DRESDEN- Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ne farklı tarihlerde katılan şehit düşen Şehit Agir Adar (Delîl) ve Şehit Bawer Agir (Ahmet Akyüz)’ün babası Ali Akyüz ajansımıza konuştu.
Şehit Bawer Agir, 2019 yılında Girêspî savaşında işgalci Türk devletinin bombardımanı sonucu şehit oldu. Şehit Bawer Agir, katıldığı günden şehadet gününe kadar Komalên Ciwan faaliyetlerinde yer almış ve bu çalışmalara çok büyük emekler vermiştir. Bu emekçi ve fedekar duruşuyla birçok genç için örnek bir devrimci olmuştur.
13 Ekim Şehit Bawer Agir’ın şehadetinin 5. yıl dönümü. Bu doğrultuda şehit Bawer Agir’ın babası (Ali Akyüz), şehit Bawer Agir’ın çocukluğunu, zindan süreçlerini ve kişiliğini ajansımıza anlattı.
“Heval Bawer gözlerini yurtsever bir ailede dünyaya açtı. Çocukluğunda alışılmadık derecede akıllı, yetenekliydi ve ayrıca çok güler yüzlüydü. Her zaman gülümsüyordu. Bütün aile onu çok seviyordu. Heval Bawer ile baba-oğul gibi değil daha çok arkadaş gibiydik.. Bir gün bile birbirimizden sıkılmadık.
Yardımsever bir insandı, herkese yardım etmek isterdi. Sekiz çocuğum vardı, Bawer dördüncüydü. Ancak Bawer çok farklıydı, çok sevilirdi. Çünkü çok iyi ve bilgili bir insandı. Üniversiteye gitti, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okudu. Okulun üçüncü yılında çalışamalardan dolayı hapsedildi. Cezaevinde de direndi, bir yıl kadar kısa bir süre cezaevinde kaldı ve tekrar çıkıp çalışmalarına devam etti. Kısa bir süre okula gitti ve daha sonra okulu bıraktı. Kendini tamamen çalışmalara verdi. Daha sonra birbirimizi görmedik.
Heval Bawer ve kardeşi (Şehit Agir) bir gün Ankara’da katılım sözü veriyorlar, bizim haberimiz yoktu. Heval Bawer’in güvenirliği çok yüksekti. Bir şey söylese insanlar ona adı gibi inanırdı. Çünkü çok ileri düzeydeydi, zeki ve bilgiliydi. Çalışmalarında nerede olursa olsun zaman başarıyı esas alırdı. Zindandayken arkadaşları ona Kürtçe öğretmişlerdi. Arkadaşlarıyla mahkemeye çıktığında savcının karşısına “Biz Türkçe bilmiyoruz, kendimizi anadilimizde ifade etmek istiyoruz” demişlerdi.
Geçtiğimiz günlerde parti içindeki çalışmaları ve emeğiyle oldukça dolu bir hayat yaşadığını duyduk. Pek çok derin ve detaylı çalışmaya imza atmış. Onun çalışmalarıyla gurur duyuyorum. Partinin en üst kademesinde, Gençlik çalışmalarında yer aldı. Ve çalışmalarını başarıyla yönett. Kuşkusuz yaşasınlar istedim, yaşasalardı partiye çok güzel şeyler ve çalışmaları olurdu. Şehadetine kadar Komalên Ciwan’da çalıştı ve gençler onu çok sevdi. Kürdistan’ın dört parçasına da ulaşmak istiyordu. Nereye kaçması gerekiyorsa ‘Ben oraya gideceğim’ dedi.
Efrîn savaş ıçıkınca Efrîn savaşına gideceğim dedi. Hewler’de Barzanî Ailesinin polisleri onlara saldırdı ve kurşunla yaralandı. Altı ay hastanede kaldı. Efrîn Savaşı’na gidemedi bu yüzden. Partiye katılımından şehadetine kadar hiç konuşmadık. Bu detayları şehit olduktan sonra öğrendik.
Sonra Kobanê’ye gitti. Kobanê’de Girêsipî ve Serekanî’ye gitti. “Nerede olursam olayım, ömrümün sonuna kadar düşmanın Kürdistan’a girmesine izin vermeyeceğim” demiş. Savaştayken arkadaşı yaralanıyor ve arkadaşını kurtarmak için geri dönüyor. Arkadaşının sırtına alıyor ve uzun bir yol katediyor. Daha sonra faşist, işgalci Türk devleti onları bombalıyor ve ikisi de orada şehit düşüyor.
Tabii ki şehadet çok zordur. Bir insanın ruhunun bir parçasını vermesi çok zordur. Ama şu var; amaç büyük. Hedef büyük olunca yüz şehit de olsa, bin, on bin şehit de olsa herkes benim gibidir. Çünkü amaç büyük, amaç birçok kişinin kurtuluşu, bağımsız bir ülkenin kurtuluşu, özgürlüğün kurtuluşu. Zafer ilk sıradadır. Bunun için omuzlarımıza ne düşüyorsa onların izinden gidelim, onların davasını mekana taşıyalım. Onların hayal ettiği özgür bir ülke bize kaldı, biz devam edelim ve onların hayallerini gerçekleştirelim.”