HABER MERKEZİ
Bugün Kürdistan’ın Kuzeydoğu alanları diyebileceğimiz Medya bölgesinde yaşayan Medler, Asurlulara komşu olarak yaşamaktaydılar. Asurlar, Ortadoğu’nun her yerine kan kusturdukları gibi bu topraklara da bunu denemekten geri durmamışlardır. Özelde de Medya alanında bulunan madenler (demir vb.) de eklenince saldırılarının sürekli olması kaçınılmaz olmuştur. Ancak Mag ve Zerdüşti kaynağından beslenen Medler, giderek arazilerinin de avantajını kullanarak komşu halklarla ittifaklar yaparak güç kazanırlar. Onlarca yıl savaşlar sürer. İlk büyük savaşları, M.Ö. 625 yılında yapılacaktır. Ancak Ninova düşürülemeyecektir. Keyakserli Medlerle, II. Nabukadnezarlı Babiller geri çekileceklerdir. Bu ittifaklarını pekiştirmek için Keyakser, kızını Babil kralına gelin gönderecektir. Bu ittifak sonucu M.Ö. 612 yılında Asur imparatorluğu Ninova’nın yıkılışı ile kısa bir süre sonra tarihe karışır. Asurların yıkılışında Kürdistan’ın kuzeyinde bulunan ve uzun yıllar sürekli uygarlık güçlerine karşı geliştirdikleri direnişle demokratikleştirici rollerinden dolayı, burada Kimmerler ile İskitleri de anmak yerinde olacaktır. Her iki kavim Kürdistan coğrafyasında yıllarca kalabilmişlerdir. Özelde İskitlerin tam 28 yıl boyunca yer yer Kürdistan’da kalmaları hatta kendilerine önemli merkezler kurdukları da ayrıca belirtilmelidir.
Denilir ki; II. Nabudkezar’a gelin giden Kürt prensesi Amyitis Medya’nın zengin toprak, bol sulu, yeşilimsi hayvan dolu tabiatına hasretlik besler. Her gün Medya ülkesi için ağıtlar yakar. II. Nabudkezar bu ağıtları durdurmak için en usta mühendislerini çağırarak: “Buraya öyle bir yer yapacaksınız ki; Medya prensesi Amyitis bir daha ülkesini özlemesin” diyecektir. İşte günümüzde dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinen, Babil’in Asma Bahçeleri bu şekilde ortaya çıkmıştır. Bu öyle bir yapıdır ki halen bugün bile o kadar yükseklere taşırılan toprağın nasıl taşındığı tartışılır durur.
Konumuza devam edersek, ortaya çıkan ve gelişmekte olan Med imparatorluğu gerçeğidir. Ne var ki; halklarla kardeşlik temelinde gelişen bu imparatorluk uzun süreli olamaz. Her ne kadar Keyakser gibi büyük askeri dehalar yetiştirse de, uzun ömürlü olmadan M.Ö. 550 yılında egemenliği Pers olan Akamenit’lere bırakır.
Tam da bu noktada; Kürt tarihindeki ihanetçi ve işbirlikçi doku tekrar gündeme gelir. Büyük tarihçi Heredot bu ihaneti çok çarpıcı bir şekilde izah eder. Hikâye şöyledir: Astiyages bir rüya görür. Rüyasında kızı Madana öyle bir su bırakır ki, oluşan suyun içerisinde Astiyages boğulur. Astiyages bu rüyayı yorumculara anlatır. Onlar “Madana’nın bir oğlu olacağını ve bu oğlun Astiyages’in yerine geçeceğini” söylerler. Bunu önlemek için o zaman Medlerin bir nevi hizmetçileri konumunda olan, ancak uzaktan da kültürel bağları olan Persli Kambiyeses’e kızını vererek evlendirir. Böylelikle ileride olabilecek bir olay engellenmiş olacaktır.
Hikayenin devamında ise, Madana’nın bir çocuğu olmak üzeredir ya da olur. O ara Astiyages benzer bir rüya daha görür. Remilciler, yani rüya okuyucular geçmişte söylediklerinin halen geçerli olduğunu söylerler. Bunun üzerine Astiyages, Madana’nın yeni doğmuş olan oğlu Kiros’u yanına alır. Ve öldürülmesi için o zamanların bir nevi Medlerin Genelkurmayı sayılabilecek olan Harpagos’u çağırarak, bu çocuğun öldürülmesini ve iç organlarının hayvanlara yedirildikten sonra ona geri getirilmesini ister.
Hâsılı uzun olan hikâye şöyle devam eder. Harpagos bunu yapmayacak ancak Astiyages’in çobanını çağırarak bunu yapmasını isteyecektir. Tesadüfen çobanın yeni doğmuş bir çocuğu yakın zamanda ölmüştür. Çobanın eşi olan Kino- bu Yunanca bir isimdir, muhtemelen kendisi de Yunanlıdır- çocuğun öldürülmemesini, bunun yerine ölen çocuklarının iç organlarını hayvanlara yedirildikten sonra Harpagos’a götürmesini ister. Sorun da bu şekilde “çözülmüştür”.
