BEHDÎNAN- HBDH’nin stratejik bir öneme sahip olduğunu belirten DKP-BÖG MK Üyesi Tekin Yoldaş, HBDH’nin başarısının, tüm Ortadoğu halklarının başarısı olacağını söyledi.
DKP-BÖG MK Üyesi Tekin Yoldaş, 2017’de Reqa hamlesinde şehit düşen devrimci komutanlardan Ulaş Bayraktaroğlu’nun (Mehmed) şehadet yıl dönümü vesilesiyle ANF’nin sorularını yanıtladı.
Siz Ulaş Bayraktaroğlu’nu ne zaman tanıdınız? Mücadele arkadaşı olarak onun devrimci kişiliği ve yoldaşlığı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Hepimize örnek olmuş bir devrimciydi. Onunla 2000’de tanışmıştım. Onda hep devrimci kararlılığı, coşkuyu ve inancı hissettik. Mücadelesi ve pratiğiyle bize hep öncülük etti. Gençlik hareketi içerisinde, üniversite gençliği içerisinde, YÖK protestosunda, Gezi Direnişi’nde hep onun öncülüğünde mücadele ettik. Bulunduğu alanlarda ve bulunduğu eylemlerde bizim için onun öncülüğü hep belirleyiciydi. Kararlı bir duruşu vardı. Doğal bir öncüydü. Yaşamı ve duruşuyla bize öncülük eden bir yoldaştı. Özellikle Gezi direnişi içerisinde öncülüğü biliniyor, sembol haline gelmişti.
DAR DEVRİMCİLİK YETMİYORDU
Ulaş yoldaş için artık klasik tarzda devrimcilik yapmak ve bilinen haliyle Türkiye’deki örgütlerin yürüttüğü klasik ve dar devrimcilik yetmiyordu. Gezi direnişinden sonra tutuklanmıştı. Bırakıldıktan sonra yüzünü Medya Savunma Alanları’na vermişti. O dönem Heftanîn’de Proleteryanın Devrimci Kurtuluş Örgütü olarak, partileşme öncesi, atılımın pratikleşmesiydi. Orada karargahımız vardı. O karargahın sorumlusuydu. O süreçte gelen arkadaşların eğitilmesinde ve yetiştirilmesinde görev aldı. Bu arkadaşlar içinde Aziz yoldaşlar, Aynur yoldaşlar, İdil yoldaşlar vardı. DKP-BÖG’ün öncü olan kadroların oluşumunda hep Mehmed yoldaşın öncülüğü ve emeği vardı.
ÖLÇÜ KOYAN BİR REHBERDİ
Onun öncülüğü ve devrimciliği çok üst bir sınırdı. Bunu kendilerine örnek alan yoldaşlara da bir ölçü koymuş oldu. Yaşam tarzı ve devrimciliğiyle bize rehber oldu. Onunla birlikte çalışırken ve mücadele ederken insana hep güven veriyordu. Askeri anlamda da bir eylemi gerçekleştirirken sana öz güven veriyordu.
ŞEHADETİNDEN SONRA DAĞA ÇIKTIM
Bu anlamda kendi yaşam tarzım açısından da onunla tanışmam benim için bir dönüm noktasıydı. O şehit düştükten sonra ben DKP-BÖG çatısı altında dağlara katılma kararı aldım. Onun başlattığı mücadeleyi, kararlılığı ve davayı yerde bırakmamak, bayrağını devam ettirme kararlılığımız var. Gezi Direnişi’nde de onunla beraber yan yanaydık. Taksim direnişinde o vardı. Mehmed yoldaş kendisinin yapmayacağı bir şeye ya da eyleme kendi yoldaşını göndermezdi. Bu anlamıyla coşkusu ve enerjisi büyüktü.
ROJAVA DEVRİMİ’NE KATILIM ÖNEMLİYDİ
Rojava Devrimi’nin başlamasıyla birlikte devrime katılması, Türkiye devrimci hareketi açısından da önemli oldu. Birleşik Özgürlük Hareketi’nin kurulmasının kararının alınmasının içinde vardı. Kobanê savaşı sürecinde Birleşik Özgürlük Hareketi kuruldu. Necdet Adalı, Tamer Arda ve Talat Türkoğlu müfrezeleri vardı. O süreçlerin hepsinin örgütlendirilmesi ve organize edilmesi Ulaş yoldaşın inisiyatifinde gelişti. Sonrasında da Minbic hamlesinde, Reqa hamlesinde diğer savaşların hepsinde yer aldı, görev aldı. Yani şöyle söyleyebiliriz; Ulaş yoldaş, yaşamında devrimi pratikleştiren biri oldu. Bu çok önemli, çünkü bir devrim üzerinde konuşmak ve teorisini yapmak vardır, bir de kendi yaşamında bunu gerçekleştirmek vardır. Ulaş yoldaş bunu yaşamında gerçekleştirmesini başarmıştı.
ÇOK KRİTİK BİR NOKTADAYDI
Biz onunla beraber Kurtuluş geleneğinden geliyordu O geleneğin içinden de çıkıp legal alanı aşan bir silahlı mücadele hattı, işçi sınıfı ile devrimci zoru buluşturması açısından da çok kritik bir noktada duruyordu. Onun bu pratiği birçok genç yoldaşa örnek oldu. Bu anlamda bugün Türkiye ve Kurdistan devriminin birleşmesinde de önemli bir noktada duruyor. Devrimciliği ve pratiği bizim için örnek olmaya devam ediyor. O fiziksel olarak aramızdan ayrılsa da onun düşünceleri, eylemleri, yazdıkları bizim mücadelemizde yaşamaya devam ediyor. O mücadelemizin rehberi olmaya devam edecek.
Rojava Devrimi’yle birlikte dünyanın birçok yerinden enternasyonalistler savaşta yer aldı. Ortadoğu’da bir devrimci birlik bilinciyle gerçekten Rojava’daki mücadele içinde yer alan devrimciler arasındaydı Ulaş Bayraktaroğlu. Bu anlamıyla devrimci bilinç ve birlik açısından Türkiye devrimci hareketleri arasında nasıl bir etki yarattı?
Ulaş yoldaş Marmara Üniversitesi’nde Ortadoğu siyaseti üzerine eğitim almıştı. Antropoloji mezunuydu. Daha önce Lübnan’a gitmişti, Hizbullah’ı incelemek için. İsrail ile çatışma döneminde orada yapılan birtakım konferanslara katılmıştı, Ortadoğu siyasetine ilgisi vardı. Sonrasında Rojava Devrimi’yle birlikte aktif katılması da aslında doğrudan bununla alakalıydı. Yani Ortadoğu’daki siyasetin denklemini, aktörlerini ve gelişim dinamiklerini bildiği için, bu anlamda böylesi bir sürece sessiz kalmayacaktı. Yine DAİŞ sürecini AKP-DAİŞ faşizmi olarak nitelendirerek, buna karşı hem Rojava sahasında hem ülke genelinde etkili bir mücadelenin sürdürülmesi gerektiğini savunuyordu. Ona hesap sorma bilincini yaratmak, iktidarın DAİŞ üzerindeki örgütlenmesi, gerçekleştirdiği katliamlar, Suruç katliamı, 10 Ekim katliamı ona karşı örgütlenmek, yine o süreçte Birleşik Özgürlük Hareketi’nin ülkede örgütlediği eylemler oldu. Bunları direk örgütleyen, talimatını ve perspektifini veren Ulaş Bayraktaroğlu’ydu. Bu anlamda Ortadoğu siyasetinde bir devrimcilik anlayışında, yani Türkiye devriminin Ortadoğu’da kritik bir noktada durduğunu biliyordu. Çünkü AKP-MHP faşizminin yıkılması demek, Ortadoğu halkları açısından büyük bir fırsat demek.
Türkiye iktidarı, aynı zamanda bölgedeki birçok halk üzerinde baskı kurarak bölgede gelişecek bir demokratik devrim oluşumu önünde engel teşkil ediyor. Bu anlamıyla Mehmed yoldaş, Medya Savunma Alanları’nda da HBDH’nın (Halkların Birleşik Devrim Hareketi) kuruluşu çalışmalarında da aktif rol aldı. Halkların Birleşik Devrim Hareketi aslında Türkiye ve Kurdistan birleşmesi ve Türkiye devriminin kendi dinamiklerini oluşturmasının olanaklarını sağlayan bir yapıydı. Bu anlamıyla bu hareketin Türkiye devrimi için önemli bir özne olduğunu bilmek gerekir. Mehmed yoldaşın fikirleri hem DKP-BÖG olarak bizim tarafımızdan sahipleniyor hem de HBDH saflarında yaşıyor.
DKP-BÖG, Türkiye devrimci hareketleri arasında yeni bir oluşum. Türkiye ve bölgede ciddi bir toplumsal, siyasal ve ekonomik kriz var. Hareket olarak Türkiye devrimini gerçekleştirme perspektifi üzerine bir anlamda kendinizi oluşturdunuz. DKP-BÖG bu sorumluluğu yüklenecek potansiyele ne kadar sahip?
Hareket olarak aslında bu amaç üzerine kurulduk. Türkiye cephesinde örgütlülüğümüz var. Kurdistan’da örgütlülüğümüz yok. Türkiye devrimini hedefliyoruz. Ulaş Bayraktaroğlu da partimizin kurucusu ve önderidir. Onun açtığı Kurdistan ve Türkiye birleşik devriminin gerçekleşmesi yolunu kararlı bir şekilde sürdürmek bizim hedefimiz. Sonrasında gerçekleşen ikinci kongre kararlarımız içerisinde bu net bir şekilde ifade edildi zaten.
2015’ten sonra, özellikle Suruç katliamı sonrası, ateşkes bittikten sonra Türkiye devletiyle Medya Savunma Alanları’nda, Rojava’da, Bakurê Kurdistan’da ve Ortadoğu’da çok yoğun bir çatışma süreci yaşandı. Bunun Türkiye siyasetine yansımaları oldu. Türkiye solu daha sağ ve pasif bir zemine kayarken, DKP daha devrimci ve radikal bir siyasi zemine konumlandı. Bu süreçte yüzlerce üyemiz tutuklandı, onlarca kadromuz ölümsüzleşti, bunlardan bir kısmı Rojava topraklarında ölümsüzleşti, bir kısmı Türkiye eylemlerinde ve Türkiye’ye giderken ölümsüzleşen var. Dêrsim’de Mehmed Ali yoldaşımız şehit düştü. Onun dışında bugün Türkiye’de DKP- BÖG davasından dolayı tutuklu olan yoldaşlarımız var. Biz bir bütün olarak Ulaş yoldaşın açtığı yolda ve çizgide ilerlemekte kararlıyız ve ısrarlıyız. Çok net bir şekilde onu açtığı yolda ilerleyeceğiz ve onun anısına layık olacağız. Onun amacı Türkiye devriminin gerçekleşmesiydi. Parti olarak biz buna adayız ve bunu gerçekleştirmekte kararlıyız. Zaten HBDH’nin oluşumu bu çabanın bir sonucudur. Aynı zamanda bunu pratikleştiriyoruz. Bugün kentlerdeki eylemleri, devrimci savaş alanlarındaki konumlanması, pratikleşmesi bunu ifade ediyor. Bu anlamda partimiz bunu en güçlü bir şekilde ileriye taşıma ve gerçekleştirmekte sonuna kadar kararlı. Ulaş Bayraktaroğlu’nun hatırasına sahip çıkacak ve bunu devam ettirecek olan devrimcilerdir. Onlar bu mücadeleyi ne kadar kararlı örgütlerlerse ne kadar ısrarcı olurlarsa onun anısı, mücadelesi ve ismi de gelecek kuşaklara aktarılmaya devam edecektir.
TÜRKİYE DEVRİMİ HALKLARIN ÖNÜNÜ AÇAR
Türkiye devriminin gerçekleşmesi bölgedeki diğer devrimci dinamikleri de harekete geçirecek bir durumdur. Türkiye, NATO’nun ikinci güçlü ordusudur. Aslında Ortadoğu’da emperyalizmin jandarması rolü vardır. Bölgede gelişebilecek halk hareketleri önünde engeldir. Bu durumda Türkiye devriminin gerçekleşmesi, Suriye, Irak, İran ve tüm Ortadoğu halklarının devriminin oluşumunun önünü açacaktır. Türk devleti bu halklar üzerine de bir baskı rejimi kuruyor. Bu anlamıyla bu rejimin yıkılması, aynı zamanda bu halklar içinde bir özgürlük zemini yaratacaktır. Bu gerçekliği görmek gerekiyor. Bu konuda da bize düşen; kararlı ve ısrarcı olmak. Aynı zamanda da kendi öz gücüne güvenmek, yani düzen siyaseti dışında kendi öz gücüne dayanarak, kendi çizgisinde bunu örgütleyerek yapabilir.
HBDH STRATEJİK BİR ÖNEME SAHİPTİR
Mevcut sistemler, artık halklara bir gelecek sunmuyor. Bugün dünya halklarının geleceği, bilimsel sosyalizmde, ezilenlerin özgürlük mücadelesinde ve halkların kendi arayışında, mücadelesinde mümkün olacaktır. Mesela Ekim 1917 devrimi bir dönem başlatmıştır, bugünün somut koşullarında aynısını gerçekleştirmek değil ama yeni devrimler gerçekleştirmek, Türkiye ve bölge halklarının çıkarınadır. Bu anlamıyla Türkiye devriminin gerçekleşmesi, Rojava Devrimi’nin de güvencesidir. Başûrê Kurdistan’daki işgalinin son bulması ve oradaki halkın da özgürleşmesi anlamına gelecek. Bu anlamda HBDH, partimiz açısından stratejik bir öneme sahiptir. Türkiye devriminin gerçekleşmesi o bölgelerdeki halklar üzerindeki baskıyı da ortadan kaldıracak. Bu anlamıyla HBDH’nin başarısı, tüm Ortadoğu halklarının başarısı olacaktır.