HABER MERKEZİ – Sömürgeciliği yok ederek yeni bir dünya, özgür bir yaşam kurmayı hedeflemeyen her mücadele israf edilmiş fedakarlıktır. Böylesi direnişlerde asla özgürlük yeşermez. Ancak inkarın içselleşmesi,celladına benzeşme veya yılgınlık gelişir.Teslimiyet kimlik halini alarak özgürlüğün celadına dönüşür. Bu gerçeklik sınıflı uygarlık ve sömürgecilik tarihinın özüdür. Türk sömürgeliği talan,yağma ve alçaklıkla nikahlı uygulamalarının destanlaştırılması üzerinde yükselir. Öteki olanı düşmanlaştırma, başkasının üretiğini gasp etme ile ete-kemiğe bürünür. Bu nedenle kulandığı tüm argümanlar halkların düşmanlığına dayanır. Sembolleşmiş yada sıradan tüm tarihi ve güncel kahramnaları halkların katillerinden oluşur. Kahraman olarak ismi sembolleştirilenlerin tamamı halk düşmanı, iyi,güzel,insani olan her şeyin celadıdırlar. Kahraman olarak isimleri dağa-taşa kazınan Kuşçubaşı Eşref,Alpdoğan,Sakalı Nuretin,Muğlalı, Topal Osman, Sebiha Gökçenvb. isimlere bakmak yeterlidir.
Fanon “Bizler sömürgeciliğin, sömürgeciyi kelimenin tam anlamıyla nasıl barbarlaştırdığı, onu nasıl vahşileştirdiği, nasıl alçalttığı, onda bastırılmış içgüdüleri nasıl uyandırdığı, onu aç gözlülüğe, şiddete, ırk düşmanlığına ve ahlakî rölativizme nasıl ittiği’ne tanıklık etik demektedir. Çünkü Sömürgecilik insanın doğasına, aklına ve vicdanına aykırılık üzerinde yükselir. İnsani olan her şeyin inkârı ve yok edilmesini amaçlar. Gelişimi, kurumsallaşması, uygulamaları ve yaratığı sonuçlarla insanlık tarihinin en tahripkâr ve yıkıcı uygulamasıdır. ilk kolonilerden,yer yüzüne yayılan küresel sömürgeciliğe uzanan tarihçenin gelişim diyalektiği böyledir.Her adımda zülüm,sömürü, sefalet, baskı ve kıyım üretmiştir. Tanımlanan klasik yada yeni biçimiyle sömürgecilik zülümdür, kıyımla, talanla, alçaklıkla nikâhlı tarihçenin toplamıdır. Varlığını sürdürmesi halkların sömürülmesine ve sefaletine dayalıdır. Türk sömürgeciliği bu uygulamaların en alçakça biçimleriyle vucut bulmuştur. İdeolojik gıdası milliyetçilik, din ve mezhep düşmanlığıdır. Ermeni soykırımı,Kürt ,Rum kıyımı,Alevi ve gayri müslim düşmanlığı onun çimentosudur. Bu çimento olmadan,sürekli düşmanlık üretmeden,sürdürmeden yaşaması,ayakta kalması mümkün değildir. Bu özelliği ile Nazizm,Baasçılık vb.sapkın faşist akınların ilham kaynağıdır. Bundan dolayı Kürdistan’daki sömürgecilik imha,inkâr ve asimilasyonla vucut bulmuştur. Sadece ülkenin fethi,değerlerin yağmalanması,insanların köleleştirilmesi ile sınırlı kalmamış, halkın fiziki imhasını amaçlamaktadır. Yasak ve baskılarla ülke sınırları bir hapishanenin duvarlarına,insanları ise dar ağacına gitmeyi bekleyen birer rehine-kurbana dönüştürülmüştür.
Bu özeliğinden dolayı Fanonun önermesi ile ‘Bu sınırları ve yasakları çiğnemek için sömürgecilik ortadan kaldırılmalıdır. Bu mücadele her hâlükârda şiddetli direnişe yol açacaktır. Fertler düzeyinde şiddet temizleyici bir güçtür. Yerliyi aşağılık duygusu, ümitsizlik ve eylemsizlikten kurtarır; onu korkusuz yaparak izzeti nefsini yeniden kazandırır. Sömürgeleştirilmiş ülke, aşağılanmış insanlar ve baskıya maruz kalanlar, şereflerini yeniden elde etmek için şiddet yöntemine başvurmalıdırlar’. Sömürgeciliğin Kürdastan’daki varlığı çıplak zora ve şidete dayanmaktadır. Kurumsallaşması mutlak itiat üzerindedir. Hak arayışına dair hiç bir itiraza tahamüllü yoktur. Direnişi-mücadeleyi asla kabul etmez. Her yol ve araçla ezmek ister. Bu nedenle ona karşı mücadele olağan koşullarda,olağan araç ve yöntemlerle verilemez. Bu bir tercih değil,sömürgeciliğin karekteristlik özelliğinin dayatığı bir zorunlulukur. Özgür ve insanca bir yaşam için sömürgeciliği yıkmak,ortadan kaldırmaktan başka seçenek yoktur. Halkların, Nazizm belasında kurtulmak için 40 milyon insan kaybı,binlerce yerleşim alanının yıkımı örneğinde olduğu gibi büyük mücadele ve bedel ödenmeden bunun gerçekleşmesi imkansızdır. Bunun dışındaki arayışlar sömürgeciliğin kabulu, hak dilenciliği yada kötülüğü gören ama güç getiremediği için hayata küsen dervişçiliktir.
