HABER MERKEZİ
Sanat Fikir ve Bilinçle Olur
Yurtseverliğin ‘biz söze değil pratiğe bakarız’ felsefesini bu çalışma alanına da uygulamak lazım. Kültür ve sanat kurumlarının ya da sanat ve sanat emekçilerinin üretimlerine bakmak en doğru olandır. Sonuçta kişilik esere yansır. Pratikte, fiiliyatta hep fikir vardır. Düşüncesiz anlamsız hareket ve çalışma olmaz. Özellikle sanat gibi bir yaratım alanında fikirsiz, bilinçsiz hiç bir şey açığa çıkarılamaz. Yüz defa da biz sanat yapmak istiyoruz, devrimci sanatı geliştireceğiz desek, bu yetersizdir. Yapmak gerekir. Sanat yapmadan sanatın gerçeğini dile getiremeyiz. Kaç tiyatro yaptık, kaç müzik eseri ortaya çıkardık, resim, heykel, sinema da elimizde ne var? Kültürü ve sanatı edebiyatsız düşünemeyiz elbette; kaç roman, kaç şiir?
Üretkenlik ve pratiğe tam girememe sorununu kabul etmek durumundayız. Ayrıca ürettiklerimizde tam olarak ne kadar yurtseverlik kültürüne göredir, tartışabilmeliyiz. Ben yetenek sorunu olduğunu hiç düşünmedim. Kürt sanatçıları, demokratik sanat emekçileri oldukça yetenekli insanlardır. Yıllardır bu işlerle uğraşan, hayatını sanata vermiş insanlarımızdırlar. Eğitim sorunu ise hiç yoktur. Onlarca yıl demokratik siyaset ile iç içe olup bilmemek mümkün değildir. Bilgilenme sorunu yoktur. Herkesten iyi konuşabilir ve değerlendirme yapabiliriz. Ama işte, pratikte sorun yaşıyoruz. Tam istediğimiz bir üretkenlik ve yaratıcılık konumuna giremiyoruz.
Bu üretimsizliğin sebebi nedir? Mesela bir ağaç meyve vermiyorsa nedeni nedir, bu basit soruya verilecek yanıt önemli olsa gerek; ya susuz bir ortamdadır, ya toprağı verimsizdir, ya güneş görmüyordur, ya bakımı iyi yapılmıyordur vb. Peki, bir sanatçı ürün vermiyorsa, ya da ürettiklerinde devrimci bir yaşamın tadı yoksa; ya halktan uzaktır, ya mülteci duygulara batmıştır, ülkeden uzak duygular yaşıyordur, ya da kendini kültürel ve felsefi olarak eğitmemiştir. Kendini geliştirmemiştir.
‘Kapitalist Tarlada Demokratik-Sosyalist Ürün Yetişmez’
İster metropollerde olsun ister kendi coğrafyamızda; kendi sanat bahçemizi kurmazsak, zararlı otları temizler gibi zararlı anlayışları ortamdan uzaklaştırmazsak, onlarla mücadele etmezsek, başarılı olamayız. Belki de üretken olamamamızın nedenini burada aramak gerekiyor. Sanat alanını mücadeleden uzak tutan duygular bizim devrimci duygularımızın gelişimini engelliyor. Halkın, halklarımızın kültür ve sanatla ideolojik olarak ele alınan bir maneviyatla gerekli ruhsal besini alması gerekiyor. Yıllardır bundan mahrum kalmış bir halk gerçeğimiz var, asimilasyon ve soykırım tehlikesi altında olan bir halk olarak kültürel ve sanatsal olarak çoğalmaya, yaşanan Kapitalist Modernite özelde de ulus devlet saldırılarına karşı korunma ihtiyacı var.
Demokratik ulus anlayışını yaşamsal kılacak bir gençlik hareketinin, demokratik siyaseti ve kültürünü kalıcı kılmak kültür ve sanat mücadelesini yükseltmesi gerekmektedir. Kültür ve sanat alanının esas öncüleri gençlik kadrolarıdır. Kürt kültürü gibi saldırı altında olan bir kültürü ayağa kaldırmak ve mevcut sisteme alternatif bir yaşam kültürü yaratmada gençlik sanatı ve sanatçıları vazgeçilmez bir öncüdür. Sanat ve edebiyat doğru kültürel bir yaşam ve örgütlülük tarzı ile demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşaya katılmalıdır. Ortadoğu manevi ve maddi açıdan tekrardan kendini bulurken, sanatçısız bir toplumun olmayacağı bilinciyle kültür ve sanat çalışmalarına katılım göstermeliyiz. Demokratik kültürü geliştirmek sanatçısız yapılacak bir iş değildir. Çünkü yaptığımız inşanın güzel yapılması gerekiyor, ruha hitap etmesi ve kalıcı olması lazım…
Kültür Toplumun Her Şeyidir, Her Şeyden Sorumluyuz.
