Kürdistan’da özyönetimlerin ilan etmesi ile beraber saldırıların da ilk hedefi olan Sur, 1 yıl boyunca tarihi bir direniş sergiledi. Bu direniş herkesin hafızasında destansı bir yer edinirken, halk Sur ile ilgili birçok efsanevi şeyler söylemeye başladı.
AMED – Kürdistan’da 7 Haziran seçimleri öncesinde Diyarbakır mitinginde patlatılan bomba ve ardından işgalci AKP iktidarı tarafından “buzdolabına kaldırılan çözüm süreci” ile beraber Kürdistan illerinde Suruç’la birlikte katliamlar gerçekleşti. Bu katliam ve saldırılara karşı ise halk kendi mahallesinde, sokağında öz savunmaya geçti. Saldırılara karşı kendini, halkını, toprağını korumak isteyen onlarca genç Sur’un sokaklarında nöbet tutmaya başladılar. İşgalci Türk devlet güçlerinin neredeyse her gün Sur mahallelerine gelerek saldırı düzenlemesine karşı halk da gençlere destek vererek çok geçmeden öz yönetimini ilan etti. Özerk yaşamı seçen Sur halkı önce Lalebey ve Alipaşa mahallelerinde işgalci polislerle karşı karşıya geldi.
Sur’da ilk yıldızlaşan: Murat Gündüz
Lalebey ve Alipaşa mahallelerine işgalci devlet güçlerinin saldırısı yoğunlaşınca Sur’un geri kalan mahallelerinde de halk öz savunmaya geçti. Hasırlı, Saraykapı, Dabanoğlu, Savaş, Fatih, Hançepek, Cemal Yılmaz ve Cevatpaşa mahallelerine yayılan direnişte halk gece gündüz demeden mahallelerinde nöbet tutuyor ve ses eylemleri yaparak devlet güçlerinin saldırısına tepki gösteriyordu. 24 Ağustos günü polis saldırısına karşı sokağa dökülen halkla beraber eylem yapan gençler arasında yer alan 21 yaşındaki Murat Gündüz (Berxwedan Karker) işgalci polislerin açtığı ateş sonucu Saraykapı Mahallesi’nde şehit düştü. Murat Sur direnişinde yaşamını yitiren ilk kişi oldu. Murat’ın şehit düşmesinin ardından halk ‘intikam’ düşüncesiyle sokağa çıktı ve çocuğundan yaşlısına kadar herkes “Bijî berxwedana Sur ê” sloganları atarak sesini yükseltmeye başladı.
Sur’da ilk sokağa çıkma yasağı ve yükselen direniş sesi
İşgalci polislerin saldırısına karşı sokağında barikatlar kuran halk, barikatların ardından işgalci polise karşı direnmeye başladı. Sokaklarda gençler ile beraber mevzi yapıp, hendek kazdı. Yaşlılar torbalara kazdıkları yerin toprağını doldurdu ve barikat hazırladı. Tam bir komün yaşamın örülmeye başlandığı Sur’da yemekler bile mevzi başlarında beraber yenildi. Halk bir an olsun mevziyi boş bırakmadı ve gençlerle beraber nöbetlere kaldı. Özellikle Murat Gündüz’ün şehit düşmesinden etkilenen halk, savunduğu toprakları terk etmemekte kararlıydı.
İşgalci devlet ilk olarak 6 Eylül 2015’te Sur’da “sokağa çıkma yasağı” ilan etti. İlk yasakta siviller yaralanmazken 8 işgalci polis yaralanmış ve 2 işgalci polis de öldürülüştü. Sur sokaklarını korumaya devam eden halka karşı çok geçmeden 13 Eylül tarihinde bir günlük “sokağa çıkma yasağı” ilan edildi.
Direniş ateşleri ve bütünleşen halk
Bu yasakta halk geri adım atmadı, işgalci polisler geri çekildi. 10 Ekim 2015 tarihinde ilan edilen “sokağa çıkma yasağı’nda işgalci polisler ağır silahlar kullandı. Ablukanın ilk gününde Fatihpaşa Mahallesi Hacı Nuri Sokak’ta oturan Halil Tüzülerk ve ismi öğrenilemeyen hamile bir kadın katledilirken, yasağın 2’inci gününde ise annesi ile beraber fırından ekmek almaya giden 12 yaşındaki Helin Şen, Hançepek Mahallesi’nde işgalci polisin 3 kurşunla yaşamını yitirdi. Yasak 4’üncü gününde kaldırılırken, yasaktan sonra sokaklara girildiğinde ise yakılmış ve yıkılmış evler ile karşılaşıldı. Bu yasağın ardından halk sokaklarından çıkmama kararlığını göstererek gece nöbetlerine başladı. Her gece bir mahallede halk nöbet tutarak, sokağını savunuyordu. Ateş yakarak etrafında şarkılar söyleyip, ateş etrafında halay çekiyordu.
Direnişe yalnızca Sur halkı katılmıyordu. Diyarbakır’ın diğer ilçelerinden ve çevre illerden bile gelip Sur direnişine destek verenler oldu. Direniş ateşini yakma işini her akşam bir yurttaş devralıyor ve her yakılan ateş halkı birbirine biraz daha bağlıyordu.
Awesta ölümsüzler kervanına katıldı
Sur’da 3’üncü sokağa çıkma yasağı da ilan edilmiş ve bu yasakta da işgalci polislerin kurşunuyla 10-13 yaş arası 5 çocuk yaralanmıştı. Saldırılarda hem mahalledeki işyerleri hem de evler zarar görmüştü. Uzun süre sokaklara uğramayan işgalci polisler 6 Kasım 2015 tarihinde yasak olmamasına rağmen Sur’un Savaş, Dabanoğlu ve Hasırlı mahallelerini ablukaya alarak sokakları taramaya başladı. Bunun ardından yüzlerce yurttaş Sur’a akın etti. Halk işgalci polisleri aşarak Sur’un mahallelerine girmek istese de işgalci polisler buna izin vermedi. Ablukaya alınan mahallelerde ise hem YPS üyeleri hem de Sur halkı polislerin sokaklara girmesini engelledi. Polise karşı direnenlerden biri de Ferhat Doğru’ydu (Awesta). Dabanoğlu Mahallesi’ni işgalci polislerin taramasına karşılık veren Ferhat Doğru henüz 21 yaşındaydı. işgalci polislerin sıktığı kurşunlardan 2’si karın bölgesine isabet etmiş ve iç organları parçalanmıştı. Arkadaşlarının ve mahallede oturan kadınların tüm çabalarına rağmen işgalci polisler sokağa ambulans girmesine izin vermedi.
İşgalci polislerin ambulans girmesine izin vermemesi üzerine kadınlar Ferhat’ı battaniyeye sararak Sur’un inişli çıkışlı sokaklarından koşarak çıkarmaya çalışmış ve caddeye çıktıktan sonra buldukları ilk arabaya bindirip hastaneye yollamışlardı. Fakat tüm müdahalelere rağmen Awesta yaşamını yitirmişti. Doktorların yaptığı otopsi sonucunda ise ‘zehirli kurşun’ nedeniyle yaşamını yitirdiği belirlendi. Aynı gün halk polisleri aşarak Sur sokaklarına girdi ve sokaklarda direnen YPS ve YPS-JIN üyelerine destek verdi.
Halk sokakları terk etmedi
Sur’da her geçen gün saldırılar daha çok ağırlaşıyor ve işgalci polislere destek olarak işgalci askerler de bu operasyonlara katılıyordu. Sur’da ilan edilen 4’üncü yasakta tanklarla saldırı başladı. İşgalci Türk devlet güçleri yasak boyuca 22 kayıp verdi. 3’üncü günün ardından sivillerin zarar görmemesi için çatışmayı bırakarak geri çekilen YPS’lilerin gitmesiyle işgalci JÖH ve PÖH’ler evlere baskın düzenledi. Baskın düzenledikleri evde genç bir kadına cinsel saldırıda bulunan işgalci devlet güçleri, duvarlara yazdıkları yazılar ile de kadın düşmanlıklarını bir kez daha gösterdi. Onlarca yurttaş gözaltına alınarak, darp edildi. Halkın sokaklara girmesine izin verilmedi. Tüm bunlar yaşanırken Sur halkı sokaklarını terk etmiyor ve yaşamına devam ediyordu. Kadınlar kış hazırlığı için pazarlara gidiyor ve evde yiyecekleri hazırlıyorlardı. Akşam saatlerinde ise sokaklara çıkıp gençler ile beraber mevzi tutup şarkılarla halay çekiyorlardı.
Sur halkı ve gençlerine karşı tank, top, helikopter, ağır silahlar kullanıldı. Sur’u koruyan ve savunan Sur çocukları, topraklarını son nefeslerine kadar korumakta kararlıydı. Sur halkından da destek alan gençler sokaklarını bir anlığına bile terk etmedi.