HABER MERKEZİ- TEV-ÇAND Avrupa, şehitler Yekta Herekol ve Halil Dağ için şehadet yıl dönümleri vesilesiyle yazılı açıklama yaptı.
‘YAŞAMI VE SANATI DERSLERLE DOLU BİR DEVRİMCİ’
Açıklamada, “Bugün devrimci tiyatro sanatçısı Yekta Herekol’ün şehadetinin 20. yıl dönümüdür. 27 Mart 2004 günü Halep kentinde fedai eylem yaparak şehit düşen Yekta Herekol, TEV-ÇAND tarafından ‘Sanat Çizgimiz’ olarak kabul edilmiştir. O, yaşamı ve sanatı derslerle dolu olan bir devrimcidir” denildi.
Açıklamada şunlar belirtildi:
“1968 yılında Dêrsim Hozat’ta doğan Yekta Herekol, Ankara’da Gazi Üniversitesi’ni okudu. Ardından Kurdistan Özgürlük Hareketi’ne katılarak gerilla alanlarında, Yunanistan, Romanya, Rusya, Maxmûr Kampı, Rojavayê Kurdistan ve Halep’te tiyatro oyunları yazdı, yönetti, sahneledi. Pir Sultan’dan Demirci Kawa’ya kadar sayısız karakteri canlandırdı.
Yekta Herekol kurumsallaşmaya da büyük önem verdi. 2001 yılında Medya Savuma Alanları’nda kurulan Dibistana Çand û Hunerê a Şehîd Sefkan’ın kurucularından biri oldu. Bu okul sinema, müzik, tiyatro, resim ve edebiyat alanında çok sayıda gerillayı yetiştirdi ve çok büyük üretimler gerçekleştirdi.
27 Mart Dünya Tiyatrocular Günü’dür. Yekta Herekol, 2004 yılında, tam da Dünya Tiyatrocular Günü’nde cebindeki parayla şeker alarak Halep sokaklarında Kürt, Arap, Ermeni çocuklarına dağıtıyor. ‘Halkların kardeşliği çocukların gözlerinde yaşanıyor’ diyor. Ardından Halep’in en kalabalık meydanlarından Seedellah El-Cabirî meydanına giderek pandomim gösterisi yapıyor. Halk gösteri yaptığını düşünüyor. Sonra üzerine benzin döküyor ve fedai eylem yapıyor. Vücudu yanarken dans etmeye devam ediyor. Söndürmek isteyenlere, ‘Yapmayın, bu bir eylemdir’ diyor. Sloganlarını haykırıyor ve şehit düşüyor.
Yekta Herekol, geride bıraktığı mektupta eyleminin amacını ve nedenini şöyle açıklıyor. ‘Değerli Yoldaşlar, Önderlik şahsında halk olarak maruz kaldığımız uluslararası komployu yenilgiye uğratmak için Başkan Apo öncülüğünde büyük bir direniş ve mücadele yürütülmektedir. Çok zorlu, ama bir o kadar da şanlı ve görkemli bir dönemi yaşamaktayız. Her zamankinden daha büyük bir aşk ve tutkuyla işimize sarılmanın gerektirdiği bir süreçtir. Her şeyden önce bilmemiz gerekir ki bu sürecin başarılması ve büyük aydınlanmaya giriş için en başta biz kadro, aydın ve sanatçıların, doğru bir anlayışın ve tutumun sahibi olmaları gerekmektedir. Bunun birinci koşulu halkı sevmek ve ona tutku düzeyinde bağlanmaktır. Ciddi olmaktır. Gerçekleştireceğim yakma eylemi hem arkadaşları biraz ciddi olmaya davet, hem halkımızdan özür dileme, hem de Önderliğimizin İmralı özgürlük direnişini ve Efrîn-Qamişlo şehitlerini selamlamak içindir.’
