BEHDINAN- KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, PKK’nin 41. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle PKK’nin Kürt toplumu içinde nasıl hızla gelişme kaydettiğini, nasıl halklaştığını ve savaşan halk gerçekliğine ulaştığını Fırat Haber Ajansına anlattı.
Apocu Hareketin kadrolaşma politikası nasıl gelişti? Kadroların sınıfsal, toplumsal ve kişilik özellikleri nasıldı? Bu özellikler grubun gelişmesi ve yürütülen mücadeleyi nasıl etkiledi? Tüm bunlarda Rêber Apo’nun kişilik ve tarzının rolü nedir?
Rêber Apo daha başlangıçtan itibaren Önder olarak kabul edildi. Kimse Rêber Apo’yu kabul edin demedi. Kendisi de beni Önder olarak kabul edin demedi. Bilinciyle, örgütlü, disiplinli yaşamı, çalışma tarzıyla, temposuyla ve kendisini özgürlüğe adanmışlığıyla, yarattığı değerlerle, olgu ve olaylara çözümleyici yaklaşımıyla, yoldaşlarına, halkına bağlılığıyla kendini kabul ettirdi. Kendini yaratarak yoldaşlarını ve halkını yaratmayı daima esas aldı. Kendinde neyi gerçekleştirdiyse yoldaşların da ve halkında da onu gerçekleştirmenin mücadelesini verdi. Her şeyini yoldaşları ve halkı ile paylaşmayı temel bir görevi ve sorumluluğu olarak görüp her koşulda yerine getirmeye çalıştı. Onun için kadro daha 4-5 kişiyken Rêber Apo’yu kendi önderi olarak kabul etti.
Apocular olarak kadrolaşmayı bizzat Rêber Apo üstlendi, bütün kadroları bizzat eğitti. Hem kendini eğitti hem kadroları eğitti. Arkadaşlarla tüm ilişkisi eğitimdi. Yaşamın kendisi eğitim haline getirilmişti. Rêber Apo’nun tarih bilinci de güçlüydü. Tarihten oldukça büyük dersler çıkarmıştı. Bu gerçekliği kendinde somutlaştıranlar ve geliştirenler başarılı olurlar. Rêber Apo kadroyu eğitirken tarihten çıkardığı dersler temelinde eğitiyordu. Kürdistan’daki toplum-insan gerçeğini, Kürdistan’ın nasıl bir statü altına alındığını, üzerinde hangi politikaların uygulandığını, bunun toplumu ve insanı nasıl bir duruma düşürdüğünü, Kürdistan toplumu ve insanının hangi düşman gerçekliği ile karşı karşıya olduğunu derinliğine ve sarsıcı biçimde kavratıyordu. Böylesi bir düşmana karşı nasıl bir kişilik, toplum, örgüt ve mücadele tarzı ile karşı durulması gerektiği üzerinde özellikle duruyordu. Kürt insanı ve toplumunun kendine ait olmaktan çıkarıldığını, üzerinde soykırımcı, sömürgeci bir politikanın uygulandığını, dünyanın Kürt-Kürdistan’ı kabul etmediğini, Kürt-Kürdistan’a sahip çıkmanın adeta dünyaya karşı çıkmak olduğunu, dünyanın en zor özgürlük ve demokrasi mücadelesi olduğunu tüm boyutlarıyla ortaya koyuyordu. Böylesi bir ülkede varlık ve özgürlük mücadelesini verebilmek ve sonuç alabilmek için soykırımcı sömürgecilik ve kapitalist modernite ile bağların tümden koparılması gerektiğini, bu mücadeleyi vermek isteyenlerin tümüyle kendine ait bireysel yaşam anlayışından vazgeçmeleri, tüm yaşamlarını Kürtlerin varlık ve özgürlük mücadelesine adamaları gerektiğini, bunun dışında bir militanlığın asla başarılı olamayacağını kavratıyordu. Onun için daha başından fedai bir önderliği kendinde yaratarak fedai bir kadro, örgüt, toplum ortaya çıkarmak amacıyla yürek ve beynini ayaklandırmıştı. Kadro fedai temelde şekillendirildi. Böylesi bir kadro ile örgüt ve mücadeleyi geliştirmeyi amaçladı.
PKK KADROLARI SÖYLEDİKLERİNİ KENDİ YAŞAMLARINDA SOMUTLAŞTIRIR
PKK kadroları sadece ideolojik ve siyasi olarak bir araya gelmediler. Yeni bir yaşamı yaratanlar olarak da bir araya geldiler. Söylediklerini en başta kendi kişiliklerinde ve yaşamlarında somutlaştırdılar. Çünkü Rêber Apo gerçekliğine katılmışlardı. Rêber Apo gerçekliği daima neyi amaçlıyorsa, önce bunu kendinde gerçekleştirmeyi, kendinde gerçekleştirdiğini de yoldaşlarında ve halkında gerçekleştirmenin mücadelesini vermedir. Rêber Apo’ya yoldaş olmak isteyenler bu anlayışı ve tutumu kendileri için temel aldılar. Bunu her yerde ve koşulda yaşamlarında ortaya koymaya çalıştılar. Bu, toplumu oldukça olumlu olarak etkiledi. Onun için Rêber Apo, “Halk kadroların ne söylediklerinden çok nasıl yaşadıklarına ve ne yaptıklarına bakıyordu” dedi. Rêber Apo yaşamını demokratik komün tarzında geliştirdi. Kadroyu da komün evlerde şekillendirdi. Bu açıdan kadronun komünal bir karakteri vardır, bireyciliği yoktur. Mütevazi ve alçakgönüllü bir yaşamı vardır. Halk gibi yaşaması vardır. Kadro maddiyatı değil, maneviyatı temel aldı. Halk kendi gerçekliğini bu açıdan kadrolarda gördü ve bundan oldukça müthiş etkilendi, bağrına bastı. Toplumun birçok kesimi PKK’yi derinliğine bilmemesine rağmen ben PKK’liyim dedi.
PKK kadroları imkan aramadı, imkanlara dayalı mücadele yürütmedi. Sadece özgücüne, düşünce gücüne, militan kişiliğine güvendi. Var olan olanaklara, daha doğrusu olanaksızlığa dayanarak mücadele etti, mücadele ile ihtiyaç duyduğu olanakları yaratmayı, olanakları büyütmeyi, bütün sorunları mücadele ile çözmeyi esas aldı ve çözümü kendinde aradı. Bu temel ilkeden hiçbir koşulda taviz vermedi. Onun için kimseye kendini muhtaç etmedi, herhangi bir gücün etkisine girmedi; ideolojik, politik, örgütsel bağımsızlığını korudu. Halk başlangıçta “Yoksul çocuklarısınız, kimseniz yok, dayanacağınız bir aşiretiniz, devlet yok, buna sahip olanlar geçmişte başarılı olamadılar, hepsi yok edildiler, siz nasıl başaracaksınız? Yol yakınken vazgeçin, kendinizi de bizi de yakacaksınız” diyordu. Ama kadronun bu ilkeyi kararlıca savunup izah etmesi, kadronun söyledikleri ile pratiğinin bir olması halkı etkiledi, güven verdi ve kadroyu, mücadeleyi destekler hale getirdi. Apocuların düşüncelerinde ısrarlı olmaları, bunun için coşkuyla işlerini yapmaları da halkı etkiliyordu.
