BEDHİNAN – Şövalyelerin Orta Çağ’dan kalma özellikleri vardır ve bu özellikleri taşıyanlar şövalye unvanı alırlar. Atlara iyi binip, savaşı profesyonelce yürüttükleri için şövalye denilir onlara. Şövalyelerin kendileri için belirledikleri kurallar vardır. Onlar küçükken eğitilirlerdi. Üstelik sadece savaş eğitiminden geçmezlerdi. Müzik eğitimi alır, dans etmeyi öğrenir, muhabere yapmayı öğrenirler. Ve kuralları kendi karakterlerini ortaya koyan kurallardı. Neydi bu kurallar; Kutsal saydığı değerleri ölümü pahasına korumak, savunmasız ve acizleri korurken onlara saygı göstermek, ülkesini sevmek, düşmandan önce savaş meydanından geri çekilmemek, tek bir kadına karşı aşk beslemek, ona bağlı olmak, kötülüklerin ve acımasızlığın karşısında durmak, inandığı değerlerle çakışmadığı sürece, emri altında olduğu amirlerinin tüm emirlere uymak, sözüne sadık olmak, onurunu küçük düşürecek davranışlardan uzak durmak, cömert olmak, kendisine gösterilen iyiliği asla unutmamak ve her durumda doğruluğun ve iyiliğin temsilcisi olmak. Bu kuralla ve şövalyelerin benimsemesi gereken bu özellikler onların karakterini ortaya koyardı. Hatta savaş tarzını ve duruşunu da ortaya koyardı.
14. Yüzyıldan sonra önemleri azaldı ve herkes artık paralı askerlere başvurmaya başladı. Çünkü gelişen, ilerleyen dünya; iyiliği, ahlakı, cömertliği, savaş kurallarını savaş meydanlarından çekip alarak hiçbir savaş kuralı ve ahlakı tanımayan paralı askerlerle her meydanı dolduruyordu. İyilik, cömertlik, erdem yerine ki daha fazla kan dökerse, kim daha fazla köy yağmalarsa kazanan o oluyordu, iyi olan ve başarılı olan o oluyordu. Ancak tarih canlıydı ve hiç bir şeyi öldürmüyordu evren. Sadece değiştiriyor, dönüştürüyor başka ruhları başka bedenlerde tekrar var ediyordu.
Bu ruhun 21. Yüzyılda milyonlarca anlamsızlıkla boğuştuğu evrende ve hayatımızda birileri he anlamı yaratmanın peşinde. Birileri hep iyiliği, insanlığın ilk değerlerini hatta dostluğun, arkadaşlığın onurunu kurtarma peşinde. Ve yaşadıkları olağanüstü kahramanlığı çok normalmiş gibi anlatmaya koyulurlar. Çünkü onlara göre yaşamın gerekliliği buydu, kuralları vardı ve yaşam bu özgürlük kurallarıyla ancak yaşanılabilirdi. Ve 11 Temmuz‘da Heftanîn’in yüksekliğiyle tanınan Kartal tepesin’de gerilla Şoreş Serkeft komutasında; gerilla Zeynep Amanos, gerilla Hozan Ferqin, Gever Hakkari, gerilla Evin, tam 5 gerilla ne olursa olsun, ne kadar zor olursa olsun, ne kadar acı yaratıyorsa yaratsın, nekadar zafer getiriyorsa getirsin ve ne kadar devrime hizmet ediyorsa etsin hiç hesap etmeden; tepeden tırnağa PKK’nin o ilk ruhunu bir kez daha yaşadılar ve herkese gösterdiler. Bu 5 gerilla; tıpkı 13 yy. şövalyeler gibi ülkesini sevip, damla damla kanını akıtarak düşmanları alandan çekilmediği sürece geri adım atamdılar ve savaştılar. Tıpkı şövalyeler gibi, inandıkları değerler uğruna sonuna kadar kavga etiler.
Gerilla Şoreş yaralanınca gerilla Zeynep onu tutuyor ve hala savaşıyor. Gerilla Zeynep yaralanıp yere düşmek üzereyken, gerilla Hozan onun kolundan tutuyor ve hala savaşıyorlar. Bir elleriyle yaralarını sarıyorlar bir elleriyle silahlarıyla savaşıyorlar. Bu direnişi neye yoralım, hangi hayra bağışlayalım, nereye sığdıralım, nereye yazalım, kime söyleyelim, nereye haykıralım onların yaptıklarını…
Ve her şeye rağmen, bu kadar zorluğa, bu kadar savaşa, bu kadar kavgaya, bu kadar acıya rağmen Gerilla Zeynep Amanos’un dediği gibiydi tüm gerçeklik; “Kürt gençlerinin gerilla dışında biz çözümü yok, çünkü var olan sistem hiçbir şekilde yaşamanıza izin vermiyor. O yüzden bence tüm Kürt gençliği, Türk ve Arap gençleri hatta demokrasiye inanan ve sosyalizme inanan tüm gençler gerillaya gelsin!” Belki de bu bazı kesimler için ya da Kürdistan gençleri için bir vasiyet değildi, kuşkusuz mutlak anlamda yerine getirilmesi gereken bir buyrukta değildi. Bu genç bir kadının kendi katıldığı yola olan inancı dile getirmesi, var olan hakikati gençlere söylemesiydi, gerçekliği acıtsa da söyleyip gençlere YOL’u göstermeydi. 5 gerilla; kendini “yenilmezim” diye kandıran, kendini parayla devlete satan işgalcilerle savaştı ve onları geri püskürttü. Onlar kendileri için belirledikleri kuralları uyguladılar tıpkı şövalyeler gibi. 11 Temmuz’da Cenga Heftanîn meydanında, Kartal Tepesinde; 5 gerilla tepeden tırnağa PKK ruhuna sarıldılar.
Laleş Rênas