21-28 Mart tarihi Kahramanlık Haftası’dır. Yekta Herekol aynı zamanda Kahramanlık Haftası şehididir. Bu vesileyle ilk Newroz şehidi Mazlum Doğan ve Fermandar Egîd (Mahsum Korkmaz) şahsında bütün şehitlerimizi saygıyla anıyoruz.
Ölümsüz şehidimiz Yekta Herekol, aynı zamanda kültür-sanat çalışmalarımızın teorisyenlerinden biridir. Yazdıkları ve derslerindeki anlatımları halen devrim okullarında okutulmaktadır. O, bir dersinde şu uyarıyı yapmıştır:
‘Kurdistan Devrimi, objektif açıdan devrimi yenilmez kılacak bir kültürel devrimi, bunun duygu ve düşünce düzeyini ortaya çıkarmıştır. Eğer bu objektif durum iradi çabalarla güçlendirilirse, yani kurumlaşması sağlanır, sanatsal ve edebi ürünler ortaya çıkarılırsa, o zaman bu devrimin yenilmezliğinden bir bütün olarak söz etmek mümkün hale gelir. Bunun yapılmaması mevzilerin kalıcılaşmaması anlamına gelir.’
Şehit Yekda Herekol’ın anısı ve uyarısı unutulmadı. Sanatını taşıdığı Rojava’da devrim oldu. Rojavayê Kurdistan’da halkımız Yekda Herekol adına sanat akademileri kurdu. Bu akademilerde yetişen öğrenciler müzik, sinema, tiyatro, govend ve resim sanatıyla Rojava devrimini anlatmakta, her yıl 27 Mart günü onun adına Tiyatro Festivali düzenlenmektedir.
20. yüzyılda asimilasyon ve katliamlarla Kürt kültürü ve kimliği yok edilmek istendi. Yekda Herekol gibi devrimci sanatçılar Kürt kimliğinin korunmasını sağladı ve direnişçi ve devrimci yeni kültürün temsilciliğini yaptı. Bizler kültür-sanat emekçileri olarak bu yolun takipçileri olacağımızı bir kez daha yineliyoruz.
Şehit Yekta, Şehit Baran, Şehit Sarya, Şehit Hêvî, Şehit Rêzan, Şehit Zerdeşt, Şehit Daxistan şahsında tüm devrim şehitlerini saygıyla anıyoruz.
Bu vesileyle başta şehitler olmak üzere, tiyatro sanatının tüm emektarlarının Dünya Tiyatrocular Günü’nü kutluyoruz.”
‘GERİLLA HER ŞEYİMİZDİR…’
Halil Dağ’ın şehadetine dikkat çekilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Beş gün sonra dağların ve kahramanların dostu olan devrimci sanatçılardan Halil Dağ (Uysal)’ın şehadet yıl dönümüdür. O, 1 Nisan 2008 tarihinde Botan’ın Besta alanında Türk sömürgeciliğinin saldırısı sonucu şehit düştü.
1973’te doğan Halil Dağ, İzmir ve Almanya’da büyüdü. 1995 yılında Kurdistan dağlarına kameraman olarak gitti ve şehit düştüğü güne kadar Kurdistan özgürlük savaşçılarını belgeleyen çalışmalar yaptı. O, kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle diyordu:
‘Ben İzmir ve Almanya’da büyüdüm. Kürt halkını tanımadan onun kahramanlarıyla tanıştım. Bir halkın en dinamik, en güçlü, en güzel, en seçilmiş insanlarıyla bir anda arkadaş oldum. Belki de bu benim en büyük şansımdı. Tüm çabam yiğit Kürdü tarihe kaydetmek içindir.’
Halil Dağ, gerillayı anlatan en iyi kalemlerden biri oldu. Kendine özgü bir yazım tarzı yakaladı. İçten, samimi ve duyarlı olan bu tarz Kürt gazetecileri içinde örnek alınan bir dil oldu. O, ‘Halil’in Gözü’ ve ‘Dağ Yazıları’ isimli iki kitabın da yazarıdır.
