HABER MERKEZİ
10 Aralık 2016’da İstanbul Beşiktaş’ta fedai eylem gerçekleştiren Şehit Şervan Şoreş Derweş’in kaleminden mektubu.
Adım Kadri Kılınç. 1989 Mardin Kızıltepe doğumluyum. Dinciliğin, feodal aşiret özelliklerinin ağır bastığı bir ortamda büyüdüm. Sekiz yıl okudum. Ailem yurtseverdir ama yurtseverlik bilincim fazla yoktu. Mücadeleyi 1999’da Başkan APO’nun esaretinden sonra tanıdım. Çok aktif çalışmalarda yer almadım. 2007’de Başkan APO üzerindeki tecrit ağırlaştırılmıştı ve Halka dönük topyekûn imha planı vardı. Bir Kürt evladı olarak buna sessiz kalamazdım. Vicdanım kabul etmiyordu. Halkımız her gün katlediliyordu. 2007’de Özgürlük Hareketine katıldım. Zamanla sürece daha iyi bir şekilde katılmak ve cevap olmak için TAK’ta yer alma kararını verdim.
Bildiğiniz gibi içinde yaşadığımız süreç sözün anlamını yitirdiği, somut pratik ve eylem sürecidir. Yoldaşlar, 15 Şubat komplosu Başkan APO’nun şahsında tüm insanlığa yapılan komplodur. Yine 15 Şubat yaklaşırken Başkan APO’yu hala özgürleştirememenin utancıyla yaşıyoruz. Başkanlarının fedailerin başında olmayışı tarihin en büyük utancıdır. Bu eylemimle Başkan APO’suz yaşamı kabul etmediğimizi düşmana bir kez daha göstereceğiz. Bu eylemimle halkın ve siz yoldaşlarımın sesi olmak istiyorum. Halkımıza uzanan elleri kıracağız. Yaşamı onlara zindan ve zehir edeceğiz. Tüm yapılanların hesabını soracağız. Tarih bizden bu eylemi istiyor.
Bu süreçte halkımıza layık olmak, acılarını az da olsa azaltmak için bu eylemlere mecbur kalıyoruz. Tarihin emrettiği bu eylemle sürece katılmak istiyorum. Bir daha 15 Şubat komplosunu lanetle kınıyorum. İçinde yer alan tüm güçleri ve bireyleri yaşatmayacağız sözünü veriyorum. Yaşama bağlılığımız tartışılmazdır. Ama yaşama saldırı varsa da şerefli bir ölümden kaçmayız, üstüne üstüne gideriz. Yaşama böyle cevap olacağız. Çünkü bizler özgürlük ideolojisi, felsefesiyle, mücadelesiyle bütünleşen fedaileriz, şehit yoldaşlarımızın ardıllarıyız.
Fedai halkın özgürlüğü için düşüncelerini, duygularını, sevgisini, duruş ve davranışlarını, bakışlarını örgütleyen terbiye eden, anlamlandıran buna göre yaşamla bütünleşen, kendisiyle mücadele içinde olan, geri yanlarını aşandır. Mücadele içinde ruhen, bedenen, düşünceyle kendini yenileyen kişilik, özgürlük arayışındaki yolu yakalayan kişilik olur. İç dünyası temizlenen kişiliğin içteki güzelliği de dış görünümüne yansımaktadır. Bizim yaşamımız o kadar sade, temiz ve kutsaldır ki, insan önünde secdeye varmalıdır.
Değerli Kürt Halkım ve Yoldaşlarım;
Tarihten günümüze kadar insanlık, çıkan sorunları ve dertlerini dilin gelişmediği zamandan önce bile beden dilleriyle sonra da birbirine anlatarak, tartışarak halletmişti. Ama 21. yüzyılda egemen sistemlerden biri olan TC devleti, Erdoğan ve AKP sistemi, anlama yoksunluğu yaşamaktadır. İnsanlığı yeniden gömmek ve köleliğe sürüklemek istiyor. Anlama duygusunu yitirenler karşısında mücadele etmekten başka şansımız yoktur. Halkımıza egemenlerin dayattıkları karşısında onlara karşı kendi tarz ve yöntemle savaşacağız. Egemenlerin silahıyla egemenlere vuracağız. Bugün egemenler, halkımıza tüm teknik ve askeri gücüyle yönelmektedir. Egemenler ve öncülüğünü yapan Erdoğan-AKP hükümeti en üst düzeyde silahlandırıp eğitmiş olduğu askerlerle Kürdistan’a saldırmaktadır. TC’nin Kürdistan’daki bu saldırıları Amed, Cizre, Silopi, Nusaybin’de direnişçi analarımız kardeşlerimiz karşısında yenilmiştir. Bu mücadelenin öncüleri olan yoldaşlarıma ve Kürt kadınlarına bu eylemim selam saygı, minnet ve bağlılığımın göstergesi olacak.
