HABER MERKEZİ- Hüseyin Gedik’in Dijital Gerçeklik Ve Sanallaşma Kitabından
Sanallaşma ve Gençlik – Üçüncü Kısım
“Dijital dünyayı biraz daha yakından tanımaya çalışırsak, insanlığın hangi yöne doğru kaydırıldığını rahatlıkla görürüz. Küresel kapitalizmin ekonomi politiğine uygun, kâr amaçlı üretilen teknolojilerle kurmak istediği dijital sistemler aracılığıyla, toplumları denetlemekte, yönlendirmekte ve yönetmektedir. Toplumsal aidiyetleri ortadan kaldırarak, toplumu parçalayarak, özgürlükleri ortadan kaldırarak bunu yapmaktadır. Sanallaşan yaşamda insanlığın varacağı nokta örgütsüz, güçten düşmüş çürüme haldir, parçalanma ve dağılmadır. Sanal ortamın bu özelliği bilinmeden, karşı mücadele yürütülmeden toplumsal dağılmanın önü alınamaz! Benzer bir durum elbette ki gençlik için daha fazla geçerlidir. Çünkü gençlik, toplumun geleceğini temsil eden kategori olması nedeniyle üzerinde en fazla oynanan kesim olmaktadır. Gerçek dünya ile sanal dünya arasında sıkışmış, mengeneye alınmış gibidir. Gençliğin, internet ve sanal medya ağları tarafından kuşatılmışlığını, prangaya vurulduğunu yeterince fark edememesi ve gerekli mücadeleyi verememesi, sanallaşmanın etkisine ne kadar girdiğinin göstergesidir.
Sanal medya ağlarının çeşitliliği, gençliğin adeta çekim merkezi haline gelmiştir. En çok kullanılan İnstagram, Facebook, Tik-tok vb. ağlar, gençliğin eğlence alanlarına dönmüş durumdadır. Bütün ilişkileri sanallaşmıştır. Bu kuruluşlar gençliğin tüketimine uygun yazılım programları geliştirerek, kendisine bağlama becerilerine sahiptirler. Milyonlarca insanın kimlik bilgisine sahip olan bu kuruluşlar gerektiğinde her türlü manipülasyonu yaparak, algı oluşturarak gençliği yanlış yönlendirebilmektedir. İlgi duyduğu konuya uygun içerik üretilen ortamlarda sürekli bir arayışa sevk edilen gençliğin toplumdan, doğadan kopması, ekolojiye yabancılaşması kaçınılmazdır. ‘Ara, ama bulma’ kısır döngüsü içinde zaman tüketmektedir.
Sanal medyanın genelde insan, özelde de gençlik üzerindeki etkileri oldukça derindir. Dijital teknolojilerle, insan düşüncesinin kontrol edildiği, düşüncenin yönlendirildiği bir dönemde, bilgiyle kendisini donatmayan gençliğin sadece sanal medya ile yetinmesi son derece sakıncalıdır. Böyle yetişen gençliğin düşünce körlüğü yaşaması kaçınılmazdır. İnternet ortamında sürekli ve hızlı her türden veri akışı yapıldığı göz önüne alınırsa, bunların tümüne birden ulaşmanın imkânı da zamanı da yoktur. Bilgilerin doğruluğuna-yanlışlığına bakılmaksızın içeriklerin kullanıma sunulması, dolaşıma sokulması oldukça sakıncalıdır. Araştırma-inceleme yeteneğinden yoksun, teyide muhtaç, tüketime açık hazır bilgilerle yetinmek, algılara açık hale gelmek demektir. Yanlış bilgi edinme kaynakları oldukça fazladır. Hemen herkesin internette içerik ürettiği göz önünde tutulursa, internet kullanıcıları açısından tam bir beyin bombardımanı yaratmaktadır. Gençlik ise çocuklardan sonra sanal bombardımana açık hale gelen kesim olmaktadır.
İnternet ağlarında dolaşıma sokulan görsel, işitsel, yazılı bütün sanal medya içerikleri çocuklar ve gençler üzerinde birçok olumsuz etki bırakmaktadır. Ruhsal ve bedensel olarak, insan üzerinde yarattığı davranış bozuklukları, yaşamın her alanına yansımaktadır. İnternet bağımlısı bireyin ilişki ve davranışlarında meydana gelen değişiklikler kendisiyle sınırlı kalmayıp, aile içi yaşamı, sosyal çevresini, toplumu da etkilemekte, uyumsuz hale getirmektedir. İnternet kullanımından kaynaklanan sorunlar giderek artmakta ve halk sağlığını da olumsuz etkilemektedir. İnternet kesilmesinin yarattığı korkudan tutalım, farklı psikolojik sorunlar ve fiziki rahatsızlıklar oldukça fazladır. Her şeyden önce teknolojiye ve internette bağımlılık ve edinilen alışkanlıklar göz önüne alınırsa tehlikenin boyutları kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Bütün ev içi araçların giderek internet şebekesine bağlı çalışacağı bir yaşam kapıdadır. Hatta evimizin dışındaki dünya ve dijital sanayinin çarkları internet ile döneceği varsayımından hareketle, bütün üretim alanları dijitalleşme yolundadır. Tüketmekte olduğumuz organik gıdalarımız bile giderek sentetik hale geliyor. Yediğimiz her lokma, insan eli değmeden dijital teknolojilerle üretilir hale gelecektir. Robotların her işi yaptığı böylesine sanal bir dünyada insana neredeyse ihtiyaç duyulmaz hale gelecektir. Kısacası dijital teknolojilerin hâkim olduğu bir dünyada, yapay zekanın kontrolüne giren yaşamda, insanın sürüklendiği uçurumu şimdiden görmek mümkündür. Sanal medya araçları ise uçuruma giden yola asfalt dökmektedir. Bu yolun en hızlı yürüyeni ise, enerjik yapılarından dolayı ne yazık ki gençler olmaktadır. Sanal virüsün taşıyıcıları olan gençler, toplum için artık risk oluşturan gençlik durumuna gelmiş demektir”