HABER MERKEZİ
Değerli Olanın Fiyatı Olmaz
Duygular ve düşünceler paha biçilmez değerlerdir. Yani bir fiyatı yoktur. Yurtseverlik, arkadaşlık bunlara bir fiyat konulabilir mi? Sanat duygu ve düşünce de derinliğin ifadesidir. Alım-satım konusu edilemez ki. En azından demokratik kültür ve sanat hareketinde bu böyledir. Bunun dışında böyle bir durum var, herkes de kabul ediyor. Ama biz var olan gerçeği olduğu gibi kabul etmek durumunda değiliz ki. Örneğin asimilasyon var. Ben Kürt dilini ve yaşamını öğrenemem diyebilir miyiz? Zaten demokratik özerkliğin bir boyutu olarak kültür ve sanat boyutu, genel olarak da kültürel boyutu bu yüzden gerekli, biz var olanı kabul etmiyoruz, o yüzden alternatifiz. Devrimci sanat anlayışını bu yüzden geliştirmek istiyoruz. Bu biraz da duyarlılık işidir. Yani ben sanatımı halkım için yaparım diyen insanla, bu değerli çalışmalara para hesabıyla yaklaşanları ayrı tutmak gerekir.
Böyle tartışırsak doğru bir çözüm getiremeyebiliriz. Bilelim ki; sanatta metalaşma, alma-satma Kapitalist modernitenin bir hastalığıdır. Yani sanatını satmayı düşünenden şüphe etmeliyiz.
İnşa Sanatı
Gerçek halk sanatçılarının büyük amaçları ve erişmek istediği farklı sonuçlar vardır. Örneğin popüler ve arabesk kültüre karşı toplumda duyarlılık ve mücadeleci bir insan yaratmak bunlardan biridir.
Popüler kültür(süzlük) ile yıllardır, tek tip insan dayatıldı; beyinler ve yürekler işgal altına alındı, herkes bunun etkisi altına alınarak çarpık sistem, normal yaşanabilir bir sistemmiş gibi gösterilmek istendi. İnsanların duyguları ile oynandı, ruhlar satın alındı. Buna karşı mevcut köle düzeninin dışına çıkmak şarttır. Özellikle Kapitalist Modernitenin sanatı kullanış tarzının dışına çıkmamız gerekiyor. Yoksa ona hizmet etmekten kurtulamayız.
Doğru gündem yaratmak ve kendi yarattığımız gündemi güçlendirmek, sanat alanında da yapılması gereken bir konudur. Parayı, popülizmi, bencilliklerimizi tartışıp aşalım ama Demokratik Moderniteyi ve onun sanatını nasıl somutlaştırabiliriz, demokratik özerkliğin kültürel boyutunu nasıl inşa edebiliriz, inkâra ve kültürel varlığımıza yapılan saldırılara nasıl yanıt olabiliriz. Bunları da masaya yatırmalıyız. En önemlisi de; toplumun özgürlük ve estetik inşasını nasıl gerçekleştirebiliriz. Bunun öncülüğünü nasıl yapacağız?
Biz kültürel kimlik yaratmada öncü olacağız, bu inşaya sanatsal güç katacağız, müzik, resim, tiyatro, sinema ve edebiyat vb. alanlarında Kürt kültürünün özgür ifade tarzlarını yaratacağız, biz başta kendimiz de olmak üzere demokratik kültür ve sanat insanını yaratacağız demeli ve yaratmalıyız…
Farklı Olmalıyız
Gençlik ve Kültür-sanat çalışanları, bu hareketten bir yaşam tarzı öğrendi ve farkını ortaya koyarak yaşamaya çalışıyor. Kendini gerçekleştirme çabası içinde; toplumun yaratıcılık rolünü sırtlamış, çalışıyor. Sanatçı, toplumun kültürünü yani yaşam ölçüsünü büyütmek ve güzelleştirmekle sorumludur. Varsın bazıları, burjuva salonlarda eğlencelik olarak, maddi dünya için bu uğraşı yapsın… Bunlara karşıyız ama karşı olmamız yetmez, bu ‘sanat koruculuğuna’ karşı, toplumun can esirgemezleri, serdengeçtileri olmalıyız. Toplumcu sanatçı bu sanatçıdır. Ulus-devlet ve devletçikler zaten toplum ve sanatçıyı kendine bağlıyor ve sıfırlıyor, soytarılaştırıyor. Devletin kölesi haline getirmek için sanatçıyı sanatçı olmaktan çıkarıyor.
