BERLIN- Bugün Almanya’nın başkentinde Berlin’ de TekoJIN (Tevgera Jinên Ciwanên Têkoşer) öncülüğünde Önder APO ‘ya karşı yapılan 9 Ekim 1998 komplosuna karşı bir eylem düzenledi.
Kürdistan’lı yurtsever halkın ve gençlerin katılımıyla gerçekleşen miting saygı duruşuyla başladı.
Eylemde Önder APO’nun fotoğrafından oluşan bir puzzle hazırlandı, basın açıklaması ve konuşmalar ardından “Destana PKK” adlı müzikal filmden esinlenerek yapılan dans performansı sergiledi.
TekoJIN adına Newroz Güneş 9 Ekim Uluslararası Komplo’ya yönelik bir açıklama yaptı. Açıklamada Önder APO şahsında yapılan Uluslararası Komplo’yu protesto ettiler. Kürt Genç Kadınlar olarak Önder APO’nun fiziksel özgürlüğüne ulaşana kadar durmaksızın eylemde olacaklarını ayrıca Avrupa sokaklarında Özel Savaş’a ve asimilasyona karşı mücadeleyi sürdüreceklerini ifade ettiler.
Açıklamada; TekoJIN olarak, eylemlerimizi daha bilinçli, daha sık, daha büyük, daha renkli ve daha yaratıcı hale getireceklerini belirttiler.
Basın açıklaması ardından Nav-Berlin adına yapılan konuşmada ise, 9 Ekim Uluslararası komplonun Önder APO şahsında Kürt halkına yapıldığını belirtilerek, komplocuların Önder APO tarafından boşa çıkarıldığına dikkat çekti.
Açıklamanın tamamı şu şekildedir:
“Barışa karşı zehirli bir araç olarak kullanıldı”
‘’Yüzyıllar süren baskı, on yıllar süren soykırım ve sürgün, 25 yıllık zorla alıkonulma, işkence, tutsaklık… Tüm bunlara rağmen, en başından itibaren durdurulamaz bir direniş.
9 Ekim, dünyanın tüm özgürlük ve devrimci hareketleri için, özellikle Ortadoğu halkları için, her yıl karanlık bir gün olarak anılır. Çünkü 1998 yılının bu gününde, zamanımızın en ilerici ve en önemli devrimcilerinden biri olan Abdullah Öcalan’a, yani Rêber APO’ya karşı bir komplo başladı. Bu komplo, onu Ortadoğu’nun dört bir yanına, Avrupa’ya ve Afrika’ya sürükleyen bir kaçış süreci başlattı ve nihayetinde 15 Şubat 1999’da Türkiye’de izole bir hapishane adasında sona erdi. Rêber APO’nun kaçırılması, ABD, İsrail, Almanya ve özellikle Türkiye gibi NATO devletleri tarafından planlanıp uygulanarak, Kürt halkının özgürlük mücadelesini yok etme girişimi olarak değil, aynı zamanda Ortadoğu’da gerçek bir barışın mümkün olmamasını sağlamak için zehirli bir araç olarak kullanıldı.
Herkesin adil ve barış içinde yaşayabileceği bir dünya kurabiliriz
Geçen yıl Ekim ayında başlayan “Abdullah Öcalan’a Özgürlük Kürt Sorununa Çözüm” kampanyası, öncelikle Rêber APO’nun fiziksel özgürlüğünü sağlamayı, aynı zamanda onun Kürdistan ve tüm dünyada demokratik, ekolojik ve patriyarkal baskılardan arınmış bir yaşam için geliştirdiği fikirlerin anlaşılması, tartışılması ve hayata geçirilmesini amaçlıyor. Böylece sadece erkeklerin ve zenginlerin değil, herkesin adil ve barış içinde yaşayabileceği bir dünya kurabiliriz.
Bugün dünyada süren her savaşta, genç kadınlar en acımasız şekilde hedef alınıyor. Bu özel savaş yöntemleri, savaş bölgelerinin sınırları ile de sınırlı kalmıyor. Avrupa’nın metropollerinde de bedenimizde, psikolojimizde bu şiddeti her gün hissediyoruz. Masum görünen güzellik idealleri ve cinsiyetçi şakalardan başlayıp, Avrupa’da ve Kürdistan’da her gün işlenen kadın cinayetlerine kadar uzanan bir desene sahip olan bu şiddet, patriyarkalinin öldürücü yüzünü yansıtıyor. Bu iğrenç şiddete cevabımız ise ne umutsuzluk ne de kayıtsızlık. Cevabımız, ortak bir mücadele için örgütlenmek, güçlü bir öz savunmayı birlikte öğrenmek.
Bizi köklerimizden koparmasına izin vermeyeceğiz
Fiziksel savunmanın yanı sıra, genç kadınlar olarak öncelikle özgür bir irade geliştirmeyi ve patriyarkalinin ve sömürgeciliğin yok edici zihniyetinden kurtulmayı öğrenmeliyiz. Nereden geldiğimizi, şu an nerede durduğumuzu, nereye gitmek istediğimizi ve bu zamanlarda genç Kürt kadınları olmanın anlamını bilerek bu mücadeleyi verebiliriz. Kültürümüzü, dilimizi, danslarımızı savunmak, Kürt kadınları olarak kimliğimizi savunmakla ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. Özellikle diaspora içinde büyüyen bizler, ulus-devletlerin ırkçı ve liberal politikalarının bizi köklerimizden koparmasına izin vermeyeceğiz.
Bugün bize avukat, doktor, iş kadını ya da ev hanımı olarak sunulan hayatlar, eğer vatanımızı sömürgecilik ve savaşa terk edersek içimizde derin bir boşluk bırakacaktır. Patriyarkal ve kapitalist sistemin amacı, yavaş ama emin adımlarla bizi kimliksizleştirmektir. Bu yüzden, bizi tarihimizden koparmak en güçlü silahlarıdır; kültürümüzü tanımamıza ve yaşamamıza izin verilmez, çünkü bu kültür bize, canlı bir direnişle dolu, kadim bir kültürün mirasçıları olduğumuzu hatırlatır.