HABER MERKEZİ- PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelil 19 Temmuz 2012’de başlayan ve bütün dünyaya umut olan Rojava Devrimi’ne ilişkin ajansımıza konuştu. Aldar Xelil konuşmasına halklar baharı değerlendirmesiyle başladı ve şöyle dedi; ” Halklar baharı süreci 2010 yılında her alanda gelişti. Tunus’ta başladı ve uzak ülkelere kadar devam etti. Bu süreçte rejim sisteminin değişebileceğine dair halkta bir umut gelişti. Artık her şey tersine dönüyordu. bundan önceki değişimlerde özellikle de 2010, 2003 yıllarında değişimler askeri müdahaleler dışında oluyordu. 2010 yılından sonra halk serhildana kalktı ve bu şekilde değişimler oldu. Bu durum eski süreçlere göre değişim ortaya koydu.
“Biz demokratik bir projeye sahiptik”
Aldar Xelil Suriye’de gelişen diğer devrimlerin projesi olmadığı için başarılı olamadıklarını belirtti ve şöyle devam etti; Halklar baharı süreci 2010 yılında başladı. Tunus’tan başlayıp diğer ülkelere kadar yayıldı. Bu süreçle birlikte halkta bir umut gelişti. Değişimler olduğu için rejim sistemini değiştirebileceklerdi. Artık her şey tersine dönüyordu. bundan önceki değişimlerde özellikle de 2010, 2003 yıllarında değişimler askeri müdahaleler dışında oluyordu. 2010 yılından sonra halk serhildana kalktı ve bu şekilde değişimler oldu. Bu durum eski süreçlere göre değişim ortaya koydu. Halklarda iktidarların egemenliğinden kurtulabilecek ve sistemlerini kurabileceklerine dair umutlar gelişti. Evet halklar baharı gelişti fakat halka öncülük yapacak, örgütleyecek, demokratik proje ile halkların istemlerine yanıt olabilecek kimse ortaya çıkmadı. Doğrudur halkın umudu gelişti, halk serhildanlara kalktı, birçok rejimde yıkıldı, Tunus, Libya ve Mısır’da değişimler oldu. Fakat bu değişimlerden sonra herhangi bir şey gelişmedi. Rejim yıkıldı ama yerine alternatif konmadı. Çünkü demokratik bir proje yoktu. ssadece bir hava yaratmıştı. 2011 yılında Suriye’de başladığında herkes rejimin gideceğini ve değişimin diğer ülkeler gibi olacağını düşünüyordu. Hareketimiz, gençlik hareketi, kadın hareketi, siyasi partiler ve diğer partiler olarak bir projemiz vardı. Projelerimiz sadece son yıllarla sınırlı değil, esasen bundan uzun yıllar önce demokratik ve özgür bir toplumun inşası için çalışmalar yürütülüyordu.”
“Sürece öncülük edenler gençlerdi”
Aldar Xelil değerlendirmelerine şu şekilde devam etti; ” 2011 yılına kadar da çalışmalar gizli bir şekilde yürütülüyordu. Halk içerisinde örgütlenme çalışmaları gizli bir şekilde yürütülüyordu. İmkanlar geliştiğinde ve çalışmalar genişlediğinde Kürt, Arap, Süryani gençlik örgütlülük kurmaya başladılar. Eylemlerde ve örgütlenme çalışmalarında gençlik öncülük rolünü oynuyordu. hem halkı örgütleme de hem YPG’nin kurulmasında ve bu devrimde geliştirilen bütün kurumlarda gençlik öncülük yaptı. Çünkü demokratik bir proje vardı ve bunun öncülüğünü yapabilecek bir güç vardı. Yine Suriye’de yürütülen çalışmalardan farklıydı. Suriye’nin diğer bölgelerinde sadece sokaklara çıkıp Rejim gitsin diyorlardı. Tunus’ta ve diğer yerlerde nasıl geliştiyse burda da aynısı olsun istendi. Ama kimse halka çözümün ne olduğunu söylemedi. Diğer ülkelerde değişimler olduğu zaman Îxwan El-Mûsilim ve Tundraw güçleri iktidara el koydu. Suriye gibi olmaması için öncelikle Rojava’da örgütlenme çalışmaları yürütüldü. Çünkü önceden de örgütlülüğümüzün en yoğun olduğu bölgeler Kürt’lerin yoğun yaşadığı bölgelerdi. Yani bu süreçlerde Kürt halkı içerisinde bir örgütlülük vardı fakat diğer yapıların örgütlülüğü zayıftı. Sadece dar ilişkiler vardı.”
“Gençlik eylemin rengini değiştirdi.”
Bu süreçte gençlik kendisini her yere ulaştırdı. Yapılan gösterilerde, örgütlülüklerinde amaçları hep farklıydı. Örnek olarak söyliyeyim; diğer güçler gösteri yaptıklarında cuma günü hutbe okunan saate denk getiriyorlardı. Örgütleyeceği kesim bellidir, ya da kimden faydalanacağı bellidir. Fakat biz de farklıydı. özgürlük meydanından, sokaklardan başladılar. Bu yüzden gençliğin rolü çok önemliydi. Bütün halk da katıldı. Bu süreçte devrimi kendisi için kullanmak isteyen gizli güçler gençlik üzerinde çok oyunlar oynadı. Parayla gençleri kendilerine çekmek istiyorlardı ve gençliği kendi eylemlerine koymak istiyorlardı. Tabi gençlik Rojava’da örgütlülüğünü sağladıktan sonra yöntemleriyle eylem tarzlarıyla değişim yarattılar. Bizde hareket olarak meydanlara çıktık ve devrimi farklı bir şekilde tanımladık. 19 Temmuz 2012’ye kadar bu şekilde devam etti.
