HABER MERKEZİ
Uğraş alanları doğrudan insan olan bilimlerin, toplumsal zenginlikleri sadeleştirmek için toplumun ana özelliklerini ele almaları henüz başarılmamıştır. Bugün sosyal bilimlere hâkim olan anlayış, sorunların kaynağına inecek ve onu hâkim paradigmanın dışında ele alacak düzeyde değildir. Daha da kötüsü birçok sosyal bilim dalı uyguladıkları yöntemlerle sorunları daha da ağırlaştırmaktadır. Toplumu toplum olarak doğru tanımlayamamaktadırlar. Toplum doğru tanımlanamadığından, onun değişik temel alanları da doğru tanıma kavuşturulamamaktadır. Dolayısıyla bugün açısından hem insanların zihniyetine yerleşmiş dogmalardan ötürü bir tanımsızlık vardır, hem de yapıla gelmiş tanımlamaların yanlışlıklarından ötürü yaratılmış bir karmaşa durumu söz konusudur. Buradan şu basit sonuca ulaşmaktayız.
Bugün insanlığın en büyük mücadelesi hem cehaletine karşı, hem de bilgisini edinme yöntemine karşı verilmelidir. Bugün bilimcilerinin başta gelen görevi olmalıdır. Önemli olan akademilerde kurulmuş sosyal bilim ekollerine insan uyarlamak olmamalıdır. Sosyal bilimi insan gerçeğine uyarlamak esas alınmalıdır. Sosyal bilim ‘sosyal olanın içinde’ olmadıkça kendi uğraş alanına yabancı olmaktan kurtulamaz. Cahil insan kadar bilgili insanın da tehlikeli yanları vardır. Bugünkü cehalet toplum biliminin yöntemlerinden doğmuş, bilgi yığınının sonuçlarından oluşmuş ‘bilgililik’ cehaletidir. En çok bilenin en cahil olması bugün itibariyle mümkün olabilmektedir. Çünkü insanın kendisi bilinmemektedir. İnsanın kendini bilmemesi, tüm tahribatlarının temelinde yatan en önemli nedendir.
Toplum özünde ahlak ve inanç birliğidir. İnanç olgusunu sadece bir varlığa inanıp inanmama olarak değil, insanların kendi aralarındaki güven, bağlılık, sevgi ve sadakat biçiminde toplumda ifadeye kavuşmuş duygu ve düşünceleri kapsayan olgu olarak anlamak gerekir. Toplumsal ahlak ise; toplum yaşamını var eden olgulara her hangi bir yaptırım gücü duymadan gönüllü bağlanma ve yerine getirmedir. Dolayısıyla ahlakı sadece gündelik yaşama indirgenmiş düzeyi ile ele almamak gerekir. Bu ilkeler üzerinden kurulmuş toplum, varoluşunun özü gereği komünalliği şart koşar. Dolayısıyla toplumsal yaşamın içindeki her ilişkiyi toplumsal bir ilişki olarak değerlendiremeyiz. Örneğin özel mülkiyet, iktidar, hiyerarşi, baskı ve şiddet toplumun kabul etmeyeceği ilişkilerdir. Bu ilişkileri temel alan toplum devletçi toplum olmaktadır. Dolayısıyla toplum derken bir insanın içinde kişilik ve kimlik kazandığı eşit, özgür ve demokratik ilkeler üzerinden kurulmuş bunu özü kabul eden toplumsal gerçeklikten bahsetmiş olmaktayız.
Devletçi toplum olarak biçim almış ve gerçek toplumsallıktan sapmayı ifade eden az bir kesimin çıkarlarını güvenceye alan bu toplum biçimini insanın içinde maddi bir güce dönüştüğü komünal toplumla karıştırmamak gerekir. İnsan pratiği ile kendisini toplumsal yaşam içinde yaratıp anlamlandırdığı için tüm yaratımlarının karakteri ile toplumsal biçimi arasında direk bir ilişki vardır. Devletçi toplumda kabullenmesi mümkün olmayan insanlık dışı yaptırım ve uygulamalar bu toplumun temel özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Toplum insanın varlık koşuludur. Toplumsallaşıldığında insanca olan yaşamın hep bir gelişmeyi yaşaması gerekirken, toplumsal yaşam içinde gerçekleşen bazı yanlarıyla hayvanları da aşan uygulamaların kimi insanlarca gerçekleştirilmesi ne doğal ne insani ne de mecburiyetten olmaktadır. Bu uygulamaların içinde gerçekleştiği toplumsal kuruluş böyle öngördüğü için bu durumlar ortaya çıkmaktadır. İnsanın içinde olgunlaştığı bir olgunun insana karşıt hale gelmesi akıllı olan insan geçeğine göre bir eylem olamaz.
Toplumsal yaşam sosyalistçedir. Sosyalizmin toplum bilim olması toplumsal yaşamın özünden kaynaklanmaktadır. Sosyalizmin özgür birey ve toplumsal yaşamla ilişkisi doğru kurulmadıkça hiçbir toplumsal sorunun köklü çözülemeyeceği gerçeği de buradan ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla sosyalizm emekçi sınıfların çıkarını egemenlere karşı koruyan ve iktidar değişikliği ön gören bir ideolojiye ve sisteme indirgenemez. Sosyalizm demokratik komünal değerlere dayalı toplumsal yaşamı devletçi toplumun sapmalarına karşı geliştirme ideolojisi ve mücadelesinin bugünkü ismi olmaktadır. Buradan hareketle sosyalizm demek demokrasi demek, sosyalizm demek komünallik demektir. Demokratik komünal toplumun bilimsel ifadesi olarak demokratik sosyalizm, özgür birey ve devlet olmayan demokratik toplumun kuruluşunu ön gören bugünkü bilimsel ideolojinin adıdır.
BİTTİ…