HABER MERKEZİ- Şehit Bişeng Brûsk’un Güncesinden bir kesit: Güneşin doğuşunu hangi çılgın engelleyebilir?
“Uzun zaman oldu yazmayalı. Aklıma çok şeyler geldi yazacak ama bir türlü fırsat bulamadım. Buraya yazamadıklarımı yüreğime yazmakla yetindim. Ocak günlerimin üzerinden birkaç ay geçti. Ne de çabuk geçiyor zaman… Bu günlerin hatırına yüreğimde biriktirdiklerim hatırına yazıyorum bu gece. Bilgemizden, yaşam güneşimizden kötü haberleri aldığımız günlerin dördüncüsü bugün. Dilim varmadığı gibi, elim de varmıyor böyle şeyler yazmaya. Ne zalim bir düşman. Güneşimiz üzerinden oynanan oyunlar bu dünya kendilerine dar, zindan edilerek boşa çıkarılacak. Güneşin doğuşunu hangi çılgın engelleyebilir? Bu oyunlarda hakettiği cevabı alacak elbette. Ama yüreklerimiz tutuşup sabrımız tüm eşiklerini aşmakta. Artık daha fazla beklememek lazım. Bu gün dünyalar tatlısı genç yoldaşım Heja’ da böyle söylüyordu; “Heval izin verin de bir fedai eylemle Rojhilat’daki bu ölüm sessizliğine son vereyim” diyordu. Temiz yüreği, Güneşinin aydınlığına öyle susamış ki dayanılmazlığını böyle göstermek istiyor ve onun gibi binlerce yürek bu sızıyla intikam ateşini gürleştiriyor. Ama bu ateşi ve intikam hırsını daha da harlamak lazım. Harlamak ve volkanlar misali düşmanın yüreğinde patlatmak lazım. Canlar! canımıza kavuşma anını gerçekleştirmemiz lazım artık.
Heval Dılzar’ın kitabından bir alıntıyla yazdıklarımı bu gecelik noktalayayım.
Tüm güzellikler ve özlemler büyük özlemlerin anısına…
Her CAN evren de tan karşısına düşen öbür CANI bulmak ister
Kendi bütünlüğünü oluşturmak der buna, tamamlanmak der
CANAN der kimi de
Her CAN bir başka CANIN peşine düşer bu evrende
Ki her varlık öbür yarısıyla birlikte yaratılmıştır.
CANAN diye kendi CAN olmaklığını tamamlamak peşindedir her CAN
Cisimleşmiş olan CANIN cisimleşmemiş olanı bulma arayışı, kendin olma arayışı olup sürer
Unutma! Peşinden koştuğun kendisinden ne kadar hızlı da koşsan asla ulaşamazsın
CAN isen CANANI aramak zorundasın, yoksa kendin olamazsın
Huzurla, mağruriyetle CANLARA CAN kattığın onca yoldaşın yürek sevgisi ve özlemi ile rahat uyu
Sevgili Mervan yoldaşım!
Erken ama yürekler dolusu sevgi ile gittin. Asla unutulmayacaksın!
27/01/2018
Ocak ayının son günlerini yaşıyoruz. Geçen sene bu vakitler farklı bir telaş içerisindeydim, eğitimdeydim ve güzel zamanların tadını çıkarmaya, dolu dolu yaşamaya çalışıyordum, zamanı istercesine. Fakat ne yapsam da hayat seyrinde işliyor elbette. Zaman dur deyince durmasını tüm yüreğinle dileğince bile durmuyor ve ne de çabuk akıyor. Sanırım zamana dair bu gerçeği çok yazıyor ve çok sık söylüyorum. Zamanı durdurabilmek her zaman için iyi bir şey değil ki. Yaşama tat veren belki de bu gerçeğidir. Yine de bazı zamanların kalıcılığını yaşama adına kendimi bundan alamıyorum. Bencilce olduğunu farkındayım ama ne yapayım bu isteği engellemek zor biraz. Yapılamayanlara, söylenemeyenlere, yaşanamayanlara hayıflanmakta mı ileri geliyor acaba? Zamanı durdurma istemi… Çok mu keşkeleri olan biriyim? Öyle ise iyi bir şey değil. Ben bu yaşama her şeyin hakkını verebilmek adına kendimi adama kararı aldım. Değiştirebilmek geliştirebilmek ve yaratabilmek için. Bunları da zamanın oluşturucu gücü yaratmıyor mu? Zaman akmasa varlık nasıl oluşsun, benlik nasıl olgunlaşsın? Farkındalık nasıl sorumlulukla yüklensin. Elbette zamanın oluşturması lazım. Buna rağmen, bize rağmen. Bu oluşum mükemmelliyetine en bilinçli irade ile katılmaktır bize düşen. Zamanın akışına değil yapılamayan söylenemeyenlere öfkelenmek, meydan okumak lazım. Bir devrimci için zaman heybedeki en değerli şey değil midir? Hakkını vermemek nankörlüğün bir bedeli olmaz mı? Bedeli dünyanın belki de en kötü sözcüğü olan KEŞKE’nin en derin pişmanlıkla yürekten kopan bir ofla, büzülmüş dudaktan iç çekerek dökülmesidir. Bunun yarattığı ağırlığın hiçbir benzeri yoktur. Yürek ezilir, beden ezilir, ruh ezilir bu ağırlığın altında. Baş gövdeye ağır gelir, eller ayaklar beceriksizce sallanır, beden yalpalar. Boşlukların en kötüsüne atılır ruhun. Sözün bir anlamı yoktur.
24/01/2018
Cumartesi 21:00”