HABER MERKEZİ –
PKK öncesi Kuzey Kürdistan’da Barzani ve KDP etkisinde örgütlenmeler gelişmişti. 1975 yenilgisi sonrası KDP ve YNK ayrışması yaşanmış ve bu Kuzey’e de yansımıştı. Ortaya çıkan örgütlerden Özgürlük Yolu, DDKD, Ala-Rızgari YNK çizgisine ve himayesine bağlıydılar, Rızgari, Kawa ve KUK ise I-KDP çizgisindeydiler. Sözde Kürdistanı’ın bağımsızlığını savunan bu örgütler orta sınıfa dayandığından halkla bütünleşemiyor ve inandırıcı olamıyorlardı. Genel olarak Kuzey Kürdistan’daki mücadeleyi Güney Kürdistan’daki gelişmelerin başarısına bağlıyorlardı. KUK gibi kontra örgütler ise tümüyle PKK’ye karşı örgütlenmişlerdi ve çok sayıda PKK kadrosu ve sempatizanını katletmişti.
1973 Abdullah Öcalan etrafında birleşip Ankara’dan çıkış yapan devrimci grup Kürdistan’ a dönüş yaparak PKK adıyla 1978 yılında partileşmiş ve mücadele programını belirlemişti. PKK program ve stratejisi netti; Güçlü bir parti öncülüğünde Ulusal Kurtuluş Cephesi, Ulusal Kurtuluş Ordusu ile Devrimci halk Savaşı başlatmayı ve aynı zamanda bunu destekleyecek siyasi mücadeleyi amaçlıyordu. PKK düşüncelerini sadece söylemde bırakmayıp pratiğe de geçirmeye başlamıştı. KDP-YNK uzantıları güçler her alanda Kürdistan’da etkili olmaya başlayan PKK’ye karşı işbirliği yaparak saldırıya geçmeye başladılar.
1979 yılında KUK, DDKD ve Özgürlük Yolu, UDG (Ulusal Demokratik Güçbirliği) adıyla PKK’ye karşı bir cephe oluşturdu. Karşı devrimci cephe PKK’yi ideolojik, politik, silahlı saldırı ve komplolarla tümden imha etmeyi istiyordu. Bu güçlerin saldırısı sonucu çok sayıda değerli PKK kadrosu ve sempatizanı katledildi. 18 Mayıs 1977 tarihinde PKK öncü kadrolarından Haki Karer’i katleden “Sterka Sor” adlı ajan-kontra yapısı T-KDP ile bağlantılıydı. Tıpkı Barzaniler gibi düşünen T-KDP’nin sorumluları Kürdistan’da devrimci bir örgütün kurulmasını “Kürdistan’a ihanetle eşdeğer” görüyorlardı. Tamda Barzani ve IKDP çizgisini takip ederek hareket ediyorlardı.
BARZANİ VE KDP’LERİN 15 AĞUSTOS ATILIMINA KARŞI YAKLAŞIMI
KDP birçok Kürt önderleri ve örgütünü tasfiye etmeyi veya etkisizleştirmeyi başarmıştır. Bu amaçla PKK öncülüğünde gelişen ve dört parçayı kapsayan Devrimci Halk Savaşını engellemek için büyük çaba sarf etti. Kuzeye geçmek isteyen gerilla gruplarına pusu kurarak komplolar gerçekleştirdi. PKK Önderliği üzerinde baskı oluşturdu. Sömürgeci sistem ajanı Kemal Burkay gibi silahlı mücadeleye karşı verdiği tepkinin aynısını KDP ve güdümündeki işbirlikçi Kürt ilkel milliyetçi kesimler gösterdi. Süleyman Muini’de olduğu gibi sömürgeci sistem karşı yürütülen silahlı mücadele ihanet şeklinde değerlendirildi. Fakat bu kez baş edemeyecekleri, tasfiye edemeyecekleri sıra dışı bir Önderlik ve Kürt Özgürlük Hareketi ile karşı karşıya olduklarını anlayacak ve PKK’yi birinci derecedeki düşman kategorisine alacaklardı.
