HABER MERKEKEZİ- Norşîn Roj yazdı: İzmir’in Konak ilçesinde 14 Şubat günü, Önder Apo’ya dönük Uluslararası 15 Şubat Komplosu’nun yıl dönümünde, bedenini ateşe veren Şehit Nazelin Korkut’un Anısına!
“İnsanlık eskiden beri hep ölümsüzlüğün sırrını öğrenmek, ebediliğin hakikatini kavramak istemiştir. Bugün bunun sırrını bize şehitler gerçeği gösteriyor. Ölümsüzlük fiziki değil ruhi bir gerçeklikti. Belki de ölümsüzlüğü arayıp da bulamayanlar bunu anlayamamışlardı. Fakat sonsuz yaşamın sırrına eren şehîdlerin ruhu ölümsüzleşerek her an yaşamaya devam ediyor. Bu sırra erenler ölümü anlamlı kılıp bu sayede bir halkın belleğinde sonsuzca yaşayanlardır. Bu yüzden bu ölümsüz kahramanlara “öldü” denilmez. Kim diyebilir ki ‘Kemal Pir öldü, Sakine Cansız öldü?’ Kim diyebilir ‘ Zeynep Kınacı öldü, Nazelin Korkut öldü? Şehîd Nazelîn, PKK hakikatiyle buluştu ve ölümsüzleşti. 1997 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesinde dünyaya geldi. Çocukluğu ve gençliği burada geçti; mücadeleyi burada öğrendi. Burada öğrendi Kürdistan’ı sevmeyi, burada öğrendi dostluğu. Nusaybin yurtseverliğiyle ve düşmana boyun eğmeyen, direnişçi
halkıyla Kürdistan tarihine adını yazdırmış bir yerdir. İşte şehîd Nazelîn de doğup büyüdüğü Nusaybin’in bu özellikleriyle bütünleşmişti. Hakiki, bedel ödemeyi göze alan bir yurtseverlik ve düşmana duyduğu muazzam öfke onun en belirgin özelliğiydi. Çocukluğunun geçtiği bu topraklarda 2015’tebaşlayan özyönetim direnişi, her Kürt genci gibi onu da etkilemiş, düşmana olan öfkesini artırmıştı. O süreçte Nusaybin’de değildi ama aklı, ruhu ve kalbi oradaydı; o efsanevi direniş kalesinde… Çocukluk arkadaşı Amara Stêrk orada şehadete ulaşmıştı. Onun intikamını almanın, silahını kaldırmanın gerekliliğini yüreğinin en derininden hissediyordu. Faşist türk devletinin bu direnişlerde halkı yaptığı işkencelerin, şehîd ettiği yoldaşlarının hesabını sormalıydı.
Bu süreçte İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine başladı. Burası onun için bir araçtı. Yurtsever Gençlik bu üniversitede bir gelenek yaratmıştı. O da buradan başlayarak mücadeleye ilk adımını atmak istiyordu. Bu süreç Özyönetim direniş süreçlerinden sonraydı ve üniversitedeki yurtsever gençlerin birçoğu bu direnişe katılıp şehîd olmuştu. Şehîd Nazelîn de kendini bu durum karşısında sorumlu hissederek bir an önce üniversitenin tekrar örgütlenmesi için çalışmalara başladı. Bundan sonrası onun için her an çalışma her an yoğunlaşmaydı. Nerede bir yurtsever genç varsa ulaşıyor, onunla tartışıyor; ona mücadele ve özgürlük bilinci kazandırarak ikna etmeye, örgütlemeye çalışıyordu. Gençlerin olduğu her yerde; yurtta, kampüste, eylemde, işte her an çalışarak sorumluluğunu yerine getiriyordu. Kendini üniversite ile sınırlandırmıyordu; bütünlüklü bakıyor, derin ele alıyordu. Aynı zamanda yoldaşlarına zaman ayırıyor, onların ideolojik ihtiyaçlarıyla ilgileniyordu, tartışmalarıyla onları güçlendiriyordu. En çok şehîd Zîlan’dan söz ederek O’nun hakikatini anlamaya ve anlatmaya çalışıyordu. O da fiziki olarak Şehîd Zîlan’a benziyordu; kısa boyluydu fakat dev gibi bir iradesi vardı. Yüreği ve yaşama bağlılığı O’nunki gibi güçlüydü. Öz ve biçimin birbirini yansıttığını söylerler. Özünün sadeliği ve temizliği Şehîd Nazelîn’in duruşuna, bakışına ve gülüşüne yansımıştı. Kocaman gözleriyle yaşam dolu bakıyor ve yaratılan güzelliklere gülümsüyordu. O’nun bu samimi, içten kişiliği herkesi etkiliyordu.
