HABER MERKEZİ
Kod adı: Gülbahar Gülhat
Adı soyadı: Selma Kaya Doğum tarihi-yeri: 1978 / Batman
Anne-baba adı: Meryem – Ahmet
Katılım tarihi: 1991 / Batman
Şahadet tarihi: 4 Aralık Botan Gabar’da
Şehit Gülabahar Gülhat, kadın ordulaşmasının önemli komutanalrından biri olarak adını Kurdistan Kadın Mücadelesi tarihine yazdırmıştır. Şehit Gülbahar’ı ve yaşamını anlatacak en iyi sözler kuşkusuz kendisine aittir. 4 Aralık 2007’de Botan’ın düşmana geçit vermeyen Gabar dağında sonsuzluk kervanına katılan Gülbahar Gülhat’ın Bakur’a gitmeden önce yaptığı bir konuşmasını sizlerle paylaşmak istiyoruz.
Şehit Gülbahar Gülhat’ın yönünü Bakurê Kurdistan dağlarına vermiş iken dile getirdikleri şöyle: “Adım Gülbahar. Batman doğumluyum. Ailem yarı feodal yarı köylü kökenli bir ailedir. Böyle bir aile içerisinde büyüdüm. Ailem yurtseverdir ve örgütü uzun süredir tanıma durumları vardı. Küçük yaşta aile içinde örgütü tanıma durumum gelişti. Daha çok babam sayesinde örgütü tanıma durumum gelişti. Çünkü babam milisti ve arkadaşlarla sürekli ilişkileniyordu. Ailem yurtseverdi ama çevremin hepsi yurtsever değildi. Her ne kadar zorlu bir süreç de olsa ve gerilla yeni yeni açılımlar yapıyor olsa da, çalışmalar zor da olsa yine de o süreçlerdeki moral, heyecan çok yüksekti ve katılım çevremizden çoktu. Batman, Siirt Kurtalan çevrelerinden gençlerden katılım çok yoğundu. O dönemlerde ben de katıldım. Belki küçük yaşlarda partiye katıldım. Öyle bilinçli bir katılım da değildi. Belki gerillayı seviyordum, asker olmak istiyordum ve dağlara çıkmak istiyordum ama yaşım da küçüktü. O zaman ben on iki yaşlarındaydım.”
KURDİSTAN DAĞLARINI ARŞINLAMIŞ BİR KADIN: GÜLBAHAR GÜLHAT
“İlk katıldığımda Botan alanına geldim. O zamanlar daha küçüktüm ve dağ koşulları bize biraz zor geliyordu. Arkadaşları tanıma noktasında zorluklar yaşanıyordu. Sistem içerisindeyken gerillayı görüp yaşamak ayrıdır birebir içinde kalıp yaşamak ise çok daha ayrıdır. O dönemin zorlukları vardı, hem dağ koşulları hem de yaşımın küçük olması bende bir zorlanmayı da yaratıyordu. Tabi o dönemler şimdiki gibi değildi. O dönemler Behdinan alanına çukurca alanı deniliyordu. Botan’da kısa bir süre kaldıktan sonra bu alana geldim. İlk kış eğitimimizi burada gördük. Daha sonra 92 güney savaşı başladı. Benim ilk savaşa katıldığım alan Çiyaye Reş’ti. Bilindiği gibi o süreçlerde de hareketimiz üzerinde çok geniş kapsamlı komplolar vardı, bir bütünen hareket üzerine çok yoğun saldırılar vardı. O dönemler yeni savaşa giriyordum ve yanımda birçok arkadaş şehit düştü. Bu dönemlerden çok etkileniyordum. Örgütü tanıma noktasında da yaşımdan kaynaklı toyluklarım vardı. Her ne kadar zorlanmalar da yaşasam buna rağmen örgütü tanıma durumu, arkadaşları tanıma ve bağlanma gelişti bende o dönemlerde. Bir kadın olarak bu dağlara gelişimin amacı nedir, hedeflerim nelerdir ve ne yapmam gerekiyor noktalarında arayışlarım gelişti. Güney savaşından sonra Zeleye gittim ve orada da bir eğitim gördüm. 93 yılında da Serhat’a geçtim. O dönemlerde de kuzeyde savaş çok yoğundu. İlk defa böyle alanda kendimizi çoğunluk olarak örgütlüyorduk ve yerleşiyorduk. Katılımlar çoğalıyordu. Savaşa katılım da çok güçlüydü. Bayan arkadaşlar noktasında denilebilir ki gerçekten de çok güçlü bir katılımları vardı.”