Tüm örneklerinden daha fazla Türk sömürgeciliği,mutlak teslim almaya dayalıdır. Bunu kabul etmeyip,direnen- mücadele edenleri her yol ve araçla yok etme üzerinde inşa edilmiştir. Soykırımı bile kapsayan yok etme sürecinde amaca giden her yol mubahtır. Güç getirdiğinde Ermeni halkı örneğinde olduğu gibi soykırım uygulamıştır. Kürtler,Rumlar,inanç gruplarını katliamlarda geçirmiştir. Japonlar, Kore’yi işgal etiğinde yaptıkları ilk iş 200 bin Koreli kadını seks kölesi haline getirmek olmuştur. Kore halkının bağrına saplanan bu paslı hançerin açtığı yaralardan halen oluk-oluk kan akmaktadır. Bu sadece tekil bir örnek değildir. Çünkü sömürgecilerin temel silahlarından biride tecavüzdür. Ermeni soykırımının dinmeyen acılarının bir yönüde bu alçakça uygulamadır. Karadeniz’de,İstanbul’da,Kıbrıs’ta varlıkları yağmalanan Rumların kadınları tecavuze uğramış ve ’mal’ olarak kabul edilip ganimet haline getirilmişlerdir. Sömürgeci kıyımlarda kurtulan Ermeni,Rum,Suryani-Asuru ve Kürtler bu uygulamalarla hayata küstürülmüşlerdir. Kürdistan dağları,ovaları ve halen dumanları tüten yıkık şehirleri direnenlerin mekanı olduğu kadar,bu uygulamaların yaraladığı ruhların ve kangrenleşen yaraların zeminidirler. Yüz yıllardır kesintisiz devam eden bir tradejinin,yok sayılmanın,hor görülmenin,yurtsuzlaştırılmanın,tecavuzlerin ve talanların yaratığı bu zifiri karanlık, bu örselenmiş duygular dünyası ancak özgürlük ve onur fedaisi Kürt gençlerinin öfkeleri, intikam hırsları,hatta yürekleri ile tutuşturdukları meşaleler sayesinde aydınlanmaktadır. Ve buralarda halen sömürgeciliğin devam eden kesintisiz operasyonları, ganimet seferleri, aynı zamanda tecavüzcülerin bayramıdır. Bu bayramın en kanlı hali Ermani soykırımı-yağmalanması ise, süreklileşen biçimi Kürt,Rum,Asuri-Suryanilerin ganimet haline getirilmedir. Sur’da,Cizre’de,Nusaybinde, Kürdün günümüzdeki Dersim’i’,kanayan yarası Afrin’de,Serekani’de yıkıntılardan geriye kalan yatak odalarının duvarlarına yazılan“geldik ama yoktunuz“ yazıları sapık-tecavuzcu Türk sömürgeciliğinin DNA’sıdır. Onu tarih boyunca şekillenmiş kimliğidir.
Bu kıyımlara karşı Kürdistan dağlarında,şehirlerinde isyan başlayıp,direniş geliştiğinde ise sömürgeciliğin argümanları değişmezdir. Kadim yalanları hedefin halk değil,asiler olduğuduğur. Bu sömürgeciliğin bitmez sermayesidir. Geçmişte kıyımların hedefi Kürtler değil, medenileşmeye karşı direnen şakiler,eşkiyalardı. Ağrı-Zilan,Palu,Dersim kıyımları bu yalan perdesi ile örtülmüştü. Sonra zaman geçti,çağ göçtü. Bu sefer hedef kürtler değil,terör,PKK oldu. Bu yalan sağanağı altında Sur,Şırnak’Afrin,Serekani gibi anlarca şehir yerle bir edildi,insanlar dahil her şey ganimet haline getirlmek istendi.
Can Toprak
Devamı Gelecek…