”Harekatın başından beri Şêx Seîd’in yanında olan Binbaşı Kasım teslim olmayı önerir. Başkaldırının öncülerinden Şeyh Evdillah’ta teslim olma yanlısıdır. Tam bu esnada Kürt Teali Cemiyeti Başkanı Şeyh Evdilkadır, oğlu Mehmet, Palulu Kör Sadi İstanbul’da tutuklanarak Diyarbekir’e doğru yola çıkarılır. 14 Nisan günü Bitlis’te Azadî örgütü kurucusu Cibranlı Halit Bey ve Teğmen Ali Rıza kurşuna dizilir. Yine Yusuf Ziya Bey, damadı Faik Bey ve Mellê Evdirahman idam edilir.”
HABER MERKEZİ
94. yılında Kürt Ulusal Hareketi -II-
Evinden ayrılan Şex Seîd Kürdistan gezisine başlamıştır. Kolhisar’dan ayrılır, ilk durağı Kanireş’in (Karlıova) Kırıkan köyüdür. Burada Halep’e gidip sürülerini satan, Halep dönüşü İstanbul’a uğrayıp Seyh Evdilkadir ile görüşen büyük oğlu Ali Rıza Efendi ile görüşüp bilgi alır. Şex Seîd Efendi Bingöl, Elazığ tarafına gidip Cibranlı Halit Bey ve Yusuf Ziya Bey’in kurtarılması için istişarelerde bulunacağını söyler. Ali Rıza Efendi ise alınan karar gereğince Malazgirt’te Hesenanlılar, Zırkiler, Ağrı’da Sipkanlılar, Kör Hüseyin paşa ile görüşmeye gider.
Şex Seîd Bingöl’e doğru yola çıktığında yol üzerinde Kös’e, Fahran’a ve Melekana uğrar. Şex Seîd’in Kolhisardaki medresesinde okuyan Hacı Ali Varol ile Kös Hamamlarda karşılaşır. Hacı Ali’ye “bizi bu akşam Fahran’da misafir edebilir misin” der. Haci Ali hemen Fahran’a giderek hocasının ve mahiyetindekilerin kalacağı evleri boşaltıp hazırlar. Civardaki şeyhler ve ileri gelenler görüşmek üzere Farhan’a gelirler. Gece herkes evlerine çekildikten sonra Şex Seîd görüşmek istediği insanların listesini Haci Ali’ye verir. Bu listede Azadî Çewlik Başkanı Nahiye Müdürü Tayyip Ali de vardır. Tayyip Ali Bey önerilerini maddeler halinde sıralar:
1- Cibranlı Halit Bey’in bırakılması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır.
2- Anadolu’daki müslüman şahsiyetlerle görüşülüp görüşleri alınmalıdır.
3- Güney Batı Kürdistan’a geçip oradaki söz sahibi insanların destekleri alınmalıdır.
4- Kürdistan’ı dolaşıp bütün şeyh, aşiret sahibi ve ileri gelenlerle görüşülüp destek imzaları alınmalıdır.
Tayyip Ali Bey son olarak Cibranlı Halit Bey serbest bırakılmadan hiçbir teşebbüste bulunulmamasını tekrarlar. Bu son öneri Çan Şeyhlerinin itirazına neden olmasına rağmen Şex Seîd ortamı yumuşatarak tartışmanın büyümesini engeller.
Kanireş’ten Boğlan’a (Solhan) geçen Şex Seîd Melekan köyünde dayısı oğlu ve ileride Muş/Varto cephesi komutanı olacak olan Şeyh Evdillah ile görüşür. Bu görüşmede şu kararlar alınır:
1- Şex Seîd Genç, , Lice, Farqin, Diyarbekir, Ergani bölgeleri gezip, bölgenin önemli şahsiyetleri ile görüşüp daha sonra Çewlik’e dönüp hareketi başlatacaktır.
2- Ali Rıza Efendi Şex Seîd’in fetvası ile birlikte Solhan, Ömeran, Zikti aşiretlerini gezip Muş ovasında halka durumu bildirecek ve Malazgirt’te güç birliği yapıp Muş/Bitlis’i kontrol altına alınacaktır.
