HABER MERKEZİ –
- Kerkûk’te çarşıyı yaktılar ve yeniden yapımını Türk şirketine verdiler. Kerkûk kalesinin restorasyonu Türk şirketinde. Savaş sırasında yıkılan Musul’un imarı Türk şirketlerine verilmiş.
Kürdistan diye bir ülke ve bu ülkenin Musul-Kerkûk adında iki kenti vardır. Ama unutulmuş!
Gündemde TC saldırıları varken, ‘Musul-Kerkûk’le ilgili ne vardır’ diye sorulabilir. Çok şey vardır; çünkü tüm bu saldırıların arkasındaki büyük hedef buraları TC egemenliğine almaktır.
Şengal ve Mexmur başta olmak üzere TC’nin Güney Kürdistan’da yürüttüğü saldırılar dünyanın hiçbir kanununa sığmazken adeta rutin hale getirilmiş durumdadır. Bu durum kanıksanmamalı, normalleştirilmemelidir. Yaşanan saldırıların Musul-Kerkûk’ü elde etme konseptinin bir parçası olduğu idrak edilirse o zaman Güney halkı da sessizliğini bozar.
Yaşananlar birçok değerlendirmeye konu olmaktadır. Bu işin bir yanı da bu ülkede kendini devlet sayanların yaşadığı acizliktir.
Bunca saldırı karşısında Irak hükümeti ve KDP’nin egemenlik iddiasında bulunması mümkün olmadığı gibi yaşanan tüm savaş ve insanlık suçlarının ortağı durumuna gelmişlerdir.
Binlerce yıllık toplumsal kültürüne rağmen Irak şu anda dünyanın en güvenilmez, en krizli ülkelerinden biri durumundadır.
Güney’in huzurlu olduğu yalanı her gün yaşanan ekonomik krizler, yolsuzluklar, hırsızlıklar, intiharlarla yeterince deşifre olmuştur. Sadece Küresel güçler değil, Irak’ı yönetenler de bu tablodan sorumludur. Aynı durum KDP için de geçerlidir. Her iki güç de TC’nin elinde adeta rehine durumuna gelmişler.
Demokratik-ulusal gurur nerede kaldı?
Bu ülkenin bu kadar ayaklar altında ezilmesine izin vermemek gerekiyor. Bunun için bir kez daha Irak ve Güney federesi arasında temel bağlantı noktaları olan Musul ve Kerkûk’e bakmak gerekiyor.
Kerkûk’ü de kapsayan Musul sorunu yüz yıllık bir sorun ve halen çözülmüş değil. Bu kentlerin Kürdistan yönetimine dahil olmaları için çok çaba sarf edildi. İsyanlar oldu. Katliamlar, idamlar yaşandı. Sonuç ortadadır.
Kerkük nasıl gitti, Kerkük’ü, Musul’u, Şengal’i terk eden kimdi, hangi anlayıştı? Daha dün hepimiz yaşananlara tanık olduk. Başkalarını suçlamak yerine KDP’nin kendine dönmesi gerekir.
Uzun bir geçmişi olan sorunun sömürgecilikten kaynaklandığı biliniyor. Son durumda DAİŞ saldırıları olduğunda Irak ordusu burayı savunamadı, gerilla burada da savaştı ve Irak ordusundan doğan boşluktan peşmerge güçleri Kerkûk’e girdi. Ne kadar kaldılar? Ne zamana dek? Ne zaman ki referandum yapıldıysa o zamana dek.
2017’de yapılan referandumun üzerinden henüz bir ay geçmeden Kerkûk terk edildi. Buna zemin hazırlayan gelişme referandum sürecinde başladı. Referandumun hemen ardından Irak adına Feyaz Felah, İran adına Kasım Süleymani ve Türkiye adına Hakan Fidan bir araya geldi ve üçlü koordinasyon oluşturuldu. Neticede Haşdi Şabi güçleri Kerkûk’ü aldı.
Haşdi Şabi eşittir İran şeklinde bir algı oluşmuş. Bunun tam öyle olmadığını belirtmek gerekiyor. Neticede Şii güçlerin sadece bir kısmı İran denetimindedir. Şu an yaşananlara bakınca durum daha iyi anlaşılır:
Kerkûk’te çarşıyı yaktılar ve yeniden yapımını Türk şirketine verdiler. Kerkûk kalesinin restorasyonu Türk şirketinde. Savaş sırasında yıkılan Musul’un imarı Türk şirketlerine verilmiş. İki yerde de Türkmenlerin bir kısmını kullanıyorlar ve geleceğe yatırım yapıyor, harıl harıl çalışıyorlar. Ne de olsa kendilerine kalacağını hesaplıyorlar.
Kerkûk şimdiden büyük ölçüde TC denetimine girmiş. Musul’un durumu daha da vahimdir. Sanki hiç Kürdistan’la alakası yokmuş gibi bahsi bile yapılmıyor, adeta unutulmaya terk edilmiş durumdadır.
KDP Musul ile ilgilenir mi?
Günümüz koşullarında Irak devleti zayıf bir konumdadır. Buna rağmen Musul-Kerkûk sorunu buraların Kürdistan yönetimine bağlanması şeklinde bir çözüme kavuşturulamıyor. Çünkü KDP Şengal ve Mexmur’u kafaya takmış, adeta kan davası haline getirmiş; bu büyük bir ulusal utançtır. Meselenin bir de Irak ve Ortadoğu’yu aşan uluslararası boyutunun olduğu biliniyor…
Şengal halkının iradesini tanımayan bir hükümet ne yaparsa yapsın Irak’ta istikrarı sağlayamaz. Kaldı ki ortada hükümet de yok. 10 Ekim’de seçim yapılmıştı ama halen hükümet kurulabilmiş değil.
Eğer demokratik-ulusal bir irade gösterilebilirse, Şengal modeli Musul ve Kerkûk sorunlarının çözümünü de sağlayabilir. Yeter ki tüm Kürdistan’ın düşmanı olan AKP-MHP faşizmine ve onun rehine ve işgal politikasına boyun eğilmesin.
Bu temelde Şengal, Mexmur, Rojava halkını en çok da Başûr halkı ve ayrıca insani ve ulusal onur sahibi olan tüm güçler sahiplenmeli, katliamlara sessiz kalmamalıdır.
Nurettin Demirtaş/Yeni Özgür Politika