HABER MERKEZİ –
Bakur Öz yönetim direnişlerinden önce Rojava’nın Kobani kenti DAİŞ saldırısı altındaydı. Dünyanın gözü önünde gerçekleşen katliamlar T.C. faşist sömürgeciliğinin sınırında, AKP-MHP soykırımcı çete devletinin yardım ve destekleriyle gerçekleşiyordu. Musul’un tek bir mermi sıkılmadan teslim alınması DAİŞ’te zafer sarhoşluğu yaratmış ve bu sarhoşlukla Rojava Kürdistan’ına saldırmıştı. Rojava halkı, kadınlar ve gençleri canı pahasına topraklarını savunmuş ve son mahalle işgal edilene kadar direniş çağrısı yapmıştı. Direniş çağrısına ilk tepki Bakurê Kürdistan’dan gelmiş ve Bakûr halkı adeta Rojava’ya seller sular gibi akmıştı. Özellikle Önder APO’nun seferberlik çağrısı Kürdistan’ın dört bir yanında karşılık bulmuş ve dünya sosyalist, ilerici halkları da Rojava direnişine destek olmak için harekete geçmişti. Yüreği özgürlük için çağlayan, sosyalizm amacı taşıyan kadınlar, gençler DAİŞ ve TC’nin el birliğiyle yıkmaya çalıştığı Rojava topraklarında yeni, güzel, özgür bir yaşamı inşa etmek için yola koyulmuştu. Zaferi, direnişi paylaşmak, direnişten nemalanmak isteyen uluslararası güçler de DAİŞ’e karşı mücadele eden Kürt savaşçılara havadan destek vererek Rojava savunmasında söz hakkı elde etme amacındaydı. Tüm bu gelişmelerin yaşandığı süreçte Bakure Kürdistan’lı gençler ve kadınlar Botan merkezli halk serhıldanlarını geliştirmiş ve öz yönetim ilanına doğru mücadelesini keskinleştirmeye başlamıştı. T.C. faşist rejiminin çete deposuna dönüştürdüğü Kürdistan kentlerinden çetelerin Rojava ve Suriye geçişini engellemek, düşman saldırılarını durdurmak yaşanan haksız ev baskınları, gözaltı ve tutuklamalara dur demek amacıyla 6-7-8 Ekim’de ayaklanmıştı.
İşte tıpkı o dönem olduğu gibi şimdi de T.C. faşist rejimi saldırılarını arttırmış, Rojava devrimini hedeflemekte bununla da yetinmeyerek 73. Ferman yaşayan, sürekli soykırımlara uğrayan, Ezidi Halkına gökyüzünden ölüm yağdırmıştır. Bakur’da Kürtlere, kadınlara ve gençlere zindan hayatını yaşatan AKP-MHP rejimi yanı başında yeni yeni filizlenmeye başlayan özgür Kürde, özgür ve özerk yaşamı temsil eden Ezidxana tahammül gösterememektedir. En son Irak Cumhurbaşkanı Kazimi’nin ilk kez Şengal’i ziyaret edeceği gün Şengal merkezinde Şengal halk öncüsü Seit Hesen, yeğeni İsa Xwededa ve yoldaşlarını havadan SİHA saldırısıyla katletmiştir. Hem Irak’ın egemenliğini tanımıyorum hem de Şengal’i tanımıyorum diyen T.C faşist devleti Şengal’lilere de mesaj vermek istemiştir. Korkutma, kaçırtma, göçertme, yıldırma politikasında ustalaştığını düşünen AKP özel savaş devleti Ezîdî halkını soykırım kıskacına almıştır.
15-16 Ağustos tarihinde T.C Şengal dağına kan kustu. Oysa Şengal henüz kaybettiği kızlarının çığlıklarını, anaların ağıtlarını, gençlerin akıtılan kanının acısını yaşıyor, duyumsuyor ve dinliyordu. Ezidiler unutmadığı, gün gün biriktirdiği özlemlerini, sarıp sarmaladığı çocuk gülüşlerini sokağa yeni saldı. Şengalli Ezidiler yaşadıkları onca acının içinde bir de Osmanlı kırması Türk yeşil faşizminin kıskacına alındı.