Kapitalist Modernite’nin inceden dayattığı bir yaşamsızlık var. Gerçeklerin ters yüz edilmesi, saklanması söz konusudur. Bunu görmek bunu hissetmek sanıldığı kadar kolay değil, gördüm diyen bile bazen bunun içinde yaşadığı halde farkında değil. Aslında fark etmek de yetmiyor. Örneğin Kapitalist Moderniteye karşı, özgür bir yaşam kültürünü yaşam tarzı olarak yaymamız gerektiğinin ve kültürel direniş geleneğimizi, tarihsel demokratik değerleri yeniden canlandırmamız gerektiğinin farkındayız. Devletin asimilasyoncu ve soykırımcı faaliyetlerinin bugünde sürdüğünü görüyoruz. Kültürel değerlerimizin özgür ve ahlaklı bir yaşamın temeli haline getirilmesinde neden zayıf kalıyoruz. Neden halen soykırımcıların umutları var? Burada özellikle gençlik ve kültür-sanat alanında çalışma yürüten insanlar olarak kendimizi sorgulamak durumundayız. Kültür toplumun her şeyidir. Bu yüzden öncelikle kültür ve sanat emekçileri her şeyden sorumludur. Hepimiz sorumluyuz.
Asimilasyon erimedir. Başkalarının parçası olmaktır. Biz Kürdistan’da, demokratik kültür ve sanat emekçileri olarak; halkımızı kendi olmaktan çıkarıp, kendi uzantısı-eki, kölesi yapmak isteyenlerin umutlarını nasıl bir çalışmayla kırabiliriz?
Yanıt Vermeliyiz!
Bu kesimlere vereceğimiz yanıt güçlü bir yanıt olmalı, bir daha yerlerinden kalkamamalılar. Saldırıyorlar; çünkü kültür ve sanat alanındaki zayıflığımızı görüyorlar. Neden zayıfız? Çünkü gençlik bu çalışmalara el atmıyor. El atsa da yüzeysel kalıyor. Bu saldırı gücünü oradan alıyorlar.
Eritmek istiyorlar, Kürt Özgürlük hareketini etkisizleştirerek, burjuva-milliyetçi kesimleri öne çıkararak toplumda bir volkan gibi patlayan özgürlük ateşini söndürmek istiyorlar. Kültür ve sanat alanımızdaki ideolojik-politik boşluktan güç alıyorlar. Zayıflığımızı değerlendirmek istiyorlar. Öncelikle; biz bu alanda gerçekten o kadar zayıf mıyız? Bu alanı ideolojik ve politik olarak ele alışımızın düzeyi bu sorunun gerçek cevabı olacaktır. Kültür alanını güçlendirmek ve kalıcı kılmak demek Demokratik özerkliğin yaşamsallaşması demektir. Eğer kültür alanını güçlü kılmazsak demokratik ulusun en önemli ayağını geliştiremeyiz.
Mücadeleyi kalıcılaştırma, kültürü kalıcılaştırmadır. Kültür hareketimizi bir demokratik özerklik boyutu olarak genişliğine, derinliğine büyütemezsek başarılı olamayabiliriz. Bizi sarıp-sarmalayıp hareketsiz bırakmak isteyen, asimilasyoncu-soykırımcı ve onlarla beraber hareket eden, reformist-küçük burjuva güçlere meydan kalmışsa, bu güçlere karşı savaşmak, kültürel bir savaş açmak boynumuzun borcudur. Bu kültürel savaş yurtseverlik savaşıdır, toprağa-tarihe bağlı kalma savaşıdır. Kültür sanat emekçilerimiz doğru bir kültürel savaş yürütebilmek için, tarihe ve toprağa doğru yaklaşmalıdır. Yanlış tarih bilinciyle ya da topraktan uzak bu savaş doğru bir temelde verilemez.
Devam edecek…
KOMÜNAR