HABER MERKEZİ
Koşullarla Yüzleşme: Vera’nın İkinci Düşü
“Bir tarla. Tarlada kocası, yani ‘canımın içi’yle Aleksey Petroviç ağır ağır dolaşıyorlar ve kocası konuşuyor: ‘Aleksey Petroviç, bir çamurdan bu kadar beyaz tertemiz, nefis buğday yetiştiği halde, başka çamurdan niçin yetişmediğini düşünüyorsunuz…”
Vera’yı ikinci düşünde annesiyle hesaplaşmaya iten artık kocası olan Lupuhov ve arkadaşı Aleksey Petroviç arasında geçen bitmek bilmez “bilimsel”, öz itibariyle sosyalizmin nasıl gerçekleşeceğine dair tartışmalardır. Bunların bir parçası olarak hissetmez kendini, üstelik özgürlük, bağımsızlık, yoksulluk üzerine düşünen biri olmasına rağmen. Çünkü henüz kendisi olmamıştır. Henüz kendisini bodrumdan kurtaranlara minnet duyan, yeni yaşamı iyi insanlarla dolu bir kadındır.
“…canım boş verin bu çözümlemelerinizi… Lütfen baylar başka şeyler konuşalım, öyle bir şey konuşalım ki ben de söze katılabileyim ya da daha iyisi oyun oynayalım.”
Yeni yaşamı, iyi insanlarla dolu olduğu için kaçtığı kötülüklere karşı öfkesi artmıştır ve çözümlemekten çok tepkisellikle yaklaşmaktadır Vera. Çernişevski, eski ile yeni arasındaki diyalektiği, tarih ve toplum tezini, Vera ve annesi arasındaki çatışma ve nişanlılar nişanlısının duruma müdahalesi üzerinden anlatıyor. Annesi olmasaydı, Vera olmazdı. Bu bir gerçektir ama çelişkilerin açığa çıkması için zorunluluk ilkesi işlemek zorunda mıdır? Marya’nın “kötülüğünün” tarihsel, toplumsal, iktisadi kaynakları olduğunu ortaya koyduktan sonra, insan ilişkilerinin özgürlük temelinde yeniden kurulabilmesi için bu koşulların değiştirilmesi gerektiğini ve koşullardan ötürü, hayatta kalmak için kötülük yapanların da yeni insanlar çoğaldıkça mutlaka iyiliğe döneceklerini anlatıyor nişanlılar nişanlısı, insan sevgisi.
Benden ne istiyorsunuz anneciğim? Ben sizi sevemem ki.
Vay canına, sana sev diye yalvaran mı var?
Öyleyse benden ne istiyorsunuz anne? Niçin bana geldiniz? Niçin böyle korkunç şeyler söylüyorsunuz?
Seni nankör kız seni! Nankörlük etme bunu istiyorum. Var sevme, var sayma bundan ne çıkar? Ben kötü bir kadınım. Sevilecek hiçbir yanım yok. Ahlaksız bir kadınım. Neyimi sayacaksın? Ama kör olası Verka, şunu bil. Ben böyle olmasaydım, sen de şimdiki gibi olamazdın. Senin iyiliğin benim kötülüğümdendir. Senin yumuşak yüreğin benim katı yüreğimdendir. Anla, kız Verka, bana nankörlük etme.”
Kendiyle Yüzleşme: Vera’nın Üçüncü Düşü
“Peki acaba bir tek beni bodrumdan kurtarıyor diye mi onu sevdim yani? Onu değil ben yalnız kurtuluşu mu seviyorum?”
Ancak bağımsızların ve eşitlerin birliği temelinde gerçek sevgi ve saygı açığa çıkabilir. Dolayısıyla kötülüğü çoğaltan bu sistem içinde hiçbir anne-kızın birbirini gerçekten sevemeyeceği gibi hiçbir kadın-erkek de bir birini sevemez. Tekil ilişkilerde sevginin açığa çıkabilmesi ancak toplumsal çelişkilerin çözümlenmesi ve ortak mücadele zemininde eşitler olarak, özgür iradeyle bir araya gelinmesiyle mümkün olabiliyor. Peki, Vera Lupuhov’u seviyor mu? Vera, annesini anlayınca kendini de anlayabiliyor. Vera, Lupuhov’u değil kurtuluşu seviyor. Ve kendine itiraf edemediği bu gerçeği düşünde açıklıyor kendine:
“O soylu bir insandır ve benim kurtarıcımdır. Ama ruh yüceliği yalnız saygıyı, güveni, işbirliği yapma isteğini, dostluğu doğurur ve bu yolda etki eder. Kurtarıcının aldığı ödül ruhsal borçluluk ve bağlılık oluyor. Hepsi bu. Belki doğa benden çok ateşlidir. Kanı kaynadığı zaman onun beni okşaması yakıcı oluyor. Ama başka bir isteğim var, başka bir özlemim; uzun süren, suskun okşayıcı bir aşk, tatlı duygular içinde tatlı tatlı kendimden geçmek istiyorum; bizim isteklerimiz, doğalarımız huylarımız birbirine denk midir? Biliyorum o benim için canını esirgemez. Ben de öyleyim ama bunlar yeter mi?”
Aşk daha özel bir duygu olarak burada gündemine giriyor Vera’nın. Lupuhov, Vera’yı sırf zengin olduğu için Stoşernik ile evlendirmeye çalışan anne ve babasının hapishanesinden kurtarabilmek için Vera ile evlenmişti.18 Sırf Vera’yı ordan kurtarabilmek için Lupuhov çok sevdiği tıp fakültesini bırakıp, fabrikada çalışmaya başlamış ve açlığı göze almıştı. Böylesi bir fedakarlık karşısında gelişen “aşk” duygusu, ancak Vera kendi kişiliğini bulmaya başlayınca sorgulanmaya başlıyor. Vera, artık evlenmeye programlanmış ama yoksulları ve kadınları düşünen vicdanlı genç kız değildir. Vera, artık özlemlerini gerçekleştirmeye başlayan, başka kadınlarla kurduğu dikim atölyesini yeni yaşam için küçük bir okula çeviren bir kadındır. Özlemlerinin ve sorunlarının sadece kendiyle değil herkesle ilgili olduğunu bilince çıkaran ve yaşamını buna göre örgütleyen yeni insan adaylarından biridir Vera, aşık olduğunun ve aşık olduğu kişinin de Kirsanov olduğunun farkına vardığı andan itibaren kendini kandırarak yaşayamaz. Artık eskisi gibi de yaşayamaz.
Lupuhov da bunu bile bile, Kirsanov ve Vera’nın birlikte yaşamalarının önünde engel olan kişi olarak hayatını sürdüremez. Böylece Vera’ya olan duygularını fark edince yıllarca kendini unutturmaya çalışan can yoldaşı Kirsanov’u, Lupuhov kendisi ikna eder ve Vera ile bir araya gelmelerinin koşullarını oluşturabilmek için çabalar. En sonunda kendini intihar etmiş gibi göstererek yaşamlarından çekilir. Böylesi bir fedakarlığın üzerine birlikte olmayı ne Kirsanov ne de Vera kabul eder. Sosyalizmi yaymak için “bir lokma bir hırka” felsefesiyle ömrünü devrime adamış insan tiplemesi Rahmetov, burada devreye girer. Birbirleri için canını esirgemeyecek insanların birlikteliği aşk mıdır? Minnet duygusuna aşkta yer var mıdır? Tutku, aşkı ne kadar etkiler? Dostluk ilişkisi aşktan öte gelir mi? Bu sorular daha da çoğaltılabilir. Günümüz koşulları içinde bu sorulara her birimizin vereceği cevaplar vardır. Ancak Çernişevksi yeni insanları için çözüm yolu bellidir.
Herkesin en yüksek fayda sağlayacağı bir çözüm geliştirmek, fedakarlık yapıyorsan bile fedakarlığını kendin için anlamlandırmak: Sevdiğimiz insanların acı çekmeyeceği zarar görmeyeceği bir yol bulmak tabii ki kişinin kendi çıkarı içindir. Eğer gerçekten seviyorsa sevdiğinin acı çekmesi, kişinin kendisine de acı çektirecektir çünkü. Vera-Kirsanov-Lupuhov ve Rahmetov ile yaratılan yeni insan tiplemeleri sosyalist ilişkilerin nasıl olacağını da ortaya koyuyorlar, üstelik bunu yarına bırakmıyorlar bugünden yapıyorlar. Vera’nın ölümden kurtuluş olarak tarif ettiği düzendeki yalana, çıkara ve aç gözlülüğe dayalı ilişkilerin aksine
“…böyle insan tiplerinden oluşan bir toplum düşünün. Ne sömürü, ne yoksulluk, ne ayrılık, ne insana acı çektiren insan. Diz boyu mutluluk be, diz boyu mutluluk. Yeni bir yaşam ve yeni bir insan. İşte Nasıl Yapmalı’nın özü.”
Elif Berk