Şehîd Nazelîn demek kavga demekti. Kendisi ile sürekli bir kavga içindeydi. Önderliği okuyor, araştırmalarını artırarak anlam düzeyini geliştirmeye ve sorgulamalarını derinleştirmeye çalışıyordu. Kendini yenilemeye, sistemden arındırmaya çalışıyordu. Sistemler ve onların uyuşturan ideolojileri kendi karakterine uygun bireyler yaratır. Ama bu sistem şehîd Nazelîn ile baş edememiş, onun şahsında yenilmişti. O sade ve temiz kişiliğini, duygularını bu sisteme kaptırmamıştı. Bu yüzden bu kişiliğini daha çok geliştirmek, bir halka mal etmek ve özgürleşmek için PKK saflarına katılma kararını çoktan vermişti. Dağlara ulaşacak ve halkının gerillası olacaktı. Ancak sürecin gerekleri ve örgütsel ihtiyaçlardan kaynaklı bir süre daha üniversite çalışmalarında kalacaktı. Kısa bir eğitim gördükten sonra militan olmanın sözünü vererek mücadeleye devam etti. İzmir onun ilk çalışma yeri, ilk heyecanı oldu. Kısa bir sürede burada fırtına gibi bir etki yarattı. Hem üniversite hem mahalle hem işçi gençliğiyle öyle bir bağ kurdu ki faşizme darbe vuracak eylem gücünü kısa sürede ortaya çıkardı. Şehîd Nazelîn’in olduğu yerde eylemsizlik olamazdı. Eylemsizlik, pasiflik onun için ölümdü. Fakat eylemi de dar ve kaba ele almıyordu. Eylem onun için her an değişim ve dönüşümdü. Hiçbir şey yapmıyorsa da Önderliği anlatıyor, yoğunlaşmalarını aktarıyordu. O bildiğini uygulayan, uyguladığını sorgulayan ve buna göre kendini gözden geçirip sorgulayan bir kişilikti. Ne çok uzun eğitimlerden geçmişti ne de uzun yıllara dayanan bir tecrübesi vardı.
Fedailik ve Önderlik hakikatini kavrayanlar zamanın değil an’ın devrimcisi olmak nedir, bilir. İşte O bunu anlamış ve kendi yolunu bununla aydınlatmıştı. Her gün yoğunlaşmalarını derinleştiriyor, sürece cevap olmanın yollarını arıyordu. 2017- 2018 yılları tecridin ağırlaştığı, Rêber APO’dan hiçbir haber alınamadığı bir süreçti. Gözaltı ve tutuklamaların, gerillaya dönük saldırıların arttığı bir dönemde güçlü bir eylem ve öncülük hattına ihtiyaç vardı. Korku zincirleri kırılmalı ve düşmanı yenmenin taktik bir yolu bulunmalı ve bu yolda kararlıca yürünmeliydi. Şehîd Nazelîn kararını vermişti. Kendini Newroz’da bir meşale haline getiren ve Mazlumlaşan Rahşan Demirel’in eylemini gerçekleştirdiği yerde o da Rahşanlaşacaktı. Türkiye metropollerini, Kürt için bir mezar haline getiren düşmana büyük bir darbe vuracaktı. Bir Newroz günü Kadifekale’de eylemini gerçekleştirmişti Rahşan Demirel. Şehîd Nazelîn de öyle yapacaktı.
