KOBANE – Eylül 2014 öncesi Kurdistan’da bile çok fazla bilinmeyen küçük bir kentti Kobanê. Siyasal İslamcılar tarafından ortaya çıkartılan DAİŞ çetelerinin Musul’un ardından Suriye’de ilerleyişine karşı Kürtler öncülüğündeki Rojava Savunma Güçlerinin direnişiyle birlikte bu bölgeler medyada daha fazla yer alıyor, kamuoyu daha önce duymadığı bölgeleri takip etmeye başlıyordu. Dünyanın dört bir yanındaki sosyalist ve devrimciler Kobanê’deki tarihi muazzam insanlık direnişine katılmanın yollarını arıyor. Avrupa, ABD ve İskandinavya ülkelerinin yanı sıra Türkiye’deki devrimci örgütlerde Kürtler öncülüğündeki bu mücadeleye dahil olmak için sınırları aşarak Kobanê’ye geliyor. Deyim yerindeyse işte o zaman yer yerinden kopuyor, dünya bölgeyi kana bulayarak hüküm sürmek isteyenlerin başına yıkılıyor. Kobanê’de parmak sayısı kadar kişiyle başlayan direniş halkası gün geçtikçe büyüyor ve renkleniyor. Irkçılık ve etnik ayrımcılıkları gerisinde bırakıyor.
Dosyamızda Paramaz Kızılbaş’dan Giovanni Francesco Asperti’ye, Anna Campbell’den Samuel Prada Leon’a, Ceren Güneş’ten Jac Holmes’e, Kamuoyunda ‘Kırmızı Fuarlı Kız’ olarak bilinen Ayşe Deniz Karacagil’den Nicholas Alan Warden’e kadar Kobanê’den Rojava Devrim Zaferine ulaşan mücadeledeki enternasyonalist devrimci mücadele şehitlerini ve mücadelelerini paylaşacağız.
SOSYALİST MÜCADELECİ BİR AİLENİN FERDİ
Bu uzun soluksuz enternasyonalist devrimci mücadelenin ilk şehîdi Suphi Nejat Ağırnaslı olur. Aslen Ermeni bir ailenin çocuğu olarak 1984 yılında dünyaya gelenSuphi Nejat Ağırnaslı, adını 1921 yılında 14 arkadaşı ile birlikte Trabzon’da denizde boğularak öldürülen Türkiye Komünist Partisi (TKP)’nin kurucuları Mustafa Suphi ve Ethem Nejat’tan alıyordu. Hayatın her anını mücadeleyle doldurmak isteyen Suphi için sosyalist devrimci mücadele aile mirasıdır dense doğru olsa gerek. Ailesi Türkiye’deki sosyalist hareketlere aktif olarak katıldıkları için siyasi sürgün edilir. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan gibi Türkiye’deki öncü devrimci liderlerin avukatlığını yapan Niyazi Ağırnaslı’nın da torunu olduğunu yazmak gerekir.
Almanya’daki eğitiminin ardından Türkiye’de Marmara Üniversitesi’nde sosyoloji eğitimi alan Suphi, faşistlerin saldırıları nedeniyle üniversiteden ayrılmak zorunda kalarak eğitimine İstanbul’daki Boğaziçi Üniversitesi’nde devam etti. Üniversitede okuduğunu süreç boyunca öğrenci gruplarını örgütler, kültürel ve sanatsal birçok ürünün hazırlanmasını sağlar. Türkiye ve çevre ülkelerin tarihini araştırdığı kadar devrimci solculuk ve tarih boyunca işçilerin verdiği mücadeleleri araştıran, derin ve geniş bilgilere sahip biri olur. 29 Nisan 2011’de KCK davası kapsamında ders programları ‘örgütsel doküman’ denilerek tutuklanan Suphi, şunları der:
“Ben de aktif bir sosyalist olarak Kürt Özgürlük Hareketi’nin mücadelesini kalbimde kendi geleneğim sayıyorum, kendimi Türkiye devrimci hareketinin organik bir parçası olarak konumlandırmaya çalışıyorum. Bugüne kadar yürüttüğüm tüm siyasî faaliyetler en nihayetinde Türkiye’nin en temel siyasî sorunu olan Kürt sorunu ile bir biçimiyle alakalı olduğu için kepçeye dâhil edildim. Kürt halkının vermiş olduğu 30 senelik mücadele, sonuna kadar ve bütün boyutlarıyla meşru bir mücadeledir. Bugün Türkiye’de Kürt meselesini konuşabiliyorsak eğer, Mazlum Doğan’ların yaktığı kıvılcım sayesindedir.”