3- Hareket başlayınca Melekanlı Abdullah, Varto’yu işgal edecek daha sonra Hınıs üzerinden Malazgirt’e girecek Hesenanlılarla birlikte Bitlis’i de işgal edip Cibranlı Halit Bey ve arkadaşlarını cezaevinden çıkartıp, İngilizlere başkaldıran Mehmud Berzenci kuvvetleri ile birleşeceklerdi.
4- Başkaldırı başlayınca Şeyh Şerif Efendi Palu aşiretleri ile Elazığ’ı denetime alıp Dersim üzerinden Erzincan’a geçilecektir.
Piran’da erken doğum
Şex Seîd yanındaki grup ile birlikte 5 Şubat 1925 günü Ergani’ye bağlı Eğil Nahiyesinin Piran (Dicle) köyüne gelir. Kardeşi Abdurrahim’in evine misafir olur. Cuma namazını burada kılar ve hutbe okur. Şex Seîd’in Piran’a geldiğini duyan civar köylerden kalabalık bir grup Piran’a gelmiştir. Ayrıca Piran’da bir düğün merasimi de yapılacaktır. Şex Seîd’i görmeye çevrede kanun kaçağı olarak aranan 8 kişi de gelir. Akşama doğru Üsteğmen Hasan Hüsnü ve Teğmen Mustafa Casım komutasında 15 kişiden oluşan bir askeri tim Piran’a gelip Şex Seîd’in kaldığı evin damında ve çevresinde mevzilenir. Şeyh Abdurrahim ile konuşan Jandarma Üsteğmeni Hasan Hüsnü evdeki aranan kişilerin kendilerine teslim edilmesini ister. Abdurrahim geleneklere göre misafirleri teslim etmelerinin mümkün olmadığı anlatır. ‘Bu kişileri teslim etmeleri halinde ağabeyinin itibarının kırılacağını, ağabeyinin yarın gideceğini, gittikten sonra istediğiniz insanları alıp öldürürmüsünüz bırakır mısınız bu sizin bileceğiniz bir iştir’ der. Ancak tim komutanı ‘bu insanları almak görevimdir’ der. Jandarmalar evin içerisine girmek isteyince silahlar patlar. Bir mülazım yaşamını yitirirken, jandarma erleri esir alınır. Subaylar ise bir iddiaya göre teslim alınmış, diğer iddiaya göre ise Piran’daki bir eve sığınmışlardı. Silah sesleri üzerine dışarıya çıkan Şex Seîd çıkar ve tez canlı, çabuk parlayan Abdurrahim’e ‘ne yaptın’ diyerek kızar. Şex Seîd hiç beklemeden mahiyeti ile birlikte Daraheni’ye hareket eder. 16-17 Şubat’ta Daraheni’de yapılan toplantıda askeri cepheler oluşturulur. Kurulan beş cephede dağılım şöyledir;
1- Kuzey/Kuzeydoğu Cephesi Melekanlı Şeyh Abdullah
2- Harput Cephesi (Elazığ/Palu) Gövdereli Şeyh Şerif
3- Silvan Cephesi Şeyh Şemsettin
4- Ergani/Maden Cephesi Şex Seîd’in kardeşi Abdurrahim
5- Diyarbekir Cephesi komutanlığını Şex Seîd üslenmiş, yardımcıları ise Henili Salih ve Mustafa Bey, Tavberli Mellê Ehmed, Ömerê Fero üstlenmişlerdir.
Dağıtılan bir beyanname ile hareketin başladığı ve “Aşar” vergisinin kaldırıldığı açıklanmıştır. Hareketin başladığı duyulunca herkes bulunduğu mıntıkadaki devlet daireleri, banka ve postahanelere el koyuyor, telgraf tellerini kesiyor.
22-23 Şubat’a Hênî’de çatışmalar başlar. Sabah bir batarya top mermileriyle birlikte Kürt güçlerinin eline geçerek alay Diyarbekir’e doğru çekildi.Şex Seîd 26 Şubat’ta Hênî’ye gelir.
21 Şubat günü Lice Kürt kuvvetlerinin eline geçti. Şex Seîd beyaz bir atın sırtında sağında Lice Müftüsü Abdülhamid solunda sekreteri Liceli Fehmi Bilal arkasında Mellê Mıstefa, Boryanlı Ömer Fero Lice beylerinden Hakkı ve Hüseyin at sırtında Lice’ye girdiler. Tutsak edilen Binbaşı Cemil de arkalarında at üstünde idi. Şex Seîd ikindi namazı sırasında camide hareketin amaçlarını anlatan bir konuşma yapar.