Fakat T.C. faşistlerinin şu ana kadar yaptığı tüm saldırıların Şengallilerin iradesini bilemekten başka bir işe yaramadığı 16-17 Ağustos katliamının ardından görüldü. Şengalli analar son sözün henüz söylenmediğini, ‘tek bir Şengalli de kalsa Şengal dağını yalnız bırakmayacaklarını, Melekê Tavus adına haykıracaklarını’ söyledi . Hem de sadece bir Şengalli ana değil, bir genç kadın değil, mikrofona ulaşabilen her ana her baba her Ezîdî direnişçisi aynı kararlılıkta aynı iradi gücü ortaya koydu. Şengalli genç kadın direnişçiler de namlularına intikamı sürmüş, artık atılacak her mermi ihanete, hainliğe ve alçaklığa olacağını şehitlerin başında dik duruşları, soylu tavırlarıyla ortaya koydu. Asil Ezîdî Kürt anaları ve genç kadınlarının duruşu artık tüm Kürt kadınlarının esas alması gereken bir duruş olmuştur. Ezîdî Kürt kadınlarının haykırışlarını duymamak mümkün değil. Biz de direneceğiz diyen herkesin sokağa dökülmesi, hesap sorması direnenlerin yanında olmak tek yoldur. Çünkü sureti silueti akıllarda kalan eski Kürt Ezîdî kadınlarının şahlandığı anlara tüm dünya tanık oldu. Ama sadece Kürtler ve kadınlar bu şahlanışla ayaklandı. Başure Kürdistan başta olmak üzere, Bakure Kürdistan ve diğer mücadele sahalarında yeteri düzeyde tepki, refleks açığa çıkmamıştır.
21.Yüzyılda Ezidi Kürtlere, direnen özgürlüğü ve özerkliği için mücadele eden Şengallilere sahip çıkmak özgürlüğüne sahip çıkmaktır. Kürt kimliğine, direnen, mücadele eden Önder APO felsefesiyle eylemselleşen hakikate sahip çıkmaktır.
Mücadelemiz yarım asra, zafere varmakta. Kim ki bu zafer savaşında geri dursa kaybeden yalnızca kendisi olacaktır. Kürtler, Kadınlar yüzü güneşe dönük gençler kendi özgürlükleri ve aydınlık gelecekleri için mücadele edecekler. Tıpkı tarihten bu yana olduğu gibi. Nasıl ki tüm halklar, topluluklar kendi özgürlükleri, yaşamları, toprakları ve ülkeleri için savaşmışsa Kürt kadınları ve gençleri de savaşacaklar. Hem de hiç olmadığı kadar güçlü savaşacaklar. Kimsenin bilmediği, bilmek istemedikleri iradi güçleriyle, tarihten gelen ‘ilk’ olmanın verdiği güçle savaşacaklar. İmralı direnişçiliğini esas alacaklar. Binlerce şehit kanı dökülmüş, vazgeçilemeyecek bedeli ağır olan Kürdistan özlemi için savaşacaklar ve asla vazgeçmeyecekler. Bunun dost ve düşman herkes tarafından iyi bilinmesi gerekir. Tek bir Kürt kadını, tek bir Kürt genci, tek bir Alevi, tek bir Ezidi, tek bir Ermeni tek bir inanç ve halklar temsilcisi bile kalsa bu coğrafyada mutlaka kazanmak için savaşacaklar. Ve bunu hiçbir güç engelleyemeyecek. Ne DAİŞ gibi barbar bir güç ne de DAİŞ’in kurucu gücü faşist, soykırımcı, işgalci T.C. devleti engelleyebilecek. Yarım asırlık bir mücadeleden sonra hiç kimse Kürdistan özgürlük mücadelenin yenilmesini beklememelidir. Tam aksine artık başarmak, kazanmak ve zafere ulaşmak dışında bir şansımız kalmamıştır. Mutlaka ama mutlaka özgürlüğü sağlayacağız.
Bu faşist, soykırımcı T.C. çete devletinin savaş uçaklarıyla parçaladığı Ezîdî Halk Önderi Seid Hesen ve kızı Berivan’ı, yeğeni İsa Xwededa’yı, sağlık emekçisi Muhlise arkadaşı asla unutmayacağız, anılarını Önderliğimizin özgürlüğünü, Kürdistan’ın özerkliğini, kadın devrimini sağlayarak yaşatacağız. Özlemlerini gerçekleştireceğiz. Şengal direndikçe özgürlük kazanacak bunu artık daha net biliyoruz.
Şengalli kadınların yaralarını sarmaya giden fedakar, emekçi, özgürlük aşığı sağlık çalışanı Muhlise’nin, YBŞ’nin Ezidi ve Arap savaşçılarının yüzlerce binlerce Şengal’li direnişçinin Derweş ve Edule’den bu yana onuru için savaşanların tek emri de budur. Bu emrin gereklerini mutlaka yerine getireceğiz. O’nların mücadelesi artık bizim mücadelemiz. ‘Özgürlüğü sağlama’ya devam edeceğiz.
Şimal Ülkem Güneş/PAJK Online