Apocular, Kürt egemenlerini, ağa ve beylerini eleştirdi. Kürtlerdeki gerilikleri eleştirdi. Kürt toplumunda ilk kez egemenler, ağa ve beyler bu tarzda açık ve cesaretle eleştiriliyordu. Bu da halka cesaret verdi. Hareketin egemenlerden yana değil, halktan yana olduğunu çok net gösterdi. Bu eleştiriler giderek pratikte gösterilen tutumlarla da görüldü. Bu, halka daha çok güven verdi, halkın mücadelede yer almasına yol açtı.
Kadrolaşma Rêber Apo tarafından ezilen, yoksul olan kesimlerden gelene dayandırıldı. Apocu ilk kadroların tamamına yakını emekçi ve yoksul kesimden geliyordu. Apocu grup toplum tarafından sevilen, kabul edilen, emekçi, fedakar, cesur, kararlı, halkçı ve temiz olan kişiliklerden oluşmuştu. Önderlik felsefesi, ideolojisi, üslubu, tarzı ve temposu ile eğitilen kadroda kolay, kısa yoldan, rahat ve erken çözümlere yatmama, iktidar hastalığına kapılmama, kendine ayrıcalıklı yaşam yaratmama, kendini halktan ve yoldaşlarından ayrı görmeme, zorluklarla, engellerle, olanaksızlıklarla mücadele etme, bunu her koşul altında yürütme gelişti. Zor koşullarda mücadele etme bir Apocu tarz haline geldi. Bu yönüyle Kürdistan devriminin zorluğu Apoculuğu ortaya çıkarmıştır diyebiliriz. Zaten zorluğun olduğu ve başladığı yerde Apoculuk kendini var etmiş ve anlamlandırmıştır. İdealli olma, başarıya kilitlenme, başarı dışında hiçbir şeyi kabul etmeme, hiç bir başarı ile yetinmeme, elde edileni daima az görme, daha fazlasını, iyisini elde etme peşinde koşma, her zorluğu mücadele ile aşma ve elde edilecek her şeyi mücadele ile elde etme anlayışı, inancı gelişti. Elde edilen her şey de mücadeleyi yükseltme imkanı ve zemini haline getirildi.
Kadroların her yerde ve her şart altında ideolojik mücadeleyi kararlı ve cesur yürütmeleri, farklılıklarını her açıdan ortaya koyup bunu ısrarla derinleştirmeleri ideolojik üstünlük sağlamıştır. İnançlı ve ideolojik duruşlarını söylemleriyle, tutumlarıyla herkese göstermişlerdir. İdeolojik mücadeleyi kazananlar daima sonuç alırlar. PKK bunun için hızla gelişmiştir.
Apocuların yoldaşlık ilişkilerinin ve yaşam kültürünün çekiciliğinden çok söz edilmektedir. Bunu değerlendirir misiniz?
PKK’nin partileşmesinin bazı temel ilkeleri vardır. Bu ilkelerden biri de yoldaşlık ilkesidir. Birinin PKK’li olup olmadığını anlamak için onun yoldaşlık ilkesini yaşayıp yaşamadığına bakmak gerekir. Rêber Apo, “Yoldaşı için yaşamak, onunla ters düşmemek, ihanet etmemek, yoldaşını büyük yaşamak ve yaşatmaktır” dedi. Yoldaş yoldaşının alnını yıldızlara değdirendir, dedi. Haki Karer yoldaşın şahadetine Hareketi PKK’lileştirerek cevap verdi. Haki Karer’i soranlara “PKK biçiminde yaşıyor, PKK Haki’dir” cevabını verdi. Onun için PKK bir şehitler partisidir, biz de onların emrindeyiz, onlar bizim komutanlarımız, biz onların emirlerini, hayallerini, istemlerini yerine getirmek için mücadele ediyoruz. Şehitlerin yoldaşı, PKK ve Rêber Apo’nun birer özgürlük savaşçısı olmaya çalışıyoruz.
Rêber Apo, her şehadeti düşünce, örgüt ve mücadeleyi büyütmenin gerekçesi yaptı. Şehitleri böyle yaşattı. Bu, halkı büyük etkiledi. Halk kendini ifade edecek değerlere kavuştu. Bu değerleri yücelterek kendini yüceltmeyi esas aldı. Varlığını ve özgürlüğünü bu temelde geliştirdi. Onun için şehitler ölümsüzdür, dedi. Bu gerçeği yaratan Rêber Apo’suz yaşanamayacağını hep haykırdı. PKK halktır, halk da burada, dedi. Rêber Apo Kürt halkının otantik kültürünü ortaya çıkardı, bunu halk ile birleştirdi. Asimilasyoncu ve yok edici, soykırımcı, kapitalist modernist kültürle mücadele etti. Kendi felsefesi, ideolojisi temelinde Kürt toplumu için yeni bir yaşam, kültür, ahlak, kişilik geliştirdi. Bu, Haki Karer yoldaşın kişiliğinde somutlaştı ve şehadetiyle bu hareketin kültürü haline geldi. Bir hırka bir lokma felsefesi ile yaşama biçiminde ifadesini buldu. Rêber Apo ‘bir soğan, bulgur pilavı, ayran olursa başka bir şey istemem’ dedi. Soykırımcı, sömürgeci faşist TC’nin Kürt’ü her gün öldüren politikasının Kürtler için yaşam olamayacağını, ‘yaşam olacaksa özgür olacak, yoksa dayatılanı asla yaşamayacağız’ dedi. Yaşam ile ölümü Kürt toplumuna kavrattı. Neyin ölüm, neyin yaşam olduğunu kapsamlıca ortaya koydu. Nasıl yaşamalı ve ne için yaşamalıya cevap verdi. Nasıl ve ne için yaşanacağının temelini de komün evlerinde geliştirdi. Haki Karer arkadaş bunu yaşamının en son nefesine kadar uyguladı. Hiçbir zaman yoldaşından ve halktan farklı bir yaşamı seçmedi, bunu kendine haram etti. Azı ve zorluğu kendisine, imkanı ve kolayı ise arkadaşlarına bıraktı. Dervişler gibi yaşadı. Nefsini daima terbiye etti. Bu, dervişler, ermişler, evliyalar tarzı bir yaşam, kültür ve kişiliğin geliştirilmesidir. PKK’nin yaşamı, kültürü ve kişiliğinin bu kadar etkili olmasının nedeni budur.