Çapakcur cephesi Gövdereli Şeyh Şerif komutasında idi. Yado ve Bingöl’ün batısındaki aşiretler kendisine yardım ediyorlardı. Bu bölgedeki Kürt kuvvetleri 21 Şubat günü Palu’yu aldıktan sonra yönlerini Elazığ’a çevirdiler. 4 Mart’ta Kürt güçleri Elazığ’a girdiler. Elazığ halkı Kürt kuvvetlerine karşı herhangi bir direniş göstermez. Elazığ müftüsü Mehmet Efendi Elazığ valisi olarak atandı. Şeyh Şerif eski Dersim milletvekili Hasan Hayri tarafından misafir edildi. Elazığ’ın böyle kolay alınması üzerine Kürt güçleri Malatya’ya yöneldiler.
Ancak Kürt kuvvetleri Kömürhan köprüsüne kadar ilerleyebildiler. Malatya eşrafı ve Alevi Kürt aşiretleri Kürt kuvvetlerinin ilerleyememesin de önemli rol oynadılar. 6 Mart günü Şeyh Şerif’in karargahının bulunduğu Hüseynik köyünde cephanelikte bir patlama meydana geldi. Kürt kuvvetleri burada kayıp verirler. Yöredeki Türk subaylarının bilgisi olması muhtemel olan bu patlama sonrasında büyük bir gerginlik başlar. Elazığ’da yağma olayları baş gösterir. Şehire barışçıl bir biçimde gelen Kürt güçleri şehir halkının organize olup kendilerine direnmeleri üzerine geri çekilirler. Bu gerginlikten faydalanan Türk birlikler şehre girdiler ve Kürt kuvvetlerini Murad Suyu’nun kuzeyine kadar takip edebildiler. Şeyh Şerif güçleri Dersim’in yamaçlarına iltica ederek buradaki aşiretleri kendi saflarına çekmeye çalıştılar. Fakat aksi oldu. Dersim aşiretleri Kürt askerlerinin pek çoğunu öldürürler. Şeyh Şerif ve birkaç aşiret mensubu Çapakçura geri döndüler. Elazığ’ın elde tutulmaması 1925 Kürt hareketinde dönüm noktalarından birisi oldu.
Hastalanan Şeyh Şerif bir müddet Metan’da bir mağarada saklandıysa da yapılan bir ihbar üzerine yakalanarak Diyarbekir’e getirildi. Mustafa Kemal, Elazığ’daki durumu değerlendirirken “Asiler ciddi muharebe ve çatışma sonucunda değil, mensuplarının ve müridlerinin çağrısına uymak suretiyle ve bunların kendilerine katılması ile Elazığ’a girebilmişlerdir. Silahlı kuvvetlerimiz arasında sizin yerli dediğiniz ülküsüz erlerin bulunuşu sizi şimdi bulunduğunuz yer ve duruma gelmeye zorlamıştır” demektedir. Anlaşıldığı gibi Kürt kökenli askerler hareket sırasında önemli ölçüde Kürt kuvvetlerine katılmışlardır.
Kürt güçlerinin Muş ve Varto cephesinde belli bir dağınıklık ve kendiliğindecilik görülmektedir. Bu cephenin komutanı Melekanlı Şeyh Evdillah’tır. Yardımcıları ise Şeyh Ali Rıza ve Hesenanlı Halit Bey’dir. Piran olayının patlak vermesi üzerine Şeyh Evdillah Solhan aşiretlerinden Mehmet Ali Çeto, Gımaslı Hacı Selim, Ömeran ve Meneşküt aşiretlerini yanına alarak Cibranlıların oturduğu Karlıova’nın Hasanova köyüne gelmiş, Cibranlı Kamil, Baba ve Xelile Xeto’ya haber göndererek Mengel gediğinden Varto’ya gitmelerini ister, kendisi de Şerafettin dağları eteğindeki Cibranlıları alarak Varto’ya yönelmiştir.
Varto’da ise Hormek aşiretinin ileri gelenlerinden Veli ağa, Ali Haydar, M. Şerif Fırat ve Tatanlı Haydar Varto savunmasına gitmişlerdir. Harekatın başladığı duyulunca bulundukları cezaevinden firar eden Hemide Heci ve Berazi aşiretinden Alican Karayazı’ya gidip etraflarında topladıkları 100 kişilik kuvvetle Karayazı’yı işgal ederler. Başta Hesenanlı Halit ve Ferzende olmak üzere Silemani Ehmed Malazgirt ve Bulanıkta yönetime el koyarlar. Bu bölgede Şeyh Ali Rıza gelinceye kadar dağınıklık devam eder. Şeyh Ali Rıza bu güçleri merkezileştirir, dağınıklığı bir parça olsun düzene koyar. Harekete katılanların bir kısmı merkezileşmenin içerisinde yer almaz. Kürt kuvvetlerinin sayısı 3500 civarındadır. Bu rakama Şeyh Evdillah’ın güçleri dahil değildir. Muş bölgesi hareketin denetimine geçer. Varto Muş ile Çapakçur arasında bir diken gibi durmaktadır. Bu durumun nedeni ise Cibranlılar ile Xormek ve Lolanlılar arasındaki çatışmalardır. 1925 Kürt hareketinde devletin yanında yer alan bu aşiretlerin evlatları PKK öncülüğündeki Kürt hareketinde gerilla saflarına yoğun olarak katılmış, başta Mordem ve kardeşleri olmak üzere yüzlerce Xormekli ve Lolanlı gerilla şehit düşmüşlerdir.
Xormek ve Lolanlılar, Varto’yu ele geçirip Kürt hareketine karşı güçlü bir savunma hattı oluşturdular. Cibranlı Kamil, Baba ve Mehmede Xeto 350 kişilik bir güçle Mengel geçidini geçerek Xormeklilerin oturduğu Kasman köyüne geldiler. Varto’daki Xormek güçleri bu nedenle Varto’dan ayrılıp Kasman’a gelirler. Burada şiddetli çatışmalar olur Cibranlı Kamil kuvvetleri ile Baskan’a gelip Şeyh Evdillah’ın güçleri ile birleşip Hasanova’ya dönerler. Bu arada Varto’da Kürt güçlerinin Kasman’ın intikamını almak için Xormek köylerine ve Varto’ya yöneleceği propagandası yapılır. Varto kaymakamı Xormek güçlerini Varto’dan ayrılıp Mengel gediğini tutmalarını ister. Şeyh Evdillah Varto’ya yönelme konusunda gönülsüzdür. Hınıs’tan Hasanova’ya dönen Şeyh Ali Rıza kendisini ikna etmek konusunda çok zorlanır. Varto’ya 11 Mart akşamı Alagöz köyü üzerinden yönelen Kürt güçleri Varto’yu alırlar. Varto’da ilk çatışmalar Xormekli Ali Haydar ile jandarma güçleri arasında oldu. Çoğunluğu Kürt olan seyyar jandarmalar Kürt güçlerine katılır. Kürt kuvvetleri iki koldan hücum ederek Varto’yu ele geçirirler. Şeyh Evdillah, Varto Kürt güçlerinin eline geçtikten sekiz saat sonra Varto’ya geldi. Xormek ve Lolan aşiretlerine harekete katılmaları halinde Varto’nun yönetimini bırakacaklarını söyledi. Şeyh Evdillah’ın önerisi Xormekliler tarafından kabul edilmezken Lolan’lı Hüseyin, Kali ağaları ve Abdelalanlı İsmail tarafından kabul edilir. Muş/Varto cephesindeki dağınıklık merkezi planlamanın yapılmasını ve Varto’nun alınmasını geciktirmiştir. Bu nedenle hareket kuzeydoğuya doğru gelişmemiş hükümet kuvvetlerine zaman kazandırmıştır
Ergani-Maden cephesi
Yukarıda belirttiğim gibi 16 Şubat’ta yapılan toplantıda Ergani-Çermik-Siverek-Maden hattında da bir cephe kurulmuş, cephenin başına Piran provakasyonun da tezcanlılığı ve sinirli mizacı ile erken doğuma sebep olan Şex Seîd’in en küçük kardeşi Şeyh Evdirrahim getirilmişti. Onun komutasındaki kuvvetler Ergani’yi aldıktan sonra Çermik’i de almış. Burada Siverek’ten gelen Karacadaağ’lı Şeyh Eyüp komutasındaki 500 kişilik güç ile birleşmiş daha sonra Maden’i ele geçirmiştir. Ergani çatışmaları sırasında Türk kuvvetleri ilk defa uçak kullanır. Bu çatışmalarda ilk defa Kürt kuvvetleri tarafından ilk defa bir uçak düşürülür. Ergani cephesindeki güçler daha sonra Diyarbekir güçleri ile birleşme olanağı bulamaz.
