HABER MERKEZİ
Ne PKK’den, ne Kürtlerden hiçbir zaman beni takip etmelerini emir olarak buyurmadım. Başka kimseleri olmadığı için, İsa tavrının daha zor olanını 2000 yıl sonra üstlenmek durumunda kaldım. Demirci Kawa rolünü de üstlendim. Hz. İbrahim’in kutsallığını da çağdaşlaştırdım. Bütün Zin’ler ve Adule’lerin, Mem’i ve Dervişe Avdê’si de oldum. Mani’lerin, Mazdek’lerin, Babek’lerin son ahından tutalım, Hüseyin’in Kerbela yalnızlığını, Hallacı Mansur’un hakikat aşkını, Pir Sultan’ın dostluk rütbesini de taşıdım. Deniz’lerin, Mahir’lerin, İbrahim’lerin arkadaşıydım. Mazlum, Hayri, Kemal ve Ferhat’ların intikam savaşçısıydım. Böylesi her çağdan, her milletten binlercesinin birleşen ve bilince kavuşan son örnekleriydim. Bu insanlık abidelerinin sadece direniş ve savaşları değil, bir de fırsat bulamadıkları barış davaları vardı.
1970’ler Ankara’sında devrimci gençliğin sesi gür ve korkusuzdu. Tuzaklı bir sahada korkusuzluk olduğu hissediliyordu. Ama onlar benim soy varlığıma sahip çıkacak kadar cesur ve özverili idiyseler ve eğer bende sınırlı bir onur duygusu varsa, bu gençleri takip etmekten geri duramazdım. Mahir Çayan’ların Kızıldere’de şahadeti ve Deniz Gezmiş’lerin idamları, biz namuslu sempatizanlara anılarını takip etme görevi vermişti. Artık okul okumak bir bahaneydi. Halk adına hareket edeceğim kesindi. Ama en başta idam sehpasında bile adı haykırılmış olan benim halkım, Kürt halkı nasıl bir halktı? Bunun bilinmesi gerekiyordu. Ulusal soruna böyle başladım.
Deniz’lerin idam sehpasına götürülüşünü Mamak’ta izledim. Arabalar Onları şafak vaktinde götürdüğünde, bizim büyük kahramanlarımızın çok hazin anıları bir daha silinmez bir iz bırakacaktı.
Evet. Mamak’ta cezaevindeydim o zaman. Mahir Çayan’ların Kızıldere’deki hazin sonu, bu işin cesurca düşünüldüğü gibi pratikleştiğini, büyük korkusu ve acısıyla içimizde bıraktı. Bir önemli özelliğimiz, tabii bu yiğit insanların anısına ihanet etmenin insanlıkla pek bağdaşmayacağına dair böyle bir özellik vardır. Ben, artık biraz namusluysam, kendi çizgimde ve dünya görüşümde, bir şeyler yapmalıyım. Ama çok farklı. Bu insanlara saygımı koruyacağım. Fakat onların bu dehşetengiz, bu çok trajik ve mutlak imhaya götüren saflıkları benim için kabul edilemez. Anıları çok değerlidir, attıkları adım kutsaldır, fakat tarzları çok tehlikelidir.
Tabii doğrudur; Mahir’in, Deniz’in, İbrahim’in tarzı şudur: Açıkça söyleyeyim, belki çoğunuza yararlı olur. Bunlar devrimci teorinin büyüklüğünün sihrine kapılmışlardı; halk savaşının da sonuç alıcılığının sihrine kapılmışlardı. İkisinin sihri onları yanmaya götürdü. Mahir erken teorisyen olmak istiyor ve tutarlı da. Teorik sonuçlara da katlanma dürüstlüğünü gösteriyor. Deniz ve İbrahim, yine halk savaşının sihrine kapılmış birer Che Guevara, birer Mao olmak için tetikte adamlardır.
Bu gerçekler karşısında cumhuriyeti özde değil, biçimde tümü ile hedeflemek kaçınılmazdı. 1980’lere doğru kişi ve PKK olarak şekillenirken karşımdaki cumhuriyet olgusu belirleyici etkendi. Kürt kimliğini kabul etmek bir yana, mezara gömmenin her türlü yol ve yöntemi gündemdeydi. Döneme göre oluşmuş sınıf ve kültürel kimlik bilincimle yapabileceğim tek anlamlı çalışmada, hiç olmazsa Kürt potansiyelinden bir şeyler ortaya çıkarabilmekti. Türkiye devrimcilerinin anısına ve özellikle gurubumuzun değerli şehidi Haki Karer’e bağlılığımızı da ancak böyle kanıtlayabilecektik. Durum hiç yol açılmamış vahşi bir ormanda yürümeye benziyordu. Tarihin bu tür anlarında hep benzer çıkışlar yapılır. Öyle fazla hazırlığı ve stratejisi yoktur. Meçhule bir adım atacaksın. Yeni olan ancak böyle doğacaktır. Hz. Muhammed’in Mekke çıkışı ile Hz. İsa’nın Kudüs yürüyüşü özünde aynı anlama sahiptir. Ya dönemin cehalet ve inkarcılığına teslim olacaksın ya da üzerine üzerine yürüyeceksin. Başka türlü tarihsel gelişme olmaz.
Mücadele tarzlarının ağır basan yönü sözlü propagandadır. Sınırlı bildiri ve broşürler yayınlamaya çalışacaklardır. Grubun en dürüst, fedakâr ve Karadenizli, Türk kökenli üyesi Haki Karer 1977’de komployla öldürülmeseydi, grup radikalizme hemen kaymayabilirdi. Burada da benzerlik çarpıcıdır. İsa’nın çarmıha gerilmesi nasıl havarileri daha inançlı ve her tarafa yayılarak çoğalmaya zorladıysa, Haki Karer’in öldürülmesi de benzer sonuca yol açtı. Daha azimli olmak ve her tarafa yayılarak çoğalmak, şehidin anısına bağlılığın baş ölçütü oldu. Komploların dağıtıcı özelliği bulunmakla birlikte, radikalleşmeye etkisi de küçümsenemez ve çoğunluktadır. PKK olayında ilk komplo; iddia, ciddiyet ve büyüme konusunda tarihsel rol oynamıştır. Bu komplo gerçekleşmeseydi, grubun ne biçim alacağı çok tartışmalıdır. Program ve PKK adı, Haki Karer’in anısına bağlı kalmanın direkt sonucu olarak kaleme alındı ve ilan edildi.
Türk kökenli Haki Karer ve Kemal Pir gibi önde gelen adaylarla halklar arası kardeşlik de başından itibaren güvenceye alınmak istenmiştir.
Haki Karer grubun fedakârlık ve cesaret timsaliydi. Benim adeta gizli ruhum gibiydi. Kısa ama özlü yaşamını sürekli anlamak ve halklarımızın engin kardeşliğine, birliğine ve özgürlüklerine taşımak, başta gelen hem esin kaynağımız, hem görevimiz olarak anlaşılmalıdır. Ailesinden başta Baki Karer olmak üzere bazılarının oynadığı provokasyon rolü çok önemli zararlar vermesine karşılık, bu anının değeri hep yüce kalacaktır.
Türkiye sol geleneğinin özellikle 1970’ler hamlesi Kürt halk bilincinin aktüelleşmesine önemli bir katkı yaptı. Deniz Gezmiş’lerin idam sehpasında Kürt-Türk özgürlüğü ve kardeşliğini sloganlaştırması tarihi bir anlama sahiptir. Başta Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya’lar olmak üzere çok sayıda devrimcinin halkların kardeşliğine ilişkin çıkışları da benzer bir anlama sahiptir.
Kemal Pir ve Haki Karer bozulmamış iki Karadeniz çocuğu olarak benim arkadaşlık tarzıma adeta bayılarak bağlanmışlardı. Bana en ufak bir zorluk gelmesin diye en erkenden dilini, töresini bilmedikleri Kürdistan’a hepimizden önce yürümüşlerdi.
Geleceğinizden hiç korkmadan gerçek bir özeleştiri sahibi olun. Yapabileceğiniz her göreve de alçakgönüllüce talip olun ve küçümsemeyin. Ne küsün, ne düşmanlık edin. Kendinize yaraşan gerçek bir bilgesellik tutumuyla, Kemal Pir, Mazlum Doğan ve binlercesinin aziz anıları karşısında özde bir kararlılık sözüyle görevlerinize yüklenin.
Benim kat ettiğim bu teorik, ideolojik yetkinliğe iki yoldan eşlik edilebilir: Ya güvene dayalı, samimi ve alçakgönüllüce katılım; ya da teorik öze ve ideolojik yetkinliğe yüksek bilinç çabasıyla bilerek katılım. PKK’de büyük değer ifade eden başta Haki Karer, Kemal Pir, Mazlum Doğan, Hayri Durmuş, Mahsum Korkmaz olmak üzere, binlerce yoldaş bu iki tarzın dengeli uyumu ile katılım göstermişlerdir. Bu özlü katılım onları sonuna dek en kahramansı tavrın sahibi yapmıştır. Buna karşılık ne içten samimi, mütevazıca katılım, ne de yeterince yüksek teorik ve ideolojik çabalar temelinde katılım gösterebilenler hep tökezlemiş; bazen ahbap çavuş grubu, bazen tasfiyeci gruplar ve çete eğilimleri biçiminde savrulmalar göstermiştir. Temel zihniyet gücümü kavramayan, buna saygı duymayan, mütevazıca ve yüksek performansta teorik katılım gösteremeyenlerle ortak zihniyette buluşmamız zordur. Burada katılım sağlanması gereken, yüksek zihniyet sahipliğidir. Yoksa geri zihniyete prim vermek sapmaya yol açar.
Ama şunu da belirtmeliyim ki, gerçek yoldaşlar olsaydı mevcut ortamda bu biçimde davranmazlardı. Kemal Pir, Ferhat Kurtay’ların eylemini duyduğunda kendi kendine şöyle söylediği söylenir: “Bu eylemi yapmak bize düşerdi.” Bilindiği üzere ölüm orucuna böyle gidildi. Ben kesinlikle intiharvari eylem yanlısı değilim ve yanlış buluyorum. Ancak Kemal Pir, Mehmet Hayri Durmuş, Mazlum Doğan ve Ferhat Kurtay’ların eylemini intihar eylemi olarak değerlendirmiyorum. Kendilerinin de ifade ettikleri gibi, “En ufak onurlu bir yaşam imkânı bulunsaydı, bunu esas alacağız ve sonuna kadar onurlu yaşayacağız” değerlendirmeleri gerekli yaşam ölçülerini vermektedir. İnsanlık onuru için yapılacak tek şey kalmıştı. O direniş eylemini de ortaya koydular. Hayri Durmuş’un bu kararlılıklarını ‘başardık’ sözüyle değerlendirdiği bilinmektedir. Sloganları “İnsanlık onuru kazanacaktır” biçimindeydi. Direniş savaşımımızın geleneği budur ve doğru anlaşılıp uygulanmak durumundadır. ;