15 Ağustos 1984 Atılımına karşı Barzani KDP’si nasıl tepki vermişse Kuzey’de KDP çizgisindeki örgütlerde aynı tepkiyi verdi. Barzani KDP’si Atılının gerçekleşmemesi için yıllar öncesinden faaliyetlere başladı. Önleyemeyeceğini anlayınca çeşitli provokasyon ve komplolara yöneldi. Güney’den geçişleri kapatmaya çalıştı. Lübnan-Filistin’de eğitim görüp 12 Eylül faşist askeri cuntaya karşı savaşmak ve 15 Ağustos Atılımına katılmak üzere 1982 sonbaharında Kuzey’e geçmek isteyen Şahin Kılavuz komutasındaki 8 PKK savaşçısı KDP’li kurye tarafından pusuya düşürülüp terk edilir, yolu kaybeden ve yönlerini değiştirmek zorunda kalan grup Hézil suyundan geçmek isterken boğularak şehit düşer. 15 Ağustos Atılımına karşı Barzani-IKDP, Türkiye Komünist Partisi, TİSP Kemal Burkay (PSK) ve T-KDP (UGD) birleşmişti. Özgürlük Yolu, Pêşeng (DDKD), Ala Rızgari, IKP, TKP, TİSP ve uzantıları örgütlerin tümü 15 Ağustos Atılımı’nı “terörizm” şeklinde değerlendirip Türk sömürgeciliğiyle birlikte PKK’ye savaş ilan ettiler. T-KDP, Kuzey’de “PKK’ye eylem yaptırmayacağız” iddiasındaydı. Barzani KDP’sinin şimdi yaptığı gibi PKK’yi sözde Türkiye’nin demokrasiye geçmesini engellemek ve Türk ordusunun Güney Kürdistan’a girmesine zemin yaratmakla suçluyorlardı. PKK’yi tasfiye etmek için tüm güçleriyle çaba sarf eden bu güçler PKK’nin gelişip Kürdistan’a yayılmasını, etkin hale gelmesini ve Güney Kürdistan’da mevzilenmesini engelleyemediler. Buna karşı Kuzey’de KDP’ye bağlı aşiret ağalarının hemen hemen tümü 1984 yılının sonundan itibaren PKK’ye karşı Türk devletinden silah almaya başlamış, korucu olmuşlardı. PKK’ya karşı savaşta aşiretlerin korucu olarak Türk devletinin yanında yer alamsını sağlayan ve örgütleyen bizzat Barzaniler ve KDP olmuştur.
PKK direnişi büyüdükçe Barzaniler ve KDP, Türk devletiyle olan ilişkilerini sıklaştırdı. Barzaniler ve KDP artık Türk devletiyle açık hareket etmeye başladı. 1985 sonrası Behdinan’da KDP peşmergeleri PKK gerillalarına karşı saldırılar gerçekleştirdi. ERNK’nin ilanıyla çılgına dönen ihanet çizgisi PKK’ye karşı saldırılarını yoğunlaştırdı. Nisan 1985 tarihinde Haftanin alanında KDP Irak Komünist Partisini (IKP), PKK savaşçılarına saldırttı. Bu saldırıda İdris Ökmen, Rauf Akbay, Abdurrahman Aytemir ve Ozan Sefkan’ında aralarında olduğu 8 gerilla şehit düşürüldü. KDP, 17 Ağustos 1985 tarihinde PKK’nin önde gelen en eski kadrolarından Hamit Avcı (Hasan) Şemdinli-Yüksekova sınırında şehit ederek cenazesini Türk devletine teslim eder. Benzer komplo ve saldırılar çoğalarak devam etti. Çok sayıda PKK gerillası ölü, yaralı veya sağ olarak Türk devletine teslim edilmeye başlandı.
KDP, Mayıs 1987 tarihinde PKK ile imzaladığı Mayıs 1983 Protokolünü tek taraflı olarak feshettiğini ilan eder. Mesut Barzani; “bundan böyle PKK’nin denetimimiz altındaki bölgelerde var olabilmesi mümkün değildir” açıklamasını yaparak PKK’ye karşı açıktan savaş ilan eder. O dönemdeki KDP sorumlularından Dr. Ahmet Barzani “Türkiye’yi dost olarak görüyoruz, Türkiye’ye ihtiyacımız var. PKK’li olduklarını söyleyenler bizim düşmanımızdır” der. Barzani artık PKK lideri Öcalan’ı PKK’yi açıktan hedef almaya başlar. Barzani/KDP uluslararası alanda Burkay gibi kişiliklerden de destek alarak PKK’yi karalama kampanyaları düzenlemeye başlar.