Yaşasın mücadelemizin öncüsü kadın yoldaşlarım!
Yaşasın Kürt halkı ve bu mücadeleye anlam veren, destekleyen diğer halklar!
Tüm halklar bilmeli ki Kürt halkı özgürleşmedikçe de diğer halklar ve insanlık özgürleşemez. Bu da özgürleşen birey ve özgürleşen kadın öncülüğüyle olacaktır.
İnsanlık tarihinden bu yana iki çizgi hep mücadele içindedir: Kölelik ve özgürlük ilkesi… Özgürlüğü elinden çalınan insanlar, toplumlar ya da bireyler özgürlüğünü elinden alan egemenlerden yani diktatörlerden istemektedir. Egemenlerden özgürlük ve yaşam hakkı istenmez. Özgürlüğü dağıtma, bağışlama ve yaşatıp yaşatmama kararını verme gücünü egemenlere sen veriyorsun. ‘Egemenlere bu hakkı kim verdi, toplumun ya da bireyin özüne ait olan özgürlük düşüncesi ve ruhu, iradesi bağışlanır mı?’ ‘Ben neden başkalarından istiyorum, neden hep başkalarına dayanarak yaşama düşüncesi oluşuyor?’ diye sorulmalıdır. Çünkü özgürlük o kadar kutsal ve yüce bir değerdir ki ne satılır, ne alınır ne de bağışlanır. Özgürlük ancak yaşanır, hissedilir. Özgürlüğü yaşatmak için, en kutsal değer olan özgürlüğün eli ve dili haline gelen bedenlerimizi özgür doğacak çocuklarımız için gelecek yarınlarımız için nice özgür bedenler yaşasın diye feda ederiz. Düşüncelerimiz, ruhlarımız ve bedenlerimiz özgürlük anası olan doğanın bedeniyle bütünleştikçe, başka bedende düşüncelerimiz ve ruhlarımız bedenleşecektir, ölümsüzleşecektir.
Yaşamın sırrına ermek ölümsüzlüğü yaratır. Özgürlük; bilinçtir, anlamdır, mücadeledir. Başkasından bekleyerek değil mücadele edildiği kadar birey ya da toplum özgürleşir. Önder APO “Başkalarını kendinize dayanak gördüğünüz sürece özgür olamazsınız, irade olamazsınız. Ben özgürlüğü size vermiyorum, yol ve yöntemlerini sunuyorum. Hak ettiğiniz kadar alıyor ve özgürleşiyorsunuz, öz iradenizle bütünleştikçe özünüzü yakaladıkça özgürleşiyorsunuz.” diyor.
Sistemin bizlere yaşam olarak öğrettiği yaşamın aslında bir tabuttan öte olmadığının farkına vardım, bilincine ulaştım. Neden tabut? Çünkü insanlık; yaşamın gerçeği bilgisinden mahrum bırakılarak, gönül gözleri kapatılarak yaşamın tüm renklerinden, yaşama maşuk gibi bağlanmaktan, güzelliklerinden, sevgisinden, aşkından, iradeden, özgürlükten, duygu yoğunluğundan kopartılmıştır. İktidar hastalığına bulaştırılarak yaşayan ölü haline getirilmiş, güdülerin tutsakları haline getirilerek tarih bilincinden yoksun bırakılarak saptırılmış, köleliğe ve bireyciliğe hapsedilmiştir. Oysa analarımızın ve atalarımızın çığlıkları tarihten günümüze yankılanıyor. Tarihte atalarımızın yankılanan sesine ve ölümsüzleşen şehit yoldaşlarımızın sesine kulak verirsek, Hakikate layık fedai duruşla yakınlaşabilme mertebesine ulaşabiliriz.