‘ŞEHİTLER TECRÜBE KAYNAĞIMDI’
“Belki cins bilinci, mücadelesi ve kendini tanıma noktasında yetersizliklerimiz vardı ama öncülükte, savaşta ve fedakarlıkta kesinlikle bayan arkadaşlar öndeydi. Bunlar biraz da o dönemin koşullarına bağlıydı. Kadın olarak öyle bilinçli olarak bir örgütü tanıma düzeyimiz yoktu. Ama o dönem çok farklı bir yoldaşlık vardı. İnandığımız kadar bildiğimiz kadarıyla pratikleştirmeye çalışıyorduk. Belki öyle teorik bir birikimimiz yoktu ama bizden istenilenleri yapmak için görevlerimizin üzerine başarı ruhuyla gidiyorduk o zamanlar. Benim de o dönemlerde öğrendiğim şeyler vardı. Yine savaş tecrübesi edinmede, komutanlıkta, yönlendirmede, kendine güvenme de, inisiyatifte bir gelişme yaşandı. Birlikte kaldığımız birçok bayan ve erkek arkadaş yanımda şehit düştü. Onlardan aldığım bir çok tecrübe vardı, manevi anlamda da. Onların şahadetlerinden ne kadar etkilensem de onlardan aldığım bir güç de vardı o zamanlar. Serhat alanı benim için savaşın çok yoğun olduğu bir alandı. 96 yılında da serhat alanında çıktım ve önderlik sahasına geçtim. Önderlik sahasına geçmek benim için yeniden örgüte katılmak anlamına geliyordu. Bir kadın olarak bu kadar yılda edinilen savaş, pratik ve yaşam tecrübesinden sonra önderlik sahasına geçmek benim için yeniden bir katılımı ifade ediyordu.”
‘ÖNDERLİK SÖZLERİNİ KENDİME ESAS ALDIM’
“Önderliği, Önderlik gerçeğini tanımak ve bir kadın olarak kendi gerçekliğimizi tanımak benim için yeni bir katılımdı. O dönemlerde de Zilan arkadaşın eylemi olmuştu. Önderliğin üzerindeki komplo ve kuzeyde büyük bir yönelim vardı o zamanlar. Belki şimdi topyekun bir savaştan bahsediyoruz ama o dönemlerde de düşmanın çok yoğun yönelimleri vardı. Bu yoğunluğun içerisinde önderlik sahasında bizim de yoğunlaşmalarımız oldu. 96dan 97ye kadar önderlik sahasında kaldım. Belki ondan önce de kadın ordulaşması gündemdeydi. Gerçekten de önderlik kadın ordulaşması üzerinde çok durdu. Biz sürekli bu soruyu da kendimize soruyorduk ve anlam da veremiyorduk, neden kadın ordulaşması, neden kadın kurtuluş ordusu, neden kadın kurtuluş ideolojisi.bu temelde de önderlik eğitimi alındı. Önderlikten aldığımız bilinç ve yoğunlaşmayla yeniden ülkeye dönüş yaşandı. O dönemler de 97-98 güney savaşı yaşanıyordu ve bizimde bu savaşa katılımımız oldu. Yine o dönemlerde de kuzeye yeniden gitme noktasında istemlerimiz vardı. Ama önderlik o dönemler önerilerimizi de pek fazla kabul etmiyordu. Önderlik diyordu bayan arkadaşların çok olduğu yerde kalın, buradan alacağınız şeyler var, vereceğiniz şeyler var. Kendi gücünüzü görün diyordu. Belki kuzeyi istiyordum ama önderliğin istemi üzerine güneyde kalma durumum oldu. Önderliğin sözlerini kendime esas aldım. O dönemlerde yapılan savaş da çok yoğundu ve birçok kayıp verildi. O dönemlerde birçok başarı elde edildi. Bu savaşta birey olarak da yer aldım. Oradan da aldığımız tecrübeler oldu. Örgüt içerisinde en çok zorlandığım süreç önderlik üzerine komplonun geliştiği süreçti. Önderlik emek vermişti ve çaba sarf etmişti, ve birey olarak bana da çok emek vermişti. Bu nedenle benim için çok ağır bir süreç