1990 sonrası Barzani ve KDP gericiliği sadece PKK’ye karşı saldırganlaşmamıştı, Türk devletiyle girdiği işbirliği ve PKK’ye karşı gerçekleştirdiği saldırlar Güneyli yurtsever bazı kişi ve güçleri rahatsız etmiş ve KDP’ye karşı tutum almaya itmişti. KDP içte gelişen bu tür tepkileri bastırmak amacıyla bir mafya şebekesi gibi cinayetler işlemeye başlar. 1992’de PKK’ye yakınlığı olan yurtsever peşmerge komutanı Sadik Ömer öldürülür. Aynı dönemde Amediyeli yurtsever önderlerden Ali Şaban ve Surçi Aşireti liderlerinden Hüseyin Axa Surçi katledilir. Üç önderde yurtsever, PKK’ye yakın ve KDP işbirliğine karşı bir duruşa sahipti. Yine Bradost alanında Bradost aşiret lideri (Kerimxan’ın kardeşi ) Kadir Beg KDP tarafından öldürür.
KDP-YNK merkezli Güney Kürt oluşumu bölgesel sömürgeci güçler ile emperyalist küresel güçlerin onayıyla hayat bulacak, buna karşılık KDP-YNK iktidarı isteneni harfiyen yerine getirecekti. 19 Mayıs 1992’de Güney Kürdistan parlamento seçimleri yapıldı. 28 Haziran’da ilan edilen Güney hükümetinin ilk aldığı karar, PKK’ye karşı savaş kararı oldu. KDP-YNK işbirlikçi çizgideki “Federe Kürt devleti”, PKK’ye karşı savaş ve Kuzey Devriminin tasfiyesi karşılığında kuruldu. İhanet karşılığında doğan bir yapının Kürt halkına ihanet dışında vereceği bir şey olamazdı, nitekim öylede oldu. Bol ihanet, komplo ve Kürt kanı akıtma Barzaani/KDP devletinin temel faaliyeti oldu.
1992 Güney savaşına giderken Barzani’nin sloganı “Yaşasın Türkiye, Kahrolsun PKK” şeklindeydi. KDP 17 Ağustos 1992’de esir aldığı PKK gerillası Salman Alagöz’ü para karşılığında Türk devletine teslim eder. Türk devletiyle planlanan büyük saldırı 1 Ekim 1992 tarihinde gerçekleşir. Güney hattından KDP-YNK, Kuzey’den de Türk işgal ordusu PKK gerillasına karşı operasyon başlatırlar. 1992 operasyonu o döneme kadar gerçekleştirilen en geniş kapsamlı savaş ve kuşatma niteliğindeydi. KDP-YNK kısa sürede sonuç alınacağını ve gerillayı tasfiye edeceğini hesaplamıştı. Ancak PKK askeri gücü, direnme iradesi-kararlılığı ve savaş kabiliyetiyle saldırıyı boşa çıkarttı. KDP-YNK ihanetçi, işbirlikçi ve teslimiyetçi çizgisi PKK gerillası, Beritan’ın (Gülnaz Karataş) fedai direnişçi çizgisi karşısında yenildi.
Barzani ve KDP işbirliğinde Güney’e istediği zaman girip yerleşen Türk ordusu ilkini 1983’te başlattığı işgal operasyonlarını rutin haline getirmiştir. Güney toprakları Türk ordusunun operasyon sahasına dönüşmüştü. 1984’da “Sıcak takip operasyonları,” 1986-87’da “Sınır ötesi hareketi,” 1991’da “Süpürge hareketi,” 1992’de Xakurké operasyonu, 1995’te “Çelik Harekatı,” 1996’da “Atmaca Hareketi ve Tokat operasyonu,” 14 mayıs 1997’de “Çekiç ve Şafak Harekatı” nı gerçekleştirir.