Fani insan ölümsüz olabilir mi? Olabiliyorsa nasıl olur? Doğanın kanununa saygılı olmak gerekir. Bizlerin doğadan, doğanın da bizden oluştuğunu unutmamalıyız. Doğanın bu kanununu ölüm diye adlandırabilir miyiz? İnsanların ölüm olarak yorumladığı bu eylem, bir yaşamın başlangıcı olabilir mi acaba? Fiziki ölüm sonucu toprakla bütünleşen bedenin suyla birleşmesiyle oluşan hücreler bitkiye dönüşerek yeni bir canlının yaşam başlangıcı oluyor. Büyüleyici müthiş güzelliklerle dolu doğa ananın hakikatine ışık saçan bu mucizeyi ölüm olarak adlandırmak, üzülmek ve isyan etmek doğru mudur? Yeni bir yaşamın başlangıcından heyecan ve moral alacağımıza cahilce isyan ediyoruz. Tabii ki, bir insan anlamsızca yaşamına son vermemeli. Yaşamı; aşkla, tutkuyla, dolu dolu yaşamalı, özgürlüğü yaşamalı ve yaşatmalı. Zamanı geldiğinde de, kendini yeni yaşamın başlangıcına adamak lazım. Yani fedai yaşaması gerektiği kadar yaşamasını bilendir. Ölümsüzleşen bedenlerimiz değil, yarattığımız değerlerdir.
Yaşam tutkusu büyük olan halkım ve yoldaşlarım;
Kendime hep; ‘ölümsüz devrimci olabilir miyim? Olabilirsem nasıl olacağım?’ diye sorular sordum. Cevabını; ismini yazamadığım tüm şehitlerimizin ve onların yaşam iddiası ve tutkusu büyük artçıları olarak siz yoldaşların yaşam duruşunuz sayesinde öğrendim. Devrimci olabilmek, öncelikle çağın bilgesini, ideolojik kimliğimizi anlamak ve tanımak, savunmakla mümkün olabilir.
İnanç, bağlılık, ideolojik politik irade sahibi olmadan dönemin ruhuna denk bir devrimcilik olunabilir mi? Kimliksiz bir kişilik asla devrimci olamaz. Öncelikle ideolojik kimliğin sahibi olabilmek lazım. İdeolojik kimlik olmadan mücadele edilebilir mi, özgür olunabilir mi? Bunu düşünmek mümkün mü? Özgür düşünce ve iradesi olmayan insanlar mücadele edemezler. Toplumun var olan kutsal değerlerini de savunamazlar.
Sistem kimliksiz kişilikler yaratarak karılaştırmış, köleleştirmiştir. Köle, sahibinin sözüne itiraz edemeyecek kadar iradesiz, çaresiz, zavallı ve yaşayan bir ölüdür. Karılaşmış kişilikler ve toplumlar kendilerini günün her saatinde yapılan tecavüzden kurtaramazlar. Bu tecavüz kültürü ancak bir ideolojik kimlik bilinciyle, bu kimliğin özüyle bütünleşerek yani mücadelede inanç, bağlılık, irade, özgürlük, aşk duygularının yoğun olduğu fedai duruşuyla aşılabilir. Sistemin tüm geriliklerine karşı savaş ancak ideolojik kimlik ve fedai duruşla açılabilir. Bu bilinçle tarihin tüm geriliklerinden intikam alabilir ve kendi tarihimizi yaşayabiliriz. İdeolojik kimliksiz bir yaşamı asla ne düşünürüz, ne yaşarız ne de kabul ederiz.
Değerli Yoldaşlar;
Özgürlük ilkesiyle donanmış bir özgürlük savaşçısının yoldaşı olabilmekten duyulan sevinç ve mutluluğun karşılığı dünyada hiçbir şeyle izah edilmez. Bizde yaşanan yoldaşlığın çekirdeği Başkan APO’dur. Yoldaşlığı kendi yaşamıyla ortaya koymaktadır. Yoldaşlığı en kutsal değer olarak görüp taparcasına her gün ibadet etmek, mücadelesini verebilmek gerekir. En büyük ve güzel yoldaşlık yarattığın yoldaşlıktır. Yoldaşlık için ne kadar emek ve çaba harcarsan o kadar yoldaşlığı yaşarsın ve yaratırsın. Ancak böyle bir yoldaşlığa tapınılacaktır. Sizlere karşı yetersiz yoldaşlığımın farkına geç de olsa vardım. Sizlere karşı büyük saygısızlıklarım, geleneksel yaklaşımlarım oldu. Bu özeleştirim kesinlikle duygusallıktan değildir. Bu yetersizlikleri aşmak için özeleştirisini doğru bir temelde verdiğimi bilmenizi istiyorum. Eksikliğimin farkına vardığım andan itibaren, yoldaşlığınıza layık bir yoldaş olma mücadelesini ve çabasını da verdim. Sizinle yoldaşlığı yaşadığım her an bende ölümsüzleşmiştir. Sizlerin yoldaşı olmak benim için en anlamlı yaşamdı. Bu yaşamı büyütmek ve ölümsüzleştirmek için bu eylemimi yapıyorum.
