HABER MERKEZİ –
TC ulusal faşizm cephesinin noter gibi işleyen meclislerinden çıkardıkları Kürt halkı ve Kürdistan’a karşı savaş tezkeresi geniş bir sahaya yayılacak, tehlikeli bir savaşa kapı aralamıştır. Cehaletin egemenliğinde IŞİD ruhu Türkiye’de iktidarda. Hiç kimse kendisini aldatmasın TC’ye yol veren küresel güçler bu savaş doktrinini onaylamışlardır. İngiltere’nin Türkiye’deki yeni Kemal Derviş’i Babacan’nın Deva(?) Partisi’nin savaş tezkeresine verdiği destek bu operasyon için çok şey anlatıyor. Kürde savaş tezkeresi, Körfez savaşındaki Irak işgal tezkeresinin güncellenmiş halidir. Aradaki tek fark, bu tezkerenin aynı zamanda Türkiye iç dinamiklerini ve geleceğini belirleyecek, çözülüşüne de dönüşebilecek bir bumerang olmasıdır.
TC ulusal faşizm cephesi, statü için gün sayan Rojava Demokratik Devrimi’ne darbe vurmak için hamle yapmaya hazırlanıyor. Küresel kapitalizmin insanlığı yok etmenin eşiğine getirmiş sapkın ideolojisini sahada yenebilecek tek alternatif inşası olan Rojava demokratik sosyalist devrimi, çok ciddi bir tehdit altındadır. Apoist paradigmanın inşacılığına soyunmuş Rojava halklar devrimi için küresel ölçekte bir ulusal seferberlik ve enternasyonalist bir dayanışma zamanıdır. Ötekileştirilenlerin demokratik birlik ruhu şimdi değilse ne zaman yaşam bulacak? Devrimci tarihin siyasetini Rojava devrimi etrafında kenetlenerek yaratmak gerekiyor!
Serêkaniye’de Kürt çocuklarına ve sivil halka karşı kimyasal silah kullanmasına göz yumulan TC ulusal faşizm cephesi, Kürt halkının ve insanlığın umudu olan gerillaya karşı son 3 ayda 257 seferden fazla kimyasal silah kullanmıştır. Tüm çağrılara rağmen hiçbir uluslararası kurum bunu araştıracak bir heyeti bile hala oluşturabilmiş değildir. TC, sömürgeci tahakkümünü Kürt halkı üzerinde kalıcı hale getirmeye çalışıyor. TC, yerleşimci sömürgeciliğinin izlerini arayanlar bunun sayısız örneğini Efrîn’de, Serêkaniye’de, yok edilen Sur’un yeni sömürgecilik mimarisinde bulabilirler. Zira TC ulusal faşizm cephesi Kürt ulusuna ve coğrafyasına topyekün bir ruhsal aşağılanma dayatıyor!
Irak ve Güney Kürdistan seçim matematiğini çok önceden oluşturan ve sonuçlara yansıtan da bu küresel aktörlerin yön verdiği üst akıldı. Ortadoğu’nun yeni denkleminde tarihi bir dönemeçten geçiyoruz. Bu savaş tezkeresi 2023 seçimlerini de kapsayan bir hinlik-hainlik içeriyor. Seçimlere bel bağlayan siyasi iyimserliklerden umut bekleyenler içinde bu tezkere çok ciddi bir uyarı niteliğindedir. Kürdistan semalarında fedai avına çıkmış İHA ve SİHA’ların inebilecekleri güvenli bir mekanları artık olmamalıdır!
Halklar Önderi Sayın Öcalan üzerinde yürütülen sistematik uluslararası komplo da bu konsept çerçevesinde devam ediyor. Volta cezası gibi akıllara zarar gerekçelerle, son kertede güçleri yeterse nefes alması dahi engellenecek aşamaya geçilmiştir. Önder Öcalan’a dönük geliştirilen AK’ye şartlı tahliye vb. haberler, faşizm ve küresel destekçilerinin sistematik komplolarını görmeyen politik körlükten besleniyor. Sayın Öcalan dünyadaki herhangi bir hukuksal mekanizmaya tabi değildir. O uluslararası barbarlığın rehinesidir. CPT dahil tüm kurumlar bu barbarlığın ve korsanlığın içindedirler. Sayın Demirtaş’ın tahliyesi vb. teskin edici kimi taktiksel yaklaşımlara da kanmamak gerekiyor. Tezkere Kürt halkı açısından Türk ırksal faşizminin stratejik bir soykırım belgesinden başka bir şey değildir.