“Demokratik bir sistem kurmak için çalışma yürüttük”
19 Temmuz 2012’de Rejim ciddi bir tıkanıklık yaşıyordu. Rojava’yı ele geçirmek için faşist Türk devleti ve ona bağlı İhvani- Müslim çeteleri de bu durumdan faydalanmak istiyorlardı. bu plan da Türk’lerin planıydı. Ancak erken uyarı, güçlü bir örgütlülük ve öncülük sayesinde bu planları engelleyebildik ve bu alanları kurtarabildik. Bir yandan demokratik sistemimizi kurarken bir yandan da dış güçleri engellemeye çalışıyorduk. Demokratik sistemi inşa edebilmemiz için ise huzura, güvenliğe ve örgütlülüğümüzü kurabileceğimiz bir imkana ihtiyacımız vardı ve bunun içerisinde Rejim de olmamalıydı. Bundan kaynaklı uzun bir tartışmanın ardından 19 Temmuz’un Kobanê de başlama kararı verildi. Daha sonra Rojava alan alan, köy köy rejimden kurtarıldı.
“Gençlik her alanda öncülük rolünü oynadı.”
“Özgürleştirme süreçlerinde elimizden geldiği kadar silahlı mücadeleyi ön plana koymayacaktık, halk gücüyle başaracaktık. Herkes, genç, yaşlı, kadın, çocuk ayağa kalkacak ve rejimin olduğu yerlere yönünü verip oraları Rejim’den kurtaracaktık. Şöyle bir gerçeklik var ki Rejime ait kurumlar bunu kolay kolay kabul etmedi. Onlar da çıkmadılar, bazı yerlerde onlar da direndiler. Bu süreçte Tedbir amaçlı gençlik örgütlenmenin yanında YPG güçlerini oluşturdular. O süreçte isimleri Yekînîyên Parastina Gel’di. Bu süreçte halkla birlikte eylemlere katılıyorlardı, rejim halka baskı yapmaya çalıştığında direk müdahale ediyorlardı. Bu şekilde şehadetler de yaşandı, Rejim’den de ölenler oldu. Tabi Rejim, halkın kendini örgütlediğini görünce, savunması olduğunu görünce kaldıkları yerleri boşaltmak zorunda kaldılar ve bu şekilde alanlar kurtarılmaya başlandı. Bu süreçten sonra güvenlik ve alanların inşası bütünen hareketin eline geçti. Hem bunun örgütlülüğü hem de yaşamsal ihtiyaçlar için hareketimiz görevlerine sahip çıkacaktır.”
“Devrim yıllarında çok büyük başarılar elde edildi.”
Devrim olalı 10 yıl oldu. 19 Temmuz 2012’den şimdiye kadar 10 yılı doldu. Bu 10 yıllık süreç içerisinde örgütlülük de gelişti. Halk ve diğer yapılar devrime katıldılar ve Demokratik Ulus kültürü yayıldı. Aynı zamanda kadın eylemsel gücüyle ortaya çıktı. Gençler artık sadece siyasetçilerden,ihtiyarlardan perspektif almaktan çıktılar. Buna karşı gençler öncülük rollerini oynayabilmek için örgütlülüklerini geliştirdiler. Sadece askeri yönden değil, her yönden kendilerini geliştirdiler. Gençliğe sadece askeri gözle bakmak doğru değildir. Çünkü gençlik gelecektir. Bu yüzden gençlik her alanda yerini aldı. Yürütmede, meclislerde, komünlerde, askeri alanda gençlik yerini aldı.
“Rojava Devrimi ulusal bir devrim oldu”
Bu devrim her yapının içerisinde yer alabileceği bir devrim oldu. Bu devrim Rojavayê Kurdistan sınırlarını aştı ve Bakur ve Rojhilatê Suriye’yi de örgütlülüğüne dahil etti. Yine askeri anlamda her yeri koruyabiliyordu. Kimsenin karşısında duramadığı DAİŞ’i halkımız özellikle de gençlik öncülüğünde yendik. Buda Rojava Devrimi’nin bütün dünyada duyulmasını ve dostlarımızın artmasını sağladı, dünyanın faklı ülkelerinden enternasyonal gençlerin devrime katılmasını sağladı. Bugün bir çoğu şehit oldular, birçoğu ise çalışmalarızda öncülük yapmaktadır.”
PYD Eşbaşkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelil konuşmasını şu şekilde sonlandırdı;
” Kadınlar ve gençler bu devrimin öncüleri oldular. Bu devrim Ortadoğu’da demokratik sistemin örneği oldu. İnanıyoruz ki 10 yılda büyük tecrübeler çıkarıldı. Bu devrim bütün Suriye için bir örnektir. Hatta sadece Suriye için değil bütün Ortadoğu için örnektir. Şu gerçeklik var ki Türk Devleti bunun önünü alabilmek için her türlü saldırıyı yapmakta, işgal etmekte, tehdit etmekte. Çünkü Kürtlerin demokratik projesinin yayılmasından korkuyorlar. Özellikle de Cerablus, Ezaz, Bab’a girdikten sonra ve Efrin, Girê Spî ve Serêkaniye’yi işgal ettikten sonra tehditlerini arttırdı. Şimdide diğer bölgelere saldırı tehtidinde bulunuyor. Birçok kişi bize ” biz devrim yaptık diyorsunuz ama bir kaç aya dayanmazsınız, 6 ay bile dayanmazsınız diyorlardı. Sadece 6 ay değil 10 yıl geçti üstünden ve güşn geçtikçe büyüyor ve gelişiyor. Bu devrim bütün ezilenler için bir umuttur. Özgürlük isteyen bütün halklar bu devrimi kendilerine örnek görüyorlar.”
NC// Îlan Kobanê