Diyarbekir Cephesi
Diyarbekir cephesinin komutanı Şex Seîd bağlı kuvvetler 2 Mart 1925 günü Diyarbekir’i üç koldan kuşatarak saldırı için hazırlıklar yapılmaya başlar. Bu kuşatma için oluşturulan savaş konseyinde Şex Seîd’in sekreteri Liceli Fehmi Bilal Bey, Vallerli Hacı Sadık, Şeyh İsmail, Terkanlı Reşit ağa, Hanili Salih Bey, Piranlı Sadık, Liceli Mellê Mistefa yer alır. Lice, Hênî, Farqin’den gelerek birleştirlen güçlerin sayısı tahminen onbin kadardı. Milli aşiretinden Mehmud Bey, Bağdat tren hattını tutup Fransızlarla yapılan anlaşma gereği gelecek Türk ordu güçlerinin gelişini engelleyecekti. Ancak Mehmud Bey’den hiçbir haber olmadığı gibi Bağdat tren hattı da tutulmamış Türk ordu güçleri Urfa ve Mardin bölgesindeki düz arazilerde konuşlanmışlardı. Diyarbekir’deki esnaf ve eşraf gerekli desteği vermemişti. Bu desteği beklerken zaman kaybeden Kürt güçleri ancak 7 Mart tarihinde şehri almak için saldırıya başlar. Türk güçleri bu zamana kadar hiçbir başarı sağlamadığı gibi 7. Kolordu Komutanı ve Vali Diyarbekir halkının tavrının ne olacağınıda bilemiyordu. Şehire saldırı 7 Mart akşamı başladı. Urfa kapı dışında şehrin tüm kapılarına yönelik saldırı yapılmıştı. Mardin kapısından 150 kişilik bir güç surlarda açılan gedikten Diyarbekir girmişti. Kürtler ellerindeki en modern silah olan mavzerlerle savaşırken Mardin kapısını savunan alayın elinde makineli tüfekler vardı. Kürt güçleri silah ve sayı bakımından Türk güçleri ile eşit düzeyde olmadıklarından başarılı olamadılar. Yazar Osman Aydın’ın belirlediği gibi Elazığ’ın elde tutulmaması, Diyarbekir’in alınamaması 1925 hareketinin yenilgisinin en önemli sebebi idi.
10 Mart günü Kürt kuvvetleri toparlanmaya başlarken aynı gün Diyarbekir’e takviye Türk birlikleri de intikal ediyordu. Türk ordusunun yanında işbirlikçi Pirinçizadeler olmak üzere Diyarbekir eşrafı da kenetleniyordu. 11-12 Mart günlerinde Diyarbekir’e yönelik yapılan ikinci kuşatma ve saldırıda sonuçsuz kalınca Kürt güçleri ablukayı kaldırarak geri çekilmeye başladılar. Çermik ve Ergani’deki güçlerde Siverek istikametinden gelen askeri güçlerin baskısı sonucunda Hênî’ye çekildiler. 20 Mart’tan sonra Diyarbekir cephesindeki çatışmalar daha da şiddetlendi. Türk güçleri Çapakçur, Genç, Lice ve Hênî’yi kuşatarak Kürt güçlerini bu alanda kıstırıp imha etmeyi amaçlıyordu. Bunun yanında Türk güçleri halka yönelik katliamlara ve köy yakmalarına başlamıştı. 24 Mart’ta Pirinçlik ve Tilallo, 25 Mart’ta da Cebel ve Qumalı köyleri ile 26 Mart’ta da Kadıköy ve Somahi köyleri Türk ordusunca işgal edildi. Nisan ayına doğru dağlık alanlara kadar ulaşan Türk ordu birlikleri Maden’i de işgal ederek, Diyarbekir-Maden yolunu tuttular. Nisan ayının ilk haftasında Diyarbekir cephesi de artık çökmüştü. Muş ve Varto cepheside çökmüş, Hınıs’ın alınamaması, bu nedenle Şeyh Ali Rıza’nın Melekanlı Şeyh Evdillah’a yazdığı mektupta belirttiği gibi Arap deresine saldırıldığında yardıma gidilememesi Kürt kuvvetlerinin Muş’ta zamansız olarak toplatılması, işbirlikçi Kürtlerin yardımı ile Muş’ta yenilgiye uğratılması nedenleriyle Muş-Varto cephesi de çöker.
Şex Seîd’in çocukları Şeyh Ali Rıza ve Giyasettin, Hesenanlı Halit ve Ferzende beyler, Zirkanlı Kerem Kolağası, Doğu Kürdistan’a doğru yola çıkarlar. Yol üzerinde Türk ordusu, bir kısım Celali ve Sipkan aşireti mensuplarının engellemesi ile karşılaşınca güney ve doğu istikametine yönelerek Maku’ya geçerler. İran hükümeti Kürt güçlerinden silahlarını teslim etmelerini ister, silahlarını teslim etmeyenler Maku kalesinde İran askerleri tarafından katledilirler. Hesenanlı Halit Bey’in oğlu Şemsettin, Şex Seîd’in oğlu Giyasettin, Kerem Kolağası katledilen yüzlerce Kürdün arasındadır.
Diyarbekir cephesinin çökmesi üzerine Şex Seîd Kürtlerin elinde tek kalan yer olan Dareheni’ye gider. Silvan’da Şeyh Şemsettin 12. Alayı pusuya düşürerek önemli zayiat verdirir. Aynı günlerde Beşiri’de ise Senikin ve Reşkotan aşiretlerine yönelen Türk kuvvetleri önemli zayiat vermiştir. Daraheni 12 Mart’ta işgal edilince Şex Seîd’in etrafındaki çember daralır. Şex Seîd Boğlan (Solhan) köyünden geçerek Meneşküt’e gidip burada Melekanlı Şeyh Evdillah, Binbaşı Kasım, Şeyh Galip Kargapazarlı Reşit ve Timur Ağa ile buluşur. Harekatın başından beri Şex Seîd’in yanında olan ve onu adım adım takip edip durumu hükümete ileten bacanağı Binbaşı Kasım teslim olmayı önerir. Şeyh Evdillah’ta teslim olma yanlısıdır. Bu esnada Kürt Teali Cemiyeti Başkanı Şeyh Evdilkadır, oğlu Mehmet, Palulu Kör Sadi İstanbul’da tutuklanarak Diyarbekir’e doğru yola çıkarılır. 14 Nisan günü sabahleyin Bitlis’te Azadî örgütü kurucusu ve başkanı Cibranlı Halit Bey ve Teğmen A.Rıza kurşuna dizilmiş, Yusuf Ziya Bey, damadı Faik Bey ve Mellê Evdırahman idam edilmişlerdir.
Şex Seîd Muş ovasına inip, köprüden geçip Huvit reisi Nuh ve Hesenanlı Halit Bey ile birleşip İran’a geçme taraftarıdır. Binbaşı Kasım onları ters yöne yönlendirmiştir. Abdurrahman Paşa köprüsünden geçeceklerdir. Binbaşı Kasım gelişmeyi bir mektupla Osman Paşa’ya bildirir. Lolan ve Xormek aşiretine mensup milislerle birlikte Şex Seîd ve arkadaşlarını teslim alınması kararlaştırılmıştır. Plan aynen uygulanır. 15 Nisan 1925 günü Şex Seîd ve arkadaşları Abdurrahman Paşa köprüsünde Binbaşı Kasım ve akrabaları tarafından tutuklanır. Binbaşı Kasım onları gelen askeri müfrezeye teslim eder. Buradan Genç’teki toplama merkezine gönderilir. Daha sonra 5 Mayıs 1925 tarihinde yargılanacakları Diyarbekir’e getirilirler.
Kaynak: Yeni Özgür Politika/Yusuf Serhat FAİK