Gerçek bir halk sanatçısı olmak ancak demokratik özerk bir yaşamda, demokratik ulus anlayışı ve Demokratik Modernite zihniyeti ile olur. Başka sanatçılık bize göre olmaz. Son olarak kültür ve sanat emekçilerinin kültürel boyutun inşasında dikkat etmesi gerektiğini düşündüğüm bazı konulara değinerek bu yazıyı bitirmek istiyoruz.
Örgütlü Sanat
Özgür yaşam kültürünün örülmesi önemli bir konudur. Demokratik ulus ekolojik-örgütlü yaşam ile iç içe örülmesi, ulusal toplum olma için diğer halklara örnek yaratma için vazgeçilmezdir. Sanatçı kendi özgürlüğünün içinde yaşadığı toplumun özgürlüğü ile olan güçlü bağını görmezse toplumsallığa fazla gelmez. Toplumu özgür olmadan o sanatçı da özgür olamaz. Bu bağı görmek ve hissetmek önemlidir.
Özgür Kürt kültürü alternatif bir kültür olduğu için, Kapitalist Modernist yaşamda sürekli saldırıya uğrayan bir kültürdür. Kürt kültürünün bunca saldırıya uğraması onun toplum içinde yeniden ayağa kalkışını engelleme amaçlıdır. Bu saldırılar karşısında örgütlü olmak durumundayız.
Kürt kültürü kendine hastır. Elbette her halkın kültürü güzeldir. Ama Kürtleri diğer halklardan ayıran temel özellikler de vardır. En temel özelliği, orijinal halinin egemen sistem dışında olmasıdır. Orijinal Kürt kültürü zaman ve mekân itibarıyla tüm uygarlık kültürünün dayanağı olan kaynak kültürlerdendir, Kürt sanatçısı bu kültürden beslenmek zorundadır. Yoksa günümüzün kapitalist modernite eksenli yapay Kürt ulus devletinin kurbanı olması kaçınılmazdır. Demokratik sosyalist bir toplumun inşasına devrimci katılım sağlamak ancak yaşamda kültürel boyutu inşa etme gayesi ile olabilir. Kendi kültürüne uzak ya da onu zayıf geri görerek olamaz.
İstismarcıları Kürdistan’dan Kovalım
Diğer bir konu; Kürdistan’da din kültürüne bağlı olarak ciddi bir istismar var. Alevilere, Müslümanlara, Süryanilere, Êzîdîlere ya da çok daha farklı dini kesimlere yönelik bu yaranmacı ve kullanmacı yaklaşımları önlemek, bu alanda yürütülen kültürel sömürüyü deşifre etmek önemli olmaktadır. Dinlerin geleneksel direnişçi ruhunu yaşatmak; bunun içini boşaltanlara karşı devrimci bir ruhla çalışmaktan geçer. Dinin iktidara alet edilerek toplumcu özden koparılmasına ve Ortadoğu’da bu yolla sömürüyü derinleştiren sahte din anlayışlarına ve siyasetlere karşı toplumu uyarmak tüm kültür ve sanat emekçilerinin sorumluluğundadır. Bunu yapmayan böyle hassas bir konuda halkçı ve öncü bir tutum ortaya koymayan, ‘kültürel sömürüye dur’ demeyen bir sanatçıya demokratik özerkliğin kültürel boyutunun yaşamsallaştırılmasında fazla bir rol biçmemek daha doğru olur.
KOMÜNAR