15 Şubat Komplosuna karşı 14 şubat günü eylemini gerçekleştirmek için bütün planlamasını yapmıştı. Konak Basmali’de eylemini gerçekleştirmişti. Bedenini ateşe vererek hem 15 Şubat Komplosuna hem düşmanın faşist zihniyetine büyük bir darbe vurmuştu. Asıl mesajı gençliğeydi. Bu bir çağrıydı. Direnmeye, tarihi sorumluluğunu yerine getirmeye çağrıydı. Rêber APO’yu İmralı’da esaret altında tutan bu sistemi yıkmaya dönük bir çağrıydı. Gençler bu çağrıya uymuşlardı. Onun eyleminden sonra gençler İzmir’den Amed’e şehîd Nazelîn’in eylemini anlamaya ve cevap olmaya çalıştılar. Üniversiteler eylemlerle yankılandı. Şehîd Nazelîn düşmanın yıkmaya çalıştığı toplumsallığı, kimliğinden uzaklaştırmaya çalıştığı genç kadınları korumak, aynı zamanda harekete geçirerek onların kendi kendilerini korumasını sağlamak istiyordu. Zîlan’ın, Rahşan’ın, Sara’nın yoldaşı olmak kolay değildi, biliyordu. Bu yüzden zor olanı başarmak için amansızca çalışıp savaşarak ‘büyük bir eylemin sahibi’ oldu. Şimdi Şehit Nazelîn’in sisteme karşı yürüttüğü mücadeleyi büyütme zamanı!
Şehit Nazelîn’in Mektubundan;
Başkanım!
Sizin insanlık dışı bir tecrit altında olmanız, azgın düşmanın Rojava’daki kazanımlarımızı yok etmek için Efrîn’e yaptığı saldırılar ve özellikle Bakur’da halkımızın yoğun bir baskıyla sindirilmeye çalışılmasıyla birleşince, uzun süredir gerçekleştirmek istediğim eylemim benim için kaçınılmaz
oluyordu. Aynı şehit Viyan Soran arkadaşın dediği gibi; “bu fikirlerin yaratıcısı asla orda olmamalı “düşüncesi, bütün hücrelerimde kendini hissettiriyordu. Biliyorum bu şekilde bir eylem gerçekleştirilmesini hep eleştirdiniz. Fakat ben 15 Şubat’a ilk defa insanlık için ne kadar karanlık ve lanetli bir gün olduğunun bilincinde olarak girecektim. Tarihte eşi görülmemiş bir tecridin Kürdistan halkının ve insanlığın tek umuduna uygulamasını bütün yoldaşlarım gibi ben de asla kabul edemezdim. Dünyanın erkek egemen devlete terk edilmek istenmesine, kadınların hiç hak etmedikleri halde kırımdan geçirilmesine, Kürd’ün yok sayılmasına asla sessiz kalamazdım. Çok iyi biliyorum ki bu fikirler şu anda gaflet uykusundaki bütün vicdanları uyandıracak ve bütün alanları, sokakları direniş alanına çevirecek. Kürdistan’ın bütün yiğit genç kadınlarının ve gençlerinin yönünü PKK’ye ve Efrîn’e, halkının özgürlüğüne döndürecek “Genç başladık, Genç Başaracağız” diyerek harekete geçen gençler, olmaları gereken yerde olacak ve bu devrime öncülük edeceklerdir. Gerçekleştireceğim eylemle ilk doğduğum günden beri düşmanın içinde yaşamanın, partinin, halkın yanı başında gerçeklerden bu kadar uzak olmanın intikamını alacağım. Bu temelde başta Rêber Apo’ya , bütün devrim şehitlerine ve şu anda tarihi bir direniş sergileyen yoldaşlarıma ve halkıma bağlılığımı yeniliyorum. Zaferimizi kutluyorum.
Kaynak: Yurtsever Genç Kadın Dergisi Eylül- Ekim sayısı