Halil Dağ’ın diğer önemli bir özelliği sinema alanında yaptığı çalışmalardır. O Dağ Sineması (Sîne-Çiya)’nın kurucusudur. Tîrêj, Boy Aynası, Firmêskên Ava Zê, Bêrîtan, Dema Jin Hez Bike û Nepeniyên Rûyê Me isimli filmlerin yönetmedir. Kurdistan dağlarında onun öncülüğünde gelişen sinema sanatı onun açtığı halen devam etmektedir. O, gerillayı şöyle değerlendiriyordu:
‘Gerilla her şeyimizdir. Bir gün gerilla yenilirse her şey yenilir. Geriye ne fotoğraflar, ne yazılar, ne de filmler kalır… Bunun için buradayım, dağdayım, gerillanın yanı başındayım. Eğer sinema yaparsam da ancak burada, gerillanın içinde yapabilirim. Hizmet edeceksem bir tek ona hizmet edeceğim.’
Halil Dağ yaşamını kahramanları yazmaya, anlatmaya, tanıtmaya adadı. 1995-2008 yılları arasında, yani 13 yıl boyunca Kurdistan gerillası içinde fotoğraf çekti, yazı yazdı, belgesel çekti, sinema filmleri yönetti. Kurdistan halkı için canını veren kahraman şehitlere yoldaşlık yaptı. En zor savaşların içinde omzunda kamerasıyla onları çekti. 1 metre karın içinde yapılan yürüyüşleri kaydedip tarihe mal etmek için tek başına büyük çabalar gösterdi. Nasıl ki O, gerillaya çok büyük değer veriyorsa, Gerillalar da onun bu emeğine ve çabasına büyük değer veriyordu. Bu nedenle Halil şehit düştüğü zaman bütün gerillalar yasa boğuldu. Onun ardından gözyaşları döküldü, şiirler yazıldı, sayısız yazı kaleme alındı. Onun öğrencileri dağ sinemasını yeni filmler eklediler. Devrimci gazeteciler ve sinemacılar kendilerine onun yaşamını ve kalemini örnek aldılar.
Halil Dağ son röportajlarından birinde sinema yolculuğuna neden çıktığını anlatmış ve şu uyarıyı yapmıştı: ‘Kürtlerin son otuz yılına damgasını vuran bir kahramanlık çağı var. Kürt anaları son otuz yılda insanlık tarihinin en yüce kahramanlarını yarattı. Kürt çocukları dağlarda destanlar yazdı. Ben bu insanları tanıdım, onlarla arkadaş oldum, onlarla yaşadım. Ve Kürt sineması için yola çıkanlar bunlar yokmuş gibi davranamaz, bunlar hiç yaşanmamış sayamaz. Yiğit Kürdün filmini yapmak bana kalmıştı. Kürt halkı otuz yıl süren silahlı mücadelesinin sonucunda bunu hak etmişti. Bir halk binlerce şehidiyle ayağa kalkmışsa, dağlardaki çocuğuyla onur duyuyorsa, ben varım diye haykırıyorsa ve Kürt sanatçısı bunu görmezden geliyorsa bu affedilemez.’
Biz kültür-sanat emekçileri olarak bu soylu sinema sanatçısını saygıyla anıyoruz. Halil Dağ’ın meşalesinin taşıyıcısı olacağımızı belirtiyoruz. Kurdistan dağlarının ve kahramanların büyük dostu devrimci-sanatçı Halil Dağ devrim ve ilerici insanlık için büyük bir kayıptır. Biz bu acıyı ve onun anılarını her zaman yaşatacağımız sözünü veriyor ve diyoruz ki: Şehitlerin acısı büyük. Şehitlerin acısı kalbimizi acıtıyor. Ama onların her zaman yaşayacağını ve Kurdistan’da yetişen yeni kuşaklar için örnek soylu kişilikler olacağını bilmek bu acıyı hafifletiyor.
Yekda Herekol ve Halil Dağ şahsında tüm şehitlerimizi saygıyla anıyoruz.”