oldu. Önderliğin belirttiği gibi komplonun kendini yaşamsal kılmasının altında yatan sahte dostluk ve yetersiz yoldaşlık beni bir çok noktada zorladı ve beni yoğunlaştırdı. Bu dönemler biliniyor, o nedenle fazla ne oldu ne bitti anlatmaya gerek yok. Önderlik o kadar emek vererek nasıl o süreci kurtardı anlatmaya gerek yok biliniyor. O kadar hem içten hem de dıştan dayatılan yönelim önderliğin emekleriyle bu düzeye geldi ve bizleri bu güne kadar getirdi. Bu benim için çok önemliydi ve bundan aldığım bir güç de vardı. Ne olursa olsun benim bu örgütten anladığım, kavradığım ve önderlikten, şehitler gerçeğinden de gördüğüm ne olursa olsun bu hareketi etkileyecek bir şey yoktur, her zaman böyle bir anlayışım vardı. Bu temelde bir birey olarak benden ne istenirse istensin kendimi katacağım. Yine o süreçlerden sonra Behdinan alanlarına geçtim. 99-2000 süreçlerinde. Metina alanında kaldım. Bir bütünen bu alanlarda kalma durumum oldu. Ondan sonra subay okuluna gittim, ilk eğitim devresine katıldım. Bir süre kandil alanında pratiğe katılma durumum oldu. Ondan sonra yine Behdinan’a gelme durumum oldu. Burada da yine Çiyayê Reş, Metina ve en son da yine Şehit Beritan akademisine geldim.”
‘ZİLANLARIMIZ, BERİTANLARIMIZ, VİYANLARIMIZ VAR’
Şehit Gülbahar Gülhat, “Bu eğitimde yıllardır edindiklerimiz önderliğin yeni paradigması temelinde değerlendirildi, çözümlendi ve belli bir yoğunlaşma da yarattı. Yine HPG 4. konferansı oldu. Orada alınan kararlar, yapılması gerekenler ve ilerleyen süreç çok net bir şekilde ortaya konuldu. Önderliğin durumu yine gündemimize girdi. Belki yeni olarak değerlendirilmeyebilir ama 99 dan bu yana önderlik üzerinden yürütülen komplo biliniyor. Bu komplo karşısındaki görev ve sorumluluklarımız nelerdir noktasında birçok kez dile getirdik. Önderliğin bir görüşme notunda diyordu çalışmayana selamım yok. Eğer on beş yıllık çalışmamız bu sonucu vermişse çalışmayı derinleştirmek gerekiyor. Bu bende çok derin bir yoğunlaşma yarattı. Hem önderlik gerçeği hem de süreç karşısında bir kadın olarak doğru bir mücadelenin sahibi olmak gerekiyor. Çünkü kadını değerlendirdiğimiz zaman önderlik kadın için iki kat daha fazla emek vermiştir. Eğer bu gün bir irademiz, örgütlülüğümüz, örgütümüz ve ideolojimiz varsa bu önderliğimiz emekleri ve şehitlerimizin kanlarıyla yaratılmıştır. Zilanlarımız, Beritanlarımız ve en son Viyanlarımız ve Sorxwinlerimiz var. Bu örgütü yaratan binlerce şehit yoldaşımız en üst fedailik ruhuyla komutanlık ve öncülük yapmışlardır bizlere. Bu bizim için bir mirastır. Akademide de bu temelde bir yoğunlaşma yaratıldı. Fedailik benim için sadece eylem yapmak değildir, fedailik önce ruhta, duruşta, yaşamda ve mücadelede gösterilmelidir. Benim fedailik anlayışım da budur. Zilanlar, soxwinler, mazlumlar fedai eylem yapmadan önce yaşamlarında fedaiydiler. Fedaice yaşıyorlardı. Ben de kendime bu tarzı esas almak istedim. Bunun üzerine bir yıldan fazla derin yoğunlaşmalarım da oldu. Bu sonuca ulaştım, sözde yetersiz yoldaşlığımızın çok özeleştirisini verdik. Ama bundan sonra önemli olan pratikte bunun özeleştirisini vermektir. Yoğunlaşmalarım bu temeldeydi ve bu noktada kendime söz verdim. Yetersiz yoldaşlık karşısında birkaç ezber sözden ziyade pratiğimle cevap olmak istiyorum. Ancak öyle yetersiz yoldaşlığımızın özeleştirisini verebiliriz. Bu temelde de yoğunlaşmalarım kuzey için gelişti. Belki uzun bir süredir bunun dayatmasını da yapıyorduk ama bu fırsat bize verilmedi ya da imkan olmadı. Şimdi de düzenlememiz kuzeye oldu. ”