1992 GÜNEY OPERASYONU VE KDP’NİN HEWLÉR KATLİAMI
İşgalci Türk devleti 14 Mayıs 1997 tarihinde Güney Kürdistan’a “Çekiç ve Şafak Harekatı” ismiyle geniş çaplı bir operasyon başlattı. KDP önce tarafsız kalacağını açıklasa da Türk devletinin yanında yer alarak PKK’ye karşı savaş ilan etmişti. Hem gerilla alanlarına hem de kentlerdeki PKK ile ilişkili olan tüm kurum ve çalışanlara saldırı gerçekleştirmişti. 16 Mayıs’ta Hewlêr’de hastane evinde tedavi gören çoğu silahsız, yaralı, sakat, hasta atmıştan fazla gerilla ve çalışanlar kuşatmaya alınarak ağır silahlarla KDP tarafından vahşice katledildi. Katledilenler arasında Hélin arkadaş ve Hilvan-Siverek direnişinde yer alan Salih Ağaç’ ta bulunuyordu. Teslim olmayan ve bombasını kendisinde patlatan, sonuna kadar çatışarak şehit düşen gerillalar oldu. Göz altına alınanlar infaz edildi. Katledilen gerillalarının cenazeleri bilinmeyen bir araziye gömüldü ve kaybedildi. Bazı bilgilere göre Hewlêr havaalanına gömüldüler. Saldırlar diğer kentlerde de gerçekleşti, onlarca nokta ve kuruma baskın düzenleyen KDP güçleri bağlantılı olan kurumları talan etti, yurtseverleri tutukladı, bazılarını katletti. Onlarca kişiden haber alınamayacak biçimde kaybedildi. Toplamda yüze yakın insan katledildi, kaybedildi. Katliam Hewlêr Asayiş komutanı Cemal Mutki’nin koordinesinde gerçekleşmişti. KDP, hem de hareket edemez derecedeki gazi, hasta, sakat Kürt Özgürlük savaşçılarına karşı barbarca bir katliama daha imza atmıştı. Türk JİTEM’inin Kuzey’de gerçekleştirdiği vahşi toplu katliamlarının bir benzerini Kürt JİTEM’İ KDP gerçekleştirmişti. Faşist Türk devletinin Cizre bodrumlarında gerçekleştirdiği katliamın aynısı 1997 16 Mayıs’ında faşist KDP tarafından Hewlêr’de gerçekleşmişti. “Kürt olduğunu ve Kürt davası için mücadele ettiğini” iddia eden ama aslında Kürt düşmanı işbirlikçi, kontra Barzani ve KDP’ kanlı ihanet tarihine bir sayfa daha eklemişti.
ULUSLARARASI KOMPLO PARALELİNDE GELİŞTİRİLEN ASKERİ OPERASYONLAR
KDP-YNK, ABD gözetiminde 17 Eylül 1998’de KDP ve YNK arasında Washington anlaşması yaptı. Anlaşmada Kürt Halk Öcalan’a yönelik geliştirilen 9 Ekim 1998 başlayıp 15 Şubat 1999’da İmarlı esaretiyle sonuçlanan komplo tartışıldı ve KDP-YNK’ye düşen görevler netleştirildi. Komplo planına bağlı olarak aynı yılda Türk devleti PKK’ye karşı KDP peşmergelerinin de katıldığı “Murat Operasyonu” adıyla bir işgal hareketi geliştirdi. 1999 Mayıs’ta Türk ordusu, yine Güney Kürdistan’da KDP’nin katıldığı PKK’ye karşı “Sandviç Harekatı” ismiyle başka bir operasyon başlattı. Ardı sıra 2007 Zap operasyonu, 2008’yılında “Güneş Harekatı,” 2011’de “Kararlılık hareketi,” 2019 Xakurké “Pençe hareketı,” 16 Haziran 2020 Heftanin “Pençe-Kaplan” işgal hareketleri geldi. Kuzey ve Güneyi kapsayan daha birçok imha operasyonları gerçekleştirilmiştir. Tüm operasyonlara KDP TC’nin yanında yer alarak PKK’ye karşı savaştı. Ya bizzat katılmış ya da dolaylı ve kontralaştırdığı korucular vasıtasıyla operasyonlarda yer aldı. Sömürgeci Türk devleti bu sayede Güney’de onlarca askeri üsle kalıcı hale geldi. Barzani/KDP Güney Kürdistan’ı Türk sömürgeciliğine sonuna kadar açtı Özellikle 2015 yılından sonra askeri, siyasi, ekonomik ve istihbarat açıdan Güney Kürdistan Türk devletinin denetimine girdi.
Barzani KDP’si PKK Önderlik mücadelesi ve paradigmasıyla gerçekleşen Rojava Devrimine de düşmanca yaklaşmıştır. Kürt halkı adına büyük kazanımı ifade eden ve büyük bedeller ödenen Rojava Kürdistan’ı ve Kuzey-Doğu Suriye devrimine karşı KDP ve güdümündeki güçler Türk soykırım rejimiyle birlikte hareket etmiş ve işgal hareketlerine katılmışlardır. Rojava devriminin tasfiyesi için her Suriye rejimi ve DAİŞ dahil bütün gerici güçlerle işbirliği yapmıştır. ENKS adındaki kontra yapıyla Rojava yönelik gerçekleşen tüm saldırı ve işgallere katılmıştır. KDP-ENKS çeteleri (Roj peşmergeleri) Türk devletinin gerçekleştirdiği 2015 “Şah Fırat Harekatı,” 2017 “Fırat Kalkanı Harekatı,” 2018 Efrin işgalini gerçekleştiren “Zeytin Dalı Harekatı,” Serékaniyé ve Gıré Spi işgaliyle sonuçlanan 2019 “Barış Pınarı Harekatı” na katılmışlardır. 16 Haziran 2020 tarihinde başlayan Heftanin işgalinde de TC ve KDP ortak hareket etmektedirler.
