HABER MERKEZİ- Arzu Demir’in Kaleminden
“Rojava’ya ilk gidişim Efrîn’e olmuştu. 2013 yılının Eylül ayının başıydı. O günlerde gazeteci Seyit Evran hayattaydı. Toprağı bol olsun, ışıklar içinde kalsın. Bir kaçakçı mihmandarlığında Kilis sınırından devrim topraklarına geçişime yardımcı olmuştu. Sonrasında da çalışmalarıma desteğini hiç eksik etmedi. O günlerde, Rojava devrimi cihatçı El Nusra çetelerinin saldırısı altındaydı. Serêkaniyê’de de 2015 yılındaki Kobanî direnişi gibi çetelere karşı tarihi bir direniş sürdürülüyordu. Sınırı geçince karşılaştığım ilk YPJ’li, Jînda Ronahî’ydi. Efrîn’de kaldığım dönemde bir kez daha karşılaşma şansı bulduğum Jînda heval, dönüşümden iki hafta sonra 2 Ekim’de El Nusra çetelerinin saldırısında ölümsüzleşmişti.
Efrîn’de tanık olduklarım, gördüklerim, duyduklarım, hissettiklerim bu devrimin bir kadın devrimi olduğunu bana iyice gösterdi. YPJ’nin ilk taburu Şehit Rûken taburu burada kuruldu. Kadın akademisinden kadın meclisine, Mala Jin’e, kadın kurumlarının ilk nüveleri yine Efrîn’de atılmıştı.
Bir akşam, bir halk okuluna gittik. Latin alfabesiyle Kürtçe okuma yazma dersi vardı. Gece gündüz açık olan eğitim kurumunun öğrencilerinin ağırlığını kadınlar oluşturmuştu. Öğretmenlerin de çoğunluğu kadınlardı. Çünkü rejim hem Kürt hem de kadın oldukları için onları eğitim hakkından mahrum etmişti, anadilini yasaklamıştı.
Sınıfta ağırlığı kadın her yaştan insan vardı. İki torunuyla okula gelmiş ve yaşı ilerlemiş bir kadına, neden okula geldiğini, bu yaşta neden okuma yazma öğrenmeye çalıştığını sormuştum. Yanıtı bana hayat dersi gibi olmuştu: Devrimi anlamak ve katılmak için.
Kadınlar, bu devrimi anladı, katıldı, savundu, inşa etti ve hayatını verdi. Kobanî savunması günlerinde, “Gerekirse şehit düşeriz ama bu toprakları terk etmeyiz” dedikten kısa bir süre sonra, 12 Aralık 2014 tarihinde ölümsüzleşen MLKP gerillası Sibel Bulut, aynı yılın yaz aylarında Serêkaniyê’de yaptığım bir söyleşide, “Bir kadın komünist olarak kendi devrimimi tamamlamak için buradayım” demişti. Türkiye ve dünyanın birçok yerinden halklar, özellikle de kadınlar Rojava devriminde kendi devrimlerini gördü. Kobanî’nin inşasına katılmak için çıktıkları yolculukta 20 Temmuz 2015 tarihinde Suruç’ta katledilen devrimci genç kadınların temel ideolojik ve politik motivasyonu da devrimin kadın karakteriydi.
Çünkü Rojava, ezilen bir cins olarak kadınların, tarih sahnesinde devrimin öznesi ve önderi olarak var oldukları yer oldu. Kadınların kendi kaderlerini ellerine almasıydı. Ordusuyla, meclisiyle, akademileriyle Rojava kadın devrimi, kadınlara güç verdi. Erkek egemen sistem karşısında kadınların, nasıl mücadele etmesi gerektiğini gösterdi.
Rojava devrimi, ilk olarak, erken yaşta evlilik, çok eşlilik gibi, olağan görülen erkek şiddeti biçimlerine karşı savaş açtı. Bu konuda hem toplumda yaygın bir aydınlatma çalışmaları yürüttü hem de bu suçlarla mücadele etti.
Geçtiğimiz günlerde, El Kaide’nin Suriye kolu olan HTŞ çeteleri, Halep civarında iki kadın savaşçıyı esir aldıklarında, “Seni pazarda satacağım” diye tehdit ediyordu.
Şu anda kadın yurdu Rojava’yı ve sadece Rojava’yı da değil, Suriye’yi tehdit eden cihatçı çeteler, önce kadınları hedef alıyor.
Bu yazıyı kaleme aldığım sırada, ANHA, Minbic’te Zenubiya Kadın Topluluğu’ndan Kamar El-Soud, Ayşe Abdulkadir ve İman, sömürgeci Türk devleti ve çetelerinin saldırısına karşı direnirken yaşamlarını yitirdiğini duyurdu. Cihatçı faşist HTŞ’nin esir aldığı kadınlardan ise hala haber yok.
Direnen, kendi hayatının sahibi olan, söz söyleyen, boyun eğmeyen kadınlar, zaten erkek egemenliğinin her yerde hedefinde. Rojava ve Suriye’de ise erkek egemenliğinin, şeriat kurallarıyla birleşmiş en vahşi hali söz konusu.
Bu vahşete dur demek zorundayız. Bunun sorumluluğu kadınların, devrimcilerin, sosyalistlerin, ilericilerin omuzlarında.
Emperyalist devletler, diktatör Esad’ı devirdi, ancak Suriye’yi işbirlikçi cihatçı politik islamcılara teslim etti. Dünyaya “ılımlı İslam” olarak sunulan ve “terör örgütleri listesi”nden çıkartılması için hazırlıkların yapıldığı El Kaide’nin Suriye kolu HTŞ, Suriye’ye adalet, özgürlük ve eşitlik getirmeyecek. Özellikle kadınlar için hayat daha da ağırlaşacak. ABD’nin Taliban’a teslim ettiği Afganistan’daki durum ortada. Kadınların tüm hakları gasp edildi.
Rojava, coğrafyamızda kadınlar için en güvenli yer. Çünkü, kadınların ordusu, kurumları, meclisleri var. Çünkü bir devrimleri var.
Bu devrimi, koruyalım, ruhunun emperyalistler ve işbirlikçisi devletler, cihatçı çeteler tarafından çalınmasına izin vermeyelim.”
Kaynak: Yeni Özgür Politika