Sur’da incelemelerde bulunan Biraradayız Platformu üyeleri, Sur’daki yıkımın sorunları çözmek yerine derinleştireceğinin altını çizerek, OHAL’in bir an önce kaldırılması için demokrasi çevrelerinin bir araya gelmesi gerektiğini kaydetti.
SUR – NUÇE CIWAN
OHAL şartlarının ağır hissedildiği Diyarbakır’a, 2 yıl önce katledilen Baro Başkanı Tahir Elçi’yi vurulduğu yerde anmak için gelen Biraradayız Platformu üyeleri, yıkımın devam ettiği Sur’da yaptıkları incelemeler hakkında konuştu. Bölgede ağır hissedilen OHAL ve yıkımın sonuçlarını değerlendiren aktivistlerin ortak talebi OHAL’in derhal kaldırılması için tüm demokrasi çevrelerinin bir an önce bir araya gelmesi oldu. Sur’da yıkımın devam ettiği mahalleleri yerinde inceleyen Yazar Oya Baydar, “Devletin görevi öldürmek ve yıkmak değil, yaşatmak ve yapmaktır. Bu devlet bu görevini kesinlikle yerine getirmediği gibi buradaki tüm yıkımların da müsebbibidir. Şu savaşa harcanan paranın onda biri bütün Sur’u yaşanacak hale getirirdi. İnsanlar yerinden edilmezdi. Dönemin Başbakanı Davutoğlu ‘Sur’u, Toledo yapacağız’ demişti, hatta kendisi de ev alacağını söylemişti. Onu ve onun gibi insanları buraya davet etmek istiyorum. Gelip buralara bir baksın” sözleriyle Sur’da yaşananlara tepki gösterdi.
‘İKTİDAR KENDİNİ SUÇLU HİSSETTİĞİ İÇİN OHAL’DEN VAZGEÇEMEZ’
OHAL’in yakıp yıkma anlamına geldiğini ifade eden Baydar, “OHAL’in en yoğun olduğu bölgenin Güneydoğu olduğunu görüyoruz. Diyarbakır bölgenin kalbi, Sur bölgenin ruhudur. Ülke, OHAL’siz yönetilemeyecek hale getirildi. Yakın dönemden çok umutlu değilim, ülkeyi bu hale getiren iktidar kendisini suçlu hisseder ve OHAL’den vazgeçemez. Türkiye’nin demokrasiye dönüşünün zor olacağını, zaman alacağını düşünüyorum” diye konuştu.
Baydar, OHAL’in kaldırılması ve demokrasiye dönüş için kitlelerin toplu bir eyleme geçmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
‘SUR’DAKİ YIKIM GELECEĞE DERİN İZLER BIRAKACAK’
OHAL’in büyük bir yıkım ve hak gaspı anlamına geldiğini ifade eden HDP eski Milletvekili ve EMEP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Levent Tüzel, “Üç yıllık tahribatın sonucunu bugün Diyarbakır’da yakınlarını kaybedenlerden, insan hakları çevrelerinden dinledik. Batıdaki OHAL ile bu bölgedeki OHAL şartları karşılaştırıldığında bölgenin daha sert OHAL koşullarını yaşamasının kaynağı Kürt sorunudur. Kürt sorununa bir savaş siyasetiyle yaklaşılması ve bunun yarattığı acılar, iktidarın topluma ders vermeye çalışması şiddet yaratıyor” şeklinde konuştu.
Sur’da devam eden yıkıma değinen Tüzel, “Toplum yaşamında bir parçalanmışlık söz konusu, bunu kimsenin kabul etmesi mümkün değil. Bu yıkımın bir çözüm getirmeyeceği de gerçek. Aslında gelecek dönemlere daha derin izler bırakacağı herkesin malumu” diyerek yapılan yıkımın sorunu çözmek yerine derinleştireceğine vurgu yaptı.
‘KÜRT COĞRAFYASINDAKİ SESSİZLİK İYİYE YORUMLANAMAZ’
Bölgede birçok belediyeye kayyum atanarak gasp edildiğine işaret eden Tüzel, “Kentin bütün sokakları karakollara dönüştürülmüş durumda. Bunlara sadece bir OHAL uygulaması demek de doğru değil. Bugün hükümetin gündeminde bu uygulamaya son vermek yok. Çünkü tüm bu yaşananlar topluma bir terör olgusu ile açıklanıyor. Fakat biz biliyoruz ki bu yaklaşımlar 100 yıllık cumhuriyet tarihinde çözüm olmadı. Kürt coğrafyasında büyük bir sessizlik hakim fakat bu iyiye yorumlanmamalıdır. Bu sessizlik Kürtlerin olan biteni kabul ettiği anlamına gelmez” ifadelerini kullandı.
Tüzel, birlikte mücadele etmenin önemini anlatarak, “Bugün hem emek örgütlerinin hem birçok siyasi çevrenin ortak talebi OHAL’in kaldırılmasıdır. Binlerce emekçinin işten atılması, Kürt siyasetçilerin cezaevine atılması bunların bu şekilde devam etmemesi için hep birlikte mücadele etmeliyiz” diye konuştu.
‘DEMOKRATİK CEPHE BİR ARAYA GELMELİDİR’
Batıda yaşanan OHAL’in doğuda sıkıyönetim olarak yaşandığını belirten Anavatan Partisi (ANAP) eski Genel Başkanı Nesrin Nas ise, 7 Haziran seçimlerinden sonra iktidarın, MHP’yi de yanına alarak zımni bir koalisyonla Türkiye’yi hukuk devleti olmaktan uzaklaştırdığını kaydetti. OHAL olmadan iktidarın kendini savunabileceği dalı kalmadığını, bu nedenle KHK’lerle günübirlik düzenlemeler yapıldığını kaydeden Nas, “Bütün bu sıkıntılardan kurtulabilmemiz için birbirinden farklı düşünüyor olsa da demokratik cephenin mutlaka bir araya gelmesi gerekiyor. OHAL kalkmadan hiç bir şeyin normalleşmesi mümkün değildir. OHAL güvenlik gerekçesiyle ilan edilse de iktisadi açıdan baktığınız zaman sofrada ekmeğin azaldığı ülkeler hiç bir zaman güvenli ülkeler değildir” sözleriyle ülkedeki ekonomik darboğaza işaret etti.
‘ATILAN ADIMLAR DAHA YAŞANILIR KILMAK AMAÇLI DEĞİL’
Diyarbakır’la çok içli dışlı bir geçmişi olduğunu dile getiren Prof. Dr. Gençay Gürsoy da, “Tarihi bir abidenin bu hale gelişinin acısını tadıyorum. Ben kent dokusuyla ilgilenen biriyim, özellikle Sur’da yaşananlar bir tarihin yok edilmesinin delilleri olarak da değerlendirilebilir. Umuyorum ki gelecek kuşaklar kenti bu hale getirenlerin hesabını sorarlar. Sur’da direnmeye çalışan birkaç aile kalmış. Tarihi mekanların yenilenmesi talebini aşan bir durum var burada. Burayı daha yaşanılır bir hale getirmek endişesiyle atılan adımlar olmadığını düşünüyorum” dedi.