2007 Kasım’ında ABD Başkanı Bush ile Erdoğan Washington’da Güney Kürdistan, KDP-YNK ile ilişki geliştirmeyi ve PKK’ye karşı ortak mücadeleyi öngören bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma sonrası ABD-NATO keşif ve istihbarat gibi teknik yardım sağlayarak, Türkiye’nin İHA-SİHA gibi savaş araçlarının üretmesi için gerekli teknik altyapıyı sağladı. Bu kapsamda Kasım 2008 tarihinde KDP ile Türk devleti bir antlaşma daha yaptı. Ardından 21 Aralık 2009’da AKP hükümetinin İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile Barzani’nin Hewlêr’de imzaladığı bir anlaşma daha yapıldı. Antlaşmaya göre PKK’nin Güney’deki varlığı sonlandırılacak, Maxmur kampı boşaltılacak, Güney Kürdistan petrol ve doğal gazı Türkiye’ye taşınacak, ticari ilişkiler geliştirilecek. PKK’den kaçışların örgütlendirilmesi, kaçanların sorgularına MİT görevlilerinin katılarak Türkiye’ye teslim edilerek PKK’ye karşı kullanılması olağan hale gelen bir hususa dönüşmüştü. TC ve KDP periyodik zamanlarda toplantı yapıyor, toplantılarda, PKK’ye karşı ortak konsept belirliyor ve uyguluyorlardı.
KDP, AKP-Cemaat’ın Kürt Özgrülük Hareketine karşı planladığı tüm özel savaş politikalarına destek sundu. Cemaat ve Erdoğan-AKP firmalarını, eğitim kurumlarını Güney Kürdistan’a yerleştirdi. AKP-MHP iktidarı döneminde Kürdistan’ı MHP iş adamlarına, müteahhitlerine ve firmalarına sonuna kadar açtı. PKK gibi diğer muhalif ve yurtsever çizgideki parti, basın, kültür, gençlik ve kadın örgütleri demokratik kurum ve örgütlenmeleri kapatarak yasakladı. AKP faşist iktidarının Türkiye’de KCK operasyonları adı altında yaptığı siyasi soykırım operasyonlarının benzerini KDP 2014 yılında Güney’de gerçekleştirdi. PÇDK, KNK ofisleri, Kürdistan Yurtsever Gençlik Merkezi’nin Hewlêr, Duhok ile Zaxo büroları, Kürdistan Özgürlükçü Kadın Kurumu, Dicle Haber Ajansı’nın Hewlêr’deki merkezi, Weşana Roji Welat dergisi’nin Duhok ile Zaxo’da bulunan bürolarını kapatarak yasadışı ilan etti.
KDP diplomatik çalışmaları da hep PKK’ye karşıtlık temelinde olmuştur. Uluslararası ilişki ve platformları demokratik bir Kürdistan için değerlendirmediği gibi PKK’ye kapatmaya çalışmıştır. ABD, AB gibi güçlerin NATO şemsiyesi altında PKK’yi “terörist örgüt” listesine almalarının bir nedeni de KDP olmuştur. 15 Şubat Komplosunun zemini bu şekilde hazırlanmıştır.
KDP, Türk devletinin zulmünden kaçıp Güney Kürdistan’a sığınan yurtsever Maxmur mültecilerini kamplara kapatmış, adeta esir tutmuş, Özgürlük Hareketinden koparmak için her türlü yöntemi denemiş, onlarcasını kaçırmış, işkence etmiş ve katletmiştir. KDP peşmergeleri Maxmur’lu yaşlı annelere saldıracak, onları saçlarından tutarak yerlerde sürükleyecek ve küfredecek kadar düşmanca yaklaşmaktadır. Türk devletiyle aldığı karar gereği 2 yıldır ambargo ve kuşatma altındaki Maxmur halkı defalarca Türk savaş uçaklarının saldırısına uğramış ve onlarca kişi hayatını kaybetmiştir.
Dijwar Sason/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi