HABER MERKEZİ –
AKP nin 19 yıllık iktidarlığı, toplum algısını içten içe yıpratarak bugüne kadar geldi. Gelinen son aşama ise toplumun kırılma noktasıdır. AKP-MHP faşist bloğu toplum üzerinde özel savaşı nasıl ne şekilde yürüteceği alandaki rolünü bilerek hareket etmiştir. AKP nin 19 yıllık iktidarlığını tamamen özel savaşa dayandırarak sürdürmektedir. AKP faşizmi siyasi, askeri, diplomasi, ekonomi ve birçok alanda denge ile kendisini yürütmüştür. Özellikle de kürt halkı üzerinde oyalama taktikleriyle, özel savaş uygulamalarıyla yaranmayı da bilmiştir. 2015 sürecinden sonra yani öz yönetim direnişlerinin başlamasıyla bir kez daha AKP- MHP faşist rejimin gerçek yüzü ortaya çıkmış oldu. Kürt halkı, AKP- MHP faşist rejimin soykırım konseptini her yönüyle devreye koyduğunu kavramıştır. Rejim özel savaş uygulamalarından hiçbir zaman geri durmadı. Devleti ayakta tutan özel savaşın kurum kuruluşlardır. Halkın faşizan saldırılara hep mağruz kalması düşman ve savaş gerçekliğini daha yakından tanımasına sebebiyet oldu. Bu yönüyle çekilen zorlukların ve verilen bedellerin gerçekliğiyle, büyüyen, bilinçlenen ve gelişen bir halk gerçekliği ortaya çıkmıştır. AKP-MHP nin soykırım konseptini bir kez daha boşa çıkaran ve direnen halkların gerçekliği oldu. Faşist şef Erdoğanın neredeydik nereye geldik açıklamasında özel savaş yöntemlerini içerse de aslında dağılma ve çöküşünü itiraf eden açıklamalar içermektedir. AKP faşizminin 20 yıllık varlığı üzerine konuşan faşist şef Erdoğan şahlanış içinde olan bir türkiye dinlendirmesini, din üzerinden ajitasyon yaparak, milliyetçiliği, şovenizmi tırmandıran ve yayılmacı(işgalci) Osmanlıcılığı dinlendiren aynı söylemlerden farklı bir atılım beklenmez bu iktidardan. Evet yolsuzluk yapan İktidar-mafya- çete unsurları şahlanmıştır, sermayeleriyle göye çıkan hırsız düzen yapılanması olmuştur. TC de toplumların ne halde olduğu yaşam zorluklarıyla cebeleşen, sosyo-psikolojinin etkileri gözler önündeyken nasıl olurda şahlanıştan söz edilebilir. Çöken İktidar dolaylıda olsa af dilemekte, gidici olduğunu dillendirmekte ve veda konuşmasını yapmıştır, diye okumak yerinde olacaktır. Faşist İktidar yargılanmaktan kurtulamayacak halklar karşısında elbette hesap vereceği gününde geleceği bilinmektedir. Her ne kadar refaha kavuştuğunu dillendirse de TC düzenindeki çöküş ve çıkmazlar göz önündedir. Sistemin özel savaş yöntemini iyi bilince çıkarmak gerekmektedir. Özel savaş, rejimin gerektiğinde zor ve baskılarla ve yumuşak güç ile gücünü gösterme hakimiyetine alma, iktidarlığını sağlamlaştırma yöntemidir. Siyaset, Ekonomi, Askeri, Kültürel, birçok alanda bu temelde yürütmektedir. İktidarlar bu temelle ve farklı araçlar, yol ve yöntemlerle uygulamayı sürdürmüşlerdir. Özel savaşı, Kürdistanda yoğunlaştırılmış haliyle, kural tanımayan tüm uygulamayı güncelleştiren AKP- MHP faşist bloğu söz konusudur.
Tarihten günümüze soykırıma dayanan ve bu temelde kurulan bir TC gerçekliği hep var oldu. AKP- MHP yoğrulması sonucu süregelen, DEVLET-ÇETE-MAFYA üçlemesi oldu. TC tarihi, mafya-çete sistem yapılanmasıyla şekil almıştır. Tecavüz, katliam, faili meçhuller, baskı, işkencelerle varlığını sürdüren çeteleşen yapılanma, toplumun değerlerine saldırmaktan geri durmamıştır. AKP-MHP zihniyeti toplumda taciz, tecavüzleri ve uyuşturucuyu normalleştirmeye çalışan yasasızlığa dayandığı ortadadır. Her gün kadın katliamlarının sürdüğü ve intiharların olduğu bir düzende yaşam hakkının yok edilmesiyle varılan yer ise hazin sonuç. Her günün bu temelde devam ettiği ve toplumun ahlak değerlerinden uzaklaştırma faaliyetlerini derinliğine yürüten faşist zihniyet gerçekliğini bilmek gerekir. TC nin resmi kurumları, şirketler(SADAT) adı altında yürütülen tüm kirli faaliyetler merkezi halini almıştır. Devletin paralı özel çete yapılanması olan sadat her türlü kirli işlerin öncülüğünü yapmaktadır. SADAT çete yapılanması Sedet pekerin itiraflarıyla tekrardan gündem olmuştur. Rojava, başur, Bakur, ve birçok alanlarda faaliyetler içerisinde oldukları bir gerçektir. Faşist şef Erdoğan kendi kirli emelleri uğruna bu çeteleri kürtlere karşı tüm faaliyetlerde kullanmış ve katliamların önünü açmıştır ve uygulatmıştır. Türkiyede gerçekleştirilen darbe senaryosunda esas rolü üstlenen SADAT çete yapılanması olmuştur. 20 ve 22.08.2021 tarihinde medyada yayınlanan SADAT üyesinin itirafları(2 bölüm)gerçekliği bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. Esas darbeyi yürütenin faşist Erdoğanın olduğunu belirtmiştir ki buda bilinmektedir. Darbenin gerçek yüzünü ilk ortaya seren ve esas amacının ne olduğunu değerlendiren, Özgürlük hareketi olmuştur. TC nin tüm kurum kuruluşları tamamen kürt halkı ve özgürlük hareketini yok etmeye tasfiyeye dönük şekillendiğini bilinmektedir. Darbe senaryosu ile tüm kurum kuruluşları, yargı, yasayı elinde tutan bir İktidar. Çöken, dağılmakta olan AKP-MHP nin kirli yüzleri ve kirli faaliyetleri ortaya serilmiştir. Bunu özel savaş yöntemleriyle kamuflaj etme girişiminde olan faşist iktidar sonuç alamamaktadır. Kirli geçmiş tarihi ile bilinmekte olan TC hep bu temele dayanarak var olmuştur. Yansımasını hem içerde ve dışarda tıkanmakla yaşamaktadır. İçerde faşist saldırganlığını tırmandıran ve dışta ise tavizler vererek kendi can güvenliği için dış güçlerin yardakçılığını ve taşaronluğunu yapmakla yetinen bir UNSUR kaldı. Artık Erdoğanın iktidarlığı sallantıda olduğu için unsur kavramı tamda uygun bir söylem olacaktır. Bu gerçekliğin açığa vurumu toplum nezdinde devlet-çete yapılanmasını tanıyabilme, iç yüzlerini görebilme, ona göre düşünebilme ve tutum sahibi olabilme zemini yaratmıştır. TC sisteminde hukuksuzluğun has safhada olduğu, demokrasi ve adaletsizliğin hiç olmadığı tamamen İktidarın hakim olduğu bir sistemle yürütülmektedir. Karar verici olan ve sert müdahalenin belirleyicisi olan faşist İktidar. İnsanlığa karşı işlenen bunca ağır suçların karşılıksız kaldığı ve uygulayıcısı olan İktidarın müdahelesiyle sindirilmeye çalışılmaktadır. Hakkını arama arayışı içinde olanların sonu zindanla sonuçlanmaktadır. Demek istediğim devletten adaleti, hukuku, demokrasiyi beklemek ve sorunları çıkmaza sürükleyen İktidardan medet ummak ölüme yatmaktan başka bir şey değildir. Bu koşullarda gerçekleşmesi gereken halkların mücadelesidir. İktidara karşı alevlenen, sinir sistemlerinin