HABER MERKEZİ
1985 yılından itibaren TC Emniyet Müdürlüğü bünyesinde yer alan Bekçilik, kademe kademe sonlandırılarak tarihe karışmıştı. Ancak son yıllarda Emniyet Müdürlüğü bünyesinde yeniden böyle teşkilatlanma içerisine girildi. En son olarak da AKP-MHP faşist kliği tarafından, bekçilerin kimlik sorma, silah kullanma, müsadere altına alma vb. gibi yetki alanlarının genişletilmesi için TBMM’sine önergeler sunuldu. Ancak bir süredir TBMM’ye sunulan bu yasa tasarısının kabulü halinde neden olabileceği sorunlar kamuoyu tarafından tartışma konusu haline geldi. Hatta bu tartışmalar içerisinde AKP-MHP faşist kliğinin öngördüğü temelde yeniden örgütlendirilen bekçileri, Almanya da Hitlerin faşist Nazi partisi tarafından kurulan 1920-1945 arası yılları arasında faaliyet içerisinde olan SA(Sturmabteilung- Taarruz Bölüğü)’lara ve yine 1925-1945 yılları arasında SS(Schutzstaffei-Kofuma Timi) adıyla Hitleri koruma amaçlı kurulan militer birliklere benzetenlerde bulunmaktadır. AKP-MHP faşist diktatörlüğünün içerisine girdiği devlet içi her alanda kendi paralel örgütlerini oluşturma gerçekliğini göz önünde bulundurunca yapılan bu tür yorum ve değerlendirmeleri ciddiye almak gerekmektedir.
SA’lar faşist Nazi Partisi tarafından militer bir örgütlenme olarak 1920 yılında kurulmuştu. Nazi’lerin iktidara taşınmasında da önemli bir rol oynamıştı. Üzerlerine giydikleri gömleğin rengi nedeniyle de halk içerisinde ““Kahverengi Gömlekliler ” olarak anılmaya başlamışlardı. Hitlerin iktidara gelmesiyle birlikte de “yardımcı polis” rolünü üstlenmişti. 1934 yılına gelindiğinde de bünyesinde barındırdığı üye sayısı resmi Alman ordusunun sayısını nerdeyse yüzde dört bine varan bir orana ulaşmıştı. SS’lerde Hitleri koruma birlikleri olarak kurulmuşsa da daha sonra o da Alman ordusunun sayısal oranını yüzde binlerin üzerinde bir sayıya ulaşarak geride bırakmıştı. Bu her iki faşist militer birlikler kendi içerisinde araç, her türlü ağır, hafif silah vb. olmak üzere her açıdan daha donanımlı hale getirilerek kendi içerisinde bölümlere ayrıştırılmışlar ve Almanya içerisinde ikinci bir ordu haline getirilmişlerdi. Hatta nasıl askerlik yaşına gelen geçler, ulusal ordulara alınıyorsa aynı şekilde bu militer birliklere de alınmaya başlamışlardı. İkinci dünya savaşında temel askeri güçleri olarak konumlandırılanla bunlar olmuşlardı.
Kaba ve indirgemeci bir yaklaşımla değerlendirildiğinde belki bazıları yeniden örgütlendirilen bekçileri, Hitler’in SA’larına, SS’lerine benzetmeyebilir. Çünkü SA’lar ve SS’ler bir parti tarafından, bekçiler ise doğrudan TC Emniyet Müdürlüğüne bağlı olarak kurulmuş bir devlet örgütlendirmesidir. Bu yönleri ile aralarındaki farkı hiçbir kimsenin görmemesi mümkün değildir. Ama asıl sorun bu değildir. Yapılan bu benzetme ile neyin kastedilmek istenildiğidir.
Türkiye’de gelinen aşamada, klasik burjuva hukukuna göre bir devlet yapısından bahsetmek mümkün değildir. Yargı-yasama-yürütme arasındaki “kuvvetler ayrımı” ortadan kalkarak bunların “birliği” geçerli bir hale getirilmiştir. Siyasal literatürde de bunun adı faşizm olarak kabul edilmektedir. Türkiye’deki mevcut devlet gerçekliği de bundan başkası değildir. AKP-MHP’nin, Alman Faşist Nazi partisinde farkı, iktidar olmanın avantajlarını kullanarak klasik devlet organları dışında kendilerini paralel bir yapı olarak örgütlendirerek kendi yargı-yasama ve yürütmelerini oluşturmuşlar ve bunları hakim hale getirmişlerdir. Bunu gerçekleştirdikleri oranda da klasik devletin yargı-yasama ve yürütme organları birer asma yaprağı haline gelmişler ve giderek de adı var, kendi yok hale gelmişlerdir. Bu haliyle de Fetullah Gülen teşkilatı için yaptıkları “Paralel Devlet Yapılanması” belirlemesini kendileri için geçerli bir hale getirmişlerdir.
Partili Cumhurbaşkanı olma kimliği ile R.T. Erdoğan’ın hukuki statüsünün, Hitler’inki; AKP’nin de Nazi partisi ile hiçbir farkı kalmamıştır. Bu haliyle devlet olma kimliği ile AKP tarafından kurulan ister sivil ister asker/polis olsun her örgütlenme birer AKP örgütü olma özelliği taşımaktadır. Buradan hareketle de faşist Nazi partisi tarafından kurulan SA’lar ve SS’lerle AKP-MHP faşist kliği tarafından yapılandırılan Uzman Er ve Erbaşlardan oluşan sözleşmeli “askerlerin”, Polis, PÖH, JÖH, ÖH; SADAT ve en son olarak yeniden gündeme giren bekçiler arasında özde hiç bir fark yoktur. Bunlara Osmanlı Ocakları, Ülkü Ocakları, Alperan Ocakları, Sedat Peker, Alaattin Çakıcı vb. gibi mafya çete örgütleri vb.leri de dahildir. Bunların hepsi AKP-MHP faşist kliğinin militer örgütlenmeleridir. Aynı gerçeklik, yeniden yapılandırılan sivil bürokrasisinin en alt düzeye varıncaya kadar memur yapılanması içinde söz konusudur. Onlarda AKP-MHP faşist kliğinin devletinin memurları haline getirilmişlerdir.
AKP-MHP faşist kliği döneminde ister militer ister sivil olsun tüm devlet örgütlenmeleri/kurumları içerisine alınan kişilerin kimliklerine bakıldığında bu gerçeklik kendisini çok net bir şekilde gösterecektir. Kürtler, Aleviler, devrimci, demokrat, özgürlükçü, laik vb. özellikleri ile tanınan herkes devlet işlerinden/memurluktan uzaklaştırılmış, Sünni-Müslüman, tarikat, faşist kimlikleri ile tanınanlar, bilinenlerden oluşan bir devlet kadrolaşması içerisine girilmiştir. Ekonomik alan, ticaret, pazar ilişkileri, nakliye, taşımacılık, inşaat sektörü, bankacılık, ihale, reklamcılık, medya vb. akla ne geliyorsa, aynı şekilde bir sistem oluşturulmuştur.
Böyle bir gerçeklik içerisinde sadece bekçiler değil, sivil görünüm altında oluşturulanlar da AKP-MHP faşist kliğinin kadrolarının yuvalandığı örgütlenmelerdir ve Hitlerin SA’larından SS’lerinden hiçbir farkları yoktur. Hepsi de faşist, halk düşmanı, işkenceci ve katliamcıdırlar.
Cemal ŞERİK
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi