HABER MERKEZI – Kurdistan Özgürlük Harekitinin ve Özgür Kadın Devriminin fedai öncülerinden Komalên Jinên Ciwan Koordinasyonu ve PKK Gençlik Komitesi üyesi Bişeng Brûsk ve Komalên Jinên Ciwan- Komalen Ciwan Yürütme üyesi Sara Hogir Riha, 28 Temmuz 2023 tarihinde, katliamcı-faşist Türk devletinin hava saldırıları sonucu Medya Savunma Alanlarında şehadete ulaşmıştı.
Medya Savunma Alanlarında yol arkadaşı ile birlikte hava saldırısı sonucu, şehitler kervanına katılan şehit Bişeng Brûsk’un (Rojda Bilen), yaşamını, mücadeleye olan bağlığını ve Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’ne katılımını, İsviçre’de yaşayan kardeşi Hatip Bilen’e sorduk.
Fikirlerimi şekil veren en önemli insandı
Benim adım Hatip, Mersin’de doğdum. 5 yaşına kadar Mersin’de yaşadım. Sonrasında ise Kurdistan’a döndük. Cizre’de büyüdüm. Üniversiteyi İzmir’de okudum. İzmir’de de hapiste kaldım. Birkaç sene hapisten sonra, birkaç sene daha Kurdistan’da yaşadıktan sonra Avrupa’ya geldim.
Ablamın çocuk olduğunu hatırlamıyorum. Her zaman bir yetişkindi. Oyun oynadığı hatırası çok azdır. Her zaman sorumluluklar da yaşadı. Hayatın ilk 20 yılını ailesinin sorumluluklarını yüklenerek yaşadı. İhtiyaç olduğunda bir babaydı, ihtiyaç olduğunda bir anneydi, ihtiyaç olduğunda bir arkadaştı. Diğer hiçbir kardeşim gibi de değildi. Aramız çok iyiydi. Her zaman da böyle oldu. Bilmiyorum, kendi adıma en çok şey paylaştığım insan yine oydu. Aramızda özel bir bağ olduğuna inanıyorum.
Birçok konuyu konuşur tartışırdık. Çocukken O çok daha erken yaşlarda kitap okumaya başlamıştı. İlkokuldan itibaren. Bizim de aramız çok iyi olduğu için ben de hep ablamı örnek alırdım. O kitapları getirirdi ben de ondan çalardım. Benim gözümde de Bir abladan çok daha fazlasıydı.
Bugün fikirlerimi şekil veren en önemli insan olduğunu söyleyebilirim. Ablama dair şöyle bir anıyı hiç unutmuyorum ki birçok insan da unutmaz. Ablam, bizim mahallede Cizre’de Cudi mahallesinde oturuyorduk. Ve Cudi Mahallesi 90’larda boşaltılan köylerden gelen insanların yoğun yaşadığı bir mahalleydi. Politik insanların olduğu bir mahalleydi. Ama aynı zamanda feodalliğin de güçlü olduğu bir mahalleydi. Ve ablam liseye başlayana kadar o mahalleden okula giden hiçbir kız çocuğu yoktu. Rojda’nın okulu şehrin öteki tarafındaydı. Ve her gün yürüyerek okula giderlerdi. O ve diğer ablamla beraber. Bütün mahallede okula giden tek kız çocukları olduğu için bu ister istemez dikkat çekiyordu. Her gün okula gittikleri zaman mahallenin kadınları işte sokaklarda oturdukları zaman böyle bakarlardı, işaret ederlerdi, konuşurlardı. İlk 1-2 sene bu onun için çok zor olmuştu hatırlıyorum. İnsanlar konuşuyor diyordu, ağlıyordu. Babam gerçekten ikisinin de okula gitmesi için çok çabalamıştı. Onlar da okula gitmek istiyorlardı ve gidiyorlardı. Oldukça da başarılıydılar.
Üniversiteye başladığı an bir devrimci olmaya başlamıştı
Fakat her gün okula giderken yaşadıkları bu durum ister istemez onları üzüyordu. İşin ilginç kısmı sonrasında gelişti. Artık son senesinde bir şekilde herkesin saygısını kazanmışlardı. O kızlar okula gidiyor diye konuşan kadınlar, sokaktaki çocuklar artık onları böyle gördükleri zaman hemen isimleriyle sesleniyorlardı. En sonunda liseden mezun oldular. Rojda ve ablam Dilan aynı sene üniversiteyi kazandılar. O gün unutamadığım bir şey oldu. Üniversiteye gidecekleri gün, babam diğerlerinin de örnek olması için iki ablama da mahalledeki evlere dolaşmalarını söyledi. Gidin helallik isteyin. Tabii ki çocuk aklımıza çok bu durumu çok anlamamıştık o zaman. Bugün baktığım zaman aslında çok önemli bir şeymiş. O gün gittiler. Rojda’da, diğer ablam Dilan’da her zamanki gibi dik duruşlarıyla tek tek evleri dolaştılar. İnsanlar hem şaşırdılar hem de duygulandılar. El öptüler. Vedalaştılar. O gün üniversiteye gittikleri gün bütün mahalle onları uğurladı. Birkaç ay sonra bu olay insanları o kadar etkiledi ki, ablamla yaşıt olan ve okula devam etmeyen bütün kız çocuklar okula başladı. Doğalında gelişen bir şeydi. Fakat bana kalırsa çok mucizevi bir durumdu. Tabii ki Rojda’nın devrimci saflara katılması da yine o kız çocukların birçoğunu etkiledi.
Artık daha çok önemsediği bir şey vardı
Ablam 20 yıl boyunca ailesinin sorumluluklarına üstlendi. Üniversiteye başladıktan sonra ise halkının sorumluluklarına üstlendi. Yani üniversiteye başladığı an bir devrimci olmaya da başlamıştı. Yaklaşık bir sene sonra ablam tutuklandı. Bakırköy cezaevinde kaldı, İstanbul’da. Ve bir sene sonra ablamı gördüğümde her zaman tanıdığımdan çok daha farklı bir insana dönüşmüştü. Evet her zaman saygı duyduğum bir insandı, her zaman hayranlık beslediğim bir insandı ama artık çok daha başka bir seviyedeydi. Hapiste geçirdiği bir senenin sonunda bir gün ziyaretine gittim. Açık görüş salonuna girdim. Ablam içeri girdi. Bekliyorum ki ablam bana gelsin. Ablam o gün o salonda herkesle el sıkıştı. Halini hatırını sordu. Öptü, kucakladı. En son bana geldi.
O gün çok anlamamıştım bu durumu, kırılmıştım kendimce. Yani niye gelmedi benim yanıma diye. Açık görüşün çoğunu diğer ailelerle geçirdi. Ve hepsine moral vermeye çalışıyordu. En son sıra bana geldi. O zaman anlamamıştım ama sonrasında fark ettim. Artık evet ailesini önemsiyordu ama artık daha çok önemsediği bir şey vardı. İnandığı bir dava ve önemsediği bir halk. Birkaç ay sonra ablamın cezaevinden çıktı. Ailesinin arasına döndü. Aramızda birkaç ay vakit geçirdi. Her zamanki gibi değildi ama her zamankinden çok daha iyiydi. Her zaman güçlü biriydi ama her zamankinden çok daha güçlüydü.
Kötülüğe karşı iyilik örgütlenmeli
Bir gün sohbet ediyorduk. Son gecemizdi. Bilmiyordum. Çok sık yapardık bunu. Sık sık konuşurduk, tartışırdık. Bana anlatırdı. Ben de hayranlıkla dinlerdim. Son gecemizde konuşuyorduk, sohbet ediyorduk. Şey demişti bana ortada bu kadar örgütlü bir kötülük varken, iyiliği savunmasız bırakmak bu kabul edilemez bir şeydi. İyilik örgütlenmeli demişti. O cümlesini hiç unutmamıştım ama ne demek istediğini o zaman tabii ki anlayamamıştım. Ertesi gün bize veda ediyordu. Fark ettim İnsan korkuyor sonuçta kardeşin gidiyor, ne olacağını bilmiyorsun ama bunu o kadar ciddi bir şekilde yapıyordu ki, o kadar iradeliydi ki, yani bir yandan istemiyorsun ama bir yandan da sana saygı duymaktan başka bir çare bırakmıyor. Ama bu çaresizlik gibi bir durumda değildi. O kadar güçlüydü ki bu iradenin karşısında duramazdım.
Göz yaşı döküyordu. Doğal olarak. Ailesine veda ediyordu. Ama önüne koyduğu şey çok daha güçlüydü onun için. Bu yüzden de vedalaşmak o kadar da zor olmamıştı. Gitti. Bir daha görmeyiz, bir daha konuşmayız diye düşündük. Ama o yine sürpriz yaptı. O devrimci olmanın ailesinden vazgeçmek demek olmadığını göstermişti bize. Çok uzun süre konuşmaya devam ettik. Ailesi onun için önemliydi, devrimci olmak daha önemliydi. Ailesini terk etmemişti. Ama kendisine yeni bir aile kurmuştu. Sık sık konuşurduk. Telefon ederdim. Öyle hâl hatır sormaktan fazlasını yapıyordu. Her zamanki gibi yine konuşur tartışırdık. Bir süre bunu beraber yürütebilme şansımız da oldu. Her geçen gün bir insan kendini daha çok nasıl geliştirebilir bunun örneğiydi.
İlham veren bir kişilikti
Çok duygusal bir insandı ama duygularını yaşarken çok kontrollü bir şekilde yaşardı. Devrimci olduktan sonra, bunu bir de ideolojik donanımla güçlendirdi. Evet, kendisine, halkına yapılanları unutmayacak kadar öfkeliydi. Özellikle abim öldürüldükten sonra onun bıraktığı bayrağı almak adına onun ismini sahiplendi. Brûsk abimin ismiydi. Devrimci ismiydi. O da bu bayrağı aldı. Duygu yüklüydü ama aynı zamanda bunu nasıl yapacağına dair kendini donatmıştı. Bunu sadece safça bir öfkeyle yaşamıyordu. Olması gerektiği gibi. İdeolojik silahını kuşanmıştı ve bununla mücadele ediyordu.
Daha önce de söylemiştim. Ablamın ilham veren bir kişilikti. Hepimiz için öyleydi. Sadece kardeşleri için değil, arkadaşları arasında da yoldaşları arasında da eminim herkes aynı şeyi düşünecektir. Ve bunu o kadar güçlü bir şekilde veriyordu ki yanımızda olmasına gerek yoktu. Dünyada bir yerlerde olduğunu bilmek bile insana bunu hissettiriyordu. Ablam 15 yıl boyunca bir devrimci olarak yaşadı. Ailesinden uzaktı. Ama buna rağmen onun bir yerlerde var olduğunu bilmek bile insana güç veriyordu.
Bu aynı zamanda iyinin ve kötünün kavgasıydı
Haberin geldiği gün abim söylemişti bana. Hiç sigara içmeyen abim o gün sigara içiyordu. Bir tuhaflık olduğunu anlamıştım. Oturduk parkta bir bankta ve söyledi. Nasıl söylenilecekse o şekilde söyledi. Abim güçlü bir adamdı. İlk defa o kadar zayıf gördüm. Ne diyeceğimi şaşırdım. 15 yıldır oradaydı ve alışmıştık bu duruma. Şimdi farklı bir şey vardı, ne olduğunu bilmediğimiz bir şey. Ne diyeceğimi şaşırdım.Ne yapacağımı şaşırdım. Kendimi toparlamam gerekiyordu. Sadece bir abla kaybetmemiştik. Bir yoldaş kaybetmiştik. Örnek bir kişilik kaybetmiştik. Sonrasında en azından ona karşı kendimi sorumlu hissettim. Elimden gelince de bu sorumluluğu yerine getirmek istedim. Ona borçlu hissediyordum.
Bu kavgaya ortak olmak ahlaki, vicdani bir sorumluluk
Ablam kendi sözleriyle bu savaşı şöyle görüyordu. Bu aynı zamanda iyinin ve kötünün kavgasıydı ve o iyi tarafta olduğundan o kadar çok emindi ki zaten muhtemelen son ana kadar da bu şekilde düşündü. Bu kavga vicdani bir sorumluluk. Kendine iyiyim diyen bir insanın durması gereken taraf bu taraf. O kendi adına üstüne düşen görevi üstlendi. Bana kalırsa doğru bir hayat yaşamak isteyen bir insan bu kavgada yerini almalı. Bu sadece eline silah alıp yapabileceğin bir şey değil. Bir insan evinin salonunda otururken bile bunu yapabilir. Bir insan sokakta yürürken bile bunu yapabilir. Arkadaşıyla sohbet ederken bile yapabilir. Bunu neden söylüyorum? Rojda daha bir devrimci olmadan önce bile bunu yapmayı başarmıştı.
Rojda gittikten sonra ondan etkilenip giden birçok arkadaşı oldu. Ve hepsinin dediği şey şuydu. Biz ondan etkilendik, onun yolundan gittik. Rojda bunun için özellikle bir çaba saf etmemişti. Sadece iyi tarafta oldu. İyi biri olmaya çalıştı. Onun peşine giden insanların hepsi de bu insanın peşinden gitti. Bana kalırsa bunu hepimiz yapabiliriz. Hepimiz gücümüzün yettiği kadar yapabiliriz. Herkes aynı işi yapmak zorunda değil. Herkes aynı yükü kaldırmak zorunda da değil ama bu yüke, bu kavgaya ortak olmak bana kalırsa ahlaki, vicdani bir sorumluluk. İnsan olmanın gereği.