HABER MERKEZİ
Tecavüz derken insanın kültürleşmesine dair bir şeyler düşünmek zor geliyor, tecavüzü insan eylemi olarak kabul etmek de hakeza öyle bir gerçekliğe tekabül ediyor. İnsanlık adına ve kadınlık kimliği adına hafızayı zorlayan ve anlamlaşmada engeller oluşturan konuların başında geliyor tecavüz. Çünkü tecavüz evrensel ilkelerin dışına çıkmış, insanlıktan düşmüşlüğü ifade ediyor. En çirkin savaş yöntemi ve zihniyet biçimi olan tecavüz, erkek aklın ürünüdür, aynı zamanda devletin kurgusudur. Aslında tecavüzün tarihi avcılığa dayanıyor, çünkü avlayanın temel amacı esir almaktır, esir alınan ele geçirilen oluyor, ele geçirilen ise her türlü tecavüze açık hale geliyor. Bu yöntem, erkeğin icadı olan devletin ideolojisini ifade ediyor. Halkın maddi değerlerini hırsızlayan devlet bununla yetinmez, manevi olarak düşürmenin yöntemi ancak tüm kurumları tecavüze göre yapılandırmakla mümkündür ve devletler bunu hiç çekinmeden yapmıştır. Şunu unutmamak gerekir ki devletin olduğu yerde gasp, gaspın olduğu yerde de tecavüz vardır. Bir toplumu düşürmenin temeli ise toplumun anası kadına el atılmasıdır ve erkek zihniyeti bunu yapmayı kendine başat görev bilmiştir.
Tecavüz bedene yapılan bir şey değildir, belki de bu en son aşamadır, zihniyete yapılan, dile yapılan, kimliğe yapılan tecavüzün haddi hesabı yoktur ama çok konuşulmayan bir konudur, çünkü tecavüz bedene indirgenmiş, bedende de kadında somutlaşmış bir gerçeklik haline getirilmiş. Oysa devletçi zihniyetin ruhu olan tecavüz; kadın- erkek, yaşlı- çocuk tanımaz, her kesimin anlam dünyasını dumura uğratmak onun işidir. Ama esasta kısa vadeli bedensel zevkler için yapılan bir şey değil, tersine tecavüz uzun vadeli onursuzlaştırma operasyonudur. Zira onurundan olmuş insan, insani ilkeden düşmüş insandır ve bu yöntem yeryüzünün en vahşi yöntemidir. İradesizleştirmenin, eylemsizleştirmenin en etkili yöntemi yine tecavüzdür. Tecavüz bir iktidarlaşma rejimidir. Halkların, toplumların, kadınların esir alınması ve toprakların işgal edilmesine dayanır. Bu aynı zamanda köleliğe alıştırmanın da bir yöntemi oluyor; zihnine, toprağına, bedenine tecavüz uygulanan bir insan kendisini bir utanç kaynağı gibi gördüğünden, kirletilmiş hissettiğinden ve onurunun ondan çalındığını düşündüğünden isyan edemeyecek kadar miskinleşir. Zaten bu iktidarın temel amacıdır. Zira kölelik boynunu bükme, yaşadıklarını kader gibi görmeyle başlar. Böyle olan insan kendinden utanır, kendinden utanan insan da başkaldıramaz, isyan edemez, iktidarın istediği kıvama gelmiş insan tipi böyle ortaya çıkar. Tecavüz edilen insan ebediyen susturulmaya çalışılan insan oluyor. Bu köleliğin ön koşuludur. Köle olmak için köleci çağda yaşamak gerekmez, çünkü iktidarın ve devletin olduğu her yerde kölelik ve tecavüz vardır.
İnsanın evrensel özelliği ahlaki ve politik olmasıdır, buna karşı iktidarcı ve devletçi sistem, tecavüzü de evrensel boyutlara taşımıştır. Tecavüz denildiğinde insanın aklına soykırımın tüm yöntemleri gelmelidir. Ahlak kırım, kültür kırım, zihni kırımların hepsi tecavüzün boyutlanmış halleridir. Kürdistan’da bu boyutların hepsi denendi halada günlük olarak denenmektedir, en çokta Kürdistan somutunda anlıyoruz ki tecavüz önce zihinsel, sonra bedenseldir. Zihni olarak uyuşturulmadan, evcileştirilmeden kimsenin bedenine el atılamayacağı kesinleşmiş bir durumdur, AKPnin avlama kafesi olarak kullandığı okulların, zindanların bu rolü oynadığı inkâr edilebilir mi?
İnsanın en temel özelliği kültürel bir varlık olmasındadır, kültürel olduğu içinde özgürlüğe meyillidir, özgürlük insanın içinde bir arzu olduğu için insan ahlaki ve politiktir ve tecavüz bu insani özelliklere karşı canavarca bir savaş biçimidir. Bu yüzden Kürdistanda asimilasyon, göç, işsizlik vardır, ancak bir toplum böyle dağıtılabilir, dağılmak hakikatinden kopmak, toplumundan kopmaktır ki ancak böylesi bir insan tecavüzcü zihniyetin avı olabilir. Hakikatin bütünlüğü köyler terk edildiğinde, göçler başladığında bozulum yaşar ve göç bilinmezlikte parçalanmayı ifade eder. İşsizlik nedir bilmeyen, bereketin toprağından gelen çocukların işsiz kalıp iş aramaya çıktığı anlar aslında kaybolduğu anlardır. O cennetimsi köylerden gelen çocuklar kentin çetrefilli sokaklarında aslında iş değil kaybolmuş benliklerini ararlar. Bilinmelidir ki insanlığa dair bir hakikat kaybolduğu için herkes ve her şey bir arayış halindedir.
Kürdistan’da yıllarca süren savaş her türlü tecavüzün önünü sonuna kadar açmıştır. Bu anlamda militarizm tecavüzün ikizidir. Bir toprağı işgal etmekle, bir köye saldırıp ateşe vermekle, Siirt’te, Van’da, Mardin’de bir kadına tecavüz etmekle, Şakranda bir çocuğa tecavüz etmenin hiçbir farkı yoktur. AKP’nin militarizmi bunu silahlı yapar, bürokrasisi, hukuku da tecavüzü silahsız yapar. Görüyoruz ki silahlı savaşla yapılan ve zihinsel savaşla yapılan tecavüzler arasında çok ayrışma olmadığı gibi ikisi de at başı yürütülmektedir.
Kadınların ve toplumun karakteri akışkan ve esnektir ama tecavüzün karakteri katı ve serttir. Sert ve katı olasının temel özelliği ise kırmaya yönelmesidir. Tecavüzün amacı da iradeyi, insani ölçüyü kırmasıdır. İnsan gücünden ve onurundan düşünce zaten dağılma yaşar ve direnci kırılır. Oysa toplum ve kadının temel özelliklerinden biri de birbirini tutmuş çoğulların doğrularla bütünlüğü yaşayabilmesidir. Bunu gören tecavüzcü zihniyet toplumu dağıtma sınırlarına getirmek için asimilasyon, tecavüz, militarizm vb yöntemleri kullanmakta hiç tereddüt etmez. Çünkü her hangi bir yöntemle tecavüze uğramak kendine ve herkese güvensizleşmeyi yaşar, eksildiğini hisseder ve hiçbir şeyi tamamlanmış saymaz. Başı dik yürüyemez, emin olma duygusu onu terk eder, sevmekten ve sevilmekten korkar hale gelir. Böylesi bir insan siner, utanç duyma onu yeni mücadelelere yöneltmez hafızası geçmişte çok kısa bir ana kilitli kalır. Böylece tecavüzcü zihniyet amacına ulaşmış oluyor, isyancı bir başı öne eğmenin en etkili yöntemi bu oluyor. Aslında AKPnin Kürt kızlarına uyguladığı tecavüz bütün topluma yapılıyor, tecavüzü toplum kırımı uygulamanın sadece bir yöntemi olarak görmek yanılgılı olur, tecavüzün AKP hükümetinin bütün yöntemlerine içerildiğini bilmek gerekir. Kürt kızlarının asiliğini kırıp hakkını arayan konumdan çıkarmanın yöntemleri sayısız çokluktadır. Zira asimilasyon tecavüzün en acımasız yöntemlerinden biridir. Hırsızlama ve avlamaya dayalı tecavüz bedeni değil ruhu çalar, iradeyi avlar. Yine insanları kendine yetebilecek üretim sahasından koparmak ve işçiler ordusu yaratmak bir emek tecavüzüdür. Tecavüz sadece bir cinse yapılan bir eylem değil bütün sosyolojik alanlar tecavüzün kol gezdiği alanlardır. Tecavüz kadın- erkek tanımaz, küçük -büyük dinlemez, tecavüz devletin ayaklanmış, her yere sızabilen zihniyetidir.
Bunu iyi bilmek gerekir ki iktidarlar, devlet yapılanmaları bu yöntemi sadece bazı zamanlar için kullanmaz, tersine bütün zamanları tecavüze göre yapılandırıp, kurulduğu mekânları da bu işleyişe göre oluşturur. Bu yüzden bütün kadınlar özellikle Kürt kadınları aralıksız bir mücadeleyle bu vahşete cevap vermelidir. Her şeyden önce eril ifadelerin zihin ve dil dünyamızdan sökülmesi ve zihnimizin bir arınma yaşaması gereklidir. Kadınlar tecavüzü çağrıştıran her şey karşısında kıyametler koparmalıdır. Ve bütün toplumu bu konuda ayaklandırmalıdırlar, çok eşliliğin mağduru olmuş, küçük yaşta evlendirilmiş kız çocukların, tecavüze uğramış kadınların yanında olmak bütün kadınların görevidir. Ama her anlamda, gerçek onurun mücadele etmek olduğunu her an hatırlayarak, birlik olmak, bunun için her türlü kurumlaşmaya gitme cesareti gösterip erkek zihniyetin yaratımı olan devlet kurumlarına alternatif kurumlaşmalara gitmek en önemli şarttır. Kadınlar bizim olmayan bir dünyada bize rağmen mutluluk, özgürlük olamaz diyebilmeli ve gerçek özgürlüğü yaratmanın öncüsü olma iddiasını gösterebilmelidir. Medyanın şiddete alıştırma ve normalleştirme, görsel algıları yönlendirme eğilimine karşı, mahkemelerin erkek lehine çıkardığı çifte standartlı kararlarına karşı, kapitalist eğilimin aynası olan fuhuş sektörüne karşı, vb. yüzlerce kadın ve toplum karşıtlığının karşısında durmak en güzel eylem biçimi olarak önümüzde duran görevlerdir.
Tecavüz edilen değil tecavüz edenin utanması gerekiyor. Bu temelde utanmanın çarpıtılmış algılarına, dondurulmuş reflekslerine ve büyük utanmazlığa karşı mücadele etmek gerek. Yani büyük yalan karşısında büyük direnmek gerek. Baş eğdirmek isteyen sistem karşısında ısrarla baş kaldırma gerçek kadın kimliğine ulaşmaktır. Öyle ki eğer bir karakolda bir kadına el atılmışsa o karakol ateşe verilmelidir. Bir okul bu tür çirkinliğe mekanlık yapmışsa o okul ve avenesi kadınlar tarafından yargılanmalı teşhir edilmelidir. Eğer bir zindanda bir kadına taciz edilmişse o zindanın etrafı sarılmalı, yaşam normal seyrinden çıkmalı çünkü kadınlara yaşatılanlar normalleştirilmek istense de normal değil. İki kadının bir araya gelmesi yüzlerce mücadele yönteminde buluşmayı da beraberinde getirir. Her kadının ruhundaki özgürlük eğilimi dirilip aynı yolda direnişe geçerse hiçbir güç bu kadınlık selini durduramaz. Kadınlar jineolojinin hedeflediği sosyal bilim dallarını yaşamın somutunda yaşamaya başlamalıdır, kadının zihniyet ve vicdan devriminin güncelliğinde her an yaşaması, anti tecavüz felsefesinde odaklanması demektir.
Medya Doz