Ancak uzun bir zaman dilimi ardından bir gün Kral, maiyetiyle piknik yaparken, saraylıların çocukları oyun oynarlar. Bu oyunda çobanın oğluna da kral rolü verilir. Kral olan Kiros, kendi maiyetini belirler. Burada bir soylunun oğluna onu koruma görevi verir. Ancak soylu aileden gelen biri nasıl olurda, bir çobanın oğlunun dediklerini yapacaktır? Yapmaz da nitekim! Bunun üzerine Kiros, bu çocuğa kırbaç cezası vererek cezalandırır. Çocuk babasına gidecek, çocuğun babası olan soylu da Astiyages’e giderek çobanının oğlunu şikâyet edecektir. Kral Kiros’u çağıracak ve onunla konuşacaktır. Kiros, “bir kralı dinlemeyen birini cezalandırmak hakkı olduğunu” söyleyerek cevap verecektir. Küçücük bir çocuğun bu denli kararlı duruşu Astiyages’i etkileyecektir. Heredot hikâyesine devam ederken, Astiyages’in Kiros’un gözlerinde kendisini gördüğünü ve kendisine benzettiğini söyler. Sonra da kendi çobanını çağırdığını, olayın nasıl cereyan ettiğini anlatan çobandan sonra Harpagos’u çağıracaktır. Ve Harpagos’u af ettiğini ve torununun yaşamasından dolayı bir ziyafet vereceğini, bu ziyafette Harpagos’un oğlunu Harpagos’a pişirerek-Harpagos bunu bilmemektedir, yedirdiğini de anlatır. Bunun üzerine kin güden Harpagos’un alttan alta Kiros’la ilişkilenerek Med krallığını, “eğer o isterse ona vermek için çalışacağını, tek isteğinin; yeter ki Kiros bir saldırıya geçsin ve tahta geçmeyi istesindir.” Savaş esnasında ordunun başkomutanı olan kendisinin, Astiyages’i ona teslim edeceğinin de ayrıca sözünü verir. Kiros bunu kabul eder ve Medlerin üzerine gider.
Yıl M.Ö. 550’dir. Olup bitenin özcesi şudur: Med kralı Astiyages, başkomutanı olan Harpagos’a çok yakın akraba bağı da cabası hakaret etmiştir. İncitmiştir. Belki de giderek iyi bir yönetim tarzına da sahip değildir. Öyle anlaşılıyor ki, Medlerin saraylıları ondan rahatsızdır. Harpagos Akamenit’lerle ilişkilenir. Astiyages’in kızı Madana, Akamenit’lerden önde gelen biri olan Kambiyeses’le evlidir. Kiros onun oğludur. Kiros ile ilişkilenen Harpagos savaşı kışkırtır, Astiyages’i de buna ikna eder. Öyle bir komplo düzenler ki, Harpagos ordunun başkomutanıdır tek bir çatışma çıkmadan Astiyages’i esir düşürür.
Esareti ardından Harpagos, Astiyages’e “bak dün kraldın, bugün kölesin. Kendini nasıl hissediyorsun?” der. Astiyages’in verdiği yanıt hala daha kulaklarda yankılanır: “Ey alçak, bana ihanet ettin, krallığımın yıkılışını gerçekleştirdin. Bari kendin yerime geçseydin. Madem bunu yapmadın, hiç olmazsa krallığı Medlerde bıraksaydın. Neden alçakça götürüp Persli uşağımız Kyros’a teslim ettin?” sözleri sanki bir tarihi öngörüdür. Burada da görüldüğü gibi adeta altın tepside “iktidar” Perslere sunulmuştur. Bunun yorumlanışı şudur: “Biz buna layık değiliz, biz dağlarımıza çekiliriz, biz “iktidarda” yokuz!” Özünde Kürt’ün gen dokusundaki bu gerçeklik, çok çarpıcı bir biçimde hep göze çarpar. Daha sonra ele alacağımız Enkidu ve Mattizawa olayları, bu olaydan çok önce bilinen halkalardır. Perslerin Astiyages için “Azhi Zahak” dedikleri ve buradaki Zahak’ın yani Dehak’ın kötülüğün sembolü olduğunu unutmayalım. Egemenlerin tüm tarihi böyle tahrifatlarla doludur. Vururlar, katlederler, yaptıklarına kahramanlık, halkların direnişine ise çapulculuk ve eşkıyalık derler. Tuhaf bu döngü arada tam 2500 yıl geçmesine rağmen harfiyen devam etmektedir. Tarihte komünal değerleri köleci Roma İmparatorluğuna karşı savaşan Vandal’lar bugün yıkıcılar olarak emperyalistlerin tarihlerine geçerken tabiidir ki Romalılar medeniyeti ve uygarlığın taşıyıcıları olurlar!!!
Pers şairi ve tarihçisi Firdevsi, Şahname’de Rüstemê Zal’ı anlatırken aynı dokuya vurgu yapar. Bir dönem gelir Fars soyu tükenmekle yüz yüze kalır. Ülkenin en güçlü kişisi Zal’dır. Zal ailesi iktidarın askeri gücüdür. Rüstemê Zal iktidarı ele geçirme yerine, kral ailesine soyca uzak olan biri de olsa, içlerinde o soya en yakın olan bir çocuğu getirir ve kraliyet tahtına oturtur. Yıllarca bu çocuğu yetişkin bir kral olana kadar korur. Hep ona sadakat gösterir. Daha sonra bu geleneği oğul Rüstem devam ettirecektir. Firdevs’i Rüstemê Zal’ı Fars olarak ele alsa da, doku Kürt dokusudur. Neolitiğe çakılıp kalan, sürekli başkasının askeri olan! Bu Kürt’ün dokusudur! Kürdün “iktidardan” yoksun kalması mı, yoksa “iktidardan” kaçan dokusu mu demek gerekir?
Kasım Engin