HABER MERKEZİ
08-05-2016
Direnişin 56. Günü
Son iki gündür saldırılar çok yoğun. Zırhlı kepçeler ikişer geliyor kepçelerin üzerinde silah var ,her geldiğinde vuruyoruz. Bu defa Avareş vurdu. Diğer gün Sipan, aynı gün Avareş B-7 ile tankı hedef aldı ve vurdu. Silahını imha etmiş olacak ki duman yükseldi. Fakat durmak nedir bilmiyorlar bir tanesi darbe alıyor, kısa bir zamandan sonra diğeri geliyor. Artık BKC, kanas elimizde ne varsa..
Avareş küçük bir parça aldı. Fakat durumu iyi, Avareş, Adıl ve Zağros çok cesurlar. Kuş uçurtmuyorlar yüreğim onlarla.
Bugün çok yağmur yağdı. Başta meydandan (heykel) saldırdılar darbe alıp geri gittiler. Sonra öğretmenler evinden tekrar darbe aldılar. Gidip kontrol edelim dedik, Sipan ve Diren önümdeydi. Tank tam ortalarına vurdu, tuğla ve taş yığınları yüzüme çarptı. Her yer ateş ve tozdu. Diren’i aradım hemen buldum, Sipan’ı arıyorum ses vermiyor. Birden ayaklarımın üzerine düştüm şehit düştüğünü sandım. Gözleri basınç ve ateşten etkilenmişti açamıyordu, gözlerinin beyazı kan çanağına dönüşmüştü. Hemen Mustafa uğraştı. Sonra (anlayamadığım tuhaf silahlar) ateş alan roketlerle yerimizi vurdular. Yan tarafa geçtik, sonra her yer alev aldı. İçinde cephane ve mayın vardı. Alevlerin içinde üzerimize tuğlalar düşüyordu, gidip cephaneyi çıkardık, çünkü cephaneye bir şey olsaydı düşmana darbe vuramazdık.
Karanlık çökene kadar durmadan vurdular. Basınçtan beynimiz zonkluyor herkes bitap halde. Sipan’ın gözleri onu zorluyor. Birçok arkadaş yaralandığında savaş dışı kaldığı için çok ağırlarına gidiyor. Yoksa kendilerini hiç düşünmüyorlar, temel kaygı savaşta en önde olmak ve boşluk bırakmamak.
Heval Sipan’da bu konuda zorlanmış olacak ki başına ve gözlerine vurup ağlıyordu.
Diren’in sırtına da sert bir şeyler çarptı ve sırtı şişmiş, fakat keyfine diyecek yok. Gece yer yer silah sesleri yükseldi, kısmen uykum bölündü, fakat başımı yastığa koyduğum gibi uyumuşum. Bu gece ben, Diren, Sipan, Mustafa, Bawer birlikteyiz.
10-05-2016
Direnişin 58. Günü
Yaşam savaşın yoğunluğuyla devam ediyor. Yorgunluk had safhada. Fakat yürekler umutlu ve yürekler mutlu. Budur bizlere her zorluğu yendiren ve her badireyi aştıran. Savaşa, acılara ve zorluklara rağmen gülecek, paylaşacak bağlanacak çok şey var. Öfke var, sevgi var, ucunda özgürlük var.
Saldırıları kırmak için harıl harıl çalışıyoruz. Dün kaldığımız yere tank topu isabet etti, kaç duvarı geçip isabet etti. Tuhaf olan bu roketin içinde yakıcı bir şey etrafa sıçramış ve halen yanıyordu. Dumanı ise direk öksürtüyordu, su döküp söndürdük. Yoksa her gün zaten vuruyorlar, yaptıklarıyla bizleri yenemeyince en ahlaksız yöntemlere başvuruyorlar. Bunun ne çok somut örnekleri var, sadece şehir savaşları bile bu ahlaksızlığı açıklamaya yeter. Tekrar kaldığımız yerleri yerle bir edince yeni yerler bulmaya çalışıyoruz.
Geriye adım atmadan düşmana birkaç metre arayla enkazlar içinde kalıyoruz. Kim görse burada yaşanılmaz der ama ısrarlıyız. Yönümüzü silahların namlusuna göre belirliyoruz, örneğin tanklara karşı bakıyoruz namlusu bize doğru değilse hareket ediyoruz. Bizimkisi ölümle alay etmek.. Kürdistan’da ölümden çok ne var ki…
Tekrardan molozlar üzerine tepe yapmaya çalışıyorlar. Bu defa izin vermiyoruz. Tam 4 gündür bunun için çatışıyoruz. Kepçeler ikişer geliyor her defasında darbe alıyor ve çekiliyorlar. Her vuran arkadaş cihaz üzerinden slogan atıyor.
Meşhur sloganımız ise “Bijî Berwxedana YPS-Jin, kahrolsun faşizm” Bu durum devam ediyor.
Bugün Yılmaz geldi. Diğer adıyla Mışko. Diğer arkadaşlardan haber aldım, Genel durumlar iyi. Rozerin ve Amara selam göndermiş. Bende onları çok özledim. Bir de yine şehit vermişiz. Xoşmer şehit düşmüş. Bir de heval Tekoşer şehit düşmüş. Duyunca kötü oldum. Tekrar bütün şehit düşen arkadaşlar aklıma geldi. O yürekli, kahraman gençler.
Xoşmer kendine has, renkli biriydi, çok anlaşılmıyordu bana çok alışmıştı, birde kalp hastasıydı. Bunun için diyordu; “Hastalıktan değil, ülkem için şehit düşeyim” hiç dikkat etmiyordu, diyordu “Yasak bitse beni parti tedaviye gönderir mi?” Ah, hepsinin bir hikayesi var, onları kavgaya çeken, ölümüne savaştıran bir hakikatleri var. Heval Tekoşer’de gençti, en son uzun tartıştım, benimle gelmek istediğini söylemişti , fakat kaldığı yerde ihtiyaçlar vardı. Genç, aktif ve atikti. Nusaybin’liydi. Toprağı gibiydi.
Hep sizinle olacağım kutsal kavganızda sofranızda ve yüreğinizle olacağım. Andım olsun ki sizlere kıyan bu düşmanı vurmak için yaşayacağım bütün imkan ve gücümü buna seferber edeceğim.
Ölümü yenmiş insanın, üstesinden gelemeyeceği hiçbir şey yoktur. Hele düşman…
Şirnex Direnişi – Ölümsüz komutan, Zeryan’ın kaleminden: Selam olsun direnenlere-XIII