taşıyamayacağı bir patlama ortamı için zemin doğmuştur. Bu ortamı daha da örgütlenerek, bilinçlenerek eyleme geçirebilmekle ancak İktidar devrilebilir. Muhalefetinde Erdoğan iktidarlığından bıkmışlığı ile çaresizlikleri ortadadır. Zihniyetin aynı olmasından kaynaklı tekrara kaçmakta ve ciddi bir ortam hakim olamamaktadır. Halklara her gün atıflarda bulunan muhalefet ise AKP- MHP faşist bloğa zaman kazandırtmaktan başka hiçbir şey yapamamaktadır. Kürt halkına karşı aynı zihniyetle hareket edenlerin olduğu bir sistemle karşı karşıyayız. Kürt halkından faydalanmak için bocalanan bir muhalefet vardır. CHP nin kürt sorununu çözerim teorisi kandırmaktan öteye gidemez bir söylemdir. AKP-MHP faşist bloğunun ayakta kalması her gün daha da saldırganlaşmasında ve işgal saldırılarını artırmasında da muhalefetin rolünü iyi görmek gerekmektedir. Zamanında fezlekelere onay veren, vekillerin dokunmazlıklarının kaldırılmasında desteği bilinmektedir. AKP-MHP destekçisi durumunda olan bir muhalefet vardır. CHP nin hudut namustur, adı altında meşru kılma kampanyasıyla devlet aklının işgal gerçekliğini gözler önüne sermektedir. Evet TC nin işgal talanla sömürdüğü bölgeler, alanlar TC sınırlarıyla uzaktan yakından alakası yoktur. Kürdistan coğrafyasını sınır tanımayarak işgal eden TC faşist Erdoğana ne demelidir. Muhalefetin önce bunu cevaplaması gerekmektedir. Devlet faşist aklı, sınır tanımayarak işgal ve talan eden, yayılmacı politikasıyla süregelmiştir. Kürtlerin olduğu her yere gerekçe gösteren saldıran faşist zihniyet sınırları aşmakla CHP nin hudut namustur söyleminin tersi ile dile getirmek tamda yerinde olacaktır. Sınırları aşan işgalci zihniyeti ahlaksız olarak tanımlamak yerindedir. Kürdistan ve türkiye metropoller de yaşanan doğal felaketler, orman yangınları toplumu büyük bir yoksulluğa sürüklemiştir. Bu yaşanan sorunların kaynağındaki tek sorumlu olan ise sistem başında olan İktidardır. Özellikle de Kürdistana yönelik bombardımanlar sonucu yaşanan insan katliamı ve doğa katliamlarının sorumlusu olan faşist iktidar. Toplumun yaşam hakkı olan alanlarının elinden alındığı emeğinin sömürüldüğü bir tarihi TC sistem gerçekliği vardır. Toplum bilincinin açıldığı, işlediği bu süreçte kendi gücünü ve varlığını ortaya koyabilme zemini doğmasına rağmen neyi beklemekte olduğu sorusu sorulmalıdır. Halkların öz gücü bu var olan sistemde değişim olanaklarını yaratabilir. Siyasi, ekonomi, kültürel, yaşam hakkının sınırlandırıldığı birçok alan İktidar düzeni tarafından gasp edildiği gerçeği ortada. Sistem içindeki çürümüş batmış unsurlar, halkların hakkı olanları nasıl çaldıkları, akladıkları milyon dolarlar vb. bu yaşananlara karşı halen sessizlik hakim ise esas suçlu olan ise başkaldırmayan olacaktır. Bilakis bilincinde olan halklar bunu yapmakta ama yetersizlikler sonucu cevap olamamakta tekrara kaçmaktan kurtulamamaktadır. Tamda İktidarın işine yararına olan bir parçalanmışlık vardır. Toplumu toplum olmaktan çıkaran İktidar, tek elden yürütülen yasalarla her türlü çürümeyi ve kirlenmeyi toplumlara yaşatmaktadır. İktidarın, tekçi zihniyetiyle, yaşanmayacak bir sistemi topluma dayatması karşısında tek cevap başkaldırı ve mücadelede edebilmektir. Kutuplaştırılan toplumların, esas alacağı tek şey varsa oda, İnsanlık değerlerini diri tutabilmek için birlik ve bütünlüklü bir mücadele ile BAŞKALDIRMAK BÜYÜK KAZANDIRACAKTIR.
Kendal Bagok/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi