HABER MERKEZİ – Dünyada tarihin farklı zaman ve mekanlarında birçok toplumsal devrimin olduğu, toplumları daha da ileriye taşıyıp sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik olarak geliştirdiği biliniyor. Her devrim deneyim ve tecrübelerle dolu olduğu gibi her devrimin de öğrettikleri ve her devrimde çıkarılması gereken dersler vardır. Bazı devrimler topluma nasıl ve hangi yöntemlerle gidilerse kazanılacağını, bazıları da ne gibi yöntemlerle egemenlere karşı savaşılırsa devrimin gerçekleşeceğini öğretir. Yani her devrim farklı zenginlikler içerir. Ancak, her devrimin her ülkenin farklı toplumsal yapısı ve koşullarından dolayı çok farklı yöntem ve metodlar la olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Ekim devrimi 1917’nin Ekim ayında olduğu için tarihe sembolük olması bakımından Ekim devrimi olarak geçmiş ve bütün dünya devrimcileri de böyle biliyorlar. Ekim devrimi dünyada ilk gerçekleşen sosyalist devrimdir. Yani dünyada gerçekleşen, halklara yol gösteren ve yeni bir toplumsal düzenin pekala kurulacağını herkese göstermiştir. Bazı toplum karşıtı çevrelerin iddia ettiği gibi kapitalizmin toplumlar için son sistem olmadığını göstermiş, dahası kapitalizmin topluma ait olmadığını sadece küçük bir sermaye kesimine ait bir sistem olduğunu da herkese göstermiştir.
Ekim devrimi sadece bir kaç yıl içinde yapılan çalışmayla olmamış, yirmi yıllık bir çalışma, mücadele ve birikim sonucu olmuş, tarihe yeni bir sayfa açmıştır. Ekim devrimi devrimciler tarafından dünya halklarına altın tepside sunulan bir armağan olarak değerlendirilir. Devrimden bir kaç hafta sonra bazı Bolşevik Parti yöneticileri burjuvazinin öldüğünü savunurken, Lenin burjuvazinin ölmediğini sadece iktidarı kaybettiğini söylüyor. Lenin’in bu tespiti bile öğretici olup çok dikkatli ve tedbirli olunması gerektiğini söylüyor. Tabii ki bu, askeri bir tedbir olmayıp devrime nasıl yaklaşılması ve devrimin ne olduğu ve nasıl olması gerektiği konusunda bazı mesajlar veriyor. Bazı kesimler ve çevreler, devrimin sadece biçimsellikten ibaret olduğunu Yani sadece devlet iktidarını ele geçirmek olarak bilirler, devrimin sosyal, idari, ekonomik ve kültürel yönüne değinmezler. Ki en önemli yönü de idari, ekonomik, sosyal ve kültürel yönüdür. Hiç bir devrim toplumun tepesinde durmaz, toplumun içine karışır, tam olarak topluma ait hale gelir, toplumsallaşır. Devrimin toplumsallaşması, toplumunda devrimcileşmesi devrimin kalıcılaşması açısında çok önemlidir. Lenin’in beklenmedik ani ölümü özellikle de devrimin halklaşmasını önemli ölçüde engellemiş, devrim sadece biçimsellikten ibaret olmuştur.
Sanayileşme ve ekonomik alanda büyük gelişimler olmuş ama yönetimsel ve parti/devlet ve halk ilişkilerinde büyük uçurumlar hiç bir zaman kapanmamıştır. Normalde halkın siyasi ve sosyal olarak iyi bir eğitimden geçirilip parti ve devlet üzerinde etkili olması gerekirken bunların hiç biri olmamış, halk adeta sessiz bir dışlanma yaşamıştır. Hatta Lenin, devrimden bir kaç hafta sonra burjuvazi öldü diyen kimi yöneticileri ”eğer siz devrime doğru bir şekilde yaklaşmaz kendinizi devrimin ihtiyaçlarına göre eğitip devrimi halka mal etmezseniz siz bile birer burjuvazi olup çıkarsınız”diye eleştiriyor. Demek ki devrimin halklaşması ve halka mal olmasını iyi değerlendirmek ve uygulamak gerekiyor. Dünyada ilk sosyalist devrim olması yönüyle de kadrosal ve yönetim bakımından da tecrübesizdi. Çünkü Lenin, sürekli kadro azlığından ve yetersizliğinden söz etmiş, bu durumun mutlaka aşılması, kardoların özellikle de nitelikli hale gelmesini her defasında dile getirmiştir. Çünkü kadro ideolojiyi halka götüren militandır. Bu bakımdan nicelikten çok nitelikli kadro ancak bir devrimin ihtiyaçlarına cevap olabilir, devrimi geliştirebilir.
Ekim devriminin yarattığı yenilez ruh bugün dünyanın bir çok yerinde Latin Amerika ve Kürdistan coğrafyalarında halk düşmanlarına korku salmaktadır. Sovyetler’in çökmesi yanlış sosyalist politikalardan dolayı oldu, Toplumsallaşan hiç bir devrim yıkılmaz. Sovyet devleti Ekim devrimini toplumsallaştıramadı, halkı partileştiremedi, partiyi de halklaştıramadı. Bu durum bir süre sonra da devlet burjuvazisinin türemesine ve partinin tümden halktan uzaklaşmasına ve işte bilinen 1991’deki sonu ortaya çıkardı. Yani burada sosyalizm değil, devlet kapitalizmi kaybetti. Çünkü Sovyetler’de sosyalizm tam gelişemeden 1960’lar sonrası devlet kapitalizmine dönüştü. Tabii ki devlet kapitalizmi de komünist maskeyle uzun süre toplumu yönetemeyecek, yıkılacaktı. Sovyet
deneyiminden en iyi dersleri ve deneyimleri çıkaran ve nasıl hareket edilmesi gerektiği konusunda en zengin
birikime sahip olan Özgürlük Hareketi, Kürt halkını komünal yaşam ruhuyla donatmış Ekim’in yenilmez ruhunu ve Ekim devriminin ruhunun yaşadığını ve yaşayacağını bütün dünyaya göstermiştir. Komünal yaşam konusunda Kürtlerin tarihsel olarakta belli bir deneyimleri vardır. Kürtler özellikle de Kuzey Kürdistan’da köylülük bölgelerinde bu komünal kültürü yakın geçmişe kadar nispeten de olsa yaşamışlardır. Bu bakımdan Kürtler modern komünal yaşamı geliştirme de zorlanmayacaklardır. Çünkü komünal yaşamın tarihsel referansları Kürtlerin ruhunda saklıdır.