İSTANBUL – Hakların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Gençlik Meclisi tarafından organize edilen sanat ve kültürel çalışmalara katılan gençler, müzik grubu kurdu. Wan’ın Erciş Belediyesi’ne bağlı Ronahi Kültür Merkezi’nde kültürel ve sanatsal çalışmalar yapan Yusuf Keleş, 2016 yılında kayyum ataması sonrası kültür merkezinin kapatılmasıyla İstanbul’a yerleşmek zorunda kaldı. Burada HDP Ümraniye Gençlik Meclisi’nin kültür ve sanat çalışmalarına katılan Keleş, gençlere müzik dersi vermeye başladı. Keleş, erbane, bağlama, gitar dersleri verdiği gençlerle birlikte şimdi de Koma Hevra isimli bir müzik grubu kurdu.
Çoğunluğu kadınlardan oluşan Koma Hevra grubu, adını da Kürtçe’de “birlik” ve “beraberlik”ten alıyor. Grubun amacı ise, maruz kaldıkları baskı, asimilasyon, uyuşturucu ve yoz kültür politikalarına karşı gençlerin ancak tarihine ve kültürüne sahip çıkarak direnç gösterebileceğini göstermek.
‘KOMA HEVRA YAPTIĞIMIZ ÇALIŞMANIN SONUCUDUR’
Grubun kurulmasında büyük emeği olan üyelerinden Yusuf Keleş, grubu kurma süreçlerini şu sözlerle anlattı: “Koma Hevra’yı ilk dönem kurslarında yetişen öğrencilerle kurduk. Biz bu grubu kurarak öğrencilerimizle beraber bir sonuç elde etmeye çalıştık. Hevra yaptığımız kurs çalışmaların bir sonucudur. Şuan ki kurs çalışmalarımızda da bu tarz sonuçlar elde etmek içindir. Başka ilçelerde de bu tarz müzik gruplarını kurma gayreti içindeyiz.”
‘SANATLA TOPLUMA CESARET VERMEK İSTEDİK’
Kurs eğitimlerine ilk başladıkları dönemde gençlerin ilgisinin az olduğunu kaydeden Keleş, “İlk dönemlerde yapmak istediğimiz biraz algı yaratmaktı. Baskılardan dolayı toplumun neredeyse tamamını kapsayan bir korku egemendi. Biz çalışma yürüttükten sonra gençler yavaş yavaş gelip kurslarımıza katıldı. Yaptığımız çalışmanın amaçlardan biri sanat yoluyla topluma cesaret vermekti. Çünkü sanatın ilham kaynaklarından biri cesaret olduğunu düşünüyorum” dedi.
‘GENÇLER ENERJİSİNİ KÜLTÜR VE SANATA AKITSIN’
Kürtlerin en çok yaşadığı kentlerin başında İstanbul’un geldiğini hatırlatan Keleş, bir yandan da metropollerde yaşayan gençlere nefes aldırmak olduğunu dile getirerek, “Bir bilge insanın sözü vardı, ‘Bir toplum kendi kültürü kaybettiği zaman tamamıyla kendisini de kaybetmiştir’ diye. Tam da öyledir. Kendi kültürüne ve tarihini bilmeyen gençlerimiz enerjisini başka yönlere aktarıyor. Gençliğin en büyük sorunlarından biri olan uyuşturucu ve fuhuş bunların bariz örneklerindendir. Bizde sanatsal çalışmalarımızı icra ederken gençlerin bu enerjisini buralarda kullanmasına vesile olmak istedik. Yaptığımız çalışmalarla metropollerde boğulan gençleri enerjilerini kültürel ve sanata harcaması gayreti içindeyiz. Sadece kendi kültürel değerlerimizi yansıtmakla değil bizim kültürümüzü sömürmeye çalışan insanlara karşı durabilmek için müzik grubumuzu kurma çalışmalarımızı yaptık. Tarihe baktığımız zaman bizden çalınan birçok eserimiz var. Bizden çalınan şarkılarımızı ifşa etmek müzik çalışmalarımızın bir amacıdır. Çünkü kültürel değerlerimize sahip çıkmanın bir yolu da budur diye düşünüyoruz” diye konuştu.
