HABER MERKEZİ
Kürt halkının yıllardır sürdürdüğü özgürlük mücadelesi bugün demokratik özerklik sisteminin inşasıyla daha da büyümekte ve özgürlük ateşini daha da büyütmektedir.
Rojava devrimi ile Kürdistan’ın Kuzey ve Doğu parçalarında yükselen ve güç bulan devrim adımları, demokratik özerkliğin inşa edilmesi için yapılması gerekenleri de göstermektedir. Rojava devriminden aldığı güç ve bu gücün yanında demokratik özerklik modelinin işlenmesi kararlılığını bir kez daha en net şekilde ortaya koymuştur. Rojava devrimine tahammül etmeyen KDP ve işbirlikçileri Rojava halklarının iradesini kazıdığı hendekler ile teslim alma peşinde. Bunun la birlikte TC devletinin KDP ve İran ile ortak bir konsept temelinde adım attıkları da görülmektedir. Rojava devriminde öncü rolü oynayan ve halkın öz iradesini kabul eden PYD ve YPG güçlerine karşı her yönden saldırıları bunu apaçık ortaya koymuştur. Çünkü Ortadoğu devrimi ve bunun en başat devrimi olan Rojava devrimi Kürt halkını ve dost halkları kapsayan bir model olduğundan, bu halkların özgür ve eşit bir şekilde birlikte yaşamasını esas aldığından, böylesi bir devrimden ve onun gelişiminden korkuyorlar. Bundandır ki bu devrime karşı hendek kazıma ve çeteci güçleri halka saldırtmayı bir yöntem olarak kullanmaktadırlar.
Türkiye ve İran bölgede kurdukları egemen ve sömürü düzenlerinin asla bozulmasını istemiyor. Rojava devrimi bu iki bölge güncün hesaplarını bozduğundan bu devrimin gelişmesini engellemeye çalışıyorlar.
Bilindiği gibi, Rojava devrimi Ortadoğu devriminin ilk adımı olmaktadır. Kürdistan devrimi Ortadoğu devriminin başat gücü olarak büyük bir rol oynamaktadır. Demokratik Ortadoğu Konfederalizminin inşasında bir ilk adım olmaktadır. Rojava devrimiyle inşa edilen ve giderek güçlenen demokratik özerklik sistemi tüm Ortadoğu halklarına bir model olmaktadır. Demokratik özerklikte din, dil, ırk ayrımı yapılmadan halkın kendi öz iradesiyle kendi yaşam sistemini kurması ve sürdürmesi esas olmaktadır. Halkın kendini yönetmesi demek bölgedeki işgalci güçlerin tamamen etkisiz olması demektir. Halkın iradeleşmesi bölgedeki kapitalist sömürgeci güçlerin güç kaybı demektir.
Elbette ki bu devrimi egemen ve sömürgeci güçler kolay kolay kabul etmeyeceklerdir ve etmemektedirler de. İnkar ve imha politikalarını farklı yöntemlerle sürdürme çabası içinde bulunmaktadırlar. Özellikle KDP’nin bu inkar ve imhacı güçlerin bir maşası ve kuyrukçusu olduğu, hendek kazıma ve Rojava halkına yönelik geliştirdiği ambargo ile çok ne bir biçimde açığa çıkmıştır. Rojava halkının özgür iradesini tahammül edemeyen İran-TC ve onların işbirlikçisi olan KDP başta Rojava olmak üzere genelde özgürlük hareketine karşı ortak bir konsepte buluşmuş ve saldırılarını sürdürmektedirler. Bu saldırılar karşısında YPG öncülüğünde geliştirilen direniş ve halkın buna seferberlik ruhuyla katılımı bir kez daha göstermiştir ki, tüm bu karşıdevrim saldırılarına karşı Rojava halkı direnecek, demokratik özerkliğini inşada taviz vermeden yürüyecek ve devrimi zafere taşıyacaktır. İran-TC ve KDP sadece Rojava devrimine değil, aslında bir bütün Ortadoğu halklarının özgür, eşit ve demokratik yaşamına karşı bir duruş ve mücadele içinde olmaktadırlar.
Diğer yandan, Rojava devrimi demokratik ulus modeli ve bunu inşadaki ısrarı ile Ortadoğu’da demokratik siyasi ve kültürel eğilimini yükseltiyor, ulus devlet anlayışına karşı bir demokratik ulus modeli ve özgür kimlik inşasını dayatıyor ve bunun savaşını topyekun devrimci halk savaşı ile gösteriyor. Sömürgeci güçler her zaman halkın özgür iradesine saldırmıştır. Demokratik ulusun bütün birleşenlerini imha etme çabasındadır. Bugün Rojava’daki bütün saldırılar ve işlenen politikalar bunun bir göstergesi olmuştur. Rojava devriminde yer alan tüm halklar demokratik ulus anlayışı temelinde demokratik özerklik sistemini inşa etmede ısrarlı olmaktadırlar. Fakat sömürgeci güçlerin buna karşı saldırıları da giderek artmaktadır. Bunun yegane örneği ise işbirlikçi KDP’nin politikaları ve saldırıları olmuştur. Yine TC devleti Rojava devrimini engelleme ve teslim alma çabasındadır. Bu çaba Rojava devrimini KDP tarzı bir işbirlikçi model haline dönüştürme, kendine bağlama ve devrim değerlerini kendisine alma biçiminde olmaktadır.
Son olarak, Rojava halkı bu devrim ile hem Kürt ulus devlet anlayışına hemde ulus devlet anlayışına karşı demokratik ulus modelini savunmakta ve bunu inşa etmektedir. Etnisite ötesinde halkların buluştuğu demokratik ulus modeli yaşanmaktadır. Ve bu model ile Ortadoğu halkalarına bir örnek teşkil etmektedir. Bunun yanında bu direniş ve mücadele kendisiyle birlikte sömürgeci ulus devletler olan İran ve TC başta olmak üzere diğer tüm sömürgeci ve gerici güçlerde bir korku yaratmıştır. Ulus devlet anlayışını aşmak Rojava halklarının devrim modelinden geçmektedir. Bu model Ortadoğu’da demokratik halk iradesinin tek çıkış yoludur.
Rojhat XAÇORT