ÇAĞIN BİLGESİ VE FEDAİSİ OLAN ÖZGÜRLÜK GÜNEŞİMİZ BAŞKAN APO’YA
Başkanım; evrensel karakterinizle sizi sadece bir cins olarak ele alamayız. Yoldaşlığa yaklaşımınız ve bağlılığınızla toplumsallığın zirvesi olduğunuz gibi, insanlığı Kürtlüğü yeniden yoktan var etme imkanlarını sağlayarak insanlıkta niteliksel sıçramayı, iradeyi ve özgüveni yarattınız. Özgürlükçü olmanızla, olacaksa bir yaşamın ancak özgürlük çerçevesinde olması gerektiği bilincini yarattınız. Bireylerin ancak toplumla bütünleşerek var olacağını bizlere öğrettiniz. Toprağa, insanlığa, kendi toplumumuza bağlı kalmanın, özgürlüğe ve tüm değerlere aşkla, tutkuyla bağlı olmanın kutsal olduğunu öğrettiniz.
Kürt halkı açısından; öz kimliğine ulaşmasını sağlayarak yeniden yaratma, özgürlüklerini yeniden yakalama mücadelesini veren, insanlık açısından da var olmanın bilincine yeniden ulaşmasının yolunu gösteren sorumlu kişi olarak sistem size yönelmekte. Yarattığınız tüm bu değerlerden sizi mahrum bırakmak istemelerinin altında yatan, kendilerince intikamdır. Ama sizi en çok zorlayan düşman yönelimleri ve tecridi değil; bizim sizi anlamamamız, uygulayamamamız yani yetersiz yoldaşlığımızla size layık olamamamızdır. Yetersiz yoldaşlığımız yüzünden 17 yıldır İmralı’dasınız. Bizim yüzümüzden yalnızlaştırılıyorsunuz. Bunun öz eleştirisini size karşı nasıl vereceğimin utancını yaşıyorum. Tüm çabalarınızın hakkını ödeyemeyeceğimizin bilincindeyim. Ama tüm bunlara rağmen de size layık bir militan adayı olmak istiyorum, çünkü cennetimiz sizsiniz.
Başkanım, kendimi yeniden yaratmanın, irade sahibi olmanın, özgürleşebilmenin yol ve yöntemini sizde görüyorum. Tüm insanlığa vermiş olduğunuz değer çok büyüktür. O yeri göğü yaratan tanrı bile kadın erkek her iki cinsin eşit birlikteliğiyle, toplumsallıkla özgür yaşamı ortaya çıkarma gücünü gösterememiştir. Ama siz Başkanım, kendi cennetinizde bunu yarattınız. Sizde gördüğüm bu cennetin anlamına ulaşmak için, sizinle yaşarken katılmak istiyorum.
Başkanım, bu eylemi size layık olabilmek için yapıyorum. Bu tür eylemleri kabul etmediğinizin bilincindeyim. Ama bize insan gibi yaşama imkanı ve şansı bırakılmamıştır. İnsanlığın özgürlüğü sizin şahsınızda yok edilmek ve tutsak edilmek isteniliyor. Buna vicdansızca seyirci olamazdım. Siz bize özgürlüğün bedeli ne olursa olsun feda etmeyi öğrettiniz.
Tarih bu eylemi; anlamlı yaşamın takipçisi olmak için, Zilan yoldaş gibi size layık olabilmek için, Viyan yoldaş gibi ateşten bir çember olabilmek için Derweş ve Eriş-Andok çizgisinde bana da emrediyor. Köleliğin asla kabul edilmeyeceğini siz bize öğrettiniz. Bugün sistem bize köleliği dayatıyor. Bizler asla bunu kabul etmeyeceğiz. Bunun için fedai eylem önerime anlam vereceğinize inanıyorum.
Ben sizi hep rüyamda görüyordum. Artık bu rüyadan uyanıp sizi canlı görmeye, hissetmeye, yaşamaya geliyorum. Başkanım seni çok seviyorum. Özgür yaşamın fedaisi Başkanım, size layık olmak için yürüyerek düşünen, düşünerek uygulayan bir militan bilincine ulaşacağım. Siz olmadan bu yaşamı kendimize haram edeceğiz. Bize yokluğunuzu yaşatanlara yaşamı zindan ve zehir edeceğiz. Bunun hesabını mutlaka soracağız. Sensiz bir salise bile yaşamı kendimize haram kılacağız Başkanım.
Yaşasın insanlık yaşamının çelik çekirdeği Başkan APO!
DÜŞÜNCESİ VE RUHUYLA, VARLIĞIYLA PKK YAŞAMINI GÜZELLEŞTİREN FEDAİ KADIN YOLDAŞLARIMA
Hakikatin açığa çıkardığı ideolojiyle, felsefeyle bütünleştikçe yüceleşen yoldaşlar; sizinle anlamlı yaşamın takipçisi ve yaratıcısı olma gururunu ve heyecanını yaşadım. Sizinle çok anlamlı anılarımız oldu. Ben de bizlere dayattığınız bu ölümsüzleşen anlamlı yaşamın hep takipçisi savaşçısı olmak istedim. Ancak sistemin bizlere dayatmış olduğu gerilikler ve yetersizliklerimizle kendimizi kandırarak körleşmiştik. Bunun için size layık bir yoldaş olamadığımın farkındayım. Bu eksikliklerimizle doğru mücadele edemedik. Size karşı geleneksel yaklaşımlarım ve geri yaklaşımlarım çıktı. Bunun özeleştirisini nasıl vereceğimi tam bilemiyorum. Ne kadar versem de azdır. Ama benim için en önemli olan özeleştiri sizinle yaşarken özeleştiri vermemdi. Bundan aldığım güç ve moral düzeyi tartışılmazdır ama hala da benim için azdır, bunun bilincindeyim. Bu konuda tüm samimiyetimle Başkan APO’nun yaratmış olduğu militan kişiliğimle, bir kez daha tüm bu eksikliklerimin farkına vararak ve mücadelesini vererek özeleştirimi yeniliyorum.
Her ne kadar geç de olsa sizin farkınıza vardım. İradeyi ve düşünceyi, yaşamın anlamını ve güzelliğini siz bize anlattınız. Duruşunuzla, varlığınızla bu mücadeleye nasıl yaklaşacağımızı, bütünleşeceğimizi siz bize öğrettiniz. Bunun çabası ve mücadelesi içinde oldum. Sizinle yaşadığım her an, anlamlı bir duruş ve pratik içinde olduğum her an benim için ölümsüzleşmiştir. Bu göreve giderken de, size layık olabilme yoğunlaşması, çabası, iddia ve kararlılığındayım. Umarım size layık bir yoldaş ve parti militanı olarak anlamlı yaşamın sahibi olacağım. Sizinle yaşamak benim için çok anlamlı ve güzeldi.
Sizler mücadelemizin ancak özgürleşen kadın ve erkek birlikteliğiyle anlamlandırılacağını bize emrettiniz ve dayattınız. Yaşamın bir bütün olduğunu, kadının özgürleşmediği alanda erkeğin asla özgürleşemeyeceğini bize öğrettiniz. Geri yanlarımızla nasıl mücadele edeceğimizi, nasıl aşacağımızı öğrettiniz. Duruşunuzla öğretmen oldunuz. Hz Ali öğretmenin anlamını şu ifadeyle dile getirmişti; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” demiş. Bizde kölelik olmaz. Burada dile gelen, öğretmenin ne kadar önemli olduğudur. İçimizde yaşadığımız geri geleneksel yanlardan, zayıflıklardan, yalnızlıklardan ve egemenlerin dayatmış olduğu erkek egemen zihniyetten nasıl kurtulacağımızı siz öğrettiniz. Toplumsallığı nasıl yaşayabileceğimizi anlattınız. Bunun için de ancak sizleri anlayarak ve bütünleşerek bu yaşamı ölümsüzleştirebiliriz. Doğa nasıl her şeyi yaratıyorsa, siz kadın yoldaşlar da saflarda mücadele eden bütün erkek yoldaşlara nasıl bir mücadele içerisinde olacağımızın, nasıl toplumsallaşacağımızın öğretici anası oldunuz. Ancak yarattığınız yoldaşlığı anlayarak, örgüte bir şeyler katabileceğimizin bilincine ve anlamına vardım. Ve yoldaşlığı var ettiğimiz kadar yoldaşlığı yaşayacağımızın bilincine ulaştım.
Eylemimle bütünleşerek sizlere, şehit yoldaşlara, Kürt halkına layık olacağımın bilinciyle eyleme gidiyorum. Hepinizi çok seviyorum. Her şey için teşekkürlerimi bu eylemimin zaferiyle size sunacağım.