Kadrolar arası ilişkiler, halkla ilişkide Rêber Apo’nun geliştirdiği ilişki tarzı PKK kadrolarının ilişki tarzıdır. Yoldaşını sevme, değer verme, onu geliştirme, başarılı kılma, ondan ayrı bir yaşamı yaşam olarak görmeme, kendine haram etme, başarısını yoldaşının ve halkının başarısında arama vardır. Halkına hizmet etme, hizmette asla kusur etmeme, halkın değerlerine, hassasiyetlerine saygılı olma, halkçı olma, daima eğitme, örgütleme, irade ve kendi kendini yönetir hale getirme bu kadronun temel özellikleridir. Halkla birlikte yaşama, birlikte çalışma, emekçi olma, asla kendini kadro etiketi altında saklamama, kendine ayrıcalık tanımama, sade yaşama, kararlı ve cesur olma, kendini tamamen özgürlüğe adama esastır. Bu bir kültür yaratmıştır. Halkı etkilemiş, halk, Rêber Apo’nun geliştirdiği kişilik ve kültürü kendine örnek almaya başlamıştır. Rêber Apo ‘çalışmak özgürlüktür’ demiştir. Kürdistan’da özgürlük amacı olanlar çalışmada kendine sınır koymazlar. Çalışmada ve mücadelede sınır koymak demek, özgürlük istememektir.
Apocuları diğer örgütlerden, gruplardan ayıran özellikler nelerdir? Kadroların halk içerisinde çalışma tarzları nasıldı? Halkın kadrolara ve söylediklerine güvenmesi, inanması nasıl gelişti? Partileşme öncesi, sonrası ve günümüze baktığımızda kadro gerçeğinde herhangi bir değişiklik görüyor musunuz?
Rêber Apo, soykırımcı, sömürgeci faşist rejim gerçeğini ve bunun tüm muhalif, demokratik, sosyalist, devrimci hareketlerin başlarına neleri getirdiğini çok iyi kavramıştı. Onun için herkesin dernek, gazete ile işe başladığı gibi başlamayı doğru görmedi, tehlikeli gördü. Düşman denetimine girmemek, darbe yememek için var olan bu tarzın dışında çalışma, örgütleme ve mücadeleyi geliştirmeyi doğru gördü. Bununla birlikte düşmanın örgütlemeyi erkenden fark etmemesi için bazı önlemler geliştirdi. Onun için düşman uzun bir süre çalışmaları, çalışmaların karakterini ve yol açacağı sonuçları anlayamadı. Bu, hareketin sağlam örgütlenmesi ve gelişmesine yol açtı. Tüm diğer örgütlerin başına gelenlerin PKK’nin de başına gelmesini önledi. Bu çalışma tarzı, üslubu ve temposu düşman denetimi dışında PKK’nin hızla gelişmesine hizmet etti.
Rêber Apo PKK’nin çalışma tarzını çok net belirledi, kadro ve halka kavratmaya çalıştı. ‘Kuyuyu iğne ile kazıyıp su çıkarma’ dedi. ‘Dağı kazma ile devirme’ dedi. ‘PKK beni kabul etsin, bir de görev versin, geriye ne gerekiyorsa yaparım’ dedi. ‘Yoksa yaratmak, varsa bunu büyüterek bununla daha büyük olanaklar yaratmak’ dedi. ‘Düşünerek yapmak ve yaparken düşünmek, birini diğerinin önüne koymamak, ikisini birlikte gerçekleştirmek’ dedi. ‘Var olan ile yetinmemek, daima daha iyisini, daha fazlasını, daha güzelini yaratmak’ dedi. ‘Hiçbir gelişmeyle yetinmemek’ dedi. ‘Sürekli yeni başlangıçlar yapmak’ dedi. ‘Ölümden yaşamı yaratmak’ dedi. Kemal Pir, ‘biz bir kişiyi bir konuşmayla kazanabiliyorsak bir kez, iki yüz kez konuşarak kazanabiliyorsak iki yüz kez konuşuruz’ dedi. 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu’na yaşamı uğruna ölecek kadar sevdiği için katıldığını söyledi. Diyarbakır zindan direnişçileri, ‘direnmek yaşamak, teslimiyet ihanettir’ dediler. PKK’nin yaşam ve mücadele felsefesini böyle çok net belirlediler.
Apocular ve PKK komün evlerinde şekillendi. Bu açıdan PKK militanlarının demokratik komünal karakterleri vardır, bireysellikleri yoktur. Mütevazı ve alçakgönüllülükleri vardır. Halk gibi yaşamları vardır. Halkın dini, ahlaki ve kültürel değerlerine saygılı yaklaşımları vardır. Bu, halkı oldukça etkilemiştir. Onun için halk, ‘bir de namazınız olsa tam Müslümansınız’ diyordu. Hatta PKK kadrolarını kendine Müslümanım diyenlerden daha fazla ahlaklı, vicdanlı, adaletli ve temiz görüyordu. Halk Müslümanlığı böyle ele aldığından gerçek Müslümanlar gibi yaşıyorsunuz diyordu. PKK ve militanlarını diğer örgütlerden ayıran en önemli hususlardan biri de budur. Çünkü PKK militanları dervişane bir yaşamı yaşıyordu. Sözleri ve pratikleri birbirini tamamlıyordu. Sözleri ayrı, yaşamları ayrı değildi. Yaşam ve mücadele tarzları halka güven veriyordu. PKK militanları nefsini terbiye etmişlerdi. PKK’lilerden hiçbir olumsuzluk, kötülük gelmeyeceğine inanıyordu. Toplum dervişlere, evliyalara nasıl yaklaşırsa Apoculara böyle yaklaşıyordu. PKK büyüyüp geliştikçe bu özelliklerini korumak ve militan özelliklerini geliştirmek için eleştiri ve özeleştiriyi süreklileştirmeyi esas almıştır PKK partileşmesinin en temel ilkelerinden biri de eleştiri ve özeleştiriyle kendini bütün eksikliklerden, yetersizliklerden, yanlışlıklardan arındırmaktır. Bu ilkenin yaşanmadığı yerde PKK ve militanlığı da yoktur.
PKK başlangıçta büyük bir eleştiri ve özeleştiriyle işe başlamış, Kürt toplumunun geriliklerini, zayıf ve hatalarını eleştirmiştir. Faşist soykırımcı, sömürgeciliğin yarattığı zihniyeti ve kişiliği kabul etmemiştir. Ona ait ne varsa bu toplumdan, bu kişilikten atmayı esas almıştır. Kapitalist modernitenin toplumu ve insanı yok eden gerçeği ile de başından itibaren bir mücadele içinde olmuştur. PKK dışındakiler kapitalizme ilerici rol yüklerken PKK tersine bu rolün yok ediciliğini ortaya koymuştur. Onun için işe zihniyet ve kişilik çözümlemeleriyle başlamıştır. Bu, Kürt’e, insana ait olan ile olmayanın netleşmesini sağlamıştır. PKK kabul-ret ölçülerini geliştirmiş, bir ölçüleri yükseltme hareketi olarak farkını ortaya koymuştur. Bu temelde yurtseverlik ile ihaneti birbirinden ayırmıştır. Bütün bunlar gelişmeye yol açmıştır.
