HABER MERKEZİ- Şakir Kahraman yazdı: ÖCALAN’IN İMRALI DURUŞU NETTİR
“Sovyetler Birliği’ne karşı 1949’da “savunma” amacıyla kurulan ancak soğuk savaş sonrası “saldırı” örgütüne dönüşen Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Kürt Halkı Önderi Abdullah Öcalan’a dönük geliştirdiği komplo 25’inci yılına giriyor. Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarılmasıyla başlayan ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesiyle devam ettirilen komplo sürecinde küresel güçlerin amaçladığı tasfiye gerçekleşmedi.
“Beyaz işkence” ve “Sessiz ölüm” olarak nitelendirilen tecritle Öcalan teslim alınmak istendi
1999’dan bugüne İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tek kişilik hücrede tutulan Öcalan’ın fikirlerinin toplumla buluşmaması için ağırlaştırılmış bir tecrit uygulandı.
“Beyaz işkence” ve “Sessiz ölüm” olarak nitelendirilen tecritle Öcalan teslim alınmak istendi. Ancak tüm bu girişimler ve uygulamalar sonuç vermedi. Öcalan’ın tek kişilik hücrede Kapitalist Modernite’ye karşı geliştirdiği Demokratik Modernite fikriyatı bugün milyonlarca kişi tarafından sahipleniliyor. Şengal, Maxmur, Kuzey ve Doğu Suriye başta olmak üzere birçok yerde Öcalan’ın felsefesi üzerinden yeni bir yaşam inşa edilirken kadınların “Jin, Jiyan, Azadî” sloganıyla kadının özgürlüğüne giden yolun umut kapılarını aralıyor.
Öcalan’a yönelik geliştirilen tecrit politikası gün gittikçe derinleştiriliyor. Öcalan’la en son Mart 2021 yılında kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı kesintili telefon görüşmesinde haber alınmıştı. Burada Öcalan “Devlet de siz de yanlış yapıyorsunuz” söyleminde bulundu. 31 aydır Öcalan’dan hiç bir haber alınmıyor. Avukatlarının ve ailesinin görüşme için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı başvuruları “Disiplin Cezası” adı altında engelleniyor.
İşte tam böyle bir zamanda “Zikir Fikir ve Eylem Birliğini” esas alan bir hareket ortaya çıktı
PKK öncesi Kürtler 4 parçaya bölünmüş. Dönem dönem bölgesel direnişler gerçekleştirmişse de hepsi iç tasfiye ve katliamlarla sonuçlandı. O dönem bırakın yeninden özgür olma hayali, düşmana karşı geliştirilecek en ufak birlik yöntemi yoktu. Kürtlere karşı, Türklere kapitalist devletler tarafından verilen ulus devletin bekçilik göreviyle Kürtler üzerinde beyaz Türk hâkimiyeti kurulmaya çalışıyordu. Kürtler de ise ezilmişliğin pedagojisi ile sömürgecilik kişiliği boy göstermeye başlamıştı. İşte tam böyle bir zamanda “Zikir Fikir ve Eylem Birliğini” esas alan bir hareket ortaya çıktı. Öcalan “Kürdistan Sömürgedir” söyleminden sonra “Kürdistan Devrim Manifestosu” ile PKK mücadele hattın kurdu.
PKK’den sonra politikleşen Kürt halkı kendini tanımaya, anlamlandırmaya başladı. Gelişen süreçte inancı kalmayan Kürtlerin “kurumuş bir ağacı tekrar nasıl yeşerteceksin” söylemlerine aldırış etmeyen Kürt halkının evlatları yönünü Kürdistan dağlarına verdi ve sömürgeciliğe karşı savaştı. Tüm dünyanın gözü ve kulağını açarak Kürtlerin bu destansı yeninden varoluş mücadelesini verdi. Önderliğin birleştirici gücü ile yan yana gelen Kürtler dünya tarihinde o günden bu güne ‘bir halk nasıl özgürleştirilir’ tarihini yazdı.