‘ÖNDERLİK: SEN İLERDE BOTAN’A GİTMELİSİN’
“Akademide yapmış olduğumuz yoğunlaşma ve Önderlikten, HPG 4. konferansından aldığımız güçle şimdi de kuzeye gidiyoruz. Belki daha önce de kuzeyde çok kaldım ama şimdi çok daha farklı duygular içerisindeyim. Çünkü ne düşman eskisi gibi ne de bizler eskisi gibiyiz. Bunun için bir yeniliği gerekli kılıyor, yeni bir tarzda katılımı gerekli kılıyor. Bizden yeni bir zihniyet, yeni bir bakış açısı ve dönemin istediği bir militan kişilik isteniyor. Bu temelde de kuzeye yeninde gidiş olacak. Bu nedenle de çok heyecanlıyım. Çünkü yıllardır içimizde biriktirdiğimiz kini ve öfkeyi en üst düzeyde pratikleştireceğimiz alanlardan biri olarak da bu alanı görüyorum. Bu temelde bu alanlar için yoğunlaşmalarım var. Önderliğin bir sözü vardı Botan için ve ben bunu kendim için de esas alıyorum. Erdal arkadaşın da bir sözü vardı ve ben bunu kendim için bir vasiyet olarak her zaman ele aldım. Bir gün bir diyalogumuzda bana dedi sen Botan’da kalmış mısın, dedim evet. Dedi seni nasıl hiç görmemişim. Dedim fazla kalmadım. Bana dedi sende Botan’ın özellikleri var ve vasiyetimdir sen ilerde Botan’a gitmelisin. Botan’da da Gabar’a gitmemi istiyordu. Bugün bu alana gitmek benim için büyük bir moraldir. Bu arkadaşların sözlerine layık olabilmek için böyle bir duruşun da sahibi olmaya çalışacağım. Önderliğin beni sevenler yüzünü Botan’a dönsün sözünden yola çıkarak bu alanda güçlü bir duruş ve mücadelenin sahibi olmaya çalışacağım. Bu kadar süredir kaldığımız bu Güney alanlarında örgütün bizlere vermiş olduğu bir güç vardı, bir güven vardı. Pratiğimizle bunlara sahip çıkmaya çalışacağız.”
‘TEK YOLUMUZ EMEK VERMEK VE MÜCADELE ETMEKTİR’
Şehit Gülbahar Gülhat’ın konuşmasının sonunda şunları dile getiryor, “Süreç çok keskin, eğer yanlış bir yaklaşım sergilersen ona seni kesip atar. Sürecin bu hassasiyetini de göz önünde bulundurarak kuzey alanlarına gideceğim. Benim için bu esastır, kaybedeceğimiz bir şey yok, önderliğimiz var onun da durumu ortadadır. Düşman onu her geçen gün fiziki olarak bile imha etmeye çalışmaktadır. Artık kaybedeceğimiz bir şey yok. Tek yolumuz emek vermek ve mücadele etmektir önderliğin selamlarını hak etmek ve almak için. Örgütün bize vermiş olduğu emeğe sahip çıkmak ve karşılığını vermek için de başka bir yol görmüyorum ve yoktur da. Bu temelde kuzey alanlarında bir katılım yapmaya çalışacağım. Başarılı olacağımıza inanıyorum. Bir kadın olarak da bende şu özellik var. Hiçbir zaman başarısızlığı kendim için kabul etmiyorum. Sıradanlığı ve gerekçelendirmeyi, kendini başka şeylerle izah etmeyi de kendim için kabul etmiyorum. Bu duygu, yoğunlaşma ve heyecanla kuzeye gidiyorum. Başarı tek hedefimizdir. Arkadaşlara başarılar diliyorum.”