şahadetiyle birlikte de çalışmalar, örgütlenme partileşme hedefine kilitlenmiştir. Bu süreçte Hilvan’da, Batman’da ciddi kitleselleşme yaşanmış, halk hareketlerine öncülük yapılmış, neredeyse Kürdistan’da işbirlikçilik ve faşist örgütlenmelerin beli kırılmıştır. Apocu Hareketi partileşmeye götüren de gelişen bu mücadele gerçekliği olmuştur.
Bu gerçekliğin doğru anlaşılması ve bilince çıkarılması gerekmektedir. Bugünün PKK gerçekliği ile 40. yılın görev ve sorumluklarının doğru anlaşılması ve gereklerinin yerine getirilmesi için bu gereklidir. Önder Apo 40. yıl görev ve sorumluklarını Demokratik Uygarlık Manifestosu olarak kabul edilen savunmalarında çok net bir şekilde belirlemiştir. Bunu da “varlığımızı koruma ve özgürlüğü sağlama” olarak ifade etmiştir. KCK sistemini de böyle bir gerçeklik içerisinde ele almak gerekmektedir. Nasıl PKK, Apocu Hareketin gelişiminin bir aşamasını temsil etmişse, KCK sistemi de PKK mücadelesinin, görüş ve programının toplumsal bir gerçekliğe dönüşmesi anlamına gelmektedir. Bu görev ve sorumluklar bugünde içinde geçerlidir. PKK’nin 40. yıl görev ve sorumluklarını belirleyen de bu gerçeklik olmaktadır.
Soykırımcı, sömürgeci TC devletinin bugün Önder Apo üzerinde gerçekleştirdiği mutlak tecritin ve PKK’ye o kadar şiddetli saldırmasının nedenini de bu gerçeklik oluşturmaktadır. Çünkü PKK’nin 40. yıl görev ve sorumluklarını yerine getirmesi soykırımcı, sömürgeci TC devletinin de sonu anlamına geleceği gibi, demokratik bir Türkiye’nin oluşumunun da önünü açmış olacaktır.
PKK’nin 40. yılında bu gerçeklikle karşı karşıya gelinmiştir. Önder Apo’nun Ankara’da Haki Karer ve Kemal Pir’le birlikte oluşturdukları; irade, düşünce ve eylem birliği şimdi Kürdistan ve Türkiye halklarının ortak kurtuluş mücadelesinin önünü açarak, gerçek olma sürecine girmiştir. “Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan” şiarında ifadesi bulan bu gerçeklik aynı zaman da soykırımcı, sömürgeci TC devletinin sonu anlamına gelmektedir. Bu yönüyle de PKK’nin 40. yılında belirlenen görev ve sorumluluklar bir yönüyle Kürdistan toplumunun KCK olarak kendi sistemini oluşturulmasını olurken, diğer yönüyle de Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesini hedeflemektedir.
Önder Apo’nun üzerinde uygulanan mutlak tecridin kırılmasını ve özgürlüğünü de bu gerçeklikten ayrı olarak düşünemeyiz. Çünkü Önder Apo üzerindeki mutlak tecridin kırılması ve özgürlüğü ile Kürdistan’ın Özgürlüğü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi iç içe geçmiştir. Bu gerçeklikler anlaşılmadan, bilince çıkarmadan PKK’nin 40. yılı karşılamalarına doğru olan anlam da verilemez.
Kaynak: Yeni Özgür Politika/Cemal ŞERİK