BERLİN – 6 Kasım Pazar günü sona eren “Geleceği Dokuyan Kadınlar” Ağı’nın uluslararası kadın konferansında, bazı katılımcıların görüşlerini almak üzere haber ajansımız da hazır bulundu. Genç kadınlar, işgalci Türk askerlerinin kimyasal silah kullanımına karşı durarak verdikleri mesajların yanı sıra, şu anda gerçekleşmekte olan konferansın önemini de değerlendirdiler ve mevcut duruma ilişkin eleştirileri ve görüşlerini sundular.
Dünyanın 41 farklı yerinden gelen pek çok genç kadın gibi konferansa katılan Sozan Ombor, haber ajansımıza konferansa katılma amacını anlatırken, dünya genelinde kadınlara yönelik saldırılara da dikkat çekti.
“Bugün burada bulunma sebebim, kadınların sesinin daha çok duyulması ve birbirimizden bir şeyler öğrenebilmemizdir. Dünyanın dört bir yanındaki feministler, yerli kadınlar ve Kürt kadınlar kendi perspektiflerini paylaşmak üzere bir araya geldiler. Dünyanın dört bir yanından kadınlar bir araya gelerek ülkelerindeki, bölgelerindeki perspektiflerin neler olduğunu ve dünya çapında nasıl birlikte örgütlenebileceğimizi anlattılar. Peki birlikte örgütlenmek ne anlama geliyor? Öyleyse biz kadınlar neden birlikte örgütlenmeliyiz, özerk olarak örgütlenmeliyiz. Bugün bu konuda çok şey öğrendik.
Bir yandan da kadınların her gün saldırıya uğradığı bir evrende olduğumuz için artık sadece ev içinde, değil bulunduğumuz her mekânda her biçimde saldırıya uğruyoruz. Devlet tarafından, egemen güçler tarafından saldırıya uğruyoruz.
Egemen güçler tarafından saldırıya uğruyoruz.”
Öte yandan Sozan Ombor, kadınların dünya çapındaki öncü rolüne dikkat çekerek, uluslararası güçlerin kadın devrimine müdahalesini ve nihayetinde “Jin, Jiyan, Azadî” sloganını doğuran PKK’nin kriminalize edilmesini eleştirdi:
“Kadınların her zaman toplumun nasıl yapılandırılması gerektiğine dair mevcut sisteme bir alternatif sunduğunu görüyoruz, çünkü devrim ve toplum her zaman kadınlar tarafından yönetiliyor. Rêber APO’nun da dediği gibi: “Kadınlar özgür olmadan toplum özgür olamaz”, bu nedenle kadınların öncü rollerini anlattıkları, nerede olduğumuzu ve bunu nasıl sınıflandırdığımızı söyledikleri bu tür konferanslara katılmak daha da önemlidir. Üçüncü bir dünya savaşı içinde olduğumuzu nasıl ifade edebiliriz ve neden buna üçüncü dünya savaşı diyoruz? Çünkü daha önce de belirttiğim gibi, artık bireysel olarak saldırıya uğramıyoruz, aynı zamanda devletler tarafından da saldırıya uğruyoruz.
Bunu İran’da, Rojhilat ve Belucistan’da görüyoruz. Orada kadınlar öncü konumunda ama tüm ülkeler müdahale etmek ya da sloganı kendilerine mal etmek istiyor. Jin’li, Jiyan’lı, Azadî’li bir popüler kültür yaratmak istiyorlar. Ancak Kürt hareketinin bir terör örgütü olarak görülüyor. Bu bizim sloganımız olmasına rağmen hareket bir terör örgütü olarak kabul ediliyor ve bu sloganı dünyaya kim getirdi ya da yeşermesine kim izin verdi? Ağırlıklı olarak Rêber APO ve Kürt kadın hareketiydi. Bir şeyin nereden geldiğini ve nasıl bir geçmişe sahip olduğunu daha fazla analiz etmeliyiz ve bu yüzden Jin, Jiyan, Azadî diyorum!”
Genç aktivist Sozan ayrıca, Kürdistan’a kimyasal silahlarla yapılan saldırılara karşı çıkmak için dünya çapında kadınların da burada bir araya geldiğini belirtti. Bir kişi kimyasal silahlara karşı durmuyorsa, o kişinin karşı durduğu başka bir şey olmadığını açıkça belirtti ve konuşmasını insanlardan gerillaların nefesi olmalarını isteyerek tamamladı:
“Burada bir araya gelmemizin nedeni, dünyanın dört bir yanından burada buluşan hepimizin Türkiye’nin kimyasal silahlarına ve Türkiye ile NATO’nun şu anda Kürdistan’da kimyasal silahlarla yaptıklarına karşı durmak istememizdir. Buna karşı biz burada ortak bir güç olmak istiyoruz ve her türlü kimyasal silaha karşı olduğumuzu söylüyoruz. Eğer buna karşı çıkmazsanız, başka neye karşı çıkabileceğinizi bilmiyorum. Savaşın bir karakteri olması gerekse bile, karaktersizleşiyor, haysiyetsizleşiyor, kimyasal silahlar kullanılıyor. Gerillaların nefesi olalım.”
NC// Seher Deniz