İSTANBUL’DAN KOBANÊ’YE: ÖĞRENCİLİKTEN DEVRİMCİ MÜCADELEYE
Aydın, yazar, tarihçi, sosyolog ve devrimci kimliğe sahip Suphi, Boğaziçi Sosyoloji Bölümü’nde yüksek lisans yaparken Kobanê Direnişini duyar ve yönünü mücadelenin ve direnişine verir. MLKP (Marksist Leninist Komünist Parti) üyesi olarak katıldığı mücadele saflarında ismini Paramaz Kızılbaş yapar. Adını, 15-16 Haziran 1915’te Osmanlı imparatorluğu tarafından 19 yoldaşıyla birlikte işkence edilerek idam edilen Ermeni devrimci sosyalist Paramaz’dan (Madteos Sarkisyan) alır.
Paramaz Kızılbaş, Kobanê savunmasına katılmadan önce ailesine yazdığı mektupta şunları belirtir:
“Ben bir hayat yaşadım ve hayatıma giren herkesten çok şey öğrendim; öğrendiklerimle bir tercih yaptım, hakikate veya hakikatlere şahit oldum ve hayatın diyalektiğinde öbür kutba geçtim, hayırlara vesile olmasını dilerim. Sıradan bir insan olarak doğdum, sıradan bir insan olaraktan da sizinle vedalaşıyorum. Sizi sıkça yarı yolda bırakmış olduğumu, bazen hoyratça davranmış olduğumu ve üzdüğümü, üzmüş olduğumu biliyorum. Beni son kez affedin. Sıradan bir genç olarak sıradan çelişkilerden dolayı, sadece bir tercihte bulundum; her şeyden önce bu tercihi kendim için yaptım. Ulvi bir inanç için yola çıkmadım, ulvi olmayan insanlarla hayatı, büyüsüz bir dünyayı, şeyleşmiş bir dünyayı büyülemek istedim o kadar. Çelişkilerimin aşılamayacağını, zira bunlar toplumsal oldukları için ancak insanın çelişkilerini örgütlemeyi, daha üst bir mertebede toplumsallaştırmaya çalışabileceğini öğrendim. Hayatımda hakikate vardığım en yakın nokta budur.
Söke’de kaçak doğmuş, Türkiyeli bir Duisburglu, Claubergli; Türkiye’deyse her neysem işte o olaraktan hiçbir şeyden pişman değilim. Hayatta her musibet kazanımcı olduğunda insana katkılar sunan bir fırsatmış aslında. Tek derdim asla büyümemek, büyüklerin dünyasının bir parçası olmamaktı, hep çocuk kalmak yani… Şimdi tıpkı Peter Pan gibi Neverland’e gidiyorum, asla büyümemek üzere. Bundan daha çok beni mutlu eden bir şey olamazdı. Türkiye’nin batısında sıradan emekçi insanların hayatını büyüleyecek, sıradan kahramanlar çıkaracak büyük bir çıkışın tohumlarını, hakikat arayışçılığının öncü ve artçı örgütünü yaratmanız dileğiyle.
Her yürek devrimci bir hücredir!
Hayal gücü iktidara!!!”
MİŞTENÛR’DA ŞEHADETE ULAŞIR
Kobanê’deki birçok direniş cephesinde mücadele eden Paramaz Kızılbaş, çatışmaların yoğunlukla sürdüğü Kobanê kentinde 5 Ekim 2014 tarihinde Miştenûr Tepesi’ndeki direniş cephelerinde savaşırken şehadete ulaşır. Ancak cenazesi 15 ay sonra yani Aralık 2015 tarihinde bulunur. Babası Hikmet Acun, kişisel sanal medya hesabında yaptığı açıklamada “Nejat’ın naaşına 15 ay sonra ulaştık. Nejat kendi sicilinde yaptığı irade beyanına uygun olarak, ‘enternasyonalist devrimci’ olarak ait olduğu topraklarda, Kobanê’de önümüzdeki günlerde şehitliğe defnedeceğiz. Kendisiyle birlikte DAİŞ çetelerine karşı özgür Rojava için savaşmış yoldaşlarının yanına emanet edeceğiz” diye duyurmuştu.
15 Aralık 2015 tarihinde Kobanê’de yapılan görkemli törenle Şehîd Dîcle Şehitliğine defnedilir. Babası Hikmet Acun ve Nuran Ağırnaslı şu ifadeleri kullanır:
“Ey onurlu savaşçılar, Kobanê onurlu tarihin kapısıdır ve iyi ki siz Paramaz ile birlikte bu kapıdan girdiniz, iyi ki Kobanê’yi bu kutsal toprağı özgürleştirdiniz. Ben Nejat’ın kalbini, yüreğini sizin kalbinize koyuyorum. Çünkü Nejat çığlık olmak için, Kobanê’ye bir umut olmak için geldi. Siz Rojava’nın kapısını açtınız, bizi de kabul ettiniz. Biz de diyoruz; Rojava bizim evimizdir, bizler, sizler artık Rojavayız, biz geleceğiz, biziz insanlık, işte siz insanlığı kurtardınız. Paramaz da böyle bir şeyi istiyordu. Ve o isteğine, amacına ulaştı. Ben Paramaz’ı size emanet ediyorum.”
YARIN: Rojava Devrimi’nin enternasyonal şehitleri – II