Diri Kürt toplumsallığını dağıtmaya kalkışmak soykırımların en dehşet verici olanıdır. TC ulusal faşizm cephesini destekleyen kesimlerin şu tarihi hakikati de çok iyi bilmeleri gerekiyor. Geçmişte Hitler faşizmine destek veren Alman halkı nasıl bir bedel ödemişse onlarda aynı bedeli ödemekten kurtulamayacaklardır. Alman faşizminin bedelini onlarca Alman kenti yok olarak ödedi. Tarihin kehanet diyalektiği ve laneti çoğu zaman iç içe işliyor. Kürt coğrafyasında tutuşacak bir yangın çok geniş bir alana yayılma potansiyelini de içerisinde barındırıyor. Dönem bekleme dönemi değildir, reste rest dönemidir!
Güncel de şu soru da yakıcı bir şekilde cevabını arıyor; muhalif demokratik siyasetin bu yığınsal faşizm tercihine karşı nasıl bir Türkiye yaratma gücü ve örgütlülüğü var? Asıl sorgulanması gereken hayati cevap budur. Zira Türkiye’de her gün milliyetçilik, dincilik, ırkçılık ve cinsiyetçilik seferberliğiyle demokrasinin kökü kazınıyor.
Her seferinde siyasi çözüm sahte söylem oltasına takılan popülist siyasi sazanlar, yürütülen büyük militarizasyonun neyi hedeflediğini biliyorlar mı? Salt seçim ve meclis gündemleri üzerinden Türkiye’de ki kaos döngüsüne katılmak sistem içileşme riskini de beraberinde getirir. Evet Kürt özgürlük mücadelesinin fedai direnişi sayesinde faşist cephe çözülüyor ama bunun yerine ne inşa edilecek? Kürt halkının doğrudan kabulü ve Anayasal haklarının tanınması dışındaki her umut sahteciliği ters tepmeye mahkumdur. Erdoğan-Bahçeli yerine aynı zihniyetin varyantları olan E. İmamoğlu ve M. Yavaşa kurtarıcı olarak sarılmak gafletlerin en büyüğüdür. Küresel güçlerin müdahil olduğu çok farklı bir denklemin işlediği bir zaman aralığındayız, aman dikkat!
Kürdistan özgürlük devriminin yarattığı tüm kazanımları yok etmeye dönük büyük bir kuşatmaya, sesleri giderek yakından duyulan savaş çanları eşlik ediyor. IŞİD ve onu yaratan maskeli destekçileri bu sefer hep birlikte maskelerini de çıkarmış durumda tekrar savaş dayatıyorlar. TC ve destekçilerinin tercihi politik uzlaşılar ve demokratik çözüm değil, savaştır. Devrim gündemini ve yükselen ritmini geriye çeken tali gündemlerle zaman yitirilmemelidir. Rojava demokratik sosyalist devrimini savunmak için ulusal seferberlik zamanıdır. Küresel ölçekte bir enternasyonalist ruhla bu Sosyalist devrimi yaşatma zamanıdır.
Türk ulusal faşizm cephesi karşısında Kürt halkının ulusal bilincinin gereği olarak caydırıcı bir hamlesel süreci bağrından çıkarması gerekiyor. Radikal bir yenilenme ve duruş şarttır. Kürt halkına karşı yürütülen bu soykırımı finanse eden ve siyasi destek veren herkes bu savaşın suç ortağıdır. Kürt halkının fedai çocukları er ya da geç bunun hesabını da soracaktır. KDP’nin gerillaya pusular atması ve şehit etmesi kendisine de mutlaka kabarık bir fatura çıkaracaktır. KDP Kürt soykırım konseptinin Brütüsü rolündedir ve direk bu savaşın içindedir!
Türkiye’de yaşayan tüm halkların ve azınlıkların sorunlarının yegane çözümü devrimdir ve ancak devrim kendi barışını yaratabilir gerisi ham hayaller dünyasıdır. Halklar Önderi Sayın Öcalan Devrim yapmaktan ve devrime katılmaktan korkmamamız gerektiğini ısrarla vurguluyor. Sayın Öcalan’nın üçüncü çizgisi devrim seçeneğidir. Türkiye’de yürürlükteki tüm siyasi varyantlar zihniyet açısından direk faşizme çıkıyor sadece Sayın Öcalan’ın üçüncü çizgisi pür eşitleyen bir demokratik devrimi müjdeliyor. O zaman seferberlik ruhuyla bu devrim çağrısına icabet etmek gerekiyor!
Serdem Amed