HABER MERKEZİ
Kültürel Devrim
Kürdistan kültürü zengin bir kültürdür. Bunun böyle olması dogaldır da. Çünkü Ortadoğu’da tarihin en eski kadim halklarındandır.
Ne var ki Kürt kültürü yıllardır baskılandıgı için gün yüzüne çıkmayı bırakalım her geçen gün biraz daha kaybolmayla yüz yüze kalmış bir kültür olarak adeta ölüm çanları onun için çalar.
Dünyada en büyük felaketlerin başında gelecek olan bir durum, kültürünüzün başka uluslarca-siz buna bunların egemenleri ve ezenleri diye alın-genişleme, yayılma alanı olarak ele alınmasıdır. Hele bir de sizler sömürge statüsüne alınarak yasaklı hale getirilmişseniz, hele bir de sizler uluslararası antlaşmalarla yok sayılmışsanız bu olup bitenler bir o kadar daha büyük bir felakettir.
Soykırımlar vardır fiziki olarak sizleri götürür ancak tarih bu olup biteni unutmaz, ya da unutturmaz. (Gerçi bu kapitalist sistemde unutturmak ya da unutturmamak sadece ve sadece insan emeğinin bir sömürüsü olan kar ve çıkarlar belirler ya!)
Ancak soykırımlar vardır ki hiç kimse bunları yazmayı bile düşünmez. Ve böylesine soykırımlar sadece o dönem yasayanları fiziki olarak götürmez, hayır on yıllar sonra yasayacak olanları dahi felçli kılar. Ve işte böylesine bir soykırıma tabii kılınmak, böyle bir soykırımın mağduru olmak çok ciddi bir duruma yol açar. Yok olmaya…
Kürdistan’ın adeta üstü betonlanırcasına kapatılmıştır. Daha dün Ağrı Dağı’nın bir resmini çizerek ve neredeyse yedi kat dünyanın altına bir mezar çizerek üstüne de “muhayyel Kürdistan burada meftundur” demek tarihin derinliklerine gömmektir. Bitirmektir. Yok etmektir.
Ve sonrasında gelecek olan yasaklamalar, isim değiştirmeler, sürgünler, vurmalar, horlamalar, askere almalar, kışla kültürünü verecek olan yatılı okulları mantar bitercesine Kürdistan’a yaymalar, Kürt kültürünün imha buldozerleri olan öğretmenleri Kürdistan’a boydan boya yaymak sadece ve sadece bir imha planıdır. Ancak bilinen kanlı bir jenosit değil, hayır çok daha tehlikeli olan beyaz jenosittir. Çünkü kanlı olanı daha önce Şeyh Sait’te, Mutki’de, Sason’da, Ağrı’da, Zilan’da ve en son Dersim’de çok vahşice yapılmıştır. Artık buna ihtiyaç yoktur, bir de bir halk böyle bitirilemez. Bitirilmesi için öncelikle beyinlerinin yıkanması, çalınması gerekir. Öncelikle dönüştürülmeleri gerekir. Yani devşirilmelidirler. Mangurtlaşma sağlanmadan Kürt kültürü bitirilemez. Bir de Mangurtlaşma yaratılmadan tarihi kökleri olan bir kültür kendi milliyetçi kültürün genişleme ve yayılmacı politikalarına faydaları olmayacaktır. Bunun için ilk elden Mangurtlaştırma başarılmalıdır.
Bunun başarılması için ise bir halkın yok edilmesi için uygulanacak tüm yöntemler mübahtır. Ve yapılanlar da bunlar olmuştur. Bir halk kendisinden kaçar hale getirildikçe onun bin yıllara dayalı kültürü yok olmayla karşı karşıya kalacaktır. Ve daha da beteri ise bin yıllara dayalı derin, köklü kültürünüzle alay edilmesidir.
Çünkü dil ise dilinizi konuşan yoktur, türkü ise türkünüzü söyleyen yoktur, yazı ise kültürünüzü yazan yoktur. Sanat ise sanatınızı icra eden yoktur. Yoktur çünkü dıştalanmıştır, yasaklanmıştır, ötekileştirilmiştir. Bu dediğim gibi yetmezcesine peşinden de “kart kurttan ne zamandan beri bir dil yaratılmıştır. Parçalıdırlar, bölünmüşler, üç yüz kelimesi olmayan bir dil mi olurmuş, bagırmalar ne zamandan beri türkü sayılırmış” gibi insana dokunan, rencide eden bir sürü hakarette cabası.
27 Kasım günü tüm bunlara bir ret çekmenin miladi olarak anılmaya değerdir.
Bir dilimizin olduğu, bir tarihimizin olduğu, türkülerimizin olduğu, kültürümüzün olduğunu ve Kürt olmaktan utanmanın hiçbir hakli gerekçesinin olmadığını en tok bir şekilde söylemenin ve haykırmanın günüdür.
Belki de daha önemlisi de bu kadar jenosit uygulamasına rağmen bu halkın halen atar damarlarında kan akıyorsa, kalp atışları cılız da olsa atıyorsa ve de gözleri dumanlı da olsa görüyorsa, kulak zarları patlamış ta olsa duyuyorsa, dili kesilmesine rağmen bir şeyler söylemek için dönüyorsa bu halka sonuna kadar sahip çıkmak dünyanın en kutsal çalışması olduğunu söylemenin de adıdır 27 Kasım günü.
Bir halkın bu kadar kendi faşizan kirli emellerine, yok etme emellerine alet etmek sadece ve sadece insanlık adına ne kadar duygular varsa, yasayan organlar varsa hepsinin şaha kalkmasının da adıdır 27 Kasım.
Ve eğer bugün Kürdistan’da herkes anadili için sokaklara dökülüyorsa ve eğer bugün türkülerimiz dillerden dillere dolaşıyorsa, betonlanmış ve yasaklanmış tarihimize ilişkin bugün binlerce tarihi kitap gün yüzüne çıkıyorsa, Kürdistan’ın her yerinde boydan boya bir kültürel gelişme ve etkinlikler yaşanıyorsa, bunların hepsinin yaratıcısı, start vereni 27 Kasım günüdür.
İşte bunun için diyoruz ki; 27 Kasım günü kültürel olarak da Kürtlerin yeniden doğuş yapmalarının da günüdür.
Yaşasın kültürel yeniden yaratılış günümüz olan 27 Kasım.
Devam edecek…
Kasım Engin