Yaşasın yoldaşlık! Tüm yoldaşlara üstün başarılar diliyorum. Eleştirmemem kusursuz olduğunuz için değil, özeleştiri verilmesi gerektiği içindir. En kutsal anlamlı eleştiri ve özeleştiri zamanında ve yerinde yapılan eleştiri ve özeleştiridir.
AİLEME
Anneme;
Anne, benim seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Senin de beni ne kadar sevdiğini çok iyi biliyorum. Sen bizi hep korudun, hiç kimseye muhtaç etmedin. Ahlakı ve yaşam kültürünü bize sen öğrettin. Bize bir şeyler verebilmek için, tüm sorunlara karşı hep ayakta kaldın. Ben de sana layık bir evlat olabilmek için dağa giderken, unutmadığım bu sözü mesajla size bırakmıştım: “Ben özgür Kürdistan ve özgür analar için dağa gidiyorum” demiştim. Tüm mücadele hayatımda seni hep hissettim. Özellikle namaz saatlerinde bana dualar okuduğunu hissediyordum. Kulağım çınlıyor, hıçkırık tutuyor, seni andığımda da duruyordu. Yani her zaman benimle olduğunu biliyordum. Sana vereceğim en büyük kutsal hediyenin özgür Kürdistan olduğu bilincine ulaştım.
Anne; katılımımla sana evlat acısı değil gerilla anası sevincini ve heyecanını vermek istedim. Şehadetimle evlat kaybı acısını değil, sana şehit anası olma sevincini moralini duygusunu vermek istiyorum. Bu mücadeleyi en büyük hediyem olarak gör. Şehadetimi bir evlat kaybı olarak değil, özgür Kürdistan’da doğacak çocukların müjdesi olarak gör. Çünkü ben özgür Kürdistan’da doğacak tüm çocukların gözlerinde olacağım. Sana milyonlarca Şervan Şoreş bırakıyorum. Başkan APO “ailesini devrimcileştirmeyenin devrimciliği eksiktir.” diyor. Ben de başta bu bilinçte değildim. Bu bilince ulaştıktan sonra sizi devrimcilik için örgütlemeye başladım. Bunun çabasını birlikte verdik. Ama benim için yetersiz kaldı. Size fazla destek olamadım. Bu konuda eksik kaldım size özeleştirimi veriyorum. Bu görevimi tamamlamak için size sunacağım, yarım bıraktığım bu çalışmamı siz tamamlayın. Partiye, Önderliğe daha çok yaklaşmanızı, bağlanmanızı istiyorum. Bunu yapacağınızdan da şüphem yoktur. Anne seni çok seviyorum.
Babama;
Baba, annem için söylediğim her şey senin için de geçerlidir. Baba; sen şehit babasısın. Düşmana boyun eğmemem gerektiğini bana ifade etmiştin. “Dilim olsaydı, devletin kapılarını ayaklarımla açardım” demiştin. Ben de sana layık olmak için senin dilin oluyorum, değil devletin kapısını ayakla açmak, devleti Kürdistan’dan söküp atacağız. Sana böyle layık bir evlat olmak istiyorum. Şehit babası olarak düşmanımıza karşı dimdik durarak onlara en büyük darbe olmanızı istiyorum. Tüm kardeşlerimi de çok seviyorum. Yeğenlerimi de çok seviyorum. Onlara layık bir dayı ya da amca olacağımı bilsinler. Yengelerime de çok selamlarımı söylüyorum. Onlar da haklarını helal etsinler. Amcamlara ve oğullarına da çok selamlarımı söylüyorum. Dayımlara ve teyzelerime de çok selamlarımı söylüyorum ve onları da çok seviyorum.
Benim için en güzel duygu sizinle özgür dağlarda tartışmamız olmuştur. Sizinle o zaman da bunları hepsini tartışmıştık ve anladığınızı da biliyorum. Eylemime gölge düşürecek olumsuz propagandalara da inanmayacağınızı biliyorum. Beni burada gördünüz, tamamen özgür iradem ve düşüncemle katıldığımı anlamıştınız. Bu eyleme de kendi iddia ve kararlılığımla gidiyorum. Bunu herkes bilsin ki, kendi irade ve düşüncesiyle eyleme gitmeyen kesinlikle başaramaz. Herkese buradan çok selamlarımı söylüyorum.
Biji Serok APO!
Be Serok Jiyan Heram Be!
Devrimci Selam ve Saygılar
Şervan Şoreş
06.02.2016