PKK ideolojik ve siyasi olarak da dayatılan Sovyet, Çin, Arnavutluk merkezlerini esas almayı ret edip özgünlüğünü ve farklılığını ortaya koyarak gelişmiştir. PKK ve militanları kendine güvenerek ideolojik mücadeleyi cesur, kararlı yürütmüştür. Asla ilkelerinden taviz vermemiştir. Toplumun tüm kesimlerine gidiyordu. Sadece düşüncelerini söyleyip geçmiyordu. İkna etmek için tüm gücünü kullanıyordu. Günün belli saatlerinde değil, her zaman propaganda, ajitasyon ve ikna çalışmaları yürütüyordu. Apocular bir yere gittiğinde hemen kendilerini hissettiriyorlardı. İsa’nın Havarileri, İslam’ın Sahabeleri gibi herkese gidiyor, sonuç alıncaya kadar ısrar ediyorlardı. Toplum neredeyse PKK ve PKK’liler oradaydı. Ev ev dolaşıyorlardı. Kapı bazen yüzüne çarpılsa bile düşüncelerini anlatıyorlardı, vazgeçmiyorlardı.
PKK’LİLER ÖZGÜRLÜĞE VE HALKA HİZMET ETMEYEN YAŞAMI KENDİNE HARAM GÖRÜR
PKK ideolojik, politik, örgüt ve mücadele anlayışının yanı sıra tarz, tempo ve üslupta da var olan örgütlerden farklıydı. Bu farklılığını her şart altında ısrarlı biçimde ortaya koyarak geliştirdi. Daima zor şartlarda mücadele etti. Zor şartlardan kaçmadı, aksine zorluğu PKK’li olmanın varlık gerekçesi olarak gördü. Rahatı, kolayı, hazırı istemeyerek erken çözüm ve iktidar hastalıklarına yatmadı. Kendine, halkına güvendi, asgari olanaklara dayalı mücadele etti, her şeyi mücadeleyle elde etmeyi amaçladı. Çözümü başka güçlerde değil, kendinde aradı. Devrimci tarzı, başarıyı koparıp almayı, keskin ve net bir üslubu esas aldı. Bir memur gibi çalışmadı, 24 saatini özgürlüğe adadı. Maddiyat, ayrıcalık peşinde koşmadı, maneviyatı, halka hizmeti esas aldı. Özgürlüğe, halka hizmet etmeyen yaşamı kendine haram gördü.
Faşistlere, halk düşmanlarına, ajanlara, halkın irade olması önündeki tüm engellere, halka baskı uygulayanlara, örgütlenmeyi önleyenlere asla boyun eğmedi. Halkın irade olmasının önünde engel olanlarla mücadele etmiştir. PKK sadece kadrolarla değil, sempatizanlarla da çalıştı. Sempatizanlar da kadrolar gibi çalıştı. Sempatizanlar işinde gücündeydiler. Ama örgütsel çalışmalara da ve hatta eylemlere de katılıyorlardı. Halk ve sempatizanlar da örgüt çalışmaları içinde yer alıyordu. Bu açıdan da diğer örgütlerden farklı bir çalışma tarzı vardı.
RÊBER APO’NUN YAŞAM VE MÜCADELE FELSEFESİ DIŞINDA KÜRT TOPLUMUNU ÖZGÜR KILACAK BAŞKA YOL YOK
Bugün ise imkanların varlığı bazı militanları ve militan özellikleri olumsuz yönde etkiliyor, zayıflatıyor. Parti beni kabul etmiş, görev de vermiş, geriye ne gerekiyorsa yaratmam, büyütmem gerekiyor demiyor. Her şeyi örgütten istiyor, verirse yaparım, vermezse yapmam anlayışıyla başarısızlığını örgüte yüklüyor. Kolay yoldan, erken, hiçbir zorluk ve engel yaşamadan bir şeyler elde etmek istiyor. Zorlukları, olanaksızlıkları yaşamak istemiyor, bunlar önüne çıkınca geri adım atıyor, hatta tümden vazgeçebiliyor. Erken iktidar hastalığına yakalanıyor, partinin ve kadro olmanın kimliği altında kendini ayrıcalıklı kılıyor. Ama 45 yıldan fazla süre bir mücadele ve bunun yarattığı büyük değerler ve bu temelde oluşan bir PKK kültürü var. Bu kültür varlığını sürdürüyor. Bu kültürü, Rêber Apo ve PKK militanlığı gerçeğini öldürmek mümkün değildir. Ancak kapitalist modernite etkileri, bireyciliği, liberalizmi, maddiyatçılığı içimize yansıyor, bunlara karşı da mücadele veriliyor. Rêber Apo ve PKK gerçekliğini esas alan bütün militan, sempatizan ve halkın bu mücadeleyi sürekli kararlı ve cesurca yürütmeleri gerekiyor. Özgürleşmek ve özgürleştirmek amacı olanların bu mücadeleyi sürdürüp sonuca götürmesi gerekiyor. Rêber Apo’nun yaşam ve mücadele felsefesi ve bunun gerektirdiği tarz, tempo ve üslup dışında Kürt toplumunu yaşatacak, özgür kılacak başka bir yol yoktur.
Hareketin Kürdistan’a girişte asimilasyonun güçlü olduğu yerlerde çalışmaya başlaması, zor olan bu alanlarda sonuç alarak Kürdistan’a açılması esas alındı. Bu alanlarda başarılı olursa diğer yerlerde başarılı olunacağı gerçeğinden hareket edildi. Bu alanların avantajları da vardı. Zorluklar ise bunları yenmenin gerekçesiydi. Avantajların da bununla birlikte değerlendirilmesi gerekiyordu. Çizgi buydu, bu esas alındı. Diğer örgütler gibi olanakların olduğu yer esas alınarak çalışmaya girilmedi.
Daha başından halkların özgür, eşit, demokratik birliği esas alındı. Rêber Apo, Haki, Kemal Pir yoldaşlığı temelinde örgüt ve kadrolar şekillendi. İdeolojik, politik, örgütsel mücadele çizgisi bu temelde yürütüldü. Hareket bu doğrultuda Kürdistan’da gelişti, Ortadoğu’ya açıldı ve günümüzde evrensel düzeyi yakaladı. Bütün ezilenlerin, halkların, kadının, ekolojistlerin, sosyalistlerin, özgürlük ve demokrasi isteyenlerin umudu haline geldi. Bir enternasyonalist hareket olduğu için bugünkü düzeyi yakaladı. Onun için milliyetçilikle mücadele edildi. Bu yönüyle de diğer örgütlerden farklı doğdu ve gelişti.
PKK olarak partileşmeden önce Kürdistan’ın birçok yerinde çalışma yürütülüyordu. Parti kuruluşuna gitme ihtiyacı nasıl oluştu? İdeolojik grubun nicel ve nitel olarak büyümesinin bunda etkisi var mıydı? Partinin kuruluşunda başka hangi etmenler rol oynadı?
Soykırımcı, sömürgeci faşist rejim Kürt toplumunu ve insanını paramparça etmişti. Kürt toplumu ve insanı kendine ait olmaktan çıkarılmıştı, yok olmanın eşiğindeydi. Kürdistan’da var olma ve özgür yaşama sorunu çok ciddiydi. Rêber Apo buna tarihi bir müdahalede bulunmuştur. Ölümden yaşamı yaratma gelişiyordu. Kürt toplumunun parçalı ve kendinden çıkmış halinin giderilmesi varlık ve özgürlük için temel bir sorundu. Bunu ancak ideolojik, kapsamı güçlü bir parti örgütlenmesi sağlayabilirdi. Soykırımcı, sömürgeci faşist rejim her açıdan etkili hale gelmişti. Zihniyetleri, kişilikleri parçalamıştı, zihniyet olarak kendisine ait olmaktan çıkmıştı. Düşmanına hizmet eden bir zihniyet yapılanması şekillenmişti. Her ne kadar Rêber Apo buna tarihi bir müdahalede bulunması önemli gelişmeler sağlıyorduysa da, düşmana hizmet eden zihniyet ve tutumları gidermek ancak partileşmeyle sağlanabilirdi. Parçalı durumları gidermek, bütünlüğü sağlamak, sonuç almak ancak partileşmeyle mümkündü. Rêber Apo bunun için ‘Parti olmadan Kürdistan’da yaprak bile kıpırdamaz’ dedi. ‘Partileşelim zaferi kazanalım’ dedi.
Yürütülen çalışmalar toplumun çeşitli kesimlerini harekete geçirmişti. Hareket artık bir grup aşamasından çıkmış, toplumsal bir karakter kazanmıştı. Hareket topluma mal olmuş, toplumsallaşmıştı. Toplumun birçok kesimi çalışmalarda ve mücadelede yer almıştı. Bu giderek daha da gelişiyordu. Kadro nicel ve nitel olarak artmıştı. Artık örgüt ve mücadeleyi amatör bir grupla yürütmek gelişmelere cevap vermiyor, gerisinde kalıyordu. Bu açıdan da partileşmek gerekiyordu.
Partileşmeye doğru giderken Haki Karer yoldaşın katliamı gerçekleşti. Bu katliam ile partileşme önlenmek istendi. Kadronun korkutulup kaçması, mücadeleyi bırakması amaçlandı. Türk halkının evlatlarının mücadeleye katılması önlenmek istendi. Haki-Kemal ile başlatılan halkların birliğinin önü alınmak, Kürt-Türk karşıtlığı sürdürülerek soykırımcı amaçlara ulaşmak hedeflendi. Tehlikeli bir durum ortaya çıkmıştı. Eğer grup partileşmeye vardırılmazsa hareket bitirilecekti. Varlık ve özgürlük partileşmeye ulaşmakla mümkündü. Rêber Apo özgürlük mücadelemiz ve Kürt tarihi açısından böyle ciddi bir komployu tersine çevirme, bunu partileşmenin gerekçesine dönüştürmeyi önüne koydu. Komploya, bu büyük şehadete partileşmeyle cevap verdi. İntikamı böyle aldı. Yoldaşlığa bağlılığın gereklerini bu tarzda yerine getirdi. Haki Karer yoldaşın anısına bağlılığın gereği partileşme sürecini hızlandırdı. Programını yazdı, bunun tartışmalarını yürüttü, kongre ile de partileşme düzeyine kavuşturdu. Haki’yi PKK biçiminde yaşattı ve ölümsüz kıldı. PKK’nin temeline büyük bir şehadeti oturtarak PKK’yi geliştirdi. PKK’nin şehitler partisi olmasının temelinde bu gerçeklik yatmaktadır. Her şehadeti PKK’yi büyütme ve başarıya götürmenin gerekçesi yaptı. PKK partileşmesinin temel nedenleri olarak bunları belirtmek mümkündür.
PKK kadroları olarak toplum, ülke, dünya ve düşmanı ele alma, çözümleme ve algılamanız nasıldı? Bunun halklaşma ve bölgede, dünyada öncü bir güç haline gelmedeki rolü nedir?
Eğer PKK bugün dünyada ezilenlerin, halkların, kadınların, gençliğin, ekolojistlerin, demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenlerin, sosyalistlerin umudu haline gelmişse, Rêber Apo ve PKK’yi öncüleri olarak görüyorlarsa; bunun başlangıçla bağı vardır. Yoksa bugünkü düzeyi yakalayamazdı. PKK’nin kuruluş yıllarında Marks ve Engels’in ortaya koyduğu ve Lenin’in pratikleştirmek istediği sosyalizm o günkü koşullarda en ilerici felsefe, ideolojiydi. PKK bunu kendine esas aldı. Ama hiçbir zaman reel sosyalizmin merkezlerine göre hareket etmedi. Daima amaç, geliştirdiği çizgi ve ilkelerini esas aldı. Pratiği geliştirdikçe reel sosyalizmdeki eksik ve hataları anladı, eleştirdi, kendi sosyalist anlayışını geliştirdi. Bu felsefe ve ideolojiyle sorunlara daha büyük bir ufuktan baktı.
Rêber Apo Kürdistan sorununun sadece dört devleti ilgilendiren bir sorun olmadığını, Ortadoğu’yu da ilgilendiren, ama onu da aşan evrensel bir karakter taşıdığını, dünya, bölge ve Kürdistan değerlendirmeleriyle ortaya koydu. Ortadoğu’nun dünya dengelerinin kurulduğu bir alan olduğunu, Kürdistan’ın da bunun merkezinde olduğunu gördü. Dörde parçalanan, ayrıca her parçasında da toplum ve kişinin paramparça olduğu bir Kürt ve Kürdistan gerçeği bulunuyordu. Kürt toplumu ve insanının kendi gerçekliğini yaşamadığını vurguladı. ‘Böyle yaşanamaz, buna yaşam denemez’ dedi. Onun için Kürtler açısından var olma ve özgür yaşama sorununu ortaya koydu. Büyük bir eleştiri ile işe başladı. Sorunu sadece bir Kürt sorunu olarak değil, özgür ve demokratik yaşam sorunu olarak ele aldı. Kürt sorununun evrensel bir sorun olduğunu, böylesi bir sorunun dar milliyetçi bir çizgi ile çözümlenemeyeceği anlayışıyla hareket etti. Onun için özgür yaşamı, halkların birliği ve kardeşliğini temel aldı. Türkiye’nin, Ortadoğu’nun demokratikleşmesi ve özgürleştirilmesini temel alan bir çizgiyle mücadelesini geliştirdi. Bütün halkları kucakladı. İlk adımını Haki Karer ve Kemal Pir arkadaşla atmasının nedeni budur. Bu halkların özgür, eşit ve demokratik birliğidir. Mücadeleyi bu temelde geliştirdi, Kürdistan’dan Ortadoğu’ya, giderek dünyaya yayılması da böyle bir zihniyet ve pratikleşme temelinde sağlandı.
