HABER MERKEZİ –
Bir tarihin izdüşümünden yol aldık patikalarında. Buram buram tarih kokuyordu kayalıkları. Kim bilir belki binlerce insana koruyucu bir anne görevi görmüştür ya da düşman saldırılarına karşı bir siper. Söylentilere göre zamanın birinde yedi Asuri köyü burada saklanmış Müslümanların cihat aşkıyla katliam yaptığı demlerde.
Belki de Müslümanlıktan anlamayanların vahşetine maruz kaldı demek daha doğru olur. Şimdilerde kimseler bilmiyor bu öyküyü, tanıkları da yaşadıkları gibi tarih oldu yazılmayanlarından. Belki de yazılmayı bekleyenler listesindedirler ancak halkların haklarının yazılacağı zamana kadar kaç ömür biçilir, ekilir ve eksilir bilinmez. Bizler duyanların duyduklarından şüpheli olduğu ya da duyumlara inanmayanların her şeyin kesin net sonuçlarla analitik ele alındığı bir çağın çocukları olarak bu duyumlarla yetineceğiz. Ama duvarları, taşları ve patikalarının çok şey anlattığı bu yer artık Kürdistan’ın yiğit çocuklarına açmış bağrını.
Metina dağlarının yüreğinde yükselen eteklerinde binlerce arkadaşın gelip geçtiği noktaları barındıran ve başında yüksek kayalıklarıyla, mağrur duruşuyla heybetinden sual edilmez güzelliktedir Serêmetina dağı. İşte tam bu güzelliğin bağrına konuvermiş “Şıkefta YAJK”. Adını ilk kadın kongresine ev sahipliği yaptığından YAJK’tan yani Yekitıya Azadıya Jınên Kurdistan (Kürdistan Özgür Kadın Birlikleri)’den almış. Kadınlar nasıl da keşfetmiş senin güzelliğini. Sanki tanrı onu orda sevdalıları korusun diye yaratmış ve başına da buz gibi bir pınar kondurmuş. Suyunun tadına doyum olmayan “YAJK Şıkefti” bizi tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. Gerillanın kendine has bir üslubu ve oluşturduğu literatürü var. Yeni bir yaşam yaratıldığı düşünülürse, gayet doğal bir sonuç ortaya çıkar. Mesela “mağara” veya “in” kelimesi kullanılmaz gerilla da Türkçe de Kürtçe de. Konuşulsa bir yamaca veya kaya içine doğru uzanan, barınak olarak kullanılabilen yer kovuğuna Şıkeft denilir. Böylece “Şıkefta YAJK”ê o alanın özel ismi olmuş ve öyle tanınır olmuş bu bölge.
95 yılında birinci kadın kongresine tanıklık etmiş duvarları. Kadın tarihinin ilk adımlarını izlemiş ve başkaldıran Kürt kadınlarını dinlemiş gururla. Evlatlarının ona layık olduğunun kibrini yaşamıştır belki de sessizce kim bilir. Sonra bu yüz kadın onun bağrında sorunlarını tartışmış, onda birleştirmiş gücünü ve onda bulmuş gerçek öyküsünü yaşamın. Kadınların erkek sistemi karşısında verdiği varlık savaşında o da rol almış. Doğa ve kadın bütünlüğü onda vücut bulmuş yeniden.
Özel bir çalışma için çıktığımız yolculuğumuzda bir dönüm noktasını oluşturuyor burası. Yol boyu, mücadele tarihi boyunca gerillaların barınağı olmuş noktalara ve noktalardan arta kalanların anısına takılıyoruz. Bazen bu noktalardan geriye kalan küçük uyku yerleri, yıkılmış manga duvarları ya da ateş yakılan “kuçik” yerleri. Gelip geçenlere selama durmuş, gölgesinde sevdalıları barındırmış, dokunduğumuzda yüreğinden geçenleri kalbimize aktaran yüce ağaçlar. Kabuklarında yılların kederi katmer katmer dökülüyor. Gidenlerin, dönmeyenlerin ve dönemeyenlerin yasını saklıyor kıvrımlarında. Koca gövdeleri kaç asra tanık oldu, kaç yaralıya merhem oldu dalları. Ve usulca akıyoruz yanından fısıltılarını duymak istercesine. Şimdilerde ıssız ve sessiz buralar. Kadınların o duygu dolu sevda kokulu ve inançlı konuşmalarının yankıları duvarlarında asılı kalmış. Şikeftin giriş yerlerine Asuriler zamanında saldırılardan korunmak için duvarlar örülmüş. Bir tarafı uçurum olan bu kayalıklarda o dönemin koşullarında bu duvarların nasıl örüldüğü ise sırrını koruyor. Savunma güdüsü insanda müthiş bir yaratıcılık geliştiriyor olsa gerek, kırk yıllık özgürlük mücadelesi bunu yaşayarak öğretti bize. Kadınlarda yıllar belki de asırlar sonra katliamdan kaçan bu halk gibi kendi kadın özünü korumak ve varlığını devam ettirmek için keşfetti burayı ve öze dönüşünü burada gerçekleştirdi. Şıkeft’in içinde yükselen yarıklardan söylentilere göre başka bir dağa açılan bir kapı varmış. Şimdilerde belki de zamanın aşındırmasıyla olsa gerek bir çıkış yok. Ama derin yarıkları öyle bir öykünün hiç de imkansız olmadığı hissi uyandırıyor insanda. Kireç taşlarının yağmur sularının süzülmesiyle oluşturduğu dikitler farklı bir efsun katıyor buraya. Asurilerin bin bir emek ve kederle ördüğü duvarların yıkılan bölümlerinden süzülen ışık huzmeleri şıkeftin yüreğini aydınlatıyor. Yüksek tavanı ve berçem berçem şekil almış kıvrımları orada yaşananların sessiz anlatıcıları gibi ve sizi alıp eski zaman türkülerine katıyor. Sazı ve sözü acılardan biçilen.
Şıkeftin bizde yarattığı hayranlıktan arda kalan zamanımızda çekimlerimizi yapıyoruz. Bir yandan da her duvar dibinde o anın hissine varmak için gözümüzün önünde o tarihi anları canlandırmaya çalışıyoruz anlatılanlardan aklımızda kaldığı kadarıyla. Ve o tarihi sözler yeniden kulaklarımızda çınlıyor ‘ Tarih günümüzde saklıdır, biz tarihin başlangıcında’…