Keleş, yürüttükleri kültür ve sanat çalışmalarını yaygınlaştırmak istediklerini de dile getirdi. Keleş, “Kültürüne sahip çıkmanın yolu ona sahip çıkmaktır. Gençler de kendi kültüründe sanatsal faaliyetlerini yürütmek için parti binalarına gelip kayıt yapmalıdır” çağrısında bulundu.
‘HUZUR KATIYOR’
Koma Hevra’nın üyelerinden biri de Gülistan Baran. Grubun erbanecisi olan Baran, erbanenin kendisi için çok farklı bir yere sahip olduğunu dile getirdi. Baran, “Kursa başlamadan öncede erbaneye bir yakınlık hissediyordum. Bir arkadaş beni aradı, ‘gel işte Ümraniye ilçe binasında erbane kursları verilecek’ diye, ama çalıştığımdan dolayı zaman bulur muyum kaygısı vardı. Fakat zaman yaratıp başladım ve erbaneyi çalışabildiğim için çok mutluyum. Her çaldığımda bana bir sakinlik ve huzur katıyor” dedi.
‘ŞEROYÊ BİRO’NUN SÜRGÜN EDİLİŞİNİ GÖRÜYORUM’
Yıllardır müzikle uğraşan grubun solisti Gencay Morkoç ise, kendi dilinde müzik yapmanın kendisinde ayrı bir his oluşturduğunu ifade etti. Kendi anadiliyle müzik yapma istediğini kurdukları Koma Hevra’da bulduğunu söyleyen Morkoç, “İyi ki bu güzel yoldaşlarımı bulup bu çalışmaların içinde bulunuyorum. Bu müzik grubunun oluşmasında HDP Gençlik Meclisi bizlere çok yardımcı oldu” diye belirtti. Kürt müziğinin tarihinden bağımsız ele alınamayacağını ve bu tarihsel gerçekliği en çok şarkı söylerken hissettiğine vurgu yapan Morkoç, bunu şu sözlerle dile dile getirdi: “Açıkçası şarkı okuduğum zaman, özellikle dengbeji okuduğum zaman, tarihimizde neler olduğunu his ediyorum. Erivan Radyosunu dinlediğim zaman kendi kültürümü buluyorum. Şeroyê Biro, Karabete Xaço nasıl sürgün edildikleri gözümün önüne geliyor. Bu yüzden kendi dilimde ve kültürümde müzik yapmayı varlık gerekçesi olarak görüyorum.”
‘İNKAR VE ASİMİLASYONLARA KARŞI BİR CEVAPTIR’
Grubun bir diğer üyesi Hevidar Yılez, İstanbul’da doğup büyümüş. İstanbul’un metropol olmasından dolayı asimilasyon politikalarının en yoğun olduğu kentlerden biri olduğu üzerinde duran diyen Yılez, gençlerin de yozlaşmış popüler kültürden çok fazla etkilendiğini kaydetti.
“Burada bulunmam aslında yozlaşmış popüler kültüre, inkar ve asimilasyonlara karşı bir cevaptır” diyen Yılez, “Popüler kültürden etkilenmeden dolayı kültürümüze sahip çıkma konusunda çok sıkıntılar yaşıyoruz. Burada çaldığımız şarkılarla biz geçmişe dönüyoruz. Sözlü kültürümüze dönüş yapıyoruz. Tarihimizdeki kadın sesine kulak veriyoruz. Birçok parça geçmişte aslında var olan parçaların derlemesi olarak karşımıza çıkıyor. Erbane çalıyorum. Erbane de köklü olan Mezopotamya kültürü olan enstrümanlardan biri. Erbane çalarken Mezopotamya kültürünü hissediyorum ve bundan çok mutluyum” dedi.
‘ERBANE KADIN ÇIĞLIĞIDIR’
İstanbul’da doğup büyüdüğü için kendi kültüründen uzak kaldığını söyleyen grup üyelerinden Zelal Baran da, müzikle buluşmasını “Sosyal medyada gezerken bir söz okumuştum: ‘Erbane bir kadın çığlıdır’ diye. Gerçekten de erbane biz kadınların çığlığıdır. Çünkü kadınlar bu toplumun en çok ezilenleridir. Ben de bir kadın olarak kadın çığlığı olan erbaneyi çalmaya başladım. Bundan sonra hedefim katledilen, tecavüze uğrayan ve ezilen kadınların sesi olmaktır. Bunu da sanat yolunda yapmak istiyorum” sözleriyle dile getirdi.