Kürdistan sorunu dünyanın en zor çözülecek sorunudur. Böyle bir sorunun çözülmesi için fedai bir önderlik, parti, militanlık ve halk gerekir. Bunun dışında herhangi bir çizgi, önderlik, parti, militanlık ve halk bu sorunu çözemez. Rahatlıkla ya da kısa sürede çözülemez. Bedelsiz de çözülemez. İdeoloji, politika ve örgütsel bağımsızlık ilkesi esas alınmadan da çözülemez. Rêber Apo ‘büyük sorunlar büyük mücadelelerle çözülür’ anlayışını kavratmıştır. Kürdistan’da özgürlük mücadelesi geliştirmek demek, Ortadoğu’daki dengeleri sarsmak demektir. Bu da dünya dengelerini sarsmak demektir. Alternatif bir dünyayı geliştirmek demektir. Eğer Rêber Apo, PKK tüm egemenlerin, işbirlikçilerin, kapitalist modernitenin hedefi, tüm ezilenlerin, halkların, kadının, gençliğin, sosyalistlerin, ekolojistlerin, özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren güçlerin de umudu haline gelmişse; nedeni budur. Kürdistan’daki Rêber Apo çizgisinde gelişen devrimin Fransız, Rusya devrimlerinden daha büyük gelişmelere yol açacağının anlaşılmasındandır.
Kürdistan’da çok çeşitli inançtan, mezhepten, ulustan, dinden ve kültürden topluluklar yaşıyor. PKK olarak bu farklılıklara nasıl yaklaştınız?
PKK daha başından itibaren sadece bir Kürt hareketi olarak doğmadı ve bunun mücadelesini vermedi. Bir özgürlük hareketi olarak doğdu, şekillendi, mücadele etti. Onun için milliyetçi bir hareket olmadı. Kapitalist modernite, faşist soykırımcı ve sömürgeciliği ile mücadele ettiği kadar, Kürt işbirlikçiliği, ihaneti, ağa, beyler ve egemenleri ile de mücadele etti. Bununla tüm halklara, dinlere, kültürlere güven verdi. Bir özgürlük hareketi olarak amaçlarını, çizgisini, ilkelerini net ve tutarlı bir biçimde ortaya koydu, bu temelde mücadele etti. Kadrolaşmasını, örgütlenmesini sadece Kürtlere dayandırmadı, sosyalistlere, özgürlük, demokrasi, eşitlik ve adalet isteyen kadrolara ve örgütlenmeye dayandırdı. Rêber Apo ilk adımını Haki ve Kemal ile attı. Hiçbir Kürt ve hatta Kürdistanlı Rêber Apo’nun düşüncelerine bağlanıp yoldaş olmazken bu iki yoldaşla yola koyuldu. Giderek bu tip kadrolaşma ve örgütlenme gelişti. Bunu gören halklar, dinler ve kültürler büyük güven duydu. PKK’yi kendilerinin örgütü, mücadelesini de özgürlük mücadeleleri olarak gördüler.
PKK SÜREKLİ KENDİNİ YENİLEYEN BİR HAREKETTİR
Belki bugünkü gibi Demokratik Ulus başlangıçta teorik olarak geliştirilip netleştirilmemişti. Ama pratikte bu temelde çalışmalar geliştirilmişti. Daha sonra Rêber Apo teorikleştirmiş ve paradigmaya da kavuşturmuştur. Eğer başlangıcında böylesi bir anlayış ve tutumla halklara, dinlere, kültürlere yaklaşılmasaydı, daha sonra bunun teorisi, paradigması geliştirilemezdi. PKK sürekli kendini yenileyen bir harekettir. Sadece teoriyi değil, pratiği de esas alan bir harekettir. Teoriyle pratiğin birlikteliğini en iyi Rêber Apo yaşamsal kılmıştır. Düşünürken yapma, yaparken düşünmeyi temel almıştır. Diyalektiği yaşama bu düzeyde en etkili uygulayan önderdir. Bunu esas alanlar teorideki eksik ve yanlışlığı pratikle, pratikteki eksik ve yanlışlıkları da teorik temelde giderirler, başarılı olurlar. Rêber Apo ve PKK’nin başarısı buradadır. Dogmatizmi, tutuculuğu aşması, canlı olması, bütün komplo ve saldırılara rağmen gelişmesi, başarısı bundandır. Onun için bütün halklar, dinler, kültürler Rêber Apo’yu önderleri, PKK’yi de öncüleri olarak görüyor, yürütülen mücadeleyi kendi varlık ve özgürlük mücadeleleri olarak görüyor, yer alıyorlar, destekliyorlar. Gerçek birliği, kardeşliği, birlikte yaşamayı PKK çizgisinde görüyorlar.
PKK ilk adımlarından itibaren daima farklılıkları görmüş, farklılıklar içinde birliği esas almıştır. Demokrasi anlayışında çoğunluk ve azınlık diye bir şey olamaz. Demokrasi ve özgürlük bir hak ve adalet meselesidir; azınlık ve çoğunluk meselesiyle alakası yoktur. Onun için PKK her halka, inanca, kültüre saygılı yaklaşmış, hassasiyetlerini gözetmiş, birini diğerine tercih etmemiş, üstün görmemiş, hepsini toplumun, insanlığın zenginliği olarak ele almış, hiçbirine ayrıcalıklı yaklaşmamış, birine neler haksa diğerlerine de aynı haklarla yaklaşmıştır. Onun için her halk din-mezhep ve kültürden PKK’de yer alan kadrolar olmuş, halklar, dinler-mezhepler, kültürler verilen mücadele ile iradeleşmiş, kimliğine, diline, kültürüne kavuşmuş, özgür yaşama mücadelesinde yer almışlardır. Kürdistan’da Sünni’siyle, Alevi’siyle, ÊzidÎ’siyle tüm inançtan insanlarımız bu mücadelenin içinde kendi kimliklerinden ve kültürlerinden onur duyarak yer almışlardır. Tüm ezilen inançlar ve kültürler özgür ve demokratik yaşamını PKK gerçeğinde onun toplumsal ve siyasal yaşam anlayışında görmüşlerdir. PKK’nin hiçbir hareketin başaramadığı düzeyde Kürdistan’daki Alevi, Sünni, Êzidî ve Hristiyan inancına sahip insanlarımızı ortak mücadelede buluşturmuştur. Yine Azeri, Arap, Türkmen, Asuri ve Ermeniler de Kürdistan’ın özgürlük mücadelesi içinde yer almışlardır. Bugün Kuzey-Doğu Suriye’de tüm saldırılara, komplolara, bazı maddi tekliflere rağmen halklar, kültürler, din-mezhepler birlikte işgale-soykırıma karşı direniyorsa, birliği, kardeşliği, dayanışmayı sergiliyorlarsa bunun Rêber Apo gerçeğiyle bağı vardır. Rêber Apo Ortadoğu’nun tüm inanç ve kültürel değerlerini esas alan bir önderliktir. Bu aynı zamanda Ortadoğu gerçekliğidir. Onun için Kuzey-Doğu Suriye’de Araplar da Süryaniler de ‘Rêber Apo sadece Kürtlerin değil, bizim de Önderimizdir’ diyorlar. Bu giderek Ortadoğu ve dünya gelişen bir gerçekliktir.
