Mahsum Gürkan, Süleyman Yakışır ve Uğur Yakışır, Sur direnişinde buluşarak ölümsüzleştiler. Hiç ayrılmayan 3 kuzenlerden geriye, uğruna canlarını feda ettikleri tarihi Sur’da gülen yüzleriyle çekilen fotoğrafları kaldı. Aileler, “Onlar teslimiyet yerine direnişi seçtiler ve ölüme de gülerek gittiler” sözleriyle anlattılar
HABER MERKEZİ – Kürdistan’da savaş ve direniş koşulları içinde büyüyen 3 kuzen Mahsum Gürkan, Süleyman Yakışır, Uğur Yakışır ve çocukluk arkadaşları Şahin Öner… 4 genç, tanıklık ettikleri kirli savaşa karşı girdikleri mücadelede ölümsüzleşti. Şahin Öner, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik komployu protesto etmek için sokaklarda olduğu 15 Şubat 2013 tarihinde polisler tarafından zırhlı araçla ezilerek katledildi. 3 kuzenden Süleyman Yakışır, Bağlar ilçesinde polislerce taranarak katledilirken, Mahsum ve Uğur ise 100 günü aşan görkemli Sur direnişinde yaşamlarını yitirdi. Yoldaşları ve çocukluk arkadaşları Şahin’in katledilmesinden etkilenen Süleyman, Mahsum ve Uğur, içlerinde büyüyen öfkeyi direnişe dönüştürürken, Süleyman yaşananlara yanıt olarak okulu bıraktı.
Sur’da 15 Ağustos’ta ilan edilen özyönetim direnişine 3 kuzen birlikte katıldı. 104 günü büyük direnişle geçen Sur sokaklarında ölümsüzleşerek tarihin sayfalarında yerini alan kuzenler, büyük bir aşkla bağlı oldukları Sur’da omuz omuza direndi. 15 Ağustos’ta özyönetimini ilan eden Sur’da direniş saflarında yer alan Süleyman Yakışır, 27 Kasım günü Bağlar’da polisler tarafından taranarak katledildi. Mahsum ve Uğur ise onun kaldığı yerden direnişe devam ederken, cenazeye katılamadıkları için 28 Kasım’da mezarına ziyarete gittikleri sırada devlet güçleri tarafından takip altına alındılar. Mezarlık dönüşü bulundukları araçta önleri kesilen polislerce gözaltına alınmamak için Dört Ayaklı Minare’nin bulunduğu sokağa koşarlar. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin ve avukatların açıklama yaptığı yöne koştukları sırada kurşun yağmuruna tutuldular ve o esnada Elçi katledildi. Uzun süre isimleri Elçi’nin katledilmesiyle anıldı ancak çekilen görüntülerde kuzenlerin Elçi’nin olduğu tarafa ateş etmediği netleşti.
‘Öldürebilirler ama teslim olmayacağız’
Elçi’nin katledilmesinin hemen ardından Sur’da yasak başlarken, şans eseri kurşun yağmurundan kurtulan iki kuzen direnişin 104 gününe kadar tüm ağır saldırılara karşı direndi. Direniş mevzilerinde yerini alan iki kuzen biri olan Mahsum, direnişin 104’üncü gününde yakınlarını telefonlar aradı. Telefon görüşmesinde yanında 6 arkadaşıyla bir yerde mahsur kaldığını anlattı. Mahsum’un “Bizi halk gelip alırsa çıkarız, başka türlü gelip bizi burada öldürebilirler ama teslim olmayacağız” sözlerinin ardından 6 arkadaşıyla birlikte devlet güçleri tarafından infaz edildi. Devlet güçleri tarafından arkadaşlarının cenazeleri tanınmaz hale getirilirken, Mahsum ise paletli panzerle ezildi.
Okulu bırakarak Sur direnişine katıldı
Bingöl’ün Genç ilçesinin Sağgöze (Hızgınoz) köyünde doğan 3 kuzen, devlet zulmüyle çok küçük yaşlarda tanıştılar ve 1993’te köylerinin yakılmasına tanıklık ettiler. Aileler önce Genç’e sonra da Diyarbakır’a göç ettiler. 3 kuzenden Uğur, Bingöl Atatürk Ortaokulu’nda 7’nci sınıf öğrencisiyken Milli Güvenlik dersinde öğretmeninin Kürtlere yönelik “terörist” söylemlerine dayanamayıp öğretmenle tartışarak okulu bıraktı. Mahsum ise, Eskişehir Üniversitesi’nde Okul Öncesi 2’nci sınıf öğrencisiyken okulu bırakarak Sur direnişine katıldı, Süleyman ise Diyarbakır Süleyman Demirel Lisesi 3’üncü sınıf öğrencisiyken, Şahin’in katledilmesinin ardından okulu bıraktı. Devletin her türlü baskısına maruz kalan ve vahşetine tanıklık eden Süleyman, 2014’ün sonlarında “örgüt üyesi” olduğu gerekçesiyle gözaltına alınarak tutuklandı. 6 ay Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde kaldı ve burada yaşadıklarını şiirlerle dile getirdi. Cezaevinden çıkan Süleyman, sürekli polis tacizi ve tehdidine maruz kaldı.
Hiç ayrılmadılar
4 ölümsüz yoldaş arkalarında kısacık ömürlerine sığdırdıkları tarihi direnişi ve Sur’da çektikleri fotoğraflarda gülen yüzleri kaldı. Aile fertleri yaşam dolu olduklarını, hiçbir zaman birbirlerinden ayrılmadıklarını ve yine aynı direniş saflarında ölümsüzleşerek artık bir arada olduklarını anlattı.
(Uğur Yakışır)
Evde yas değil direniş var
Ağıtlar değil direniş türküleri söyleyen ve cenazelerini teşhis edebilmek ve teslim alabilmek için günlerdir uğraşan aile fertleri, çocuklarının direnişlerini anlatarak acılarını paylaşırlar. Paletli panzerle ezilen Mahsum’un annesi, cenazesini teşhis edemediği oğlunun kendisiyle yaptığı son telefon görüşmesini ve onunla geçirdiği anılarını paylaştı. Oğlunun kendisine “Arkamdan ağlama beni zılgıtlarla uğurla. Teslim olmayacağım” şeklindeki sözlerini tekrar tekrar dillendiren anne, oğluyla son geçirdiği anılarını dile getirdi.
‘Ölüme gülerek gittiler’
3 kuzenden geriye gülen yüzlü fotoğrafları kalırken, aile bireyleri “Özgürce direndiler özgürce yaşamlarını yitirdiler” sözleriyle anlattılar çocuklarını. Sur’un Kürt halkının onuru ve iradesi olduğunu söyleyen aileler, gençlerin bu iradeye direnerek sahip çıktıklarını vurguladı. Gençlerin Diyarbakır halkının yüz akı olduğunu dile getiren aileler, şu cümlelerle özetlediler çocuklarının duruşunu: “Bu vahşeti uygulayanlar ve seyirci kalanlar kaybetti. Bu halkın aşıklarıydılar. Bu direniş yolunu seçtiklerinde önlerinde iki yol olduğunu biliyorlardı. Onlar teslimiyet yerine direnişi seçtiler ve ölüme de gülerek gittiler.”