Bu komplo sürecinde edilgen rol oynayan Türk devleti kendini kahraman olarak ilan etti
Kapitalist Modernite güçleri Öcalan öncülüğünde Kürdistan’dan yankılanan devrim sesini susturmak ve buna engel olmak için kurnaz komplo planları kurmaya başladı. 9 Ekim 1998 yılında Suriye’de çıkarılan Öcalan, 15 Şubat 1999’da birçok devletin ortak iş birliğiyle rehin alınarak Türkiye’ye teslim edildi. Bu komplo sürecinde edilgen rol oynayan Türk devleti kendini kahraman olarak ilan etti. Hatta o dönemin Türk Başbakanı Bülent Ecevit yanlışlıkla ağızdan kaçırarak, “Amerika bize Öcalan’ı verdi ama niye verdi bilmiyoruz” söyleminde bulunmuştu.
Buradan da anlaşılıyor ki aslında bu komplo çok yönlü bir komploydu. İlk olarak şunu düşündüler; Öcalan tutsak edersek bu hareket tamamen biter anlayışına kapıldılar. 2’ncisi kapitalist güçler hemen o dönem PKK Yürütme Kurulu üyeleriyle farklı bir kanalla iletişime geçerek “ Önderiniz gitti kendiniz yeni bir önder bulun” söyleminde bulundular. PKK bu söylemi dikkate bile almadı. 3 ise Öcalan olmadan hareket 6 ayda dağılır dediler. Bu durumların hepsi komplonun ne kadar çok yönlü ve planlı bir şekilde olduğunu gösteriyor.
25 yıldır İmralı zindanında ağırlaştırılmış tecrit politikasıyla tutulan Öcalan şahsında bütün ezilen haklar tecrit altında alınmak isteniliyor
“Kendinize yeni bir önder bulun” diyen kapitalist güçlerin sözlerinin ilişkin bir televizyon kanalında değerlendirmede bulunan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, yıllar sonra aynı kapitalist güçlerin farklı kanallarında kendilerine gönderdikleri mesajda “PKK’nin halk arasında artı puanı birikiyor. Önderlerine sahip çıktılar” söyleminde bulunduklarını ve PKK’yi bu konuda tebrik ettiklerini aktardı.
25 yıldır İmralı zindanında ağırlaştırılmış tecrit politikasıyla tutulan Öcalan şahsında bütün ezilen haklar tecrit altında alınmak isteniliyor. İmralı zindanın hangi hukukla yönetildiğini kimse bilmiyor. Öcalan’ın ısrarla “ben fiziki tutsağım” demesinin sebebi bu gün milyonların benimsediği ve toplumuna uyarlamak istediği Demokratik Monderinte paradigmasının talep etmeleridir. Öcalan’ın çığır açan paradigması, Kapitalist Modernite zihniyetinin ve onun bekçiliğini yapan ulus devletlerin korkulu rüyası halin gelmiştir Komployu yapan uluslararası güçler Öcalan’ın İmarlı duruşunu gördükten sonra PKK’yi tasfiye etmek için her türlü yolu deniyorlar. İmralı’daki sistematik olarak derinleştirilen tecrit politikası da tasfiye planlarının bir parçasıdır.
Öcalan’ın duruşu nettir ve Öcalan bütün ezilen hakların umudunu ve mücadele hattını belirliyor onlara güç katıyor
Bütün yönetmelere rağmen Öcalan’ın Kapitalist Moderniteye karşı geliştirdiği Demokratik Modernite paradigması tüm halkların yaşam umudu haline geldi. Çok yönlü geliştirilen komplo boşa çıkarıldı. Kürt Özgürlük hareketi paradigması ile birlikte dönemin ve zamanın ruhuna göre kendini yenilerek ve sürekli geliştirerek ilerliyor. Bu durumun en somut örneği ise Rojava Devriminden sonra paradigmanın pratikte işlenmesi, ezilenin, sömürülenin, kadınların ve yok sayılanların umudu haline gelirken, Kapitalist Modernite sahipleri ve onların uyduruk rejimlerin ulus devletlerinin de korkulu rüyası oldu. Öcalan’ın duruşu nettir ve Öcalan bütün ezilen hakların umudunu ve mücadele hattını belirliyor onlara güç katıyor.”