PKK’nin kuruluşuyla birlikte Kürt toplumunu etkilemede ve mücadeleye sevk etmede nasıl gelişmeler yaşandı? Bunda rol oynayan olay, olgu ve etkenler neydi?
Faşistlere karşı mücadele ediliyordu. Haki Karer arkadaşın şehadetiyle Kürdistan’da kendini koruma sorunu ciddi olarak ortaya çıktı. Bunun üzerine ajan, hain, işbirlikçilere karşı mücadele verilmesi kararı alındı. Haki Karer yoldaşın katledilmesine partileşme kararı ile cevap verilirken, katliamda yer alan kişiler de hedeflendi, tek tek cezalandırıldı. Bu, kadro ve halka büyük bir güven verdi. Hareketin hiçbir zaman ajan ve hainleri affetmeyeceği, hesap soracağı düşüncesi gelişti.
Ardından Hilvan’da faşist MHP ve devletle çalışan, halka karşı büyük bir baskı uygulayan, halkı sindiren, Halil Çavgun yoldaşı katleden çetelere karşı mücadele kararı alındı. Hareketin askeri örgütlenmesi, tecrübesi, silahları yoktu. Çete örgütü ise örgütlü, silahlı, MHP ve devlet desteğine sahipti. Halk bunlara karşı mücadele edilemeyeceği düşüncesindeydi, korkuyordu. Böylesi olumsuz bir ortamda bu mücadele başlatıldı ve çeteye büyük darbe vurularak Hilvan bunların zulmünden kurtarıldı. Belediye halka teslim edildi. Yapılan ilk seçimde de halktan bir taş kırma işçisi olan Nadir Temel arkadaş belediye başkanı seçildi. Hilvan’da her kesimin ve kadınların içinde yer aldığı bir belediye yönetimi oluştu, halk kendini yönetmeye başladı. Egemenlere karşı bir mücadele verilmiş ve sonuç alınmıştı. Bu, Kürdistan tarihinde bir ilkti. Daha sonra Rêber Apo Demokratik Konfederal sistemi geliştirdiyse Hilvan pratiğinin bunda etkisi vardır. Hilvan’daki mücadele bütün Urfa yöresini ve Kürdistan’ı etkiledi. Özellikle Urfa yöresinde halk tüm sorunlarını artık harekete getiriyordu. Devlet binaların içinde sınırlı kalmıştı. Ceylanpınar ve Batman’da belediyeler halka hizmet eden belediyeler olmuştu. Edip Solmaz Batman belediye başkanı olmuş, sadece Batman’da değil, çevre kazalarda, kırsalda bile herkes Batman belediyesiyle ilişkilenip hizmetlerinden yararlanmaya başlamıştı. Bu, her yerde mücadelenin gelişmesine, toplumsallaşmasına, Kürt egemen sınıfının, hainlerin, işbirlikçilerin otoritesinin sarsılmasına, birçoğunun sinmesine, halkın önünün açılmasına yol açmıştı. Bu gelişmeler PKK’ye güveni daha çok artırmış, halktan birçok kişinin örgüt çalışmalarına, eylemlere katılmasına neden olmuştu. TC bu gelişmeye Maraş Katliamı ve sıkıyönetim ile karşılık verdi.
Ardından Siverek mücadelesi gelişti. Belki tam sonuç alınamadı ama Bucak çetesinin büyük darbe yemesini sağladı. Siverek ve çevresindeki Bucak korkusunu yıktı. Birçok alan denetimlerinden çıkarıldı. Talanına, katliamlarına, zorla el koymalarına son verildi. Böylece TC’nin Kürdistan’daki dayanağı olan Kürt feodal, hain-işbirlikçi temel büyük darbe yiyordu. Bu da halkın bilinçlenmesi, mücadeleye daha fazla katılmasına yol açtı. Ardından Kızıl Hafta ilan edildi. Birçok sömürgeci ve işkenceci cezalandırıldı. Kızıl Hafta kampanyasına Kürdistan’ın birçok yerinde halk ve gençler katılım gösterdi. PKK’nin geliştirdiği varlık ve özgürlük mücadelesi halk tarafından benimsenmiş ve bizzat içinde yer almıştır. Bu mücadeleyle soykırımcı ve sömürgeci faşist TC’nin Kürdistan’da darbe yemesine yol açan gelişmelerin yaşanması sağlanmıştır. Kürdistan toplumu ve insanında TC ve Kürt feodalitesinin yarattığı korku yerini direnme iradesi ve kararlılığına bırakmıştır.
Özcesi birkaç yıllık yürütülen mücadele toplumda hiçbir suçun cezasız kalmayacağı düşüncesini yarattı. Kürdistan’da PKK gibi bir siyasi hareketin ortaya çıktığı düşüncesi toplumda hakim oldu. Bu da halkın suçlulara karşı daha cesaretle mücadele etmelerini sağladı. Suç işleyenlerde ise korku ve paniğe yol açtı. Birçok suçlu kendini affettirmek için harekete başvurdu. Hareket bunları halkın önüne çıkardı. Halk bunlar hakkında kararlar verdi, bu kararlar uygulandı. Örneğin; Ceylanpınar belediye başkanı görevden alındı. Halka özeleştiri verdi, halk tekrar görevini sürdürmesini istedi. Bu gelişme hareketin daha da büyümesini, halk için umut haline gelmesini sağladı. Eğer daha sonraları gerilla ve serhildanlar geliştiyse bunda bu yıllardaki mücadelenin çok büyük payı bulunmaktadır.
Gerilla mücadelesinin gelişmesiyle birlikte başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesimlerinden katılımların olması, şehadetlerin yaşanması Kürdistan toplumunu nasıl etkiledi ve ne tür değişim ve dönüşümler yarattı?
