HABER MERKEZİ –
“Gerillanın hayalleri vardır; özlemleri, gerçekleştirmek istedikleri. Bu yüzden dur durak bilmeden hep yolculuk yaparlar. Ben ve benimle yolculuk eden arkadaşlarım da şimdi hayallerimize doğru yolculuk yapıyoruz. Bu yolculukta önce Botan’ın eşsiz güzelliğiyle tanıştık. Orada bulunan arkadaşlardan, Botan’da efsaneleşen ve şahadete ulaşan yoldaşlarımızın öykülerini dinledik. Her bir yoldaşın öyküsünde kendimizi bulduk. Nice güzel yoldaşımız, hayallerini sırtlayıp yol almışlardı bu meskenlere. Gerçekleşen bu yürüyüş sadece bedensel bir yürüyüş değildi. Çünkü gerillada gerçekleşen yürüyüş, ruhsal, zihinsel bir yürüyüştür. Her yolculuğa çıkan da yüreğini avuçlarının arasına alır öyle yolculuğa başlardı.
Tıpkı Yêrîvanlar gibi…
Şimdi Yêrîvanların meskeninden ayrılarak yola koyuluyoruz. Şahadete ulaştıkları yere yakın bir yerden, özgürleştikleri mekanı izlerken; Yêrîvan arkadaşın, Berfîn, Arjîn ve diğer arkadaşlarla birlikte bir kayanın üzerinden o gönülleri ısıtan gülüşleriyle bize el sallayıp, selamlamalarını hayal ettim. Onun kara demlikten doldurduğu çayı yudumlarken; “Bak senden 2 sene sonra ben de Kuzey topraklarına geldim. Hem seni de geçtim, Amed’e gidiyorum” demeyi hayal ettim. “Sen artık burada da ancak muhabereci olursun, bu örgütte hep muhabereci olarak kalacaksın” diyerek O’nu kızdırmak, o şirin refleksleriyle karşılaşmak ve Berfîn arkadaşı gösterip, “sorun değil heval Yêrîvan, sen burada hiç zorlanmazsın. Ne de olsa yılların basıncılık tecrübesiyle Berfîn arkadaş da burada. O kesinlikle sana yardımcı olur” diyerek Yêrîvan arkadaşa takılırken, diğer arkadaşların da sohbete dahil olmalarını hayal ettim.
…Canlı kalkan, İstanbul, Güney, Garzan şahadetleri derken günün nasıl geçtiğinin hiç farkına varmadım. Nerdeyse örgütün tümünü kapsayan selam listesini dinleyip, son bir selamlaşmayla yola koyuldum. Amed’e doğru yol alırken Onları, Yêrîvan yoldaşı hayal ederek, yolun sonuna kadar hiç yorulmadan, hatta yürüdüğümün farkına varmadan yolu tamamlamayı düşündüm.
Tüm bu hayallerimle ve somutlaştıramadığım düşüncelerimle, boğazımda biriken düğümler ve tüm engellere rağmen kirpiklerimde biriken ıslaklıkla yazıyorum şimdi. Tüm duygularım, reflekslerim harekete geçip, gırtlağımdaki düğümleri kopartırcasına bağırıp; “sen ne biçim dünyasın be! Yaşata yaşata bunları mı yaşatıyorsun bize?” demek istiyorum; ama kendimi ve duygularımı kontrol edip, her şeyi içimde kine ve intikama dönüştürüyorum.
Devrime her geçen gün yaklaştığımız bu zaman diliminde, o Şeyh Cuma vadisi, Çala Simko’da yaşanan, düşmanın da, yerel ajanların da yaptıklarından utanıp, propaganda amaçlı bile kullanamadığı, 15 kadının sonsuzluğa yol alması, bizlere özgürlüğün yolunu gösterdi. Şimdi onların intikam yeminini ediyoruz. Zaten başka hiçbir tutum onların anılarına olan bağlılığımızı gösteremez. Onların hayallerini tamamlamak bizlerin en temel görevidir. Hiçbir gerekçe bu hayalleri gerçekleştirmemizin önünde engel olamaz. Çünkü onlar da kendilerinden önce gidenlerin ardılları oldular ve sözlerini tuttular.
Yêrîvanların meskeninden, Ş. Amedlerin, Ş. Candaların diyarına yürürken Onların anısına yapacaklarımızın bilinci ve ısrarıyla oluşan moralle adımlarımızı atmaya çalışıyoruz.
Her geçtiğimiz coğrafyada her yoldaştan bir anı taşıyıp anlamlaşan dağlar, taşlar, nehirler, ovalar, ormanlar, zozanlar görüp, yürüyüşümüzü sürdürüyoruz.
Geride bıraktığımız her alan, bizlere hep yeni değerler katarak eğitiyor, pratikleştiriyor.
Yêrîvanlar, Arjînler, Berfînler sonsuz özgürlüğe yol alırken, şimdi onların meskeninde, onlara layık olmaya çalışan ve gerçekten layık olacaklarına inandığımız yeni arkadaşlar var.
Geçtiğimiz her coğrafyadan çıkarken, kendi kendime, “bir yanım orda kaldı” diyorum. Bu duyguyu iliklerime kadar hissediyorum. Yaşadığım bu duygu yoğunluğuna, bir arkadaşın değerlendirmeleri şu şekilde cevap oluyor: “sanırım nerede ve ne zaman olursa olsun, gerillada bitmeyecek olan şey yolculuklardır. Ama ilginç olan yolculuklar bizde ayıran değil, bütünleştirendir.”
Bizler de şimdi o kutsal topraklarda Yêrîvanlarla bütünleşmeye yol alıyoruz. Kürdistan’ın her karış toprağını içimize çekerek Amed’e yürüyüşümüzü sürdürüyoruz…”
Mücadele arkadaşları