MEXMUR- 19 Ekim’de HPG Merkez Komutanlığı, Qareçok dağından güçlerini çektiğini kamuoyuna duyurmuştu. Bu karar hem kamp halkı arasında hem de kamuoyunda şok etkisi yarattı. Kamp halkı böyle bir kararı beklemiyordu. Çünkü 2014 yılından bu yana HPG güçlerinin varlığıyla kamp halkı kendini güvende hissediyordu. HPG bu halkın çocukları ve korumasıydı. Faşist ve soykırımcı rejim, HPG’nin varlığı nedeniyle kamp halkını tehdit etse de kampın yurtsever halkı düşmanın tehditlerine kulak asmadı. Hayatının her anında çocuklarına sahip çıktı. HPG güçleri kamp halkını koruduğu gibi kamp halkı da HPG’yi korudu. 9 yılda halk ve gerilla bir oldu.
Botan’da halk ve gerillaların bir arada mücadele etmesi, kamp çevresinde HPG güçlerinin varlığı insanlara Botan hayatını hatırlattı. Mexmur topraklarında küçük bir Botan inşa edildi. Kamp halkı her türlü saldırılara karşı kendini korunmuş hissediyordu. Düşman işbirlikçileri ve hainler bu bağı zayıflatmak için defalarca çabalamışlarsa da başaramamışlardır. Halk Savunma Merkezi komutanlığı yaptığı açıklamada, “Koruma görevini kamp halkına ve özellikle gençlere devrediyoruz.” dedi. En önemli şey bu talimatın iyi anlaşılmasıdır. Bu karar açıklandığında birçok kişi kendini korunmasız hissetmiş olabilir. Ancak bu karar iyi anlaşılıp komutanın bakış açısına göre hareket edildiğinde kamp halkı kendini koruyacaktır. Bu koruma görevi toplumun tüm üyelerinin omuzlarına düşmektedir.
Mülteci kampı tarihinde neredeyse tüm kamplar düşmanın saldırısına uğramıştır. Ancak 2014 yılının en büyük saldırısını MİT’in talimatıyla hareket eden IŞİD gerçekleştirdi. Bu saldırıya karşı Şehit Têkoşer Gever ve 8 özgürlük savaşçısının öncülüğünde kamp halkı tarihi bir direniş göstererek IŞİD’in kamp halkına ve bölge halkına soykırım yapmasına izin vermedi. Bu başarının temelinde gerillaların profesyonelliği kadar kamp halkının cesareti de vardı. Bu cesaret yurtseverlikten gelir, kamp halkı mücadelesiyle yurtseverliğin en büyük örneğini teşkil etmektedir. Bu yüzden düşmanın gözünde hep hedef olmuştur. Kuşkusuz bu yurtseverlik Önder Apo’nun düşüncelerine ve felsefesine duyulan inançtan da kaynaklanmaktadır. Önder Apo’nun paradigması, demokratik ve ahlaklı bir toplumun tüm ilkeleriyle öz savunmasına dayanmaktadır. Toplumun öz savunması hayatın her anında her türlü saldırıya karşı kendini hazırlar ve korur. Kamp halkının bu konuda büyük tecrübesi var.
Hiçbir toplum korunmadan varlığını sürdüremez. Toplumun korunması farkındalık ve örgütlenmeye bağlıdır. Örgütlü bir toplum en büyük koruma gücüne sahiptir. Toplumun örgütlenmesi zayıf olunca toplumun korunması da zayıf olur. Artık zaman zaman saldırı yöntemlerini değiştiriyorlar. Toplumun örgütlülüğünün zayıflatma bilinci en büyük saldırıdır. O halde örgütümüzü, ekonomimizi, kültürümüzü ve toplumumuzu zayıflatan her şeye karşı kendimizi korumamız ve bunun bir saldırı olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Evet, Halk Koruma Merkezi yaptığı açıklamada gençlere çağrıda bulundu: ‘Kampı koruma görevi sizin omuzlarınızda.’ Kuşkusuz tüm toplumlarda toplumu koruyacak güç gençliktir. Korumaya yetecek kadar gencin bulunduğu Şehit Rüstem Cudi kampı çeşitli saldırılara maruz kalıyor. Bu saldırılardan biri gençlerin Avrupa yolunu açtı. Amaç gençleri kamptan çıkarmak. Toplumda gençlerin yokluğu düşünme, canlılık, yenilikçilik ve örgütlülük gücünü zayıflatıyor. O halde zamane gençliğinin görevi bellidir. Kampın kendi kendine örgütlenmesi ve korunması…
Şehit Rüstem Cudi kampı örgütsel gücüyle çölde çiçek açtı. Her çiçek, dikeniyle kendini korur. Bu, o güzelliğin bir parçası. Önder Apo’nun düşünce ve felsefesiyle, Apoyi hareketinin önderliğinde kamp, Ortadoğu çölünde demokratik bir toplumun vizyonu olacaktır. Hiç kimse onları vazgeçirmeyecektir. Düşman ve bazı düşman güçler bu durumdan faydalanmak isteyip saldırılar gerçekleştirebilirler. Ancak örgütlü toplumun ve Apoyi hareketinin gücü buna izin vermeyecektir.
HPG komutanlığının kararı, Irak hükümeti ve BM’yi de göreve davet etti. 2014 yılından bu yana Irak hükümeti ve BM üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmedi. Bu güçler, sorumluluklarını yerine getirmemek için çoğu zaman HPG güçlerinin varlığını bahane olarak kullandı. Artık kampa yönelik tüm eylemlerden Irak hükümeti ve BM sorumlu olacak. Görevlerini yerine getirmedikleri takdirde halk ve Apoyi hareketi onlardan hesap soracaktır.