Hareketin toplumun büyük kesimini etkilemesi, harekete geçirmesi her kesimden katılımların artmasına yol açtı. TC bu gelişmeden korktu. Faşistlerin, hain-işbirlikçi Kürt güçlerinin artık PKK’nin gelişimini önleyemediğini görünce doğrudan savaşma kararını hayata geçirdi. Katletme, tutuklama, işkencelere, cezalandırmalara girişti. Ama bunlar da halka geri adım attıramadı. Yürütülen mücadele Rêber Apo’nun gerçekleştirmek amacıyla uğruna büyük mücadele verdiği savaşan halk gerçekliğinin gelişmesine yol açmaktaydı. Bir yandan halkın serhildanı gelişiyor öte yandan da gerilla savaşının örgütlendirilip geliştirilmesi biçiminde bir gelişme yaşanıyordu. Gençlik başından beri harekette yer almış, PKK bir gençlik hareketi olarak toplumda kabul görmüştü. Artık kadın da örgütsel çalışmalarda ve kitle hareketinde yer almaya başlamıştı. Evinden çıkamayan kadın artık kitlesel hareketlere katılmakta, PKK’ye koşmaktaydı. Bugünkü gibi olmasa da kadın üzerindeki baskı kabul edilmiyordu. Kadına özgücünü kazandırma yaklaşımı, kadına değer verme, kadının irade olmasına güç verme yaklaşımı kadının PKK’ye güven duymasını, katılmasını ve mücadele etmesini sağlıyordu. Özellikle kadının mücadelede artan oranda yer alması Kürdistan’daki egemenliğe karşı yürütülen özgürlük mücadelesini güçlendiriyor ve herkesin dikkatini çekiyordu. Büyük bir demokratik devrimin gelişmesine yol açıyordu. Toplumun zihniyet yapısının değişmesine, erkek egemenlikli sistemin zayıflaması sonucunu yaratıyordu. Kadının katılımının giderek artması toplumda büyük bir değişimin yaşanmasını gerçekleştiriyordu. Bu kadının Rêber Apo ve PKK’ye bağlılığının artmasına yol açtı. Nasıl ki, Kürt toplumu, insanı Rêber Apo ve PKK ile kendi gerçekliğini yakaladı; Kürt kadını da Rêber Apo ve PKK ile öz kimliğini ve öz gücünü yakaladı, rengini katarak devrime daha büyük bir canlılık kazandırdı.
PKK başından itibaren kadına değer verip üzerindeki baskıya karşı çıkması kadın katılımını sağlamıştı. Gerilla mücadelesinin başlangıcında da kadın yerini aldı. Gerilla direnişiyle birlikte Kürt toplumunda kadınıyla, genciyle, yaşlısıyla bir ayağa kalkış oldu. Serhildanlar tamamen bir demokratik devrim, toplumsal devrim, kültürel devrim ve ulusal devrim biçiminde gelişmiştir. Her serhildan Kürt’te büyük bir değişim yaratmıştır. Kürt halkı ayağındaki tüm prangalardan kurtularak özgür ve demokratik yaşama büyük bir coşkuyla koşmuştur. Bu demokratik devrimin öncüsü daha o yıllarda kadın ve gençlik olmuştur. Yaşlılar da bu devrim içinde aktif yer almıştır. 90’lı yıllardaki serhildan görüntüleri tüm gerçekliği gözler önüne sermektedir. Kürt yaşlılarının bastonlarıyla serhildanın en önünde yer alması bu devrimin 7’den 70’e tüm toplumu sardığını ortaya koymaktadır. Bu açıdan sadece bir siyasal devrim değil, Kürdü, Kürdistan’ı ve tüm Ortadoğu’yu değiştiren devrimsel gelişmeler ortaya çıkmıştır. Bugün Kürt halkı Ortadoğu devriminin öncüsü olduğu gibi, kadın özgürlük çizgisinde tüm dünya halklarının özgürlük ve demokrasi mücadelesinin ve devriminin de öncü halkı haline gelmiştir. Kürt halkının devrimi bugün küreselleşmiştir. Halkların devrimci demokratik çizgisinin enternasyonal buluşmasını sağlamıştır. Kürdistan devrimi bugün büyük gelişmeler yarattığı gibi bundan sonra daha büyük gelişmeler yaratmaya devam edecektir.
Rêber Apo ve PKK’nin şehitlere yaklaşımının mücadelenin gelişmesindeki rolünü değerlendirir misiniz?
Rêber Apo ve PKK’nin şehitlere yaklaşımı her şehadete anlam yüklemesi, her şehadeti düşünce, örgüt ve mücadelenin geliştirilmesinin bir halkası yapması, ‘şehitler bizim komutanımız biz onların emir erleriyiz’ demesi toplumu büyük etkilemiştir. İlk kez bu düzeyde Rêber Apo tarafından şehitlerin Kürdistan toplumunun varlık ve özgürlük mücadelesi açısından önemi ortaya konulmuş ve bu topluma mal edilmiştir. Toplum onun için şehitleri en büyük değerleri olarak kavramış, her şart altında bu değerleri korumayı kendilerine temel almıştır. Kendini bu değerlerle hep ifade etmiştir. Tarihte değerlerini yaratmayanlar yok olmuşladır. Yaratıp da koruyamayanlar da yok olmuşlardır. Kürdistan toplumu bu gerçeği kavradığından daima şehitleriyle gurur duymuştur, onları yaşatmayı, ölümsüzleştirmeyi temel bir görevi olarak üstlenmiştir. Kürdistan toplumu neyi kazanmışsa şehitleriyle kazanmıştır, kazandıklarını şehitlerle korumuş ve büyütmüştür. Ölüm döşeğinden şehitleriyle ayağa kalkmış, bütün korkuları yenmiş, savaşan bir halk gerçekliğine ulaşmıştır. Bunun sonucunda adı bilinmeyen bir halktan en güzel halklardan biri haline gelmiş ve dünya halklarının öncü bir halkı olarak görülmesi, umut beslenmesi konumuna ulaşmıştır.
Faşist soykırımcı, sömürgeci rejim bu gerçeği gördüğünden öncelikle şehitlere, şehitliklere saldırmaya başlamıştır. Kürdistan toplumu bu değerlerle bugüne geldi. Soykırımcı sömürgeci faşizm bu nedenle Kürt halkının bu değerlerini ortadan kaldırarak soykırımı başarmak istemektedir. Kürdistan toplumu bu soykırım politikasını değerlerine sahip çıkarak boşa çıkaracaktır. Çünkü her şeyi bu şehitlerle kazandı, korudu, büyüttü, bugünü yakaladı. Kendini şehitler gerçeğinde temizledi, canlı ve güzel kıldı. Düşman bu gerçekliği iyi gördüğü için Kürt ve Kürdistan toplumunun varlık ve özgürlük mücadelesinin bu gerçek kahramanlarını yok etmek istiyor. Nasıl ki Rêber Apo şehitleri büyük yaşattıysa, ölümden ölümsüzlüğü yarattıysa, Rêber Apo’ya bağlılığını söyleyenlerin de şehitleri büyük yaşatmaları, onları ölümsüz kılmaları görev ve sorumlulukları vardır. Kürt ve Kürdistan toplumu yaşayacaksa bu şehitlerin mücadelelerinde ve toplumsal kültüründe yaşatarak var olur. Soykırım politikasını boşa çıkarmayı da bu temelde ele almak gerekmektedir.